Sad—ص

em lehüm mülkü-ssemâvâti vel'arḍi vemâ beynehümâ. felyerteḳû fi-l'esbâb.

Türkçe:
Yoksa göklerin, yerin ve bu ikisi arasında bulunanların mülk ve saltanatı onların mı? Eğer öyleyse sebepler içinde yükselsinler.
İngilizce:
Or have they the dominion of the heavens and the earth and all between? If so, let them mount up with the ropes and means (to reach that end)!
Fransızca:
Ou bien ont-ils le royaume des cieux et de la terre et de ce qui existe entre eux ? Eh bien, qu'ils y montent par n'importe quel moyen !
Almanca:
Oder gehört ihnen etwa die Herrschaft der Himmel, der Erde und dessen, was zwischen ihnen ist?! Also, dann sollen sie mit ihren Verbindungen hochsteigen!
Rusça:
Или же им принадлежит власть над небесами, землей и тем, что между ними? Пусть же они поднимутся на небеса по путям (или веревкам).
Arapça:
أَمْ لَهُم مُّلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا ۖ فَلْيَرْتَقُوا فِي الْأَسْبَابِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Yoksa bütün o göklerin, yerin ve aralarındakilerin mülkü onların mı? Öyle ise bütün imkanlarını seferber ederek yükselsinler de görelim!
Diyanet Vakfı:
Yahut göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların hükümranlığı onların elinde midir? Öyleyse (göklerin) yollarında yükselsinler (görelim)!

cündüm mâ hünâlike mehzûmüm mine-l'aḥzâb.

Türkçe:
Kabilelerden oluşmuş, sözüm ona bir ordudur bu; şurada bozguna uğratılacaktır.
İngilizce:
But there - will be put to flight even a host of confederates.
Fransızca:
Une armée de coalisés qui, ici-même, sera mise en déroute !
Almanca:
Die Soldaten von Al-ahzab werden dort besiegt.
Rusça:
Это войско будет разбито, подобно прежним соумышленникам.
Arapça:
جُندٌ مَّا هُنَالِكَ مَهْزُومٌ مِّنَ الْأَحْزَابِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlar burada çeşitli partilerden (gruplardan) bozguna uğramış bir ordudur.
Diyanet Vakfı:
Onlar, çeşitli guruplardan oluşmuş bir ordudur; işte şurada bozguna uğratılacaklardır.

keẕẕebet ḳablehüm ḳavmü nûḥiv ve`âdüv vefir`avnü ẕü-l'evtâd.

Türkçe:
Onlardan önce Nûh kavmi ve Âd da yalanlamıştı. Kazıklar sahibi Firavun da...
İngilizce:
Before them (were many who) rejected messengers,- the people of Noah, and 'Ad, and Pharaoh, the Lord of Stakes,
Fransızca:
Avant eux, le peuple de Noé, les Aad et Pharaon l'homme aux pals (ou aux Pyramides),
Almanca:
Vor ihnen leugneten ab die Leute Nuhs, 'Aads und Pharaos von den Pyramiden,
Rusça:
До них посланников сочли лжецами народ Нуха (Ноя), адиты и Фараон, владыка кольев,
Arapça:
كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ وَعَادٌ وَفِرْعَوْنُ ذُو الْأَوْتَادِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlardan önce Nuh kavmi, Âd kavmi ve saltanat sahibi Firavun da yalanlamışlardı.
Diyanet Vakfı:
Onlardan önce Nuh kavmi, Âd kavmi, kazıklar sahibi Firavun da, yalanladılar.

veŝemûdü veḳavmü lûṭiv veaṣḥâbü-l'eykeh. ülâike-l'aḥzâb.

Türkçe:
Semûd, Lût kavmi, o sık ağaçları besleyen su kaynağının sahipleri Eykeliler de. İşte onlar da böyle hiziplerdi.
İngilizce:
And Thamud, and the people of Lut, and the Companions of the Wood; - such were the Confederates.
Fransızca:
et les Tamud, le peuple de Lot, et les gens d'Al-Aïka , (ont tous démenti leurs Messagers). Voilà les coalisés.
Almanca:
sowie Thamuds und die Leute Luts und die Bewohner von Al-aika. Diese sind Al-ahzab.
Rusça:
самудяне, народ Лута (Лота) и жители Айки. Это были соумышленники.
Arapça:
وَثَمُودُ وَقَوْمُ لُوطٍ وَأَصْحَابُ الْأَيْكَةِ ۚ أُولَٰئِكَ الْأَحْزَابُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Semûd kavmi, Lut kavmi ve Eykeliler (Şuayb kavmi) de yalanlamışlardı. İşte o çeşitli partiler bunlardır.
Diyanet Vakfı:
Semud, Lut kavmi ve Eyke halkı da (peygamberleri) yalanladılar. İşte bunlar da (peygamberlere karşı) birleşen topluluklardır.

in küllün illâ keẕẕebe-rrusüle feḥaḳḳa `iḳâb.

Türkçe:
Bunların hepsi, resulleri yalanlamaktan başka bir şey yapmadılar. Sonunda azabım hak oldu.
İngilizce:
Not one (of them) but rejected the messengers, but My punishment came justly and inevitably (on them).
Fransızca:
Il n'en est aucun qui n'ait traité les Messagers de menteurs. Et bien, Ma punition s'est avérée contre eux !
Almanca:
Doch alle bezichtigten die Gesandten der Lüge, also verdient ist die Bestrafung.
Rusça:
Все они сочли лжецами посланников, и истинным было Мое наказание.
Arapça:
إِن كُلٌّ إِلَّا كَذَّبَ الرُّسُلَ فَحَقَّ عِقَابِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hepsi de gönderilen peygamberleri yalanladılar da azabım böyle hak oldu.
Diyanet Vakfı:
Onların her biri gönderilen peygamberleri yalanladılar da bu yüzden (kendilerine) azabım hak oldu.

vemâ yenżuru hâülâi illâ ṣayḥatev vâḥidetem mâ lehâ min fevâḳ.

Türkçe:
Bunların beklediği de sadece, en küçük bir gecikmesi olmayan o müthiş titreşimli tek sestir.
İngilizce:
These (today) only wait for a single mighty Blast, which (when it comes) will brook no delay.
Fransızca:
Ceux-ci n'attendant qu'un seul Cri, sans répétition.
Almanca:
Und diese warten auf nichts anderes außer auf einen einzigen Schrei, der keine Wiederholung hat.
Rusça:
Им нечего ждать, кроме одного лишь гласа, для которого нет возврата.
Arapça:
وَمَا يَنظُرُ هَٰؤُلَاءِ إِلَّا صَيْحَةً وَاحِدَةً مَّا لَهَا مِن فَوَاقٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlar da bir tek haykırışa bakıyorlar. Öyle ki onun gecikmesi de yoktur.
Diyanet Vakfı:
Bunlar da ancak, bir an gecikmesi olmayan korkunç bir ses beklemektedirler.

veḳâlû rabbenâ `accil lenâ ḳiṭṭanâ ḳable yevmi-lḥisâb.

Türkçe:
Şöyle dediler: "Rabbimiz, bizim payımızı/hesap defterimizi, hesap gününden önce çabucak ver!"
İngilizce:
They say: "Our Lord! hasten to us our sentence (even) before the Day of Account!"
Fransızca:
Et ils disent : "Seigneur, hâte-nous notre part avant le jour des Comptes" .
Almanca:
Und sie sagten: "Unser HERR! Beschleunige uns doch unseren Anteil vor dem Tag der Abrechnung!"
Rusça:
Они сказали: "Господь наш! Приблизь нашу долю (покажи нам книгу с нашими добрыми и злыми деяниями) до наступления Дня расчета".
Arapça:
وَقَالُوا رَبَّنَا عَجِّل لَّنَا قِطَّنَا قَبْلَ يَوْمِ الْحِسَابِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bir de: "Ey Rabbimiz! Hesap gününden önce bizim azabdan payımızı acele ver" dediler.
Diyanet Vakfı:
Rabbimiz! Bizim payımızı hesap gününden önce ver, dediler.

iṣbir `alâ mâ yeḳûlûne veẕkür `abdenâ dâvûde ẕe-l'eyd. innehû evvâb.

Türkçe:
Onların dediklerine sabret! O kuvvet sahibi kulumuz Davûd'u an! O, tespih nağmeleri döktüren bir kul idi.
İngilizce:
Have patience at what they say, and remember our servant David, the man of strength: for he ever turned (to Allah).
Fransızca:
Endure ce qu'ils disent; et rappelle-toi David, Notre serviteur, doué de force [dans l'adoration] et plein de repentir [à Allah].
Almanca:
Übe dich in Geduld dem gegenüber, was sie sagen, und erinnere dich an Unseren Diener Dawud, den Kräftigen. Er war stets umkehrend.
Rusça:
Терпи то, что они говорят, и помяни Нашего могучего раба Давуда (Давида). Он всегда обращался к Аллаху.
Arapça:
اصْبِرْ عَلَىٰ مَا يَقُولُونَ وَاذْكُرْ عَبْدَنَا دَاوُودَ ذَا الْأَيْدِ ۖ إِنَّهُ أَوَّابٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şimdi sen onların dediklerine sabret de kuvvetli kulumuz Davud'u hatırla. Çünkü o, zikir ve tesbih ile bize yönelmişti.
Diyanet Vakfı:
(Resulüm!) Onların söylediklerine sabret, kulumuz Davud'u, o kuvvet sahibi zatı hatırla. O, hep Allah'a yönelirdi.

innâ seḫḫarne-lcibâle me`ahû yüsebbiḥne bil`aşiyyi vel'işrâḳ.

Türkçe:
Dağları onunla birlikte buyruk altına almıştık: Akşam-sabah birlikte tespih ederlerdi.
İngilizce:
It was We that made the hills declare, in unison with him, Our Praises, at eventide and at break of day,
Fransızca:
Nous soumîmes les montagnes à glorifier Allah, soir et matin, en sa compagnie,
Almanca:
WIR ließen mit ihm die Felsenberge gratis fügbar sein, sie lobpreisen abends und nach dem Sonnenaufgang.
Rusça:
Мы подчинили горы, и они славословили вместе с ним после полудня и утром.
Arapça:
إِنَّا سَخَّرْنَا الْجِبَالَ مَعَهُ يُسَبِّحْنَ بِالْعَشِيِّ وَالْإِشْرَاقِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Biz, dağları onun emrine vermiştik. Akşamsabah onunla birlikte tesbih ederlerdi.
Diyanet Vakfı:
Biz, dağları onun emrine vermiştik. Akşam sabah onunla beraber tesbih ederlerdi.

veṭṭayra maḥşûrah. küllül lehû evvâb.

Türkçe:
Kuşlar da toplu halde onunla beraberdi. Hepsi, onun tespih nağmelerine katılırdı.
İngilizce:
And the birds gathered (in assemblies): all with him did turn (to Allah).
Fransızca:
de même que les oiseaux assemblés en masse, tous ne faisant qu'obéir à lui [Allah].
Almanca:
Auch die Vögel waren versammelt, alle waren zu Ihm umkehrend.
Rusça:
А также птиц, собранных вместе. Все они обращались к Нему.
Arapça:
وَالطَّيْرَ مَحْشُورَةً ۖ كُلٌّ لَّهُ أَوَّابٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kuşları da toplu olarak onun emrine vermiştik. Hepsi de ona uyarak zikir ve tesbih ederlerdi.
Diyanet Vakfı:
Kuşları da toplu halde onun emri altına vermiştik. Hepsi de ona uyarak zikir ve tesbih ederlerdi.

Pages

Subscribe to Sad—ص