Al-Mumenoon-المؤمنون

innehû kâne ferîḳum min `ibâdî yeḳûlûne rabbenâ âmennâ fagfir lenâ verḥamnâ veente ḫayru-rrâḥimîn.

Türkçe:
Kullarımdan bir zümre "Rabbimiz, inandık; affet bizi, acı bize, sen merhametlilerin en hayırlısısın" diyorken,
İngilizce:
A part of My servants there was, who used to pray 'our Lord! we believe; then do Thou forgive us, and have mercy upon us: For Thou art the Best of those who show mercy!
Fransızca:
Il y eut un groupe de Mes serviteurs qui dirent : "Seigneur, nous croyons; pardonne-nous donc et fais-nous miséricorde, car Tu es le meilleur des Miséricordieux";
Almanca:
Gewiß, es war eine Gruppe von Meinen Dienern, die sagten: "Unser HERR! Wir verinnerlichten den Iman, so vergib uns und erweise uns Gnade, denn DU bist Der Allgnädigste der Gnädigen."
Rusça:
Воистину, некоторые из Моих рабов говорили: "Господи! Мы уверовали. Прости же нас и помилуй, ибо Ты - Наилучший из милосердных".
Arapça:
إِنَّهُ كَانَ فَرِيقٌ مِّنْ عِبَادِي يَقُولُونَ رَبَّنَا آمَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا وَأَنتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Çünkü kullarımdan bir zümre "Rabbimiz! Biz iman ettik; öyle ise bizi bağışla, bize merhamet et, sen, merhametlilerin en iyisisin." diyorlardı.
Diyanet Vakfı:
Zira kullarımdan bir zümre: Rabbimiz! Biz iman ettik; öyle ise bizi affet; bize acı! Sen, merhametlilerin en iyisisin, demişlerdi.

fetteḫaẕtümûhüm siḫriyyen ḥattâ ensevküm ẕikrî veküntüm minhüm taḍḥakûn.

Türkçe:
Siz onları alaya aldınız. Öyle ki, zikrimi/Kur'anımı size unutturdular. Siz onlara hep gülüyordunuz.
İngilizce:
But ye treated them with ridicule, so much so that (ridicule of) them made you forget My Message while ye were laughing at them!
Fransızca:
mais vous les avez pris en raillerie jusqu'à oublier de M'invoquer, et vous vous riiez d'eux.
Almanca:
So habt ihr sie zum Spott gemacht, bis sie euch das Gedenken an Mich vergessen ließen, und ihr pflegtet, euch über sie lächerlich zu machen.
Rusça:
Вы же насмехались над ними, пока не забыли Мое Напоминание. И вы смеялись над ними.
Arapça:
فَاتَّخَذْتُمُوهُمْ سِخْرِيًّا حَتَّىٰ أَنسَوْكُمْ ذِكْرِي وَكُنتُم مِّنْهُمْ تَضْحَكُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İşte siz onları alaya aldınız; sonunda bu davranışınız size beni yâd etmeyi unutturdu; çünkü siz onlara gülüyordunuz.
Diyanet Vakfı:
İşte siz onları alaya aldınız; sonunda onlar (ile alay etmeniz) size beni yadetmeyi unutturdu, siz onlara gülüyordunuz.

innî cezeytühümü-lyevme bimâ ṣaberû ennehüm hümü-lfâizûn.

Türkçe:
Bugün onlara ben, sabretmiş olmalarının karşılığını verdim. Başarıya erip kurtulanlar, onlardır.
İngilizce:
I have rewarded them this Day for their patience and constancy: they are indeed the ones that have achieved Bliss...
Fransızca:
Vraiment, Je les ai récompensés aujourd'hui pour ce qu'ils ont enduré; et ce sont eux les triomphants.
Almanca:
Gewiß, ICH vergalt ihnen heute das, was sie an Geduld aufbrachten: Sie sind die Erfolgreichen!
Rusça:
Сегодня Я вознаградил их за то, что они проявили терпение. Воистину, они являются преуспевшими".
Arapça:
إِنِّي جَزَيْتُهُمُ الْيَوْمَ بِمَا صَبَرُوا أَنَّهُمْ هُمُ الْفَائِزُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bugün ben onlara, sabrettiklerinin karşılığını verdim; onlar, hakikaten muradlarına erenlerdir.
Diyanet Vakfı:
Bugün ben onlara, sabrettiklerinin karşılığını verdim; onlar, hakikaten muratlarına erenlerdir.

ḳâle kem lebiŝtüm fi-l'arḍi `adede sinîn.

Türkçe:
Buyurur: "Yeryüzünde yıllar sayısıyla ne kadar kaldınız?"
İngilizce:
He will say: "What number of years did ye stay on earth?"
Fransızca:
Il dira : "Combien d'années êtes-vous restés sur terre ? "
Almanca:
ER sagte: "Wie lange habt ihr auf der Erde an Anzahl von Jahren verweilt?!"
Rusça:
Он скажет: "Сколько лет вы пробыли на земле?"
Arapça:
قَالَ كَمْ لَبِثْتُمْ فِي الْأَرْضِ عَدَدَ سِنِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Allah inkârcılara) "Yeryüzünde kaç yıl kaldınız?" diye sorar.
Diyanet Vakfı:
(Allah inkarcılara) "Yeryüzünde kaç yıl kaldınız?" diye sorar.

ḳâlû lebiŝnâ yevmen ev ba`ḍa yevmin fes'eli-l`âddîn.

Türkçe:
Derler: "Bir gün yahut günün bir kısmı kadar; sayanlara sor."
İngilizce:
They will say: "We stayed a day or part of a day: but ask those who keep account."
Fransızca:
Ils diront : "Nous y avons demeuré un jour, ou une partie d'un jour. Interroge donc ceux qui comptent."
Almanca:
Sie sagten: "Wir verweilten einen Tag oder einen Teil eines Tages, so frage doch die Rechnenden!"
Rusça:
Они скажут: "Мы пробыли день или часть дня. Лучше спроси тех, кто вел счет".
Arapça:
قَالُوا لَبِثْنَا يَوْمًا أَوْ بَعْضَ يَوْمٍ فَاسْأَلِ الْعَادِّينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bir gün veya günün bir kısmı kadar kaldık. İşte bilenlere sor. derler.
Diyanet Vakfı:
"Bir gün veya günün bir kısmı kadar kaldık. İşte sayanlara sor" derler.

ḳâle il lebiŝtüm illâ ḳalîlel lev enneküm küntüm ta`lemûn.

Türkçe:
Buyurdu: "Sadece birazcık kaldınız. Keşke biliyor olsaydınız."
İngilizce:
He will say: "Ye stayed not but a little,- if ye had only known!
Fransızca:
Il dira : "Vous n'y avez demeuré que peu [de temps], si seulement vous saviez.
Almanca:
Sag: "Ihr habt nur ein wenig verweilt. Würdet ihr doch nur zu wissen gepflegt haben!
Rusça:
Он скажет: "Вы пробыли немного, если бы вы только знали.
Arapça:
قَالَ إِن لَّبِثْتُمْ إِلَّا قَلِيلًا ۖ لَّوْ أَنَّكُمْ كُنتُمْ تَعْلَمُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Allah) buyurur ki: Sadece az bir süre kaldınız; keşke siz (bunu) bilmiş olsaydınız!
Diyanet Vakfı:
Buyurur: Sadece az bir süre kaldınız; keşke siz (bunu) bilmiş olsaydınız!

efeḥasibtüm ennemâ ḫalaḳnâküm `abeŝev veenneküm ileynâ lâ türce`ûn.

Türkçe:
"Sizi, boş yere yarattığımızı ve bize döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?"
İngilizce:
Did ye then think that We had created you in jest, and that ye would not be brought back to Us (for account)?
Fransızca:
Pensiez-vous que Nous vous avions créés sans but, et que vous ne seriez pas ramenés vers Nous ? "
Almanca:
Habt ihr etwa gedacht, daß WIR euch aus sinnlosem Treiben erschufen, und daß ihr zu Uns nicht zurückgebracht würdet?!
Rusça:
Неужели вы полагали, что Мы сотворили вас ради забавы и что вы не будете возвращены к Нам?"
Arapça:
أَفَحَسِبْتُمْ أَنَّمَا خَلَقْنَاكُمْ عَبَثًا وَأَنَّكُمْ إِلَيْنَا لَا تُرْجَعُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sizi sadece boş yere yarattığımızı ve sizin hakikaten huzurumuza geri getirilmeyeceğinizi mi sandınız?
Diyanet Vakfı:
Sizi sadece boş yere yarattığımızı ve sizin hakikaten huzurumuza geri getirilmeyeceğinizi mi sandınız?

fete`âle-llâhü-lmelikü-lḥaḳḳ. lâ ilâhe illâ hû. rabbü-l`arşi-lkerîm.

Türkçe:
Yücelerden yücedir, o hak padişah olan Allah! İlah yok O'ndan başka. O şanlı arşın Rabbidir O!
İngilizce:
Therefore exalted be Allah, the King, the Reality: there is no god but He, the Lord of the Throne of Honour!
Fransızca:
Que soit exalté Allah, le vrai Souverain ! Pas de divinité en dehors de Lui, le Seigneur du Trône sublime !
Almanca:
Also erhaben ist ALLAH, Der Wahre Herrscher! Es gibt keine Gottheit außer Ihm, Der HERR vom ehrwürdigen Al'ahrsch.
Rusça:
Превыше всего Аллах, Истинный Властелин! Нет божества, кроме Него, Господа благородного Трона.
Arapça:
فَتَعَالَى اللَّهُ الْمَلِكُ الْحَقُّ ۖ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْكَرِيمِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Mutlak hâkim ve hak olan Allah, çok yücedir. O'ndan başka ilâh yoktur. O, bereketli Arş'ın sahibidir.
Diyanet Vakfı:
Mutlak hakim ve hak olan Allah, çok yücedir. O'ndan başka tanrı yoktur, O, yüce Arş'ın sahibidir.

vemey yed`u me`a-llâhi ilâhen âḫara lâ bürhâne lehû bihî feinnemâ ḥisâbühû `inde rabbih. innehû lâ yüfliḥu-lkâfirûn.

Türkçe:
Kim Allah'ın yanında, hakkında hiçbir kanıt olmayan bir başka ilaha yakarır/davet ederse, onun hesabı rabbi katındadır. Hiç kuşkusuz, küfre sapanlar iflah etmezler.
İngilizce:
If anyone invokes, besides Allah, Any other god, he has no authority therefor; and his reckoning will be only with his Lord! and verily the Unbelievers will fail to win through!
Fransızca:
Et quiconque invoque avec Allah une autre divinité, sans avoir la preuve évidente [de son existence], aura à en rendre compte à son Seigneur. En vérité, les mécréants, ne réussiront pas.
Almanca:
Und wer mit ALLAH einen anderen Gott anruft, für den er keinen Nachweis hat, dessen Abrechnung ist nur bei seinem HERRN. Gewiß, die Kafir werden nie erfolgreich sein.
Rusça:
У того, кто молится наряду с Аллахом другим богам, нет в пользу этого никакого довода. Его счет хранится у его Господа. Воистину, неверующие не преуспеют.
Arapça:
وَمَن يَدْعُ مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ لَا بُرْهَانَ لَهُ بِهِ فَإِنَّمَا حِسَابُهُ عِندَ رَبِّهِ ۚ إِنَّهُ لَا يُفْلِحُ الْكَافِرُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Her kim Allah ile birlikte diğer bir tanrıya taparsaki bu hususla ilgili hiçbir delili yoktur o kimsenin hesabı ancak Rabbinin nezdindedir. Şurası muhakkak ki, kâfirler kurtuluşa eremezler.
Diyanet Vakfı:
Her kim Allah ile birlikte diğer bir tanrıya taparsa, -ki bu hususla ilgili hiçbir delili yoktur- o kimsenin hesabı ancak Rabbinin nezdindedir. Şurası muhakkak ki kafirler iflah olmaz.

veḳur rabbi-gfir verḥam veente ḫayru-rrâḥimîn.

Türkçe:
Şöyle yakar: "Rabbim! Affet, merhamet et! Sen merhametlilerin en hayırlısısın!"
İngilizce:
So say: "O my Lord! grant Thou forgiveness and mercy for Thou art the Best of those who show mercy!"
Fransızca:
Et dis : "Seigneur, pardonne et fais miséricorde. C'est Toi le Meilleur des miséricordieux".
Almanca:
Und sag: "Mein HERR! Vergib und erweise Gnade! Und DU bist Der Beste der Gnade-Erweisenden."
Rusça:
Скажи: "Господи, прости и помилуй, ведь Ты - Наилучший из милосердных!"
Arapça:
وَقُل رَّبِّ اغْفِرْ وَارْحَمْ وَأَنتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Resulüm! De ki: "Rabbim, bağışla ve merhamet et! Sen merhametlilerin en iyisisin."
Diyanet Vakfı:
(Resulüm!) De ki: Bağışla ve merhamet et Rabbim! Sen merhametlilerin en iyisisin.

Pages

Subscribe to Al-Mumenoon-المؤمنون