1061 |
164 |
7 |
107 |
9 |
فَأَلْقَىٰ عَصَاهُ فَإِذَا هِيَ ثُعْبَانٌ مُّبِينٌ |
feelḳâ `aṣâhü feiẕâ hiye ŝü`bânüm mübîn. |
Musa, asasını yere atar atmaz apaçık bir yılan (ejderha) oluverdi; elini çıkardı, bakanlar bembeyaz olduğunu gördüler. |
So Moses threw his staff, and suddenly it was a serpent, manifest. |
Sayfa 164, Cuz 9, الأعراف, Al-Araf-- الأعراف |
1062 |
164 |
7 |
108 |
9 |
وَنَزَعَ يَدَهُ فَإِذَا هِيَ بَيْضَاءُ لِلنَّاظِرِينَ |
veneza`a yedehû feiẕâ hiye beyḍâü linnâżirîn. |
Musa, asasını yere atar atmaz apaçık bir yılan (ejderha) oluverdi; elini çıkardı, bakanlar bembeyaz olduğunu gördüler. |
And he drew out his hand; thereupon it was white [with radiance] for the observers. |
Sayfa 164, Cuz 9, الأعراف, Al-Araf-- الأعراف |
1063 |
164 |
7 |
109 |
9 |
قَالَ الْمَلَأُ مِن قَوْمِ فِرْعَوْنَ إِنَّ هَٰذَا لَسَاحِرٌ عَلِيمٌ |
ḳâle-lmeleü min ḳavmi fir`avne inne hâẕâ lesâḥirun `alîm. |
Firavun milletinin ileri gelenleri, "Doğrusu bu bilgin bir sihirbazdır, sizi memleketinizden çıkarmak istiyor" dediler. Firavun: "Ne buyurursunuz?" dedi. |
Said the eminent among the people of Pharaoh, "Indeed, this is a learned magician |
Sayfa 164, Cuz 9, الأعراف, Al-Araf-- الأعراف |
1064 |
164 |
7 |
110 |
9 |
يُرِيدُ أَن يُخْرِجَكُم مِّنْ أَرْضِكُمْ ۖ فَمَاذَا تَأْمُرُونَ |
yürîdü ey yuḫriceküm min arḍiküm. femâẕâ te'mürûn. |
Firavun milletinin ileri gelenleri, "Doğrusu bu bilgin bir sihirbazdır, sizi memleketinizden çıkarmak istiyor" dediler. Firavun: "Ne buyurursunuz?" dedi. |
Who wants to expel you from your land [through magic], so what do you instruct?" |
Sayfa 164, Cuz 9, الأعراف, Al-Araf-- الأعراف |
1065 |
164 |
7 |
111 |
9 |
قَالُوا أَرْجِهْ وَأَخَاهُ وَأَرْسِلْ فِي الْمَدَائِنِ حَاشِرِينَ |
ḳâlû ercih veeḫâhü veersil fi-lmedâini ḥâşirîn. |
Onu ve kardeşini eğle; şehirlere toplayıcılar gönder, bütün bilgin sihirbazları sana getirsinler dediler. |
They said, "Postpone [the matter of] him and his brother and send among the cities gatherers |
Sayfa 164, Cuz 9, الأعراف, Al-Araf-- الأعراف |
1066 |
164 |
7 |
112 |
9 |
يَأْتُوكَ بِكُلِّ سَاحِرٍ عَلِيمٍ |
ye'tûke bikülli sâḥirin `alîm. |
Onu ve kardeşini eğle; şehirlere toplayıcılar gönder, bütün bilgin sihirbazları sana getirsinler dediler. |
Who will bring you every learned magician." |
Sayfa 164, Cuz 9, الأعراف, Al-Araf-- الأعراف |
1067 |
164 |
7 |
113 |
9 |
وَجَاءَ السَّحَرَةُ فِرْعَوْنَ قَالُوا إِنَّ لَنَا لَأَجْرًا إِن كُنَّا نَحْنُ الْغَالِبِينَ |
vecâe-sseḥaratü fir`avne ḳâlû inne lenâ leecran in künnâ naḥnü-lgâlibîn. |
Sihirbazlar Firavun'a geldi, "Yenecek olursak bize şüphesiz bir mükafat var değil mi?" dediler. |
And the magicians came to Pharaoh. They said, "Indeed for us is a reward if we are the predominant." |
Sayfa 164, Cuz 9, الأعراف, Al-Araf-- الأعراف |
1068 |
164 |
7 |
114 |
9 |
قَالَ نَعَمْ وَإِنَّكُمْ لَمِنَ الْمُقَرَّبِينَ |
ḳâle ne`am veinneküm lemine-lmüḳarrabîn. |
Firavun, "Evet, yenerseniz gözdelerden olacaksınız" dedi. |
He said, "Yes, and, [moreover], you will be among those made near [to me]." |
Sayfa 164, Cuz 9, الأعراف, Al-Araf-- الأعراف |
1069 |
164 |
7 |
115 |
9 |
قَالُوا يَا مُوسَىٰ إِمَّا أَن تُلْقِيَ وَإِمَّا أَن نَّكُونَ نَحْنُ الْمُلْقِينَ |
ḳâlû yâ mûsâ immâ en tülḳiye veimmâ en nekûne naḥnü-lmülḳîn. |
Sihirbazlar: "Ey Musa! Marifetini ya sen ortaya koy veya biz koyalım" dediler. |
They said, "O Moses, either you throw [your staff], or we will be the ones to throw [first]." |
Sayfa 164, Cuz 9, الأعراف, Al-Araf-- الأعراف |
1070 |
164 |
7 |
116 |
9 |
قَالَ أَلْقُوا ۖ فَلَمَّا أَلْقَوْا سَحَرُوا أَعْيُنَ النَّاسِ وَاسْتَرْهَبُوهُمْ وَجَاءُوا بِسِحْرٍ عَظِيمٍ |
ḳâle elḳû. felemmâ elḳav seḥarû a`yüne-nnâsi vesterhebûhüm vecâû bisiḥrin `ażîm. |
Musa: "Siz koyun" dedi. Sihirbazlar marifetlerini ortaya koyunca insanların gözlerini sihirlediler ve onları ürküttüler, büyük bir sihir yaptılar. |
He said, "Throw," and when they threw, they bewitched the eyes of the people and struck terror into them, and they presented a great [feat of] magic. |
Sayfa 164, Cuz 9, الأعراف, Al-Araf-- الأعراف |
1071 |
164 |
7 |
117 |
9 |
۞ وَأَوْحَيْنَا إِلَىٰ مُوسَىٰ أَنْ أَلْقِ عَصَاكَ ۖ فَإِذَا هِيَ تَلْقَفُ مَا يَأْفِكُونَ |
veevḥaynâ ilâ mûsâ en elḳi `aṣâk. feiẕâ hiye telḳafü mâ ye'fikûn. |
Biz de Musa'ya, "Asanı koyuver" dedik, o da koydu; hemen onların uydurduklarını yutmaya başladı. |
And We inspired to Moses, "Throw your staff," and at once it devoured what they were falsifying. |
Sayfa 164, Cuz 9, الأعراف, Al-Araf-- الأعراف |
1072 |
164 |
7 |
118 |
9 |
فَوَقَعَ الْحَقُّ وَبَطَلَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ |
feveḳa`a-lḥaḳḳu vebeṭale mâ kânû ya`melûn. |
Hak tahakkuk etti, onların yaptıkları boşa gitti. |
So the truth was established, and abolished was what they were doing. |
Sayfa 164, Cuz 9, الأعراف, Al-Araf-- الأعراف |
1073 |
164 |
7 |
119 |
9 |
فَغُلِبُوا هُنَالِكَ وَانقَلَبُوا صَاغِرِينَ |
fegulibû hünâlike venḳalebû ṣâgirîn. |
İşte orada yenildiler, küçük düştüler. |
And Pharaoh and his people were overcome right there and became debased. |
Sayfa 164, Cuz 9, الأعراف, Al-Araf-- الأعراف |
1074 |
164 |
7 |
120 |
9 |
وَأُلْقِيَ السَّحَرَةُ سَاجِدِينَ |
veülḳiye-sseḥaratü sâcidîn. |
Sihirbazlar secdeye kapanıp, "Alemlerin Rabbine, Musa ve Harun'un Rabbine inandık" dediler. |
And the magicians fell down in prostration [to Allah]. |
Sayfa 164, Cuz 9, الأعراف, Al-Araf-- الأعراف |