
veennehû ehleke `âden-l'ûlâ.
Türkçe:
Hiç kuşkusuz, daha önceden gelmiş olan Âd'ı helâk etti.
İngilizce:
And that it is He Who destroyed the (powerful) ancient 'Ad (people),
Fransızca:
et c'est Lui qui a fait périr les anciens Aad,
Almanca:
und daß ER doch das erste 'Aad zugrunde richtete
Rusça:
Он погубил первых адитов,
Arapça:
وَأَنَّهُ أَهْلَكَ عَادًا الْأُولَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O, helak etti önce gelen Âd'ı.
Diyanet Vakfı:
Ve şüphesiz ki önceki Âd kavmini O helak etti.

veŝemûde femâ ebḳâ.
Türkçe:
Semûd'u da. Böylece geriye bir şey bırakmadı.
İngilizce:
And the Thamud nor gave them a lease of perpetual life.
Fransızca:
ainsi que les Tamud, et Il fit que rien n'en subsistât,
Almanca:
sowie Thamud, dann nichts übrigließ,
Rusça:
ничего не оставил от самудян,
Arapça:
وَثَمُودَ فَمَا أَبْقَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve Semûd'u da bırakmadı.
Diyanet Vakfı:
Semud'u da (O helak etti) ve geriye hiçbir şey bırakmadı.

veḳavme nûḥim min ḳabl. innehüm kânû hüm ażleme veaṭgâ.
Türkçe:
Daha önce de Nûh kavmini. Çünkü onlar, evet onlar zulmettiler, azdılar.
İngilizce:
And before them, the people of Noah, for that they were (all) most unjust and most insolent transgressors,
Fransızca:
ainsi que le peuple de Noé antérieurement, car ils étaient encore plus injustes et plus violents,
Almanca:
sowie die Leute von Nuh vorher, gewiß, sie pflegten diejenigen zu sein, die noch mehr Unrecht und noch mehr Übertretungen begingen.
Rusça:
а еще раньше погубил народ Нуха (Ноя). Воистину, они были еще более несправедливы и непокорны.
Arapça:
وَقَوْمَ نُوحٍ مِّن قَبْلُ ۖ إِنَّهُمْ كَانُوا هُمْ أَظْلَمَ وَأَطْغَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Önceden de Nuh kavmini (helak etmişti), çünkü onlar zulmetmiş ve azmıştı.
Diyanet Vakfı:
Daha önce de çok zalim ve pek azgın, olan Nuh kavmini (helak etmişti).

velmü'tefikete ehvâ.
Türkçe:
Altı üstüne gelmiş kentleri de yere geçirdi O.
İngilizce:
And He destroyed the Overthrown Cities (of Sodom and Gomorrah).
Fransızca:
de même qu'Il anéantit les villes renversées .
Almanca:
Und das Umgewandte ließ ER abstürzen,
Rusça:
Он низверг опрокинутые селения (селения народа Лута),
Arapça:
وَالْمُؤْتَفِكَةَ أَهْوَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Altı üstüne getirilmiş şehirleri devirip yıktı.
Diyanet Vakfı:
Altüst olan şehirleri de o böyle yaptı.

fegaşşâhâ mâ gaşşâ.
Türkçe:
Sarıp doladı onlara, sarıp doladığını.
İngilizce:
So that (ruins unknown) have covered them up.
Fransızca:
Et les recouvrit de ce dont Il les recouvrit.
Almanca:
so bedeckte sie, was sie bedeckte.
Rusça:
которые покрыло то, что покрыло.
Arapça:
فَغَشَّاهَا مَا غَشَّىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onları neler kapladı neler!
Diyanet Vakfı:
Onların başına getireceğini getirdi!

febieyyi âlâi rabbike tetemârâ.
Türkçe:
Peki, Rabbinin nimetlerinden hangisinde kuşkuya düşüyorsun?
İngilizce:
Then which of the gifts of thy Lord, (O man,) wilt thou dispute about?
Fransızca:
Lequel donc des bienfaits de ton Seigneur mets-tu en doute ?
Almanca:
An welchen der Wohltaten deines HERRN zweifelst du denn?!
Rusça:
В каких же милостях твоего Господа ты сомневаешься?
Arapça:
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكَ تَتَمَارَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O halde Rabbinin hangi nimetinden kuşku duyuyorsun.
Diyanet Vakfı:
Şimdi Rabbinin nimetlerinin hangisinde şüpheye düşersin.

hâẕâ neẕîrum mine-nnüẕüri-l'ûlâ.
Türkçe:
Bu da ilk uyarıcılar gibi bir uyarıcıdır.
İngilizce:
This is a Warner, of the (series of) Warners of old!
Fransızca:
Voici un avertisseur analogue aux avertisseurs anciens :
Almanca:
Dies ist eine Warnung von den ersten Warnungen.
Rusça:
Этот предостерегающий увещеватель такой же, как и первые предостерегающие увещеватели.
Arapça:
هَٰذَا نَذِيرٌ مِّنَ النُّذُرِ الْأُولَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bu da ilk uyarıcılardan bir uyarıcıdır.
Diyanet Vakfı:
İşte bu ilk uyarıcılardan bir uyarıcıdır.

ezifeti-l'âzifeh.
Türkçe:
Yaklaşmakta/yaklaşacak olan yaklaştı.
İngilizce:
The (Judgment) ever approaching draws nigh:
Fransızca:
l'Imminente (L'heure du Jugement) s'approche.
Almanca:
Die Nahende nahte sich,
Rusça:
Приближающееся (День воскресения) приблизилось,
Arapça:
أَزِفَتِ الْآزِفَةُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Yaklaşan yaklaştı.
Diyanet Vakfı:
Yaklaşan yaklaştı.

leyse lehâ min dûni-llâhi kâşifeh.
Türkçe:
Onu Allah'tan başka kaldıracak/uzaklaştıracak yok.
İngilizce:
No (soul) but Allah can lay it bare.
Fransızca:
Rien d'autre en dehors d'Allah ne peut la dévoiler.
Almanca:
für die es anstelle von ALLAH nichts Aufdeckendes gibt.
Rusça:
и никто, кроме Аллаха, не способен отвратить его.
Arapça:
لَيْسَ لَهَا مِن دُونِ اللَّهِ كَاشِفَةٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onu Allah'tan başka açığa çıkaracak yoktur.
Diyanet Vakfı:
Onu (vaktini) Allah'tan başka açığa çıkaracak yoktur.

efemin hâẕe-lḥadîŝi ta`cebûn.
Türkçe:
Şimdi siz bu sözden mi hayrete düşüyorsunuz?
İngilizce:
Do ye then wonder at this recital?
Fransızca:
Quoi ! Vous étonnez-vous de ce discours (le Coran) ?
Almanca:
Seid ihr etwa über diesen Bericht erstaunt,
Rusça:
Неужели вы удивляетесь этому повествованию,
Arapça:
أَفَمِنْ هَٰذَا الْحَدِيثِ تَعْجَبُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şimdi siz bu sözden mi hayret ediyorsunuz?
Diyanet Vakfı:
Şimdi siz bu söze (Kur'an'a) mı şaşıyorsunuz?
Pages
