Al-Isra—الإسراء

vemen erâde-l'âḫirate vese`â lehâ sa`yehâ vehüve mü'minün feülâike kâne sa`yühüm meşkûrâ.

Türkçe:
Kim de âhireti ister ve inanmış olarak ona yaraşır bir gayretle çalışırsa, böylelerinin gayretleri teşekkürle karşılanır.
İngilizce:
Those who do wish for the (things of) the Hereafter, and strive therefor with all due striving, and have Faith,- they are the ones whose striving is acceptable (to Allah).
Fransızca:
et ceux qui cherchent l'au-delà et fournissent les efforts qui y mènent, tout en étant croyants... alors l'effort de ceux-là sera reconnu.
Almanca:
Und wer das Jenseits will und sich dafür anstrengt mit der ihm (dem Jenseits) gebührenden Anstrengung und er dabei Mumin ist, diesen wird ihre Anstrengung reichlich belohnt.
Rusça:
А если кто возлюбит Последнюю жизнь и устремится к ней надлежащим образом, будучи верующим, то его старания будут отблагодарены.
Arapça:
وَمَنْ أَرَادَ الْآخِرَةَ وَسَعَىٰ لَهَا سَعْيَهَا وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَأُولَٰئِكَ كَانَ سَعْيُهُم مَّشْكُورًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kim de ahireti isterse ve mümin olarak kendine yaraşır bir çaba ile onun için çalışırsa, öylelerinin çalışmalarının karşılığı verilir.
Diyanet Vakfı:
Kim de ahireti diler ve bir mümin olarak ona yaraşır bir çaba ile çalışırsa, işte bunların çalışmaları makbuldür.

küllen nümiddü hâülâi vehâülâi min `aṭâi rabbik. vemâ kâne `aṭâü rabbike maḥżûrâ.

Türkçe:
Rabbinin lütfundan nimetlerle hepsine uzanırız: Onlara da bunlara da. Rabbinin lütfu, kimse tarafından engellenemez/kısıtlanamaz.
İngilizce:
Of the bounties of thy Lord We bestow freely on all- These as well as those: The bounties of thy Lord are not closed (to anyone).
Fransızca:
Nous accordons abondamment à tous; ceux-ci comme ceux-là, des dons de ton Seigneur. Et les dons de ton Seigneur ne sont refusés [à personne].
Almanca:
Beide versorgen WIR, diese und diese mit den Gaben deines HERRN. Und die Gaben deines HERRN waren (niemandem) vorenthalten.
Rusça:
Каждого из тех и других Мы наделяем дарами твоего Господа, и дары твоего Господа не являются запрещенными.
Arapça:
كُلًّا نُّمِدُّ هَٰؤُلَاءِ وَهَٰؤُلَاءِ مِنْ عَطَاءِ رَبِّكَ ۚ وَمَا كَانَ عَطَاءُ رَبِّكَ مَحْظُورًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hepsine; (dünyayı isteyenlere de, ahireti isteyenlere de) Rabbinin ihsanından veririz. Rabbinin ihsanı kısıtlanmış değildir.
Diyanet Vakfı:
Hepsine, onlara da bunlara da (dünyayı isteyenlere de ahireti isteyenlere de) Rabbinin ihsanından (istediklerini) veririz. Rabbinin ihsanı kısıtlanmış değildir.

ünżur keyfe feḍḍalnâ ba`ḍahüm `alâ ba`ḍ. velel'âḫiratü ekberu deracâtiv veekberu tefḍîlâ.

Türkçe:
Bak nasıl, kimini kimine üstün kıldık! Ama âhiret, dereceler bakımından elbette daha büyük, lütuflandırma bakımından daha yücedir.
İngilizce:
See how We have bestowed more on some than on others; but verily the Hereafter is more in rank and gradation and more in excellence.
Fransızca:
Regarde comment Nous favorisons certains sur d'autres. Et dans l'au-delà, il y a des rangs plus élevés et plus privilégiés.
Almanca:
Siehe, wie WIR die einen von ihnen vor den anderen begünstigt haben. Doch das Jenseits hat noch höhere Ränge und größere Begünstigungen.
Rusça:
Посмотри, как одним из них Мы отдали предпочтение перед другими. Но Последняя жизнь, несомненно, выше по достоинству и преимуществу.
Arapça:
انظُرْ كَيْفَ فَضَّلْنَا بَعْضَهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ ۚ وَلَلْآخِرَةُ أَكْبَرُ دَرَجَاتٍ وَأَكْبَرُ تَفْضِيلًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bak! Onların bir kısmını diğerine nasıl üstün kıldık! Elbette ahiret, hem dereceler bakımından daha büyüktür, hem de üstünlük bakımından daha büyüktür.
Diyanet Vakfı:
Baksana, biz insanların kimini kiminden nasıl üstün kılmışızdır! Elbette ki ahiret, derece ve üstünlük farkları bakımından daha büyüktür.

lâ tec`al me`a-llâhi ilâhen âḫara fetaḳ`ude meẕmûmem maḫẕûlâ.

Türkçe:
Allah'ın yanına başka bir ilah koyma ki, yapayalnız ve horlanmış olarak oturup kalmayasın!
İngilizce:
Take not with Allah another object of worship; or thou (O man!) wilt sit in disgrace and destitution.
Fransızca:
N'assigne point à Allah d'autre divinité; sinon tu te trouveras méprisé et abandonné.
Almanca:
Geselle ALLAH keinen anderen Gott bei, sonst wirst du entehrt, erniedrigt.
Rusça:
Не поклоняйся наряду с Аллахом никакому другому богу, а не то сядешь униженным и покинутым.
Arapça:
لَّا تَجْعَلْ مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ فَتَقْعُدَ مَذْمُومًا مَّخْذُولًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah ile birlikte başka bir ilâh edinme! Yoksa kınanmış ve yalnız başına bırakılmış olarak oturup kalırsın.
Diyanet Vakfı:
Allah ile birlikte bir ilah daha tanıma! Sonra kınanmış ve kendi başına terkedilmiş olarak kalırsın.

veḳaḍâ rabbüke ellâ ta`büdû illâ iyyâhü vebilvâlideyni iḥsânâ. immâ yeblüganne `indeke-lkibera eḥadühümâ ev kilâhümâ felâ teḳul lehümâ üffiv velâ tenherhümâ veḳul lehümâ ḳavlen kerîmâ.

Türkçe:
Rabbin şöyle hükmetti: O'ndan başkasına kulluk/ibadet etmeyin, anaya-babaya çok güzel davranın: Onlardan birisi yahut her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına gelirse sakın onlara "Öf!" bile deme; onları azarlama, onlara tatlı-iltifatlı söz söyle.
İngilizce:
Thy Lord hath decreed that ye worship none but Him, and that ye be kind to parents. Whether one or both of them attain old age in thy life, say not to them a word of contempt, nor repel them, but address them in terms of honour.
Fransızca:
et ton Seigneur a décrété : "n'adorez que Lui; et (marquez) de la bonté envers les père et mère : si l'un d'eux ou tous deux doivent atteindre la vieillesse auprès de toi; alors ne leur dis point : "Fi ! " et ne les brusque pas, mais adresse-leur des paroles respectueuses.
Almanca:
Und dein HERR bestimmte, daß ihr niemandem außer Ihm dient, und daß ihr den Eltern Ihsan erweist. Sollten beide bei dir das hohe Alter erreichen - einer von ihnen oder beide, so sag ihnen niemals: "Pfui!" Und schelte sie nicht und sag ihnen schöne Worte.
Rusça:
Твой Господь предписал вам не поклоняться никому, кроме Него, и делать добро родителям. Если один из родителей или оба достигнут старости, то не говори им: "Тьфу!" - не кричи на них и обращайся к ним почтительно.
Arapça:
۞ وَقَضَىٰ رَبُّكَ أَلَّا تَعْبُدُوا إِلَّا إِيَّاهُ وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَانًا ۚ إِمَّا يَبْلُغَنَّ عِندَكَ الْكِبَرَ أَحَدُهُمَا أَوْ كِلَاهُمَا فَلَا تَقُل لَّهُمَا أُفٍّ وَلَا تَنْهَرْهُمَا وَقُل لَّهُمَا قَوْلًا كَرِيمًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Rabbin kesin olarak şunları emretti: Ancak kendisine ibadet edin, anne ve babaya iyilik edin. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, sakın onlara "öf" bile deme ve onları azarlama. İkisine de tatlı ve güzel söz söyle.
Diyanet Vakfı:
Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine "of!" bile deme; onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle.

vaḫfiḍ lehümâ cenâḥa-ẕẕülli mine-rraḥmeti veḳur rabbi-rḥamhümâ kemâ rabbeyânî ṣagîrâ.

Türkçe:
Rahmetten yerlere eğilme kanadını onlar için indir ve de ki: "Rabbim, merhametli davran onlara, tıpkı küçüklüğümde beni koruyup büyüttükleri gibi."
İngilizce:
And, out of kindness, lower to them the wing of humility, and say: "My Lord! bestow on them thy Mercy even as they cherished me in childhood."
Fransızca:
et par miséricorde; abaisse pour eux l'aile de l'humilité; et dis : "ô mon Seigneur, fais-leur; à tous deux; miséricorde comme ils m'ont élevé tout petit".
Almanca:
Und sei ihnen gegenüber demütig aus Barmherzigkeit und sage: "Mein HERR! Erweise ihnen Gnade, so wie sie mich von klein an aufgezogen haben."
Rusça:
Преклоняй пред ними крыло смирения по милосердию своему и говори: "Господи! Помилуй их, ведь они растили меня ребенком".
Arapça:
وَاخْفِضْ لَهُمَا جَنَاحَ الذُّلِّ مِنَ الرَّحْمَةِ وَقُل رَّبِّ ارْحَمْهُمَا كَمَا رَبَّيَانِي صَغِيرًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İkisine de acıyarak tevazu kanatlarını indir. Ve şöyle de: "Ey Rabbim! Onların beni küçükten terbiye edip yetiştirdikleri gibi, sen de kendilerine merhamet et."
Diyanet Vakfı:
Onları esirgeyerek alçakgönüllülükle üzerlerine kanat ger ve: "Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse, şimdi de sen onlara (öyle) rahmet et!" diyerek dua et.

rabbüküm a`lemü bimâ fî nüfûsiküm. in tekûnû ṣâliḥîne feinnehû kâne lil'evvâbîne gafûrâ.

Türkçe:
Benliklerinizin içindekini Rabbiniz daha iyi bilir. Eğer siz barışsever/iyi kişiler olursanız O, tövbeye sarılanları affeder.
İngilizce:
Your Lord knoweth best what is in your hearts: If ye do deeds of righteousness, verily He is Most Forgiving to those who turn to Him again and again (in true penitence).
Fransızca:
Votre Seigneur connaît mieux ce qu'il y a dans vos âmes. Si vous êtes bons; Il est certes Pardonneur pour ceux qui Lui reviennent se repentant.
Almanca:
Euer HERR ist allwissend über das, was in euren Herzen ist. Wenn ihr gottgefällig Guttuende seid, dann ist ER gewiß immer für die stets Umkehrenden allvergebend.
Rusça:
Ваш Господь лучше всех знает то, что в ваших душах. И если вы будете праведниками, то ведь Он прощает тех, кто обращается к Нему с раскаянием.
Arapça:
رَّبُّكُمْ أَعْلَمُ بِمَا فِي نُفُوسِكُمْ ۚ إِن تَكُونُوا صَالِحِينَ فَإِنَّهُ كَانَ لِلْأَوَّابِينَ غَفُورًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Rabbiniz içinizden geçenleri çok iyi bilir. Eğer iyi kimseler olursanız elbette Allah çok tevbe edenleri bağışlayıcıdır.
Diyanet Vakfı:
Rabbiniz sizin kalplerinizdekini çok iyi bilir. Eğer siz iyi olursanız, şunu bilin ki Allah, kötülükten yüz çevirerek tevbeye yönelenleri son derece bağışlayıcıdır.

veâti ẕe-lḳurbâ ḥaḳḳahû velmiskîne vebne-ssebîli velâ tübeẕẕir tebẕîrâ.

Türkçe:
Akrabaya hakkını ver! Çaresize, yolda kalana da. Fakat saçıp savurma!
İngilizce:
And render to the kindred their due rights, as (also) to those in want, and to the wayfarer: But squander not (your wealth) in the manner of a spendthrift.
Fransızca:
"Et donne au proche parent ce qui lui est dû ainsi qu'au pauvre et au voyageur (en détresse). Et ne gaspille pas indûment,
Almanca:
Und gib dem Verwandten, was ihm zusteht, sowie dem Armen und dem in Not geratenen Reisenden. Und sei nicht verschwenderisch, vergeudend!
Rusça:
Раздавай должное родственнику, бедняку и путнику, но не расточай чрезмерно.
Arapça:
وَآتِ ذَا الْقُرْبَىٰ حَقَّهُ وَالْمِسْكِينَ وَابْنَ السَّبِيلِ وَلَا تُبَذِّرْ تَبْذِيرًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Akrabaya, yoksula ve yolda kalmışa hakkını ver. Bununla beraber malını saçıp savurma.
Diyanet Vakfı:
Bir de akrabaya, yoksula, yolcuya hakkını ver. Gereksiz yere de saçıp savurma.

inne-lmübeẕẕirîne kânû iḫvâne-şşeyâṭîn. vekâne-şşeyṭânü lirabbihî kefûrâ.

Türkçe:
Çünkü saçıp savuranlar şeytanların kardeşleri olurlar. Ve şeytan, kendi Rabbine nankörlük etmiştir.
İngilizce:
Verily spendthrifts are brothers of the Evil Ones; and the Evil One is to his Lord (himself) ungrateful.
Fransızca:
car les gaspilleurs sont les frères des diables ; et le Diable est très ingrat envers son Seigneur.
Almanca:
Gewiß, die Verschwender sind die Gleichartigen der Satane. Und der Satan ist seinem HERRN gegenüber ein Extrem-Kafir.
Rusça:
Воистину, расточители - братья дьяволов, а ведь сатана неблагодарен своему Господу.
Arapça:
إِنَّ الْمُبَذِّرِينَ كَانُوا إِخْوَانَ الشَّيَاطِينِ ۖ وَكَانَ الشَّيْطَانُ لِرَبِّهِ كَفُورًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Çünkü (malını) saçıp savuranlar, şeytanların kardeşleridir. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankördür.
Diyanet Vakfı:
Zira böylesine saçıp savuranlar şeytanların dostlarıdırlar. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankördür.

veimmâ tü`riḍanne `anhümü-btigâe raḥmetim mir rabbike tercûhâ feḳul lehüm ḳavlem meysûrâ.

Türkçe:
Eğer onlardan, Rabbinden ümit ettiğin bir rahmeti bekleme yüzünden yüz çevirecek olursan, o zaman onlara yumuşak/tatlı bir söz söyle.
İngilizce:
And even if thou hast to turn away from them in pursuit of the Mercy from thy Lord which thou dost expect, yet speak to them a word of easy kindness.
Fransızca:
Si tu t'écartes d'eux à la recherche d'une miséricorde de Ton Seigneur, que tu espères; adresse-leur une parole bienveillante .
Almanca:
Und solltest du ihnen (den Armen) ausweichen, weil du in Erwartung einer Gnade (Rizq) von deinem HERRN bist, dann sage ihnen erleichternde Worte.
Rusça:
Если ты отворачиваешься от них, желая обрести милость Аллаха, на которую ты надеешься, то говори с ними любезно.
Arapça:
وَإِمَّا تُعْرِضَنَّ عَنْهُمُ ابْتِغَاءَ رَحْمَةٍ مِّن رَّبِّكَ تَرْجُوهَا فَقُل لَّهُمْ قَوْلًا مَّيْسُورًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Eğer Rabbinden beklediğin bir rahmet (rızık) için, onlardan yüz çevirmek mecburiyetinde kalırsan, o vakit de onlara yumuşak ve tatlı bir söz söyle.
Diyanet Vakfı:
Eğer Rabbinden umduğun (beklemek durumunda olduğun) bir rahmet için onların yüzlerine bakamıyorsan, hiç olmazsa kendilerine gönül alıcı bir söz söyle.

Pages

Subscribe to Al-Isra—الإسراء