Al-Qiyama—القيامة

ilâ rabbike yevmeiẕin-lmesâḳ.

Türkçe:
Rabbine doğrudur o gün sevkiyat.
İngilizce:
That Day the Drive will be (all) to thy Lord!
Fransızca:
c'est vers ton Seigneur, ce jour-là que tu seras conduit.
Almanca:
zu deinem HERRN ist an diesem Tag das Hinbringen.
Rusça:
и в тот день его пригонят к твоему Господу.
Arapça:
إِلَىٰ رَبِّكَ يَوْمَئِذٍ الْمَسَاقُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İşte o gün sevk, ancak Rabbinedir.
Diyanet Vakfı:
İşte o gün sevkedilecek yer, sadece Rabbinin huzurudur.

felâ ṣaddeḳa velâ ṣallâ.

Türkçe:
Ne tasdik etti ne sadaka verdi ne namaz kıldı/dua etti.
İngilizce:
So he gave nothing in charity, nor did he pray!-
Fransızca:
Mais il n'a ni cru, ni fait la Salat;
Almanca:
Also weder hielt er es für wahrhaftig, noch verrichtete er das rituelle Gebet,
Rusça:
Он не уверовал и не совершал намаз.
Arapça:
فَلَا صَدَّقَ وَلَا صَلَّىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Fakat o, ne sadaka verdi, ne namaz kıldı.
Diyanet Vakfı:
İşte o, (Peygamber'in getirdiğini) doğru kabul etmemiş, namaz da kılmamıştı.

velâkin keẕẕebe vetevellâ.

Türkçe:
Tam aksine, yalanladı, gerisin geri döndü.
İngilizce:
But on the contrary, he rejected Truth and turned away!
Fransızca:
par contre, il a démenti et tourné le dos,
Almanca:
sondern er leugnete ab und kehrte den Rücken,
Rusça:
Напротив, он счел это ложью и отвернулся,
Arapça:
وَلَٰكِن كَذَّبَ وَتَوَلَّىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Fakat yalanladı ve döndü.
Diyanet Vakfı:
Aksine yalan saymış ve yüz çevirmişti.

ŝümme ẕehebe ilâ ehlihî yetemeṭṭâ.

Türkçe:
Sonra da çalım sata sata ailesine gitti.
İngilizce:
Then did he stalk to his family in full conceit!
Fransızca:
puis il s'en est allé vers sa famille, marchant avec orgueil.
Almanca:
dann ging er zu seiner Familie in Überheblichkeit.
Rusça:
а затем горделиво отправился к своей семье.
Arapça:
ثُمَّ ذَهَبَ إِلَىٰ أَهْلِهِ يَتَمَطَّىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sonra da çalım sata sata ailesine gitti.
Diyanet Vakfı:
Sonra da çalım sata sata yürüyerek kendi ehline (taraftarlarına) gitmişti.

evlâ leke feevlâ.

Türkçe:
Çok uygundur sana bu bela, çok uygun!
İngilizce:
Woe to thee, (O men!), yea, woe!
Fransızca:
"Malheur à toi, malheur ! "
Almanca:
Es (das Böse) kam dir näher, es kam näher,
Rusça:
Горе тебе, горе!
Arapça:
أَوْلَىٰ لَكَ فَأَوْلَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Gerektir o bela sana, gerek.
Diyanet Vakfı:
Layıktır (o azap) sana, layık!

ŝümme evlâ leke feevlâ.

Türkçe:
Evet, çok uygundur sana bu bela, çok uygun!
İngilizce:
Again, Woe to thee, (O men!), yea, woe!
Fransızca:
Et encore malheur à toi, malheur !
Almanca:
ja! Es kam dir näher, es kam näher, (so nimm dich in Acht!).
Rusça:
Еще раз горе тебе, горе!
Arapça:
ثُمَّ أَوْلَىٰ لَكَ فَأَوْلَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Evet, gerektir o bela sana gerek.
Diyanet Vakfı:
Evet, layıktır sana (o azap) layık!

eyaḥsebü-l'insânü ey yütrake südâ.

Türkçe:
İnsan, başıboş bırakılacağını mı sanıyor?
İngilizce:
Does man think that he will be left uncontrolled, (without purpose)?
Fransızca:
L'homme pense-t-il qu'on le laissera sans obligation à observer ?
Almanca:
Denkt der Mensch etwa, daß er als etwas Vernachlässigtes bleibt?!
Rusça:
Неужели человек полагает, что он будет оставлен без присмотра?
Arapça:
أَيَحْسَبُ الْإِنسَانُ أَن يُتْرَكَ سُدًى
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İnsan başıboş bırakılacağını mı sanır?
Diyanet Vakfı:
İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanır!

elem yekü nuṭfetem mim meniyyiy yümnâ.

Türkçe:
O, dökülen meniden bir sperm değil miydi?
İngilizce:
Was he not a drop of sperm emitted (in lowly form)?
Fransızca:
N'était-il pas une goutte de sperme éjaculé ?
Almanca:
War er etwa nicht eine Nutfa aus Samen, der ergossen wird,
Rusça:
Разве он не был каплей из семени источаемого?
Arapça:
أَلَمْ يَكُ نُطْفَةً مِّن مَّنِيٍّ يُمْنَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O, dökülen erlik suyundan bir damla (sperm) değil miydi?
Diyanet Vakfı:
O, (döl yatağına) akıtılan meninin içinden bir nutfe (sperm) değil miydi?

ŝümme kâne `aleḳaten feḫaleḳa fesevvâ.

Türkçe:
Sonra o, bir çiğnem et oldu da Allah onu yarattı, ardından düzgün bir şekle ulaştırdı.
İngilizce:
Then did he become a leech-like clot; then did (Allah) make and fashion (him) in due proportion.
Fransızca:
Et ensuite une adhérence Puis [Allah] l'a créée et formée harmonieusement;
Almanca:
dann war er eine 'Alaqa , dann gab ER (ihm) die Schöpfung, dann machte ER (ihn) gut,
Rusça:
Потом он превратился в сгусток крови, после чего Он создал его и придал ему соразмерный облик.
Arapça:
ثُمَّ كَانَ عَلَقَةً فَخَلَقَ فَسَوَّىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sonra bir aleka (embriyon) oldu da Rabbi onu biçime koydu, sonra şekil verdi.
Diyanet Vakfı:
Sonra bu, alaka (aşılanmış yumurta) olmuş, derken Allah onu (insan biçiminde) yaratıp şekillendirmişti.

fece`ale minhü-zzevceyni-ẕẕekera vel'ünŝâ.

Türkçe:
Nihayet ondan iki çifti, erkeği ve dişiyi vücuda getirdi.
İngilizce:
And of him He made two sexes, male and female.
Fransızca:
puis en a fait alors les deux éléments de couple : le mâle et la femelle ?
Almanca:
dann machte ER daraus die Zweiheit, das Männliche und das Weibliche?!
Rusça:
Он сотворил из него чету: мужчину и женщину.
Arapça:
فَجَعَلَ مِنْهُ الزَّوْجَيْنِ الذَّكَرَ وَالْأُنثَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ondan da iki cinsi; erkek ve dişiyi var etti.
Diyanet Vakfı:
Ondan da iki eşi, yani erkek ve dişiyi var etmişti.

Pages

Al-Qiyama—القيامة beslemesine abone olun.