İngilizce:
Fransızca:
Almanca:
Rusça:
Arapça:

vennecmi iẕâ hevâ.
Türkçe:
Yemin olsun inip çıktığı zaman yıldıza/fışkırıp çıktığı zaman çimene/süzülüp aktığı zaman Ülker Yıldızı'na/aşağı indiği zaman o parçalar halinde ağır ağır gelene,
İngilizce:
By the Star when it goes down,-
Fransızca:
Par l'étoile à son déclin !
Almanca:
Bei dem Stern, wenn er abstürzt!
Rusça:
Клянусь звездой, когда она падает!
Arapça:
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ وَالنَّجْمِ إِذَا هَوَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İnmekte olan yıldıza andolsun ki,
Diyanet Vakfı:
Battığı zaman yıldıza andolsun ki;

mâ ḍalle ṣâḥibüküm vemâ gavâ.
Türkçe:
Ki arkadaşınız ne saptı ne de azdı.
İngilizce:
Your Companion is neither astray nor being misled.
Fransızca:
Votre compagnon ne s'est pas égaré et n'a pas été induit en erreur
Almanca:
Euer Weggenosse ist weder irregegangen, noch folgte er einer Verführung.
Rusça:
Не заблудился ваш товарищ и не сошел с пути.
Arapça:
مَا ضَلَّ صَاحِبُكُمْ وَمَا غَوَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Arkadaşınız (Muhammed) sapmadı, azmadı.
Diyanet Vakfı:
Arkadaşınız (Muhammed) sapmadı ve batıla inanmadı.

vemâ yenṭiḳu `ani-lhevâ.
Türkçe:
O; kuruntudan, keyfinden konuşmuyor.
İngilizce:
Nor does he say (aught) of (his own) Desire.
Fransızca:
et il ne prononce rien sous l'effet de la passion;
Almanca:
Und er spricht nicht aus eigenem Gutdünken.
Rusça:
Он не говорит по прихоти.
Arapça:
وَمَا يَنطِقُ عَنِ الْهَوَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O, hevâdan (arzularına göre) konuşmaz.
Diyanet Vakfı:
O, arzusuna göre de konuşmaz.

in hüve illâ vaḥyüy yûḥâ.
Türkçe:
İndirilmiş bir vahiyden başkası değildir o.
İngilizce:
It is no less than inspiration sent down to him:
Fransızca:
ce n'est rien d'autre qu'une révélation inspirée.
Almanca:
Es ist nur ein Wahy, das als Wahy zuteil wird.
Rusça:
Это - всего лишь откровение, которое внушается.
Arapça:
إِنْ هُوَ إِلَّا وَحْيٌ يُوحَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O(nun konuşması kendisine ) vahyedilenden başkası değildir.
Diyanet Vakfı:
O (bildirdikleri) vahyedilenden başkası değildir.

`allemehû şedîdü-lḳuvâ.
Türkçe:
Kuvvetleri çok müthiş olan belletip öğretti onu ona.
İngilizce:
He was taught by one Mighty in Power,
Fransızca:
que lui a enseigné [L'Ange Gabriel] à la force prodigieuse,
Almanca:
Ihn lehrte einer von enormen Kräften,
Rusça:
Научил его обладающий могучей силой
Arapça:
عَلَّمَهُ شَدِيدُ الْقُوَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onu, müthiş kuvvetleri olan biri öğretti
Diyanet Vakfı:
Çünkü onu güçlü kuvvetli biri (Cebrail) öğretti.

ẕû mirrah. festevâ.
Türkçe:
Akıl, güzellik ve güç sahibidir. Doğrulup dikildi.
İngilizce:
Endued with Wisdom: for he appeared (in stately form);
Fransızca:
doué de sagacité; c'est alors qu'il se montra sous sa forme réelle [angélique],
Almanca:
von Intelligenz, dann stand er gerade,
Rusça:
и прекрасным сложением (или благоразумием). Он вознесся (или выпрямился)
Arapça:
ذُو مِرَّةٍ فَاسْتَوَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Ki o) akıl ve görüşünde kuvvetli (bir melek)dir. Hemen (gerçek meleklik şekliyle) doğruldu.
Diyanet Vakfı:
Ve üstün yaratılışlı(melek), doğruldu:

vehüve bil'üfüḳi-l'a`lâ.
Türkçe:
En yüksek ufuktadır o.
İngilizce:
While he was in the highest part of the horizon:
Fransızca:
alors qu'ils se trouvait à l'horizon supérieur.
Almanca:
während er am höchsten Horizont war,
Rusça:
на наивысшем горизонте.
Arapça:
وَهُوَ بِالْأُفُقِ الْأَعْلَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O, en yüksek ufukta idi.
Diyanet Vakfı:
Kendisi en yüksek ufukta iken.

ŝümme denâ fetedellâ.
Türkçe:
Sonra iyice yaklaştı ve sarktı,
İngilizce:
Then he approached and came closer,
Fransızca:
Puis il se rapprocha et descendit encore plus bas,
Almanca:
dann näherte er sich, dann stieg er hinab,
Rusça:
Потом он приблизился и спустился.
Arapça:
ثُمَّ دَنَا فَتَدَلَّىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sonra (Cebrail ona) yaklaştı ve (aşağıya doğru) sarktı.
Diyanet Vakfı:
Sonra (Muhammed'e) yaklaştı, (yere doğru)sarktı.

fekâne ḳâbe ḳavseyni ev ednâ.
Türkçe:
İki yayın beraberliği gibi, belki ondan da yakındı.
İngilizce:
And was at a distance of but two bow-lengths or (even) nearer;
Fransızca:
et fut à deux portées d'arc, ou plus près encore.
Almanca:
so war er (so nahe) wie der Abstand beider Bogenenden oder noch näher,
Rusça:
Он находился от него (Джибриль от Мухаммада или Мухаммад от Аллаха) на расстоянии двух луков или даже ближе.
Arapça:
فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ أَوْ أَدْنَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onunla arasındaki mesafe, iki yay kadar, yahut daha az kaldı.
Diyanet Vakfı:
O kadar ki (birleştirilmiş) iki yay arası kadar, hatta daha da yakın oldu.
Pages
