Al-Muddathir—المدّثر

`ale-lkâfirîne gayru yesîr.

Türkçe:
Küfre batmışlar için hiç de kolay değildir.
İngilizce:
Far from easy for those without Faith.
Fransızca:
pas facile pour les mécréants.
Almanca:
für die Kafir, nicht leicht.
Rusça:
нелегким для неверующих.
Arapça:
عَلَى الْكَافِرِينَ غَيْرُ يَسِيرٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kâfirler için hiç kolay değildir.
Diyanet Vakfı:
Kafirler için (hiç de) kolay değildir.

ẕernî vemen ḫalaḳtü veḥîdâ.

Türkçe:
Benimle, yarattığım kişiyi baş başa bırak!
İngilizce:
Leave Me alone, (to deal) with the (creature) whom I created (bare and) alone!-
Fransızca:
Laisse-Moi avec celui que J'ai créé seul,
Almanca:
Lasst Mich mit demjenigen, den ICH als Einzelnen erschuf,
Rusça:
Оставь Меня с тем, кого Я сотворил одиноким,
Arapça:
ذَرْنِي وَمَنْ خَلَقْتُ وَحِيدًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Tek olarak yarattığım o kimseyi bana bırak.
Diyanet Vakfı:
Tek olarak yarattığım, kimseyi bana bırak,

vece`altü lehû mâlem memdûdâ.

Türkçe:
Hesapsız bir mal verdim ona.
İngilizce:
To whom I granted resources in abundance,
Fransızca:
et à qui J'ai donné des biens étendus,
Almanca:
und dem ICH großes Vermögen gewährte
Rusça:
даровал ему большое богатство
Arapça:
وَجَعَلْتُ لَهُ مَالًا مَّمْدُودًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hem ona bol servet verdim.
Diyanet Vakfı:
Kendisine geniş servet verdim,

vebenîne şühûdâ.

Türkçe:
Göz doyurucu oğullar verdim.
İngilizce:
And sons to be by his side!-
Fransızca:
et des enfants qui lui tiennent toujours compagnie,
Almanca:
sowie anwesende Kinder,
Rusça:
и сыновей, которые находились рядом с ним,
Arapça:
وَبَنِينَ شُهُودًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hem göz önünde oğullar verdim.
Diyanet Vakfı:
Göz önünde duran oğullar (verdim),

vemehhettü lehû temhîdâ.

Türkçe:
Alabildiğine imkânlar döşedim onun için.
İngilizce:
To whom I made (life) smooth and comfortable!
Fransızca:
pour qui aussi J'ai aplani toutes difficultés.
Almanca:
und dem ICH (den Weg zum Ruhm) ebnete.
Rusça:
и распростер перед ним этот мир полностью.
Arapça:
وَمَهَّدتُّ لَهُ تَمْهِيدًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hem ona büyük imkânlar sağladım.
Diyanet Vakfı:
Kendisine bir döşeyiş döşedim.

ŝümme yaṭme`u en ezîd.

Türkçe:
Tüm bunlardan sonra hırs ile daha da artırmamı istiyor.
İngilizce:
Yet is he greedy-that I should add (yet more);-
Fransızca:
Cependant, il convoite [de Moi] que Je lui donne davantage.
Almanca:
Dann hofft er, daß ICH ihm noch mehr gebe.
Rusça:
После всего этого он желает, чтобы Я добавил ему.
Arapça:
ثُمَّ يَطْمَعُ أَنْ أَزِيدَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sonra da şiddetle arzu eder ki daha da artırayım.
Diyanet Vakfı:
Üstelik o (nimetlerimi) daha da arttırmamı umuyor.

kellâ. innehû kâne liâyâtinâ `anîdâ.

Türkçe:
Hayır, iş sanıldığı gibi değil! O, bizim ayetlerimize karşı bir inatçı kesildi.
İngilizce:
By no means! For to Our Signs he has been refractory!
Fransızca:
Pas du tout ! Car il reniait nos versets (le Coran) avec entêtement.
Almanca:
Nein! Gewiß, er war Unseren Ayat gegenüber trotzig.
Rusça:
Но нет! Он упрямо отрицает Наши знамения.
Arapça:
كَلَّا ۖ إِنَّهُ كَانَ لِآيَاتِنَا عَنِيدًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hayır, çünkü o bizim âyetlerimize karşı bir inatçı kesildi.
Diyanet Vakfı:
Asla (ummasın)! Çünkü o, bizim ayetlerimize karşı alabildiğine inatçıdır.

seürhiḳuhû ṣa`ûdâ.

Türkçe:
Ben onu dik bir yola süreceğim.
İngilizce:
Soon will I visit him with a mount of calamities!
Fransızca:
Je vais le contraindre à gravir une pente.
Almanca:
ICH werde ihn durch schwere Hürde ermatten.
Rusça:
Я возложу на него подъем (восхождение на гору в Аду).
Arapça:
سَأُرْهِقُهُ صَعُودًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ben onu dimdik bir yokuşa sardıracağım.
Diyanet Vakfı:
Ben onu sarp bir yokuşa sardıracağım!

innehû fekkera veḳaddera.

Türkçe:
Derin derin düşündü o; ölçtü-biçti.
İngilizce:
For he thought and he plotted;-
Fransızca:
Il a réfléchi. Et il a décidé.
Almanca:
Gewiß, er dachte und schätzte ein.
Rusça:
Он подумал и рассчитал.
Arapça:
إِنَّهُ فَكَّرَ وَقَدَّرَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Çünkü o bir düşündü, ölçtü, biçti.
Diyanet Vakfı:
Zira o, düşündü taşındı, ölçtü biçti.

feḳutile keyfe ḳaddera.

Türkçe:
Kahrolası, nasıl bir ölçü kullandı!
İngilizce:
And woe to him! How he plotted!-
Fransızca:
Qu'il périsse ! Comme il a décidé !
Almanca:
Also Tod sei ihm, wie er einschätzte.
Rusça:
Да сгинет он! Как он рассчитал?!
Arapça:
فَقُتِلَ كَيْفَ قَدَّرَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kahrolası nasıl da ölçtü, biçti.
Diyanet Vakfı:
Canı çıkasıca, ne biçim ölçtü biçti!

Pages

Al-Muddathir—المدّثر beslemesine abone olun.