Ya Seen—يس

Arapça:
İngilizce:
Fransızca:
Almanca:
Rusça:
Açıklama:
Arapça:
İngilizce:
Fransızca:
Almanca:
Rusça:
Açıklama:
 
00:00

yâ-sîn.

Arapça:

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ يس

Türkçe:

Yâ, Sîn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Yâsîn.

Diyanet Vakfı:

Yasin,

İngilizce:

Ya Sin.

Fransızca:

Ya-Sin.

Almanca:

Ya-sin.

Rusça:

Йа. Син.

Açıklama:
 
00:00

velḳur'âni-lḥakîm.

Arapça:

وَالْقُرْآنِ الْحَكِيمِ

Türkçe:

Yemin olsun o hikmetlerle dolu Kur'an'a ki,

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ey Muhammed! Hikmetli Kur'ân'a andolsun ki, sen risâlet görevi ile gönderilen peygamberlerdensin.

Diyanet Vakfı:

Hikmet dolu Kur'an hakkı için,

İngilizce:

By the Qur'an, full of Wisdom,-

Fransızca:

Par le Coran plein de sagesse.

Almanca:

Bei dem Weisheit enthaltenden Quran!

Rusça:

Клянусь мудрым Кораном!

Açıklama:
 
00:00

inneke lemine-lmürselîn.

Arapça:

إِنَّكَ لَمِنَ الْمُرْسَلِينَ

Türkçe:

Hiç kuşkusuz, sen, gönderilen elçilerdensin;

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ey Muhammed! Hikmetli Kur'ân'a andolsun ki, sen risâlet görevi ile gönderilen peygamberlerdensin.

Diyanet Vakfı:

Sen şüphesiz peygamberlerdensin.

İngilizce:

Thou art indeed one of the messengers,

Fransızca:

Tu (Muhammad) est certes du nombre des messagers.

Almanca:

Gewiß, du bist doch einer der Gesandten

Rusça:

Воистину, ты - один из посланников

Açıklama:
 
00:00

`alâ ṣirâṭim müsteḳîm.

Arapça:

عَلَىٰ صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ

Türkçe:

Dosdoğru bir yol üzerindesin.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Dosdoğru bir yol üzerindesin.

Diyanet Vakfı:

Doğru yol üzerindesin.

İngilizce:

On a Straight Way.

Fransızca:

sur un chemin droit.

Almanca:

auf einem geradlinigen Weg.

Rusça:

на прямом пути.

Açıklama:
 
00:00

tenzîle-l`azîzi-rraḥîm.

Arapça:

تَنزِيلَ الْعَزِيزِ الرَّحِيمِ

Türkçe:

Azîz ve Rahîm'in indirdiği üzeresin.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Babaları korkutulmamış ve kendileri de gafil olan bir kavmi, çok güçlü ve çok merhametli olan Allah'ın indirdiği (Kur'ân) ile korkutasın.

Diyanet Vakfı:

(Bu Kur'an) üstün ve çok merhametli Allah tarafından indirilmiştir.

İngilizce:

It is a Revelation sent down by (Him), the Exalted in Might, Most Merciful.

Fransızca:

C'est une révélation de la part du Tout-Puissant, du Très Miséricordieux.

Almanca:

Er (der Quran) ist eine sukzessive Hinabsendung Des Allwürdigen, Des Allgnädigen.

Rusça:

Он ниспослан Могущественным, Милосердным,

Açıklama:
 
00:00

litünẕira ḳavmem mâ ünẕira âbâühüm fehüm gâfilûn.

Arapça:

لِتُنذِرَ قَوْمًا مَّا أُنذِرَ آبَاؤُهُمْ فَهُمْ غَافِلُونَ

Türkçe:

Babaları uyarılmamış, tam gaflet içinde bir toplumu uyarman için gönderildin.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Babaları korkutulmamış ve kendileri de gafil olan bir kavmi, çok güçlü ve çok merhametli olan Allah'ın indirdiği (Kur'ân) ile korkutasın.

Diyanet Vakfı:

Ataları uyarılmamış, bu yüzden kendileri de gaflet içinde kalmış bir toplumu uyarman için indirilmiştir.

İngilizce:

In order that thou mayest admonish a people, whose fathers had received no admonition, and who therefore remain heedless (of the Signs of Allah).

Fransızca:

Pour que tu avertisses un peuple dont les ancêtres n'ont pas été avertis : ils sont donc insouciants.

Almanca:

damit du Leute warnst, deren Vorfahren nicht gewarnt wurden, so sind sie achtlos.

Rusça:

чтобы ты предостерег людей, отцов которых никто не предостерег, из-за чего они оставались беспечными невеждами.

Açıklama:
 
00:00

leḳad ḥaḳḳa-lḳavlü `alâ ekŝerihim fehüm lâ yü'minûn.

Arapça:

لَقَدْ حَقَّ الْقَوْلُ عَلَىٰ أَكْثَرِهِمْ فَهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ

Türkçe:

Yemin olsun ki, onların çoğuna söz hak olmuştur, artık onlar iman etmezler.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Andolsun ki onların çoğunun üzerine azab sözü hak olmuştur. Onlar imana gelmezler.

Diyanet Vakfı:

Andolsun ki onların çoğu gafletlerinin cezasını hak etmişlerdir. Çünkü onlar iman etmiyorlar.

İngilizce:

The Word is proved true against the greater part of them: for they do not believe.

Fransızca:

En effet, la Parole contre la plupart d'entre eux s'est réalisée : ils ne croiront donc pas.

Almanca:

Gewiß, bereits ist das Wort gegen die Meisten von ihnen Rechtens, so verinnerlichen sie den Iman nicht.

Rusça:

Относительно большинства из них сбылось Слово, и они не уверуют.

Açıklama:
 
00:00

innâ ce`alnâ fî a`nâḳihim aglâlen fehiye ile-l'eẕḳâni fehüm muḳmeḥûn.

Arapça:

إِنَّا جَعَلْنَا فِي أَعْنَاقِهِمْ أَغْلَالًا فَهِيَ إِلَى الْأَذْقَانِ فَهُم مُّقْمَحُونَ

Türkçe:

Biz onların boyunlarına bukağılar geçirdik. Bukağılar çenelere dayanmıştır da bu yüzden onların kafaları yukarı kalkıktır.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Çünkü biz onların boyunlarına kelepçeler geçirmişiz. O kelepçeler çenelerine dayanmıştır da burunları yukarı, gözleri aşağı somurtmaktadırlar.

Diyanet Vakfı:

Biz, onların boyunlarına halkalar geçirdik. O halkalar çenelere kadar dayanmaktadır. Bu yüzden kafaları yukarı kalkıktır.

İngilizce:

We have put yokes round their necks right up to their chins, so that their heads are forced up (and they cannot see).

Fransızca:

Nous mettrons des carcans à leurs cous, et il y en aura jusqu'aux mentons : et voilà qu'ils iront têtes dressées.

Almanca:

Gewiß, WIR legen um ihre Hälse Fesseln, so reichen sie bis an die Kinne, so richten sie ihre Köpfe mit niedergeschlagenen Blicken auf.

Rusça:

Воистину, Мы наложили на их шеи оковы до самого подбородка, и их головы задраны.

Açıklama:

Pages

Subscribe to Ya Seen—يس