
veinnehû le`ilmül lissâ`ati felâ temterunne bihâ vettebi`ûn. hâẕâ ṣirâṭum müsteḳîm.
Türkçe:
Hiç kuşkusuz o, kıyamet saati için bir bilgidir. O halde sakın o saat hakkında şüpheye düşmeyin; bana uyun. Dosdoğru yol budur.
İngilizce:
And (Jesus) shall be a Sign (for the coming of) the Hour (of Judgment): therefore have no doubt about the (Hour), but follow ye Me: this is a Straight Way.
Fransızca:
Il sera un signe au sujet de l'Heure. N'en doutez point. Et suivez-moi : voilà un droit chemin.
Almanca:
Und gewiß er ist doch ein Wissen für die Stunde. So zweifelt sie nicht an und folgt Mir! Dies ist ein geradliniger Weg.
Rusça:
Воистину, он (Иса, или Коран, или Мухаммад) является признаком Часа. Ничуть не сомневайтесь в нем (Часе) и следуйте за Мной! Это - прямой путь.
Arapça:
وَإِنَّهُ لَعِلْمٌ لِّلسَّاعَةِ فَلَا تَمْتَرُنَّ بِهَا وَاتَّبِعُونِ ۚ هَٰذَا صِرَاطٌ مُّسْتَقِيمٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Gerçekten o, (İsâ'nın yere inişi) kıyâmetin yaklaştığını gösteren bir bilgidir. Sakın kıyâmet hakkında şüpheye düşmeyip, bana uyun, bu doğru yoldur.
Diyanet Vakfı:
Şüphesiz ki o (İsa), kıyametin (ne zaman kopacağının) bilgisidir. Ondan hiç şüphe etmeyin ve bana uyun; çünkü bu, dosdoğru yoldur.

velâ yeṣuddennekümü-şşeyṭân. innehû leküm `adüvvüm mübîn.
Türkçe:
Sakın şeytan sizi geri çevirmesin. O, sizin için açık bir düşmandır.
İngilizce:
Let not the Evil One hinder you: for he is to you an enemy avowed.
Fransızca:
Que le Diable ne vous détourne point ! Car il est pour vous un ennemi déclaré.
Almanca:
Und der Satan soll euch nicht davon abhalten! Gewiß, er ist für euch ein entschiedener Feind.
Rusça:
И пусть сатана не отвратит вас, ведь он является вашим явным врагом.
Arapça:
وَلَا يَصُدَّنَّكُمُ الشَّيْطَانُ ۖ إِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُّبِينٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sakın şeytan sizi doğru yoldan alıkoymasın. Gerçekten o sizin için apaçık bir düşmandır.
Diyanet Vakfı:
Sakın şeytan sizi yoldan çevirmesin. Çünkü o, sizin için apaçık bir düşmandır.

velemmâ câe `îsâ bilbeyyinâti ḳâle ḳad ci'tüküm bilḥikmeti veliübeyyine leküm ba`ḍa-lleẕî taḫtelifûne fîh. fetteḳu-llâhe veeṭî`ûn.
Türkçe:
İsa, açık-seçik kanıtlarla geldiğinde şöyle demişti: "Ben size hikmet getirdim ve tartışıp durduğunuz şeylerin bir kısmını size açıklayayım diye geldim. O halde, Allah'tan sakının ve bana itaat edin!"
İngilizce:
When Jesus came with Clear Signs, he said: "Now have I come to you with Wisdom, and in order to make clear to you some of the (points) on which ye dispute: therefore fear Allah and obey me.
Fransızca:
Et quand Jésus apporta les preuves, il dit : "Je suis venu à vous avec la sagesse et pour vous expliquer certains de vos sujets de désaccord. Craignez Allah donc et obéissez-moi.
Almanca:
Und als 'Isa mit den klaren Zeichen kam, sagte er: "Bereits brachte ich euch die Weisheit, und damit ich euch manches von dem erkläre, worin ihr uneins seid. So handelt Taqwa gemäß ALLAH gegenüber und gehorcht mir!
Rusça:
Когда Иса (Иисус) явился с ясными знамениями, он сказал: "Я пришел к вам с мудростью и для того, чтобы разъяснить вам часть того, относительно чего вы расходитесь во мнениях. Бойтесь же Аллаха и повинуйтесь мне!
Arapça:
وَلَمَّا جَاءَ عِيسَىٰ بِالْبَيِّنَاتِ قَالَ قَدْ جِئْتُكُم بِالْحِكْمَةِ وَلِأُبَيِّنَ لَكُم بَعْضَ الَّذِي تَخْتَلِفُونَ فِيهِ ۖ فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İsâ mucizelerle indiği zaman dedi ki: "Ben size hikmeti getirdim ve hakkında ihtilâfa düştüğünüz şeylerin bir kısmını size açıklamak için geldim. O halde Allah'tan korkun, ve bana itaat edin.
Diyanet Vakfı:
İsa, açık delillerle geldiği zaman demişti ki: Ben size hikmet getirdim ve ayrılığa düştüğünüz şeylerden bir kısmını size açıklamak için geldim. Öyleyse Allah'tan korkun ve bana itaat edin.

inne-llâhe hüve rabbî verabbüküm fa`büdûh. hâẕâ ṣirâṭum müsteḳîm.
Türkçe:
"Kuşkusuz, Allah hem benim Rabbimdir hem sizin Rabbinizdir. O halde O'na ibadet edin! İşte bu, dosdoğru bir yoldur."
İngilizce:
For Allah, He is my Lord and your Lord: so worship ye Him: this is a Straight Way.
Fransızca:
Allah est en vérité mon Seigneur et votre Seigneur. Adorez-Le donc. Voilà un droit chemin.
Almanca:
Gewiß, ALLAH ist mein HERR und euer HERR, so dient Ihm! Dies ist ein geradliniger Weg."
Rusça:
Воистину, Аллах - мой Господь и ваш Господь. Поклоняйтесь же Ему. Это - прямой путь".
Arapça:
إِنَّ اللَّهَ هُوَ رَبِّي وَرَبُّكُمْ فَاعْبُدُوهُ ۚ هَٰذَا صِرَاطٌ مُّسْتَقِيمٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Gerçekten benim de Rabbim sizin de Rabbiniz Allah'tır. Öyle ise O'na kulluk edin. Bu doğru bir yoldur.
Diyanet Vakfı:
Çünkü Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. O'na ibadet edin. İşte bu, doğru yoldur.

faḫtelefe-l'aḥzâbü mim beynihim. feveylül lilleẕîne żalemû min `aẕâbi yevmin elîm.
Türkçe:
Böyle iken, aralarından çıkan hizipler ihtilafa düştüler. Korkunç bir günün azabından vay haline o zulmedenlerin!
İngilizce:
But sects from among themselves fell into disagreement: then woe to the wrong-doers, from the Penalty of a Grievous Day!
Fransızca:
Mais les factions divergèrent entre elles . Malheur donc aux injustes du châtiment d'un jour douloureux !
Almanca:
Dann wurden die Parteien unter ihnen uneins. Also Niedergang ist für diejenigen, die Unrecht begingen, bei der Peinigung eines qualvollen Tages bestimmt.
Rusça:
Но секты разошлись во мнениях между собой. Горе же тем, которые поступали несправедливо, от страданий в Мучительный день!
Arapça:
فَاخْتَلَفَ الْأَحْزَابُ مِن بَيْنِهِمْ ۖ فَوَيْلٌ لِّلَّذِينَ ظَلَمُوا مِنْ عَذَابِ يَوْمٍ أَلِيمٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Fakat aralarından çıkan gruplar, İsâ hakkında ihtilâfa düştüler. Acı bir günün azâbından dolayı vay zulmedenlerin hâline!
Diyanet Vakfı:
Ama aralarından çıkan guruplar, bir ihtilafa düştüler. Acı bir günün azabı karşısında vay o zulmedenlerin haline!

hel yenżurûne ille-ssâ`ate en te'tiyehüm bagtetev vehüm lâ yeş`urûn.
Türkçe:
Hiç farkında olmadıkları bir sırada o saatin birdenbire kendilerine gelmesinden başka neyi bekliyorlar?
İngilizce:
Do they only wait for the Hour - that it should come on them all of a sudden, while they perceive not?
Fransızca:
Attendent-ils seulement que l'Heure leur vienne à l'improviste, sans qu'ils ne s'en rendent compte ?
Almanca:
Warten sie etwa außer auf die 3 Stunde, daß sie zu ihnen plötzlich kommt, während sie nicht merken.
Rusça:
Неужели они ожидают чего-либо, кроме Часа, который наступит для них внезапно, так что они даже не почувствуют его приближения?
Arapça:
هَلْ يَنظُرُونَ إِلَّا السَّاعَةَ أَن تَأْتِيَهُم بَغْتَةً وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlar kendileri farkına varmadan ansızın kıyâmetin başlarına gelmesini mi bekliyorlar?
Diyanet Vakfı:
Onlar farkında değillerken kıyamet gününün kendilerine ansızın gelmesinden başka bir şey mi bekliyorlar?

el'eḫillâü yevmeiẕim ba`ḍuhüm liba`ḍin `adüvvün ille-lmütteḳîn.
Türkçe:
Dostlar o gün birbirine düşman kesilirler. Ancak takvaya sarılanlar böyle değildir.
İngilizce:
Friends on that day will be foes, one to another,- except the Righteous.
Fransızca:
Les amies, ce jour-là, seront ennemies les uns des autres; excepté les pieux.
Almanca:
Die engen Freunde sind an diesem Tag die einen von ihnen doch den anderen Feind, außer den Muttaqi.
Rusça:
В тот день врагами станут все любящие друзья, кроме богобоязненных.
Arapça:
الْأَخِلَّاءُ يَوْمَئِذٍ بَعْضُهُمْ لِبَعْضٍ عَدُوٌّ إِلَّا الْمُتَّقِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O gün Allah'tan korkanlar hariç dost olanlar birbirlerine düşmandırlar.
Diyanet Vakfı:
O gün, Allah'a karşı gelmekten sakınanlar dışında, dost olanlar (bile) birbirlerine düşman kesilirler.

yâ `ibâdi lâ ḫavfün `aleykümü-lyevme velâ entüm taḥzenûn.
Türkçe:
Ey kullarım! Bugün size korku yok; sizler tasalanmayacaksınız da!
İngilizce:
My devotees! no fear shall be on you that Day, nor shall ye grieve,-
Fransızca:
"ô Mes serviteurs ! Vous ne devez avoir aucune crainte aujourd'hui; vous ne serez point affligés,
Almanca:
Meine Diener! Es gibt weder Angst um euch an dem Tag, noch werdet ihr traurig sein.
Rusça:
О рабы Мои! Сегодня вы не познаете страха и не будете опечалены.
Arapça:
يَا عِبَادِ لَا خَوْفٌ عَلَيْكُمُ الْيَوْمَ وَلَا أَنتُمْ تَحْزَنُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah, takva sahiplerine şöyle nida eder: "Ey âyetlerimize imân edip müslüman olan kullarım! Bugün size hiçbir korku yoktur ve siz üzülmeyeceksiniz.
Diyanet Vakfı:
Ey kullarım! Bugün size korku yoktur. Sizler üzülmeyeceksiniz de.

elleẕîne âmenû biâyâtinâ vekânû müslimîn.
Türkçe:
Onlar, ayetlerimize iman edip Allah'a teslim olanlar haline gelmişlerdi.
İngilizce:
(Being) those who have believed in Our Signs and bowed (their wills to Ours) in Islam.
Fransızca:
Ceux qui croient en Nos signe et sont musulmans, ,
Almanca:
Diejenigen, die den Iman an Unsere Ayat verinnerlicht haben und Muslime waren,
Rusça:
Вы были теми, которые уверовали в Наши знамения и были мусульманами.
Arapça:
الَّذِينَ آمَنُوا بِآيَاتِنَا وَكَانُوا مُسْلِمِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah, takva sahiplerine şöyle nida eder: "Ey âyetlerimize imân edip müslüman olan kullarım! Bugün size hiçbir korku yoktur ve siz üzülmeyeceksiniz.
Diyanet Vakfı:
Onlar ayetlerimize inanan ve müslüman olan (kullarım)idiler.

üdḫulü-lcennete entüm veezvâcüküm tuḥberûn.
Türkçe:
Cennete girin! Siz ve eşleriniz ikramlarla ağırlanacaksınız.
İngilizce:
Enter ye the Garden, ye and your wives, in (beauty and) rejoicing.
Fransızca:
"Entrez au Paradis, vous et vos épouses, vous y serez fêtés".
Almanca:
tretet in die Dschanna ein! Ihr und eure Partnerwesen freut euch.
Rusça:
Войдите же в Рай радостными вместе со своими женами (или вместе с себе подобными).
Arapça:
ادْخُلُوا الْجَنَّةَ أَنتُمْ وَأَزْوَاجُكُمْ تُحْبَرُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Siz ve eşleriniz cennete girin. Orada ağırlanıp sevindirileceksiniz."
Diyanet Vakfı:
Siz ve eşleriniz, ağırlanmış olarak cennete giriniz!
Pages
