Al-Kahf—الكهف

İngilizce:
Fransızca:
Almanca:
Rusça:
Arapça:
İngilizce:
Fransızca:
Almanca:
Rusça:
Arapça:

elḥamdü lillâhi-lleẕî enzele `alâ `abdihi-lkitâbe velem yec`al lehû `ivecâ.

Türkçe:
Hamt o Allah'a ki, kuluna Kitap'ı, kendisinde hiçbir eğiklik ve çelişme yapmaksızın indirdi.
İngilizce:
Praise be to Allah, Who hath sent to His Servant the Book, and hath allowed therein no Crookedness:
Fransızca:
Louange à Allah qui a fait descendre sur Son serviteur (Muhammad), le Livre, et n'y a point introduit de tortuosité (ambiguïté) !
Almanca:
Alhamdulillah: Alles Lob gebührt ALLAH, Der die Schrift Seinem Diener hinabsandte und in ihr nichts Gewundenes machte.
Rusça:
Хвала Аллаху, Который ниспослал Своему рабу Писание и не допустил в нем кривды,
Arapça:
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي أَنزَلَ عَلَىٰ عَبْدِهِ الْكِتَابَ وَلَمْ يَجْعَل لَّهُ عِوَجًا ۜ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hamd, o Allah'a mahsustur ki kulu (Muhammed'e) kitabı indirdi ve ona hiçbir eğrilik koymadı.
Diyanet Vakfı:
Hamd olsun Allah'a ki kulu (Muhammed'e), Kitab 'ı indirdi ve ona hiçbir eğrilik koymadı.

ḳayyimel liyünẕira be'sen şedîdem mil ledünhü veyübeşşira-lmü'minîne-lleẕîne ya`melûne-ṣṣâliḥâti enne lehüm ecran ḥasenâ.

Türkçe:
Katından dosdoğru gelen açık bir söz olarak indirdi onu. Ki, zorlu bir iş ve oluş konusunda uyarsın ve barışa yönelik hayırlı ameller sergileyen müminlere, kendileri için güzel bir ödül öngörüldüğünü muştulasın...
İngilizce:
(He hath made it) Straight (and Clear) in order that He may warn (the godless) of a terrible Punishment from Him, and that He may give Glad Tidings to the Believers who work righteous deeds, that they shall have a goodly Reward,
Fransızca:
[Un livre] d'une parfaite droiture pour avertir d'une sévère punition venant de Sa part et pour annoncer aux croyants qui font de bonnes oeuvres qu'il y aura pour eux une belle récompense.
Almanca:
(Sie ist) geradlinig gemäßigt, damit sie vor einer harten Peinigung von Ihm warnt, und den Mumin, die gottgefällig Gutes tun, eine frohe Botschaft überbringt, daß für sie eine schöne Belohnung bestimmt ist,
Rusça:
и сделал его правильным, чтобы он предостерег от тяжких мучений от Него и сообщил верующим, которые совершают праведные деяния, благую весть о том, что им уготована прекрасная награда,
Arapça:
قَيِّمًا لِّيُنذِرَ بَأْسًا شَدِيدًا مِّن لَّدُنْهُ وَيُبَشِّرَ الْمُؤْمِنِينَ الَّذِينَ يَعْمَلُونَ الصَّالِحَاتِ أَنَّ لَهُمْ أَجْرًا حَسَنًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onu dosdoğru (bir kitap) olarak (indirdi) ki katından gelecek şiddetli azaba karşı (insanları) uyarsın ve yararlı işler yapan müminlere kendileri için güzel bir mükafat bulunduğunu müjdelesin.
Diyanet Vakfı:
Onu dosdoğru (bir Kitab)olarak indirdi ki katından gelecek şiddetli azaba karşı (insanları)uyarmak ve yararlı işler yapan müminlere kendileri için güzel mükafat bulunduğunu müjdelemek için.

mâkiŝîne fîhi ebedâ.

Türkçe:
Onlar, o hal üzere sonsuza dek kalıcıdırlar.
İngilizce:
Wherein they shall remain for ever:
Fransızca:
où ils demeureront éternellement,
Almanca:
in der sie für immer bleiben.
Rusça:
в которой они пребудут вечно,
Arapça:
مَّاكِثِينَ فِيهِ أَبَدًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlar orada sürekli kalacaklardır.
Diyanet Vakfı:
Onlar orada ebedi kalacaklarlardır.

veyünẕira-lleẕîne ḳâlü-tteḫaẕe-llâhü veledâ.

Türkçe:
Ve "Allah bir çocuk edindi" diyenleri uyarsın diye indirdi onu.
İngilizce:
Further, that He may warn those (also) who say, "Allah hath begotten a son":
Fransızca:
et pour avertir ceux qui disent : "Allah S'est attribué un enfant."
Almanca:
Und (damit) sie diejenigen warnt, die sagen: "ALLAH hat sich einen Sohn genommen."
Rusça:
и чтобы он предостерег тех, которые говорят: "Аллах взял Себе сына".
Arapça:
وَيُنذِرَ الَّذِينَ قَالُوا اتَّخَذَ اللَّهُ وَلَدًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve "Allah çocuk edindi" diyenleri de uyarsın.
Diyanet Vakfı:
Ve "Allah evlat edindi" diyenleri de uyarmak için.

mâ lehüm bihî min `ilmiv velâ liâbâihim. kebürat kelimeten taḫrucü min efvâhihim. iy yeḳûlûne illâ keẕibâ.

Türkçe:
Ona ilişkin ne kendilerinin bir ilmi vardır ne de atalarının. Söz olarak ne büyüktür ağızlarından çıkıveren! Onlar bir yalandan başka şey söylemiyorlar.
İngilizce:
No knowledge have they of such a thing, nor had their fathers. It is a grievous thing that issues from their mouths as a saying what they say is nothing but falsehood!
Fransızca:
Ni eux ni leurs ancêtres n'en savent rien. Quelle monstrueuse parole que celle qui sort de leurs bouches ! Ce qu'ils disent n'est que mensonge.
Almanca:
Weder sie verfügen über Wissen darüber, noch ihre Vorfahren. Es ist ein ungeheuerliches Wort, das aus ihren Mündern kommt. Sie sagen gewiß nur Lügenhaftes.
Rusça:
Ни они, ни их отцы не обладают знанием об этом. Тяжки слова, выходящие из их ртов. Они говорят одну только ложь.
Arapça:
مَّا لَهُم بِهِ مِنْ عِلْمٍ وَلَا لِآبَائِهِمْ ۚ كَبُرَتْ كَلِمَةً تَخْرُجُ مِنْ أَفْوَاهِهِمْ ۚ إِن يَقُولُونَ إِلَّا كَذِبًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bu hususta ne kendilerinin, ne de atalarının hiçbir bilgisi yoktur. Ağızlarından çıkan söz ne büyük bir iftiradır. Onlar, yalandan başka bir şey söylemiyorlar.
Diyanet Vakfı:
Ne onların (Allah evlat edindi, diyenlerin), ne de atalarının bu konuda hiçbir bilgisi yoktur. Ağızlarından çıkan bu söz ne büyük oldu! Yalandan başka bir şey söylemiyorlar.

fele`alleke bâḫi`un nefseke `alâ âŝârihim il lem yü'minû bihâẕe-lḥadîŝi esefâ.

Türkçe:
Şimdi sen, bu söze inanmazlarsa, belki de arkalarından kendini eritircesine üzüleceksin.
İngilizce:
Thou wouldst only, perchance, fret thyself to death, following after them, in grief, if they believe not in this Message.
Fransızca:
Tu vas peut-être te consumer de chagrin parce qu'ils se détournent de toi et ne croient pas en ce discours !
Almanca:
Und nicht etwa zugrunde richtest du dich selbst in Verdrießlichkeit über das von ihnen Übriggebliebene, sollten sie keinen Iman an diese Rede (den Quran) verinnerlichen.
Rusça:
Ты можешь погубить себя от скорби по их следам (скорбя о том, что они отворачиваются от истины), если они не уверуют в это повествование?
Arapça:
فَلَعَلَّكَ بَاخِعٌ نَّفْسَكَ عَلَىٰ آثَارِهِمْ إِن لَّمْ يُؤْمِنُوا بِهَٰذَا الْحَدِيثِ أَسَفًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Ey Muhammed!) Demek onlar, bu söze (kitaba) inanmazlarsa, onların peşinde üzüle üzüle kendini helak edeceksin!
Diyanet Vakfı:
Bu yeni Kitab'a inanmazlarsa (ve bu yüzden helak olurlarsa) arkalarından üzüntüyle neredeyse kendini harap edeceksin.

innâ ce`alnâ mâ `ale-l'arḍi zînetel lehâ lineblüvehüm eyyühüm aḥsenü `amelâ.

Türkçe:
Biz, yeryüzündeki şeyleri ona bir süs yaptık ki, insanları, içlerinden hangisi amel yönünden daha güzeldir diye imtihan edelim.
İngilizce:
That which is on earth we have made but as a glittering show for the earth, in order that We may test them - as to which of them are best in conduct.
Fransızca:
Nous avons placé ce qu'il y a sur la terre pour l'embellir, afin d'éprouver (les hommes et afin de savoir) qui d'entre eux sont les meilleurs dans leurs actions.
Almanca:
Gewiß, WIR machten das, was auf der Erde ist, als deren Schmuck, damit WIR sie prüfen, wer von ihnen der besser Handelnde ist.
Rusça:
Воистину, все, что есть на земле, Мы сделали украшением для нее, чтобы испытать людей и выявить, чьи деяния окажутся лучше.
Arapça:
إِنَّا جَعَلْنَا مَا عَلَى الْأَرْضِ زِينَةً لَّهَا لِنَبْلُوَهُمْ أَيُّهُمْ أَحْسَنُ عَمَلًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Biz yeryüzündeki şeyleri kendisine süs olsun diye yarattık ki, insanların hangisinin daha güzel amel edeceğini deneyelim.
Diyanet Vakfı:
Biz, insanların hangisinin daha güzel amel edeceğini deneyelim diye yeryüzündeki her şeyi dünyanın kendine mahsus bir zinet yaptık.

veinnâ lecâ`ilûne mâ `aleyhâ ṣa`îden cüruzâ.

Türkçe:
Ve şu da bir gerçek ki biz, yeryüzündeki her şeyi, bitki bitirmeyen/kıtlık ve ölüme yol açan kupkuru bir toprak haline elbette getireceğiz.
İngilizce:
Verily what is on earth we shall make but as dust and dry soil (without growth or herbage).
Fransızca:
Puis, Nous allons sûrement transformer sa surface en sol aride.
Almanca:
Auch zweifelsohne werden WIR alles, was auf ihr ist, doch in staubigen, dürren Boden verwandeln.
Rusça:
Воистину, все, что есть на земле, Мы превратим в безжизненный песок.
Arapça:
وَإِنَّا لَجَاعِلُونَ مَا عَلَيْهَا صَعِيدًا جُرُزًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şüphesiz biz, yeryüzünde olanları kupkuru bir toprak yapacağız.
Diyanet Vakfı:
(Bununla beraber) biz mutlaka oradaki her şeyi kupkuru bir toprak yapacağız.

Pages

Al-Kahf—الكهف beslemesine abone olun.