
keennehüm ḥumürum müstenfirah.
Türkçe:
Sağa-sola kaçışan yaban eşekleri gibidirler,
İngilizce:
As if they were affrighted asses,
Fransızca:
Ils sont comme des onagres épouvantés,
Almanca:
als wären sie erschreckte Esel,
Rusça:
словно напуганные ослы,
Arapça:
كَأَنَّهُمْ حُمُرٌ مُّسْتَنفِرَةٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sanki onlar ürkmüş yaban eşekleri.
Diyanet Vakfı:
Kaçan yaban eşekleri gibi,

ferrat min ḳasverah.
Türkçe:
Arslandan ürkmüşlerdir.
İngilizce:
Fleeing from a lion!
Fransızca:
s'enfuyant devant un lion.
Almanca:
die vor einem Löwen flohen?!
Rusça:
бегущие от стрелка (или льва)?
Arapça:
فَرَّتْ مِن قَسْوَرَةٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Arslandan kaçmaktalar.
Diyanet Vakfı:
Âdeta arslandan ürkmüş.

bel yürîdü küllü-mriim minhüm ey yü'tâ ṣuḥufem müneşşerah.
Türkçe:
İçlerinden her kişi de istiyor ki, kendisine açılıp saçılmış sayfalar verilsin.
İngilizce:
Forsooth, each one of them wants to be given scrolls (of revelation) spread out!
Fransızca:
Chacun d'eux voudrait plutôt qu'on lui apporte des feuilles tout étalées.
Almanca:
Nein, sondern jeder Mann von ihnen will, daß ihm entfaltete Schriften zuteil werden.
Rusça:
Но ведь каждый из них желает получить развернутые свитки.
Arapça:
بَلْ يُرِيدُ كُلُّ امْرِئٍ مِّنْهُمْ أَن يُؤْتَىٰ صُحُفًا مُّنَشَّرَةً
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hayır, onlardan her kişi kendisine açılmış sayfalar verilmesini istiyor.
Diyanet Vakfı:
Daha doğrusu onlardan her biri, kendisine, (önünde) açılmış sahifeler (ilahi vahiy) verilmesini istiyor.

kellâ. bel lâ yeḫâfûne-l'âḫirah.
Türkçe:
Hayır, öyle şey olmaz! Doğrusu şu ki, âhiretten korkmuyorlar.
İngilizce:
By no means! But they fear not the Hereafter,
Fransızca:
Ah ! Non ! C'est plutôt qu'ils ne craignent pas l'au-delà.
Almanca:
Gewiß, nein! Sondern sie fürchten nicht das Jenseits.
Rusça:
Но нет! Они не боятся Последней жизни.
Arapça:
كَلَّا ۖ بَل لَّا يَخَافُونَ الْآخِرَةَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Yok, yok onlar ahiretten korkmuyorlar.
Diyanet Vakfı:
Hayır! Aslında onlar ahiretten korkmuyorlar.

kellâ innehû teẕkirah.
Türkçe:
Hayır, iş, sandıkları gibi değil! O bir öğüt verici/bir düşündürücüdür.
İngilizce:
Nay, this surely is an admonition:
Fransızca:
Ah ! Non ! Ceci est vraiment un Rappel.
Almanca:
Nein! Gewiß, er ist eine Ermahnung.
Rusça:
Но нет! Это есть Назидание.
Arapça:
كَلَّا إِنَّهُ تَذْكِرَةٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hayır, hayır, O kur'ân kuşkusuz bir öğüttür.
Diyanet Vakfı:
Asla (düşündükleri gibi değil)! Bilsinler ki bu, gerçekten bir ikazdır!

femen şâe ẕekerah.
Türkçe:
Dileyen düşünür onu, öğüt alır.
İngilizce:
Let any who will, keep it in remembrance!
Fransızca:
Quiconque veut, qu'il se le rappelle.
Almanca:
Wer will, erinnert sich daran.
Rusça:
Помянет его тот, кто захочет.
Arapça:
فَمَن شَاءَ ذَكَرَهُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Dileyen onu düşünür.
Diyanet Vakfı:
Dileyen ondan (düşünüp) öğüt alır.

vemâ yeẕkürûne illâ ey yeşâe-llâh. hüve ehlü-ttaḳvâ veehlü-lmagfirah.
Türkçe:
Ve onlar, Allah'ın dilediği dışında, öğüt alamazlar. Sakındırmaya ve affetmeye ehil olan O'dur.
İngilizce:
But none will keep it in remembrance except as Allah wills: He is the Lord of Righteousness, and the Lord of Forgiveness.
Fransızca:
Mais ils ne se rappelleront que si Allah veut. C'est Lui qui est Le plus digne d'être craint; et c'est Lui qui détient le pardon.
Almanca:
Und sie erinnern sich nicht, außer wenn ALLAH will. ER ist würdig für die Taqwa und würdig für die Vergebung.
Rusça:
Но они не помянут его, если этого не пожелает Аллах. Он - Тот, Кто достоин страха и способен на прощение.
Arapça:
وَمَا يَذْكُرُونَ إِلَّا أَن يَشَاءَ اللَّهُ ۚ هُوَ أَهْلُ التَّقْوَىٰ وَأَهْلُ الْمَغْفِرَةِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bununla beraber Allah dilemedikçe onlar öğüt alamazlar. Koruyacak da O'dur, bağışlayacak da.
Diyanet Vakfı:
Bununla beraber, Allah dilemeksizin onlar öğüt alamazlar. Sakınılmaya layık olan da O'dur, mağfiret sahibi de O'dur.
Pages
