
fî cennâtin. yetesâelûn.
Türkçe:
Bahçelerdedirler. Birbirlerine soruyorlar,
İngilizce:
(They will be) in Gardens (of Delight): they will question each other,
Fransızca:
dans des Jardins, ils s'interrogeront
Almanca:
Sie sind in Dschannat und fragen einander
Rusça:
В Райских садах они будут расспрашивать друг друга
Arapça:
فِي جَنَّاتٍ يَتَسَاءَلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlar cennettedirler, sorup dururlar.
Diyanet Vakfı:
Onlar cennetler içinde sorarlar.

`ani-lmücrimîn.
Türkçe:
Suçlular hakkında:
İngilizce:
And (ask) of the Sinners:
Fransızca:
au sujet des criminels :
Almanca:
nach den schwer Verfehlenden:
Rusça:
о грешниках.
Arapça:
عَنِ الْمُجْرِمِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Suçluların durumunu.
Diyanet Vakfı:
Günahkarların durumunu:

mâ selekeküm fî seḳara.
Türkçe:
"Sizi sekara sürükleyen nedir?"
İngilizce:
What led you into Hell Fire?
Fransızca:
"Qu'est-ce qui vous a acheminés à Saqar ? "
Almanca:
"Was brachte euch in 3 Saqar hinein?"
Rusça:
Что привело вас в Преисподнюю?
Arapça:
مَا سَلَكَكُمْ فِي سَقَرَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Nedir sizi Sekar'a sokan? diye.
Diyanet Vakfı:
"Sizi şu yakıcı ateşe sokan nedir?" diye

ḳâlû lem nekü mine-lmüṣallîn.
Türkçe:
Cevap verdiler: "Namazı/duayı yerine getirenlerden değildik."
İngilizce:
They will say: "We were not of those who prayed;
Fransızca:
Ils diront : "Nous n'étions pas de ceux qui faisaient la Salat,
Almanca:
Sie sagten: "Wir pflegten nicht von den des rituellen Gebets Verrichtenden zu sein,
Rusça:
Они скажут: "Мы не были в числе тех, которые совершали намаз.
Arapça:
قَالُوا لَمْ نَكُ مِنَ الْمُصَلِّينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Suçlular der ki: "Biz namaz kılanlardan değildik."
Diyanet Vakfı:
Onlar şöyle cevap verirler: Biz namaz kılanlardan değildik,

velem nekü nuṭ`imü-lmiskîn.
Türkçe:
"Yoksulu yedirip doyurmuyorduk."
İngilizce:
Nor were we of those who fed the indigent;
Fransızca:
et nous ne nourrissions pas le pauvre,
Almanca:
und wir pflegten nicht den Bedürftigen zu speisen,
Rusça:
Мы не кормили бедняков.
Arapça:
وَلَمْ نَكُ نُطْعِمُ الْمِسْكِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Yoksula da yedirmezdik.
Diyanet Vakfı:
Yoksulu doyurmuyorduk,

vekünnâ neḫûḍu me`a-lḫâiḍîn.
Türkçe:
"Boş lakırdılara dalanlarla dalar giderdik."
İngilizce:
But we used to talk vanities with vain talkers;
Fransızca:
et nous nous associions à ceux qui tenaient des conversations futiles,
Almanca:
und wir pflegten mit den des Sinnlosen Schwätzenden Sinnloses zu schwätzen,
Rusça:
Мы погружались в словоблудие вместе с погружавшимися.
Arapça:
وَكُنَّا نَخُوضُ مَعَ الْخَائِضِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Boş şeylere dalanlarla dalar giderdik.
Diyanet Vakfı:
(Batıla) dalanlarla birlikte dalıyorduk,

vekünnâ nükeẕẕibü biyevmi-ddîn.
Türkçe:
"Din gününü yalanlıyorduk."
İngilizce:
And we used to deny the Day of Judgment,
Fransızca:
et nous traitions de mensonge le jour de la Rétribution,
Almanca:
und wir pflegten den Tag des Din abzuleugnen,
Rusça:
Мы считали ложью Последний день,
Arapça:
وَكُنَّا نُكَذِّبُ بِيَوْمِ الدِّينِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ceza gününü yalanlardık.
Diyanet Vakfı:
Ceza gününü de yalan sayıyorduk,

ḥattâ etâne-lyeḳîn.
Türkçe:
"Nihayet, tartışılmaz ve karşı çıkılmaz bilgi önümüze dikildi."
İngilizce:
Until there came to us (the Hour) that is certain.
Fransızca:
jusqu'à ce que nous vînt la vérité évidente [la mort]".
Almanca:
bis zu uns die Gewißheit kam."
Rusça:
пока к нам не явилась убежденность (смерть)".
Arapça:
حَتَّىٰ أَتَانَا الْيَقِينُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Nihayet bize ölüm gelip çattı.
Diyanet Vakfı:
Sonunda bize ölüm geldi çattı.

femâ tenfe`uhüm şefâ`atü-şşâfi`în.
Türkçe:
Artık yarar sağlamaz onlara şefaatçilerin şefaati.
İngilizce:
Then will no intercession of (any) intercessors profit them.
Fransızca:
Ne leur profitera point donc, l'intercession des intercesseurs.
Almanca:
So nützt ihnen nicht die Fürbitte der Fürbittenden.
Rusça:
Заступничество заступников не поможет им.
Arapça:
فَمَا تَنفَعُهُمْ شَفَاعَةُ الشَّافِعِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Artık onlara şefaatçilerin şefaatı fayda vermez.
Diyanet Vakfı:
Artık şefaatçilerin şefaati onlara fayda vermez.

femâ lehüm `ani-tteẕkirati mü`riḍîn.
Türkçe:
Ne oluyor onlara da öğüt verip düşündüren şeyden yüz çeviriyorlar?
İngilizce:
Then what is the matter with them that they turn away from admonition?-
Fransızca:
Qu'ont-ils à se détourner du Rappel ?
Almanca:
Was ist mit ihnen, sich von der Ermahnung abwendend,
Rusça:
Что же с ними? Почему они уклоняются от Назидания,
Arapça:
فَمَا لَهُمْ عَنِ التَّذْكِرَةِ مُعْرِضِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şimdi o Kur'ân'dan yüz çevirirlerken ne mazeretleri var?
Diyanet Vakfı:
Böyle iken onlara ne oluyor ki, öğütten yüz çeviriyorlar?
Pages
