Sad—ص

ḳâlû bel entüm. lâ merḥabem biküm. entüm ḳaddemtümûhü lenâ. febi'se-lḳarâr.

Türkçe:
Dediler: "Hayır, size merhaba yok. Onu siz önümüze çıkardınız. Ne kötü durak yeridir o!"
İngilizce:
(The followers shall cry to the misleaders:) "Nay, ye (too)! No welcome for you! It is ye who have brought this upon us! Now evil is (this) place to stay in!"
Fransızca:
Ils dirent : "Pas de bienvenue pour vous, plutôt, C'est vous qui avez préparé cela pour nous". Quel mauvais lieu de séjour !
Almanca:
Sie sagten: "Nein, sondern kein Willkommen für euch! Ihr habt es uns unterbreitet!” So erbärmlich ist der Aufenthalt.
Rusça:
Они скажут: "О нет! Это вам не будет приветствия! Это вы преподнесли его нам. Как же скверно это местопребывание!"
Arapça:
قَالُوا بَلْ أَنتُمْ لَا مَرْحَبًا بِكُمْ ۖ أَنتُمْ قَدَّمْتُمُوهُ لَنَا ۖ فَبِئْسَ الْقَرَارُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Arkadan gelenler öncekilere:) Derler ki: "Hayır, asıl size merhaba yok. Çünkü cehennemi bize siz takdim ettiniz. Bakın o ne kötü yatak!"
Diyanet Vakfı:
(Liderlere uyanlar ise:) Hayır, asıl siz rahat yüzü görmeyin! Onu bize siz sundunuz! Ne kötü bir yerdir! derler.

ḳâlû rabbenâ men ḳaddeme lenâ hâẕâ fezidhü `aẕâben ḍi`fen fi-nnâr.

Türkçe:
Şöyle yakardılar: "Rabbimiz, bunu bizim önümüze çıkaranın ateşteki azabını bir kat daha artır."
İngilizce:
They will say: "Our Lord! whoever brought this upon us,- Add to him a double Penalty in the Fire!"
Fransızca:
Ils dirent : "Seigneur, celui qui nous a préparé cela, ajoute-lui un double châtiment dans le Feu".
Almanca:
Sie sagten: "Unser HERR! Für denjenigen, der dieses uns unterbreitete, mehre Vielfaches an Peinigung vom Feuer!"
Rusça:
Они скажут: "Господь наш! Приумножь многократно мучения в Огне тем, кто преподнес это нам".
Arapça:
قَالُوا رَبَّنَا مَن قَدَّمَ لَنَا هَٰذَا فَزِدْهُ عَذَابًا ضِعْفًا فِي النَّارِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ey Rabbimiz! Bize bunu takdim edenin ateşteki azabını kat kat artır derler.
Diyanet Vakfı:
Yine onlar: Rabbimiz! Bunu bizim önümüze kim getirdiyse onun ateşteki azabını iki kat artır! derler.

veḳâlû mâ lenâ lâ nerâ ricâlen künnâ ne`uddühüm mine-l'eşrâr.

Türkçe:
Şöyle dediler: "Şer temsilcilerinden saydığımız adamları, acaba neden görmüyoruz?"
İngilizce:
And they will say: "What has happened to us that we see not men whom we used to number among the bad ones?
Fransızca:
Et ils dirent : "Pourquoi ne voyons-nous pas des gens que nous comptions parmi les malfaiteurs ?
Almanca:
Und sie sagten: "Weshalb sehen wir keine Männer, die wir zu den Bösen zu zählen pflegten?!
Rusça:
Они скажут: "Что с нами? Почему мы не видим мужей, которых мы считали плохими?
Arapça:
وَقَالُوا مَا لَنَا لَا نَرَىٰ رِجَالًا كُنَّا نَعُدُّهُم مِّنَ الْأَشْرَارِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bir de derler ki: "Kötülerden saydığımız birtakım adamları (fakir müminleri) niye göremiyoruz?"
Diyanet Vakfı:
(İnkarcılar) derler ki: Kendilerini dünyada iken kötülerden saydığımız kimseleri burada niçin görmüyoruz?

etteḫaẕnâhüm siḫriyyen em zâgat `anhümü-l'ebṣâr.

Türkçe:
"Onları alaya alırdık; yoksa gözler onlardan kaydı mı?"
İngilizce:
Did we treat them (as such) in ridicule, or have (our) eyes failed to perceive them?
Fransızca:
Est-ce que nous les avons raillés (à tort) ou échappent-ils à nos regards ? "
Almanca:
Wir machten sie zum Spotten. Oder verfehlten sie unsere Blicke?"
Rusça:
Неужели мы несправедливо глумились над ними? Или же просто взоры не падают на них?"
Arapça:
أَتَّخَذْنَاهُمْ سِخْرِيًّا أَمْ زَاغَتْ عَنْهُمُ الْأَبْصَارُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onları eğlence yerine tutmuştuk ha! Yoksa bu gözler onlardan kaydı mı?
Diyanet Vakfı:
Alaya aldığımız onlar değil miydi? Yoksa (buradalar da) onları gözden mi kaçırdık?

inne ẕâlike leḥaḳḳun teḫâṣumü ehli-nnâr.

Türkçe:
İşte bu, kesin gerçektir. Ateş halkının çekişmesi gerçekleşecektir.
İngilizce:
Truly that is just and fitting,- the mutual recriminations of the People of the Fire!
Fransızca:
Telles sont en vérité les querelles des gens du Feu.
Almanca:
Gewiß, dies ist doch wahr - das Disputieren der Bewohner des Feuers.
Rusça:
Воистину, препирательство обитателей Огня является истиной.
Arapça:
إِنَّ ذَٰلِكَ لَحَقٌّ تَخَاصُمُ أَهْلِ النَّارِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şüphesiz ki bu haktır. Ateş ehlinin birbiriyle tartışması muhakkak olacaktır.
Diyanet Vakfı:
İşte bu, cehennem ehlinin tartışması, şüphesiz bir gerçektir.

ḳul innemâ ene münẕir. vemâ min ilâhin ille-llâhü-lvâḥidü-lḳahhâr.

Türkçe:
De ki: "Ben, sadece bir uyarıcıyım. O Vâhid ve Kahhâr Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur."
İngilizce:
Say: "Truly am I a Warner: no god is there but the one Allah, Supreme and Irresistible,-
Fransızca:
Dis : "Je ne suis qu'un avertisseur. Point de divinité à part Allah, l'Unique, le Dominateur Suprême,
Almanca:
Sag: "Ich bin doch nur ein Warner. Und es gibt keine Gottheit außer ALLAH, Dem Einzigen, Dem Allbezwingenden.
Rusça:
Скажи: "Я - всего лишь предостерегающий увещеватель. Нет божества, кроме Единственного и Всемогущего Аллаха,
Arapça:
قُلْ إِنَّمَا أَنَا مُنذِرٌ ۖ وَمَا مِنْ إِلَٰهٍ إِلَّا اللَّهُ الْوَاحِدُ الْقَهَّارُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
De ki: "Ben ancak korkuyu haber veren bir peygamberim. O tek ve kahredici olan Allah'tan başka tanrı da yoktur."
Diyanet Vakfı:
(Resulüm!) De ki: Ben sadece bir uyarıcıyım. Tek ve kahhar olan Allah'tan başka bir tanrı yoktur.

rabbü-ssemâvâti vel'arḍi vemâ beynehüme-l`azîzü-lgaffâr.

Türkçe:
"Göklerin, yerin ve bunlar arasındakilerin Rabbi'dir O. Azîz ve Gaffâr..."
İngilizce:
The Lord of the heavens and the earth, and all between,- Exalted in Might, able to enforce His Will, forgiving again and again.
Fransızca:
Seigneur des cieux et de la terre et de ce qui existe entre eux, le Puissant, le Grand Pardonneur".
Almanca:
ER ist Der HERR der Himmel, der Erde und dessen, was zwischen ihnen ist, Der Allwürdige, Der Allvergebende."
Rusça:
Господа небес, земли и того, что между ними, Могущественного, Всепрощающего".
Arapça:
رَبُّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا الْعَزِيزُ الْغَفَّارُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O, göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbidir. O çok güçlüdür, çok bağışlayıcıdır.
Diyanet Vakfı:
Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbi (olan Allah) üstündür, çok bağışlayıcıdır.

ḳul hüve nebeün `ażîm.

Türkçe:
De ki: "Büyük bir haberdir o."
İngilizce:
Say: "That is a Message Supreme (above all),-
Fransızca:
Dis : "Ceci (le Coran) est une grande nouvelle,
Almanca:
Sag: "Es ist eine gewaltige Mitteilung,
Rusça:
Скажи: "Это - великая весть,
Arapça:
قُلْ هُوَ نَبَأٌ عَظِيمٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
De ki: "Bu, bir büyük haberdir."
Diyanet Vakfı:
De ki: "Bu büyük bir haberdir."

entüm `anhü mü`riḍûn.

Türkçe:
"Yüz çevirip duruyorsunuz ondan."
İngilizce:
From which ye do turn away!
Fransızca:
mais vous vous en détournez.
Almanca:
von der ihr euch abwendet.
Rusça:
от которой вы отворачиваетесь.
Arapça:
أَنتُمْ عَنْهُ مُعْرِضُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Siz ondan yüz çeviriyorsunuz.
Diyanet Vakfı:
"Ama siz ondan yüz çeviriyorsunuz."

mâ kâne liye min `ilmim bilmelei-l'a`lâ iẕ yaḫteṣimûn.

Türkçe:
"Onlar tartışırlarken, o yüce konsey hakkında benim hiçbir bilgim yoktu."
İngilizce:
No knowledge have I of the Chiefs on high, when they discuss (matters) among themselves.
Fransızca:
Je n'avais aucune connaissance de la cohorte sublime au moment où elle disputait .
Almanca:
Ich verfüge über kein Wissen von den höheren Gewichtigen, wenn sie disputieren.
Rusça:
У меня не было знания о том, как препирались в высшем сонме.
Arapça:
مَا كَانَ لِيَ مِنْ عِلْمٍ بِالْمَلَإِ الْأَعْلَىٰ إِذْ يَخْتَصِمُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Münakaşa ederlerken, benim melekler yüksek topluluğuna ait ne bilgim olabilirdi?
Diyanet Vakfı:
Onlar orada tartışırken benim mele-i a'la hakkında hiçbir bilgim yoktu.

Pages

Subscribe to Sad—ص