ANo![]() |
SyNo | SrNo | SrANo | Cuz | Arapça | Çeviriyazı | Diyanet İşleri | Sahih International | Etiketler |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
1681 | 245 | 12 | 85 | 13 | قَالُوا تَاللَّهِ تَفْتَأُ تَذْكُرُ يُوسُفَ حَتَّىٰ تَكُونَ حَرَضًا أَوْ تَكُونَ مِنَ الْهَالِكِينَ | ḳâlû tellâhi tefteü teẕküru yûsüfe ḥattâ tekûne ḥaraḍan ev tekûne mine-lhâlikîn. | Allah'a yemin ederiz ki, Yusuf'u anıp durman seni bitkin düşürecek veya helak olacaksın dediler. | They said, "By Allah, you will not cease remembering Joseph until you become fatally ill or become of those who perish." | Sayfa 245, Cuz 13, يوسف, Yusuf-- يوسف |
1682 | 245 | 12 | 86 | 13 | قَالَ إِنَّمَا أَشْكُو بَثِّي وَحُزْنِي إِلَى اللَّهِ وَأَعْلَمُ مِنَ اللَّهِ مَا لَا تَعْلَمُونَ | ḳâle innemâ eşkû beŝŝî veḥuznî ile-llâhi vea`lemü mine-llâhi mâ lâ ta`lemûn. | Yakup: "Ben üzüntü ve tasamı yalnız Allah'a açarım. Allah katından, sizin bilmediklerinizi bilirim" dedi. | He said, "I only complain of my suffering and my grief to Allah, and I know from Allah that which you do not know. | Sayfa 245, Cuz 13, يوسف, Yusuf-- يوسف |
ANo![]() |
SyNo | SrNo | SrANo | Cuz | Arapça | Çeviriyazı | Diyanet İşleri | Sahih International | Etiketler |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
1683 | 246 | 12 | 87 | 13 | يَا بَنِيَّ اذْهَبُوا فَتَحَسَّسُوا مِن يُوسُفَ وَأَخِيهِ وَلَا تَيْأَسُوا مِن رَّوْحِ اللَّهِ ۖ إِنَّهُ لَا يَيْأَسُ مِن رَّوْحِ اللَّهِ إِلَّا الْقَوْمُ الْكَافِرُونَ | yâ benîye-ẕhebû feteḥassesû miy yûsüfe veeḫîhi velâ tey'esû mir ravḥi-llâh. innehû lâ yey'esü mir ravḥi-llâhi ille-lḳavmü-lkâfirûn. | Ey Oğullarım! Gidin, Yusuf'u ve kardeşini arayın. Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin; doğrusu kafirlerden başkası Allah'ın rahmetinden ümidini kesmez. | O my sons, go and find out about Joseph and his brother and despair not of relief from Allah. Indeed, no one despairs of relief from Allah except the disbelieving people." | Sayfa 246, Cuz 13, يوسف, Yusuf-- يوسف |
1684 | 246 | 12 | 88 | 13 | فَلَمَّا دَخَلُوا عَلَيْهِ قَالُوا يَا أَيُّهَا الْعَزِيزُ مَسَّنَا وَأَهْلَنَا الضُّرُّ وَجِئْنَا بِبِضَاعَةٍ مُّزْجَاةٍ فَأَوْفِ لَنَا الْكَيْلَ وَتَصَدَّقْ عَلَيْنَا ۖ إِنَّ اللَّهَ يَجْزِي الْمُتَصَدِّقِينَ | felemmâ deḫalû `aleyhi ḳâlû yâ eyyühe-l`azîzü messenâ veehlene-ḍḍurru veci'nâ bibiḍâ`atim müzcâtin feevfi lene-lkeyle veteṣaddaḳ `aleynâ. inne-llâhe yeczi-lmüteṣaddiḳîn. | Kardeşleri vezirin yanına vardıklarında: "Ey Vezir! Biz ve çoluk çocuğumuz darlığa uğradık; pek değersiz bir malla geldik; ölçeği bize tam yap ve sadaka ver; Allah sadaka verenleri şüphesiz mükafatlandırır" dediler. | So when they entered upon Joseph, they said, "O 'Azeez, adversity has touched us and our family, and we have come with goods poor in quality, but give us full measure and be charitable to us. Indeed, Allah rewards the charitable." | Sayfa 246, Cuz 13, يوسف, Yusuf-- يوسف |
1685 | 246 | 12 | 89 | 13 | قَالَ هَلْ عَلِمْتُم مَّا فَعَلْتُم بِيُوسُفَ وَأَخِيهِ إِذْ أَنتُمْ جَاهِلُونَ | ḳâle hel `alimtüm mâ fe`altüm biyûsüfe veeḫîhi iẕ entüm câhilûn. | Siz, Yusuf ve kardeşine bilmeden neler yaptığınızın farkında mısınız? dedi. | He said, "Do you know what you did with Joseph and his brother when you were ignorant?" | Sayfa 246, Cuz 13, يوسف, Yusuf-- يوسف |
1686 | 246 | 12 | 90 | 13 | قَالُوا أَإِنَّكَ لَأَنتَ يُوسُفُ ۖ قَالَ أَنَا يُوسُفُ وَهَٰذَا أَخِي ۖ قَدْ مَنَّ اللَّهُ عَلَيْنَا ۖ إِنَّهُ مَن يَتَّقِ وَيَصْبِرْ فَإِنَّ اللَّهَ لَا يُضِيعُ أَجْرَ الْمُحْسِنِينَ | ḳâlû einneke leente yûsüf. ḳâle ene yûsüfü vehâẕâ eḫî. ḳad menne-llâhü `aleynâ. innehû mey yetteḳi veyaṣbir feinne-llâhe lâ yüḍî`u ecra-lmuḥsinîn. | Yoksa sen Yusuf musun? dediler. "Ben Yusuf'um, bu da kardeşim. Allah bize iyilikte bulundu; doğrusu kim kötülükten sakınır ve sabrederse bilsin ki Allah iyi davrananların ecrini katiyen zayi etmez" dedi.. | They said, "Are you indeed Joseph?" He said "I am Joseph, and this is my brother. Allah has certainly favored us. Indeed, he who fears Allah and is patient, then indeed, Allah does not allow to be lost the reward of those who do good." | Sayfa 246, Cuz 13, يوسف, Yusuf-- يوسف |
1687 | 246 | 12 | 91 | 13 | قَالُوا تَاللَّهِ لَقَدْ آثَرَكَ اللَّهُ عَلَيْنَا وَإِن كُنَّا لَخَاطِئِينَ | ḳâlû tellâhi leḳad âŝerake-llâhü `aleynâ vein künnâ leḫâṭiîn. | Allah'a yemin ederiz ki, Allah seni bizden üstün tutmuştur; doğrusu biz suç işlemiştik dediler. | They said, "By Allah, certainly has Allah preferred you over us, and indeed, we have been sinners." | Sayfa 246, Cuz 13, يوسف, Yusuf-- يوسف |
1688 | 246 | 12 | 92 | 13 | قَالَ لَا تَثْرِيبَ عَلَيْكُمُ الْيَوْمَ ۖ يَغْفِرُ اللَّهُ لَكُمْ ۖ وَهُوَ أَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ | ḳâle lâ teŝrîbe `aleykümü-lyevm. yagfiru-llâhü leküm. vehüve erḥamü-rrâḥimîn. | Yusuf: "Bugün azarlanacak değilsiniz, Allah sizi bağışlar. O, merhametlilerin merhametlisidir. Bu gömleğimi götürün, babamın yüzüne sürün, görmeğe başlar; bütün çoluk çocuğunuzla bana gelin" dedi. | He said, "No blame will there be upon you today. Allah will forgive you; and He is the most merciful of the merciful." | Sayfa 246, Cuz 13, يوسف, Yusuf-- يوسف |
1689 | 246 | 12 | 93 | 13 | اذْهَبُوا بِقَمِيصِي هَٰذَا فَأَلْقُوهُ عَلَىٰ وَجْهِ أَبِي يَأْتِ بَصِيرًا وَأْتُونِي بِأَهْلِكُمْ أَجْمَعِينَ | iẕhebû biḳamîṣî hâẕâ feelḳûhü `alâ vechi ebî ye'ti beṣîrâ. ve'tûnî biehliküm ecme`în. | Yusuf: "Bugün azarlanacak değilsiniz, Allah sizi bağışlar. O, merhametlilerin merhametlisidir. Bu gömleğimi götürün, babamın yüzüne sürün, görmeğe başlar; bütün çoluk çocuğunuzla bana gelin" dedi. | Take this, my shirt, and cast it over the face of my father; he will become seeing. And bring me your family, all together." | Sayfa 246, Cuz 13, يوسف, Yusuf-- يوسف |
1690 | 246 | 12 | 94 | 13 | وَلَمَّا فَصَلَتِ الْعِيرُ قَالَ أَبُوهُمْ إِنِّي لَأَجِدُ رِيحَ يُوسُفَ ۖ لَوْلَا أَن تُفَنِّدُونِ | velemmâ feṣaleti-l`îru ḳâle ebûhüm innî leecidü rîḥa yûsüfe levlâ en tüfennidûn. | Kervan, memleketlerine dönmek üzere ayrıldığında, babaları: "Doğrusu ben Yusuf'un kokusunu duyuyorum; ne olur bana bunak demeyin" dedi. | And when the caravan departed [from Egypt], their father said, "Indeed, I find the smell of Joseph [and would say that he was alive] if you did not think me weakened in mind." | Sayfa 246, Cuz 13, يوسف, Yusuf-- يوسف |
1691 | 246 | 12 | 95 | 13 | قَالُوا تَاللَّهِ إِنَّكَ لَفِي ضَلَالِكَ الْقَدِيمِ | ḳâlû tellâhi inneke lefî ḍalâlike-lḳadîm. | Çevresindekiler: "Allah'a yemin ederiz ki sen, hala eski şaşkınlığındasın" dediler. | They said, "By Allah, indeed you are in your [same] old error." | Sayfa 246, Cuz 13, يوسف, Yusuf-- يوسف |
ANo![]() |
SyNo | SrNo | SrANo | Cuz | Arapça | Çeviriyazı | Diyanet İşleri | Sahih International | Etiketler |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
1692 | 247 | 12 | 96 | 13 | فَلَمَّا أَن جَاءَ الْبَشِيرُ أَلْقَاهُ عَلَىٰ وَجْهِهِ فَارْتَدَّ بَصِيرًا ۖ قَالَ أَلَمْ أَقُل لَّكُمْ إِنِّي أَعْلَمُ مِنَ اللَّهِ مَا لَا تَعْلَمُونَ | felemmâ en câe-lbeşîru elḳâhü `alâ vechihî fertedde beṣîrâ. ḳâle elem eḳul leküm innî a`lemü mine-llâhi mâ lâ ta`lemûn. | Müjdeci gelip, gömleği Yakub'un yüzüne bırakınca, hemen gözleri açıldı. Bunun üzerine Yakub "Ben size, Allah katından sizin bilmediğinizi biliyorum dememiş miydim?" dedi. | And when the bearer of good tidings arrived, he cast it over his face, and he returned [once again] seeing. He said, "Did I not tell you that I know from Allah that which you do not know?" | Sayfa 247, Cuz 13, يوسف, Yusuf-- يوسف |
1693 | 247 | 12 | 97 | 13 | قَالُوا يَا أَبَانَا اسْتَغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا إِنَّا كُنَّا خَاطِئِينَ | ḳâlû yâ ebâne-stagfir lenâ ẕünûbenâ innâ künnâ ḫâṭiîn. | Oğulları: "Ey Babamız! Suçlarımızın bağışlanmasını dile, bizler hiç şüphesiz suçluyuz" dediler. | They said, "O our father, ask for us forgiveness of our sins; indeed, we have been sinners." | Sayfa 247, Cuz 13, يوسف, Yusuf-- يوسف |
1694 | 247 | 12 | 98 | 13 | قَالَ سَوْفَ أَسْتَغْفِرُ لَكُمْ رَبِّي ۖ إِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ | ḳâle sevfe estagfiru leküm rabbî. innehû hüve-lgafûru-rraḥîm. | Yakub: "Rabbim'den bağışlanmanızı dileyeceğim; O şüphesiz bağışlar ve merhamet eder" dedi. | He said, "I will ask forgiveness for you from my Lord. Indeed, it is He who is the Forgiving, the Merciful." | Sayfa 247, Cuz 13, يوسف, Yusuf-- يوسف |
1695 | 247 | 12 | 99 | 13 | فَلَمَّا دَخَلُوا عَلَىٰ يُوسُفَ آوَىٰ إِلَيْهِ أَبَوَيْهِ وَقَالَ ادْخُلُوا مِصْرَ إِن شَاءَ اللَّهُ آمِنِينَ | felemmâ deḫalû `alâ yûsüfe âvâ ileyhi ebeveyhi veḳâle-dḫulû miṣra in şâe-llâhü âminîn. | Yusuf'un yanına geldiklerinde, o, anasını babasını bağrına bastı, "Allah'ın dileğince, güven içinde Mısır'da yerleşin" dedi. | And when they entered upon Joseph, he took his parents to himself and said, "Enter Egypt, Allah willing, safe [and secure]." | Sayfa 247, Cuz 13, يوسف, Yusuf-- يوسف |
1696 | 247 | 12 | 100 | 13 | وَرَفَعَ أَبَوَيْهِ عَلَى الْعَرْشِ وَخَرُّوا لَهُ سُجَّدًا ۖ وَقَالَ يَا أَبَتِ هَٰذَا تَأْوِيلُ رُؤْيَايَ مِن قَبْلُ قَدْ جَعَلَهَا رَبِّي حَقًّا ۖ وَقَدْ أَحْسَنَ بِي إِذْ أَخْرَجَنِي مِنَ السِّجْنِ وَجَاءَ بِكُم مِّنَ الْبَدْوِ مِن بَعْدِ أَن نَّزَغَ الشَّيْطَانُ بَيْنِي وَبَيْنَ إِخْوَتِي ۚ إِنَّ رَبِّي لَطِيفٌ لِّمَا يَشَاءُ ۚ إِنَّهُ هُوَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ | verafe`a ebeveyhi `ale-l`arşi veḫarrû lehû süccedâ. veḳâle yâ ebeti hâẕâ te'vîlü ru'yâye min ḳabl. ḳad ce`alehâ rabbî ḥaḳḳâ. veḳad aḥsene bî iẕ aḫracenî mine-ssicni vecâe biküm mine-lbedvi mim ba`di en nezega-şşeyṭânü beynî vebeyne iḫvetî. inne rabbî leṭîfül limâ yeşâ'. innehû hüve-l`alîmü-lḥakîm. | Ana babasını tahtın üzerine oturttu, hepsi onun önünde (Allah'a secde edip) eğildiler. O zaman Yusuf: "Babacığım! İşte bu, vaktiyle gördüğüm rüyanın çıkışıdır; Rabbim onu gerçekleştirdi. Şeytan, benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra, beni hapisten çıkaran, sizi çölden getiren Rabbim bana pek çok iyilikte bulundu. Doğrusu Rabbim dilediğine lütufkardır, O şüphesiz bilendir, Hakim'dir" dedi. | And he raised his parents upon the throne, and they bowed to him in prostration. And he said, "O my father, this is the explanation of my vision of before. My Lord has made it reality. And He was certainly good to me when He took me out of prison and brought you [here] from bedouin life after Satan had induced [estrangement] between me and my brothers. Indeed, my Lord is Subtle in what He wills. Indeed, it is He who is the Knowing, the Wise. | Sayfa 247, Cuz 13, يوسف, Yusuf-- يوسف |
1697 | 247 | 12 | 101 | 13 | ۞ رَبِّ قَدْ آتَيْتَنِي مِنَ الْمُلْكِ وَعَلَّمْتَنِي مِن تَأْوِيلِ الْأَحَادِيثِ ۚ فَاطِرَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ أَنتَ وَلِيِّي فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ ۖ تَوَفَّنِي مُسْلِمًا وَأَلْحِقْنِي بِالصَّالِحِينَ | rabbi ḳad âteytenî mine-lmülki ve`allemtenî min te'vîli-l'eḥâdîŝ. fâṭira-ssemâvâti vel'arḍi ente veliyyî fi-ddünyâ vel'âḫirah. teveffenî müslimev veelḥiḳnî biṣṣâliḥîn. | Rabbim! Bana hükümranlık verdin, rüyaların yorumunu öğrettin. Ey göklerin ve yerin yaradanı! Dünya ve ahirette işlerimi yoluna koyan sensin; benim canımı müslüman olarak al ve beni iyilere kat. | My Lord, You have given me [something] of sovereignty and taught me of the interpretation of dreams. Creator of the heavens and earth, You are my protector in this world and in the Hereafter. Cause me to die a Muslim and join me with the righteous." | Sayfa 247, Cuz 13, يوسف, Yusuf-- يوسف |
1698 | 247 | 12 | 102 | 13 | ذَٰلِكَ مِنْ أَنبَاءِ الْغَيْبِ نُوحِيهِ إِلَيْكَ ۖ وَمَا كُنتَ لَدَيْهِمْ إِذْ أَجْمَعُوا أَمْرَهُمْ وَهُمْ يَمْكُرُونَ | ẕâlike min embâi-lgaybi nûḥîhi ileyk. vemâ künte ledeyhim iẕ ecme`û emrahüm vehüm yemkürûn. | Sana böylece vahyettiklerimiz, gaybe ait haberlerdir. Onlar elbirliği edip düzen kurdukları zaman yanlarında değildin; sen ne kadar yürekten istersen iste, insanların çoğu inanmazlar. | That is from the news of the unseen which We reveal, [O Muhammad], to you. And you were not with them when they put together their plan while they conspired. | Sayfa 247, Cuz 13, يوسف, Yusuf-- يوسف |
1699 | 247 | 12 | 103 | 13 | وَمَا أَكْثَرُ النَّاسِ وَلَوْ حَرَصْتَ بِمُؤْمِنِينَ | vemâ ekŝeru-nnâsi velev ḥaraṣte bimü'minîn. | Sana böylece vahyettiklerimiz, gaybe ait haberlerdir. Onlar elbirliği edip düzen kurdukları zaman yanlarında değildin; sen ne kadar yürekten istersen iste, insanların çoğu inanmazlar. | And most of the people, although you strive [for it], are not believers. | Sayfa 247, Cuz 13, يوسف, Yusuf-- يوسف |
ANo![]() |
SyNo | SrNo | SrANo | Cuz | Arapça | Çeviriyazı | Diyanet İşleri | Sahih International | Etiketler |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
1700 | 248 | 12 | 104 | 13 | وَمَا تَسْأَلُهُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ ۚ إِنْ هُوَ إِلَّا ذِكْرٌ لِّلْعَالَمِينَ | vemâ tes'elühüm `aleyhi min ecr. in hüve illâ ẕikrul lil`âlemîn. | Oysa sen buna karşılık onlardan bir ücret de istemiyorsun. Kuran, alemler için sadece bir öğüttür. | And you do not ask of them for it any payment. It is not except a reminder to the worlds. | Sayfa 248, Cuz 13, يوسف, Yusuf-- يوسف |