Saba—سبأ

 
00:00

ḳul in ḍaleltü feinnemâ eḍillü `alâ nefsî. veini-htedeytü febimâ yûḥî ileyye rabbî. innehû semî`un ḳarîb.

Arapça:

قُلْ إِن ضَلَلْتُ فَإِنَّمَا أَضِلُّ عَلَىٰ نَفْسِي ۖ وَإِنِ اهْتَدَيْتُ فَبِمَا يُوحِي إِلَيَّ رَبِّي ۚ إِنَّهُ سَمِيعٌ قَرِيبٌ

Türkçe:

De ki: "Eğer saparsam, öz benliğim aleyhine saparım. Doğruyu ve güzeli bulursam bu, Rabbimin bana vahyettiği sayesindedir. Çünkü O, Semî'dir, Karîb'dir."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

De ki: "Eğer ben yanılırsam, yalnız kendi adıma yanılırım. Ve eğer hidayeti bulmuşsam, bilinmeli ki Rabbimin bana vahiy vermesiyledir. Çünkü O, yakındır, işitir, işittirir."

Diyanet Vakfı:

De ki: Eğer (haktan) saparsam, kendi aleyhime sapmış olurum. Eğer doğru yolu bulursam, bu da Rabbimin bana vahyettiği (Kur'an) sayesindedir. Şüphesiz O, işitendir, yakındır.

İngilizce:

Say: "If I am astray, I only stray to the loss of my own soul: but if I receive guidance, it is because of the inspiration of my Lord to me: it is He Who hears all things, and is (ever) near."

Fransızca:

Dis : "Si je m'égare, je ne m'égare qu'à mes dépens; tandis que si je me guide, alors c'est grâce à ce que Mon Seigneur m'a révèle, car Il est Audient et Proche".

Almanca:

Sag: "Sollte ich geirrt haben, so leite ich nur mich selbst irre. Und sollte ich Rechtleitung gefunden haben, so ist dies mit dem, was mir mein HERR an Wahy zuteil werden läßt. Gewiß, ER ist allhörend, nahe."

Rusça:

Скажи: "Если я заблуждаюсь, то заблуждаюсь только во вред себе. Если же я следую прямым путем, то только благодаря тому, что внушил мне мой Господь. Воистину, Он - Слышащий, Близкий".

Açıklama:
 
00:00

velev terâ iẕ fezi`û felâ fevte veüḫiẕû mim mekânin ḳarîb.

Arapça:

وَلَوْ تَرَىٰ إِذْ فَزِعُوا فَلَا فَوْتَ وَأُخِذُوا مِن مَّكَانٍ قَرِيبٍ

Türkçe:

Bir görsen onları korku ve telaşa düştüklerinde! Artık kaçış-kurtuluş yok! Çok yakın bir yerden yakalanmışlardır.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Onları telaşa düştükleri zaman görsen: Artık kaçamak yoktur. Yakın yerden yakalanmışlardır.

Diyanet Vakfı:

(Resulüm!) Telaşa düştükleri zaman, bir görsen! Artık kurtuluş yoktur, yakın bir yerden yakalanmışlardır.

İngilizce:

If thou couldst but see when they will quake with terror; but then there will be no escape (for them), and they will be seized from a position (quite) near.

Fransızca:

Si tu voyais quand ils seront saisis de peur, - pas d'échappatoires pour eux, - et ils seront saisis de près !

Almanca:

Und (du wirst Erstaunliches erleben), würdest du nur sehen, als sie sich erschreckten. Dann gibt es kein Entkommen. Und sie wurden aus einem nahen Ort ergriffen.

Rusça:

Если бы ты видел, как они будут напуганы. Они не смогут сбежать и будут схвачены поблизости.

Açıklama:
 
00:00

veḳâlû âmennâ bih. veennâ lehümü-ttenâvuşü mim mekânim be`îd.

Arapça:

وَقَالُوا آمَنَّا بِهِ وَأَنَّىٰ لَهُمُ التَّنَاوُشُ مِن مَّكَانٍ بَعِيدٍ

Türkçe:

"Ona inandık!" dediler. Ama nasıl mümkün olur onlar için imana ulaşmak o uzak yerden!

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ve: "O'na iman ettik" demektedirler. Fakat onlar için (âhiret gibi) uzak bir yerden (imana) el sunmak (ulaşabilmek) nerede?

Diyanet Vakfı:

(İş işten geçtikten sonra:) "Ona inandık" demişlerdir, ama uzak yerden (dünya hayatı gelip geçtikten sonra) imana kavuşmak onlar için nasıl mümkün olur?

İngilizce:

And they will say, "We do believe (now) in the (Truth)"; but how could they receive (Faith) from a position (so far off,-

Fransızca:

Ils diront alors : "Nous croyons en lui ", - Mais comment atteindront-ils la foi de si loin ?

Almanca:

Und sie sagten: "Wir verinnerlichten den Iman an ihn!" Und wie sollte ihnen das Nahekommen daran aus einem fernen Ort möglich sein,

Rusça:

Они скажут: "Мы уверовали в это!" Но как им обрести веру или заслужить прощение в таком далеком месте!

Açıklama:
 
00:00

veḳad keferû bihî min ḳabl. veyaḳẕifûne bilgaybi mim mekânim be`îd.

Arapça:

وَقَدْ كَفَرُوا بِهِ مِن قَبْلُ ۖ وَيَقْذِفُونَ بِالْغَيْبِ مِن مَّكَانٍ بَعِيدٍ

Türkçe:

Daha önce inkâr etmişlerdi onu. Gayba taş atıp duruyorlardı o uzak yerden.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Halbuki daha önce (dünyada) O'nu inkâr etmişlerdi. Uzak yerden gayba taş atıyorlardı.

Diyanet Vakfı:

Halbuki daha önce onu (hakkı) inkar etmişlerdi. Uzak bir yerden gayb hakkında atıp tutuyorlardı.

İngilizce:

Seeing that they did reject Faith (entirely) before, and that they (continually) cast (slanders) on the unseen from a position far off?

Fransızca:

alors qu'auparavant ils y avaient effectivement mécru et ils offensent l'inconnu à partir d'un endroit éloignés !

Almanca:

und bereits betrieben sie doch vorher Kufr an ihn?! Doch sie verwerfen das Verborgene aus einem fernen Ort.

Rusça:

Они не верили в это прежде и делали предположения из далекого места.

Açıklama:
 
00:00

veḥîle beynehüm vebeyne mâ yeştehûne kemâ fu`ile bieşyâ`ihim min ḳabl. innehüm kânû fî şekkim mürîbün.

Arapça:

وَحِيلَ بَيْنَهُمْ وَبَيْنَ مَا يَشْتَهُونَ كَمَا فُعِلَ بِأَشْيَاعِهِم مِّن قَبْلُ ۚ إِنَّهُمْ كَانُوا فِي شَكٍّ مُّرِيبٍ

Türkçe:

Artık kendileriyle, iştahla arzuladıkları şey arasına engel konmuştur. Tıpkı daha önce benzerlerine yapıldığı gibi. Gerçek şu ki onlar, tutarsızlığa iten bir kuşku içindeydiler.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Artık kendileriyle arzularının arasına set çekilmiştir. Tıpkı bundan önce benzerlerine yapıldığı gibi. Çünkü hepsi işkilli bir şüphe içinde bulunuyorlardı

Diyanet Vakfı:

Artık, bundan önce benzerlerine yapıldığı gibi, kendileriyle arzu ettikleri şey arasına perde çekilmiştir. Şüphesiz onlar, kendilerini endişeye düşüren bir korku içindeydiler.

İngilizce:

And between them and their desires, is placed a barrier, as was done in the past with their partisans: for they were indeed in suspicious (disquieting) doubt.

Fransızca:

On les empêchera d'atteindre ce qu'ils désirent, comme cela fut fait auparavant avec leurs semblables, car ils se trouvaient dans un doute profond.

Almanca:

Und es wurde getrennt zwischen ihnen und dem, was sie begehren, wie es mit ihren Parteifreunden vorher gemacht wurde. Gewiß, Sie pflegten im Verdacht schleichenden Zweifel zu sein.

Rusça:

Между ними и тем, что они пожелают, будет воздвигнута преграда, что прежде произошло с подобными им. Воистину, они терзались смутными сомнениями.

Açıklama:

Pages

Subscribe to Saba—سبأ