Al-Mursalat—المرسلات

elem naḫlukküm mim mâim mehîn.

Türkçe:
Sizi basit bir sudan yaratmadık mı?
İngilizce:
Have We not created you from a fluid (held) despicable?-
Fransızca:
Ne vous avons-Nous pas créés d'une eau vile
Almanca:
Erschufen WIR euch etwa nicht aus einer geringgeschätzten Flüssigkeit?!
Rusça:
Разве Мы не сотворили вас из презренной жидкости
Arapça:
أَلَمْ نَخْلُقكُّم مِّن مَّاءٍ مَّهِينٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Biz sizi âdi bir sudan yaratmadık mı?
Diyanet Vakfı:
(Ey insanlar!) Biz sizi dayanıksız bir sudan yaratmadık mı?

fece`alnâhü fî ḳarârim mekîn.

Türkçe:
Onu dayanıklı karargâhta tuttuk.
İngilizce:
The which We placed in a place of rest, firmly fixed,
Fransızca:
que Nous avons placée dans un reposoir sûr, ,
Almanca:
Dann machten WIR sie in einem gefestigten Aufenthaltsort,
Rusça:
и не поместили ее в надежном месте
Arapça:
فَجَعَلْنَاهُ فِي قَرَارٍ مَّكِينٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onu sağlam bir yerde oturttuk.
Diyanet Vakfı:
İşte o suyu, sağlam bir yere yerleştirdik.

ilâ ḳaderim ma`lûm.

Türkçe:
Bilinen bir ölçüye/süreye kadar.
İngilizce:
For a period (of gestation), determined (according to need)?
Fransızca:
pour une durée connue ?
Almanca:
bis zu einer bekannten Frist,
Rusça:
до известного срока?
Arapça:
إِلَىٰ قَدَرٍ مَّعْلُومٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Belli bir süreye kadar.
Diyanet Vakfı:
Belli bir süreye kadar.

feḳadernâ. feni`me-lḳâdirûn.

Türkçe:
Bir ölçüyle yaptık. Ne güzel ölçü koyanlarız biz!
İngilizce:
For We do determine (according to need); for We are the best to determine (things).
Fransızca:
Nous l'avons décrété ainsi et Nous décrétons [tout] de façon parfaite.
Almanca:
so vermochten WIR es. Wie schön ist Der Vermögende!
Rusça:
Мы предопределили меру, и как прекрасно Мы предопределяем!
Arapça:
فَقَدَرْنَا فَنِعْمَ الْقَادِرُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Demek ki biçimlendirmişiz. Ne güzel biçimlendireniz biz.
Diyanet Vakfı:
Biz buna güç yetirmişizdir. Ve bizim gücümüz ne büyüktür!

veylüy yevmeiẕil lilmükeẕẕibîn.

Türkçe:
Vay başına o gün, yalanlayanların!
İngilizce:
Ah woe, that Day! to the Rejecters of Truth!
Fransızca:
Malheur, ce jour-là, à ceux qui criaient au mensonge.
Almanca:
Niedergang ist an diesem Tag für die Ableugnenden bestimmt!
Rusça:
Горе в тот день обвиняющим во лжи!
Arapça:
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O gün yalanlayanların vay haline!
Diyanet Vakfı:
O gün (hakikatleri) yalan sayanların vayhaline!

elem nec`ali-l'arḍa kifâtâ.

Türkçe:
Yeri, bir toplanma zemini yapmadık mı?
İngilizce:
Have We not made the earth (as a place) to draw together.
Fransızca:
N'avons-Nous pas fait de la terre un endroit les contenant tous,
Almanca:
Machten WIR die Erde etwa nicht zum Sammelplatz
Rusça:
Разве Мы не сделали землю вместилищем
Arapça:
أَلَمْ نَجْعَلِ الْأَرْضَ كِفَاتًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Yeryüzünü bir tokat (toplanma yeri) yapmadık mı?
Diyanet Vakfı:
Biz, yeryüzünü toplanma yeri yapmadık mı?

aḥyâev veemvâtâ.

Türkçe:
Diriler bakımından da ölüler bakımından da.
İngilizce:
The living and the dead,
Fransızca:
les vivants ainsi que les morts ?
Almanca:
von Lebenden und Toten?!
Rusça:
для живых и мертвых?
Arapça:
أَحْيَاءً وَأَمْوَاتًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Gerek diriler, gerekse ölüler için.
Diyanet Vakfı:
Dirilere ve ölülere.

vece`alnâ fîhâ ravâsiye şâmiḫâtiv veesḳaynâküm mâen fürâtâ.

Türkçe:
Orada oturaklı, başını yücelere kaldırmış dağlar oluşturduk. Ve size tatlı bir su içirdik.
İngilizce:
And made therein mountains standing firm, lofty (in stature); and provided for you water sweet (and wholesome)?
Fransızca:
Et n'y avons-Nous pas placé fermement de hautes montagnes ? Et ne vous avons-Nous pas abreuvés d'eau douce ?
Almanca:
Und WIR machten auf ihr hohe befestigende (Berge). Und WIR gaben euch süßes Wasser zu trinken.
Rusça:
Разве Мы не воздвигли на ней незыблемые и высокие горы и не напоили вас пресной водой?
Arapça:
وَجَعَلْنَا فِيهَا رَوَاسِيَ شَامِخَاتٍ وَأَسْقَيْنَاكُم مَّاءً فُرَاتًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Orada yüksek yüksek dağlar oturtup da size bir tatlı su sunmadık mı?
Diyanet Vakfı:
Yeryüzünde haşmetli dağlar yarattık, sizlere tatlı sular içirdik..

veylüy yevmeiẕil lilmükeẕẕibîn.

Türkçe:
Vay haline o gün, yalanlayanların!
İngilizce:
Ah woe, that Day, to the Rejecters of Truth!
Fransızca:
Malheur, ce jour-là, à ceux qui criaient au mensonge.
Almanca:
Niedergang ist an diesem Tag für die Ableugnenden bestimmt!
Rusça:
Горе в тот день обвиняющим во лжи!
Arapça:
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O gün yalanlayanların vay haline!
Diyanet Vakfı:
O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline!

inṭaliḳû ilâ mâ küntüm bihî tükeẕẕibûn.

Türkçe:
Haydi, yalanlamakta olduğunuz şeye gidin!
İngilizce:
(It will be said:) "Depart ye to that which ye used to reject as false!
Fransızca:
Allez vers ce que vous traitiez alors de mensonge !
Almanca:
Geht los zu dem, was ihr abzuleugnen pflegtet.
Rusça:
Ступайте к тому, что вы считали ложью!
Arapça:
انطَلِقُوا إِلَىٰ مَا كُنتُم بِهِ تُكَذِّبُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Kıyameti yalanlayanlara şöyle denir): "Haydin gidin o yalanladığınız şeye doğru."
Diyanet Vakfı:
(İnkarcılara o gün şöyle denilir:) yalan sayageldiğiniz azaba doğru gidin!

Pages

Al-Mursalat—المرسلات beslemesine abone olun.