Al-Mujadila—المجادلة

 
00:00

istaḥveẕe `aleyhimü-şşeyṭânü feensâhüm ẕikra-llâh. ülâike ḥizbü-şşeyṭân. elâ inne ḥizbe-şşeyṭâni hümü-lḫâsirûn.

Arapça:

اسْتَحْوَذَ عَلَيْهِمُ الشَّيْطَانُ فَأَنسَاهُمْ ذِكْرَ اللَّهِ ۚ أُولَٰئِكَ حِزْبُ الشَّيْطَانِ ۚ أَلَا إِنَّ حِزْبَ الشَّيْطَانِ هُمُ الْخَاسِرُونَ

Türkçe:

Şeytan onları kuşattı da Allah'ın zikrini/Kur'an'ını onlara unutturdu. İşte bunlar şeytanın hizbidir. Dikkat edin! Şeytanın hizbi hüsrana uğrayanların ta kendileridir.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Şeytan onları istilâ etmiş, onlara Allah'ı anmayı unutturmuştur. Onlar, şeytanın hizbi (partisi)dir. İyi bilin ki şeytanın partisi kaybedecektir.

Diyanet Vakfı:

Şeytan onları etkisi altına aldı da kendilerine Allah'ı anmayı unutturdu. İşte onlar şeytanın yandaşlarıdır. İyi bilin ki şeytanın yandaşları hep kayıptadırlar.

İngilizce:

The Evil One has got the better of them: so he has made them lose the remembrance of Allah. They are the Party of the Evil One. Truly, it is the Party of the Evil One that will perish!

Fransızca:

Le Diable les a dominés et leur a fait oublier le rappel d'Allah. Ceux-là sont le parti du Diable et c'est le parti du Diable qui sont assurément les perdants.

Almanca:

Der Satan bemächtigte sich ihrer, dann ließ er sie ALLAHs Gedenken vergessen. Diese sind die Partei des Satans. Ja, zweifelsohne! Die Partei des Satans sind die wirklichen Verlierer.

Rusça:

Сатана одолел их и заставил их забыть о поминании Аллаха. Они являются партией сатаны. Воистину, партия сатаны - это потерпевшие убыток.

Açıklama:
 
00:00

inne-lleẕîne yüḥâddûne-llâhe verasûlehû ülâike fi-l'eẕellîn.

Arapça:

إِنَّ الَّذِينَ يُحَادُّونَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ أُولَٰئِكَ فِي الْأَذَلِّينَ

Türkçe:

Allah'a ve resulüne kafa tutanlar en aşağılık kişiler arasındadırlar.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Allah'a ve Resulüne düşman olanlar var ya, onlar en alçaklar arasındadırlar.

Diyanet Vakfı:

Allah'a ve Peygamberine düşman olanlar, işte onlar en aşağıların arasındadırlar.

İngilizce:

Those who resist Allah and His Messenger will be among those most humiliated.

Fransızca:

Ceux qui s'opposent à Allah et à Son messager seront parmi les plus humiliés.

Almanca:

Gewiß, diejenigen, die sich ALLAH und Seinem Gesandten widersetzen, diese sind unter den Erniedrigsten.

Rusça:

Те, которые враждуют с Аллахом и Его Посланником, окажутся в числе самых униженных.

Açıklama:
 
00:00

ketebe-llâhü leaglibenne ene verusülî. inne-llâhe ḳaviyyün `azîz.

Arapça:

كَتَبَ اللَّهُ لَأَغْلِبَنَّ أَنَا وَرُسُلِي ۚ إِنَّ اللَّهَ قَوِيٌّ عَزِيزٌ

Türkçe:

Allah, "Ben ve resullerim mutlaka galip geleceğiz!" diye yazmıştır. Allah çok güçlüdür, Azîz'dir.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Allah: "Elbette ben ve elçilerim galip geleceğiz." diye yazmıştır. Şüphesiz Allah güçlüdür, galipdir.

Diyanet Vakfı:

Allah: Elbette ben ve elçilerim galip geleceğiz, diye yazmıştır. Şüphesiz Allah güçlüdür, galiptir.

İngilizce:

Allah has decreed: "It is I and My messengers who must prevail": For Allah is One full of strength, able to enforce His Will.

Fransızca:

Allah a prescrit : "Assurément, Je triompherai, moi ainsi que Mes Messagers". En vérité Allah est Fort et Puissant.

Almanca:

ALLAH schrieb: "Doch siegen werde ICH und Meine Gesandten." Gewiß, ALLAH ist allkräftig, allwürdig.

Rusça:

Аллах предписал: "Победу непременно одержим Я и Мои посланники!" Воистину, Аллах - Всесильный, Могущественный.

Açıklama:
 
00:00

lâ tecidü ḳavmey yü'minûne billâhi velyevmi-l'âḫiri yüvâddûne men ḥâdde-llâhe verasûlehû velev kânû âbâehüm ev ebnâehüm ev iḫvânehüm ev `aşîratehüm. ülâike ketebe fî ḳulûbihimü-l'îmâne veeyyedehüm birûḥim minh. veyüdḫilühüm cennâtin tecrî min taḥtihe-l'enhâru ḫâlidîne fîhâ. raḍiye-llâhü `anhüm veraḍû `anh. ülâike ḥizbü-llâh. elâ inne ḥizbe-llâhi hümü-lmüfliḥûn.

Arapça:

لَّا تَجِدُ قَوْمًا يُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ يُوَادُّونَ مَنْ حَادَّ اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَلَوْ كَانُوا آبَاءَهُمْ أَوْ أَبْنَاءَهُمْ أَوْ إِخْوَانَهُمْ أَوْ عَشِيرَتَهُمْ ۚ أُولَٰئِكَ كَتَبَ فِي قُلُوبِهِمُ الْإِيمَانَ وَأَيَّدَهُم بِرُوحٍ مِّنْهُ ۖ وَيُدْخِلُهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا ۚ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ ۚ أُولَٰئِكَ حِزْبُ اللَّهِ ۚ أَلَا إِنَّ حِزْبَ اللَّهِ هُمُ الْمُفْلِحُونَ

Türkçe:

Allah'a ve âhiret gününe inanan bir topluluğun, Allah'a ve resulüne karşı çıkanlarla sevgiye dayalı bir dostluk kurduğunu göremezsin. Bunlar onların ister babaları olsun, ister çocukları olsun, ister kardeşleri olsun, ister akrabaları olsun. Allah onların kalplerine imanı yazmış ve onları kendisinden bir ruhla desteklemiştir. Onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacaktır; sürekli kalacaklardır orada. Allah onlardan hoşnut olmuştur, onlar da Allah'tan hoşnut olmuşlardır. Allah'ın hizbi işte bunlardır. Dikkat edin, Allah'ın hizbi, başarıya ulaşanların ta kendileridir!

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Allah'a ve ahiret gününe inanan bir milletin, babaları, oğulları, kardeşleri, yahut akrabaları da olsa Allah'a ve Resulüne düşman olanlarla dostluk ettiğini görmezsiniz. Onlar o kimselerdir ki Allah kalblerine iman yazmış ve onları kendinden bir ruh ile desteklemiştir. Onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacak, orada ebedî kalacaklardır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte onlar Allah'ın hizbi (dininin yardımcıları)dir. İyi bil ki, kurtuluşa ulaşacak olanlar, Allah'ın hizbidir.

Diyanet Vakfı:

Allah'a ve ahiret gününe inanan bir toplumun -babaları, oğulları, kardeşleri, yahut akrabaları da olsa- Allah'a ve Resulüne düşman olanlarla dostluk ettiğini göremezsin. İşte onların kalbine Allah, iman yazmış ve katından bir ruh ile onları desteklemiştir. Onları içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokacak, orada ebedi kalacaklardır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah'tan hoşnut olmuşlardır. İşte onlar, Allah'ın tarafında olanlardır. İyi bilin ki, kurtuluşa erecekler de sadece Allah'ın tarafında olanlardır.

İngilizce:

Thou wilt not find any people who believe in Allah and the Last Day, loving those who resist Allah and His Messenger, even though they were their fathers or their sons, or their brothers, or their kindred. For such He has written Faith in their hearts, and strengthened them with a spirit from Himself. And He will admit them to Gardens beneath which Rivers flow, to dwell therein (for ever). Allah will be well pleased with them, and they with Him. They are the Party of Allah. Truly it is the Party of Allah that will achieve Felicity.

Fransızca:

Tu n'en trouveras pas, parmi les gens qui croient en Allah et au Jour dernier, qui prennent pour amis ceux qui s'opposent à Allah et à Son Messager, fussent-ils leur pères, leur fils, leurs frères ou les gens de leur tribu. Il a prescrit la foi dans leurs cœurs et Il les a aidés de Son secours. Il les fera entrer dans des Jardins sous lesquels coulent les ruisseaux, où ils demeureront éternellement. Allah les agrée et ils L'agréent. Ceux-là sont le parti d'Allah. Le parti d'Allah est celui de ceux qui réussissent.

Almanca:

Du findest keine Leute, die den Iman an ALLAH und an den Jüngsten Tag verinnerlichen, diejenigen lieben, die sich ALLAH und Seinem Gesandten widersetzten, selbst dann nicht, wenn diese ihre Väter, ihre Söhne, ihre Brüder oder ihre Verwandten wären. Diese sind diejenigen, in deren Herzen ER den Iman festschrieb und die ER mit Ruhh von Ihm stärkte. Und ER läßt sie in Dschannat eintreten, die von Flüssen durchflossen werden, darin sind sie ewig. ALLAH hat Wohlgefallen an ihnen und sie sind mit Ihm zufrieden. Diese sind die ALLAH (loyale) Partei. Ja, zweifelsohne! Die ALLAH (loyale) Partei sind die wirklichen Erfolgreichen.

Rusça:

Среди тех, кто верует в Аллаха и в Последний день, ты не найдешь людей, которые любили бы тех, кто враждует с Аллахом и Его Посланником, даже если это будут их отцы, сыновья, братья или родственники. Аллах начертал в их сердцах веру и укрепил их духом от Него. Он введет их в Райские сады, в которых текут реки, и они пребудут там вечно. Аллах доволен ими, и они довольны Им. Они являются партией Аллаха. Воистину, партия Аллаха - это преуспевшие.

Açıklama:

Pages

Subscribe to Al-Mujadila—المجادلة