Kur'an-ı Kerim - Erhan Aktaş

 
00:00
Örnek: 33
Örneğin: Cennet
Sûre İsmi: 015. Hicr - (Hicr Vadisi) Al-Hijr – الحجر
S/A Türkçe - Erhan Aktaş Arapça Ano
15/87

Ant olsun ki sana seb’an(1) mine’l- mesânî(2) ve yüce Kur’an’ı verdik.

وَلَقَدْ آتَيْنَاكَ سَبْعًا مِّنَ الْمَثَانِي وَالْقُرْآنَ الْعَظِيمَ

1889
15/88

Onlardan bazılarına, kat kat vererek, kendilerini yararlandırdığımız şeylere imrenme. Onlar için üzülme.(1) Sen, Mü’minlere kol kanat ger.

لَا تَمُدَّنَّ عَيْنَيْكَ إِلَىٰ مَا مَتَّعْنَا بِهِ أَزْوَاجًا مِّنْهُمْ وَلَا تَحْزَنْ عَلَيْهِمْ وَاخْفِضْ جَنَاحَكَ لِلْمُؤْمِنِينَ

1890
15/89

De ki: “Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım.”

وَقُلْ إِنِّي أَنَا النَّذِيرُ الْمُبِينُ

1891
15/90

Muktesimlere(1) indirdiğimiz şey gibi.

كَمَا أَنزَلْنَا عَلَى الْمُقْتَسِمِينَ

1892
15/91

Onlar şimdi de Kur’an’ı parça parça yaptılar.(1)

الَّذِينَ جَعَلُوا الْقُرْآنَ عِضِينَ

1893
15/92

Rabb’ine ant olsun ki kesinlikle onların hepsine soracağız.

فَوَرَبِّكَ لَنَسْأَلَنَّهُمْ أَجْمَعِينَ

1894
15/93

Yaptıkları şeylerden.

عَمَّا كَانُوا يَعْمَلُونَ

1895
15/94

Emrolunduğun şeyi açıkça söyle ve Müşriklere aldırma.

فَاصْدَعْ بِمَا تُؤْمَرُ وَأَعْرِضْ عَنِ الْمُشْرِكِينَ

1896
15/95

Alay edenlere karşı, Biz,(1) sana yeteriz.

إِنَّا كَفَيْنَاكَ الْمُسْتَهْزِئِينَ

1897
15/96

Allah’ın yanı sıra başka ilâh edinenler, yakında gerçeği anlayacaklar!

الَّذِينَ يَجْعَلُونَ مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ ۚ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ

1898
15/97

Ant olsun; Biz, onların söylediklerinden dolayı senin göğsünün daraldığını biliyoruz.

وَلَقَدْ نَعْلَمُ أَنَّكَ يَضِيقُ صَدْرُكَ بِمَا يَقُولُونَ

1899
15/98

Rabb’ini hamd ile tesbih et(1) ve secde(2) edenlerden ol.

فَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ وَكُن مِّنَ السَّاجِدِينَ

1900
15/99

Sana yakîn(1) gelinceye kadar, Rabb’ine kulluk et!

وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتَّىٰ يَأْتِيَكَ الْيَقِينُ

1901
Sûre İsmi: 016. Nahl - (Arı) An-Nahl – النحل
S/A Türkçe - Erhan Aktaş Arapça Ano
16/1

Allah’ın emri geldi. Artık onda acele etmeyin. O, onların şirk koştukları şeylerden münezzehtir(1) ve yücedir.

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ أَتَىٰ أَمْرُ اللَّهِ فَلَا تَسْتَعْجِلُوهُ ۚ سُبْحَانَهُ وَتَعَالَىٰ عَمَّا يُشْرِكُونَ

1902
16/2

“Benden başka ilâh yoktur, öyleyse bana karşı takvâ(1) sahibi olun.” uyarısında bulunmaları için kullarından dilediğine emrinden rûh(2) ile melekleri(3) indirir.

يُنَزِّلُ الْمَلَائِكَةَ بِالرُّوحِ مِنْ أَمْرِهِ عَلَىٰ مَن يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهِ أَنْ أَنذِرُوا أَنَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا أَنَا فَاتَّقُونِ

1903
16/3

Gökleri ve yeryüzünü hakikât ile yarattı. O, onların şirk(1) koştuklarından yücedir.

خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ بِالْحَقِّ ۚ تَعَالَىٰ عَمَّا يُشْرِكُونَ

1904
16/4

İnsanı bir nutfeden(1) yarattı. Böyleyken bir de bakarsın, o apaçık bir düşmandır.(2)

خَلَقَ الْإِنسَانَ مِن نُّطْفَةٍ فَإِذَا هُوَ خَصِيمٌ مُّبِينٌ

1905
16/5

Hayvanları, sizin için O yarattı. Isınma ve birçok yararları yanında, onlardan yiyecekler de elde edersiniz.

وَالْأَنْعَامَ خَلَقَهَا ۗ لَكُمْ فِيهَا دِفْءٌ وَمَنَافِعُ وَمِنْهَا تَأْكُلُونَ

1906
16/6

Akşamları yayılmaktan gelirlerken de sabahları yayılıma gönderirken de onlarda sizin için bir güzellik vardır.(1)

وَلَكُمْ فِيهَا جَمَالٌ حِينَ تُرِيحُونَ وَحِينَ تَسْرَحُونَ

1907
16/7

Zorlukla ulaşabileceğiniz yerlere yüklerinizi taşırlar. Kuşkusuz, Rabb’iniz Çok Şefkatli’dir, Rahmeti Kesintisiz’dir.

وَتَحْمِلُ أَثْقَالَكُمْ إِلَىٰ بَلَدٍ لَّمْ تَكُونُوا بَالِغِيهِ إِلَّا بِشِقِّ الْأَنفُسِ ۚ إِنَّ رَبَّكُمْ لَرَءُوفٌ رَّحِيمٌ

1908
16/8

Sizin için binek ve süs hayvanı olarak atları, katırları ve eşekleri yarattı. Ve O, bilmediğiniz şeyleri yaratmaktadır.

وَالْخَيْلَ وَالْبِغَالَ وَالْحَمِيرَ لِتَرْكَبُوهَا وَزِينَةً ۚ وَيَخْلُقُ مَا لَا تَعْلَمُونَ

1909
16/9

Doğru yolu göstermek Allah’a aittir. Yolun eğrisi de vardır. Eğer O dileseydi,(1) hepinizi hidâyete erdirirdi.

وَعَلَى اللَّهِ قَصْدُ السَّبِيلِ وَمِنْهَا جَائِرٌ ۚ وَلَوْ شَاءَ لَهَدَاكُمْ أَجْمَعِينَ

1910
16/10

Gökten su indiren O’dur. İçme sularınız O’ndandır. Hayvanlarınızı otlattığınız bitkiler de O’ndandır.

هُوَ الَّذِي أَنزَلَ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً ۖ لَّكُم مِّنْهُ شَرَابٌ وَمِنْهُ شَجَرٌ فِيهِ تُسِيمُونَ

1911
16/11

O su ile sizin için ekinler, zeytinler, hurmalar, üzümler ve her türlü meyveden bitiriyor. Kuşkusuz, düşünen bir halk için elbette bir âyet(1) vardır.

يُنبِتُ لَكُم بِهِ الزَّرْعَ وَالزَّيْتُونَ وَالنَّخِيلَ وَالْأَعْنَابَ وَمِن كُلِّ الثَّمَرَاتِ ۗ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً لِّقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ

1912
16/12

O, geceyi ve gündüzü, Güneş’i ve Ay’ı yararlanmanıza sundu. Yıldızlar da O’nun buyruğu ile boyun eğdirilmiştir. Bunda aklını kullanan bir halk için âyetler(1) vardır.

وَسَخَّرَ لَكُمُ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ ۖ وَالنُّجُومُ مُسَخَّرَاتٌ بِأَمْرِهِ ۗ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يَعْقِلُونَ

1913
16/13

Yeryüzünde, rengârenk şeyleri, sizin için üretip çoğalttı.(1) Bunda öğüt alan bir halk için elbette âyet(2) vardır.

وَمَا ذَرَأَ لَكُمْ فِي الْأَرْضِ مُخْتَلِفًا أَلْوَانُهُ ۗ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً لِّقَوْمٍ يَذَّكَّرُونَ

1914
16/14

Taze et yemeniz ve takındığınız süs eşyası çıkarmanız için denizi yararlanmanıza sunan O’dur. Lütfundan rızık aramanız için, onun içinde suları yararak giden gemiler görürsün. Umulur ki şükredersiniz.

وَهُوَ الَّذِي سَخَّرَ الْبَحْرَ لِتَأْكُلُوا مِنْهُ لَحْمًا طَرِيًّا وَتَسْتَخْرِجُوا مِنْهُ حِلْيَةً تَلْبَسُونَهَا وَتَرَى الْفُلْكَ مَوَاخِرَ فِيهِ وَلِتَبْتَغُوا مِن فَضْلِهِ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ

1915
16/15

O, sizi sarsar diye yeryüzüne ağır baskı koydu. Yolunuzu bulmanız için nehirler ve yollardan izler bıraktı;

وَأَلْقَىٰ فِي الْأَرْضِ رَوَاسِيَ أَن تَمِيدَ بِكُمْ وَأَنْهَارًا وَسُبُلًا لَّعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ

1916
16/16

Ve işâretler. Onlar, yıldızla yol bulurlar.

وَعَلَامَاتٍ ۚ وَبِالنَّجْمِ هُمْ يَهْتَدُونَ

1917
16/17

O halde yaratan ile yaratmayan bir midir? Hala tezekkür(1) etmez misiniz?

أَفَمَن يَخْلُقُ كَمَن لَّا يَخْلُقُ ۗ أَفَلَا تَذَكَّرُونَ

1918
16/18

Eğer Allah’ın nimetlerini sayacak olsanız, onu hesaplayamazsınız. Kuşkusuz, Allah, Çok Bağışlayıcı’dır, Rahmeti Kesintisiz’dir.

وَإِن تَعُدُّوا نِعْمَةَ اللَّهِ لَا تُحْصُوهَا ۗ إِنَّ اللَّهَ لَغَفُورٌ رَّحِيمٌ

1919
16/19

Allah, gizlediğiniz şeyleri de açığa vurduğunuz şeyleri de bilir.

وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا تُسِرُّونَ وَمَا تُعْلِنُونَ

1920