
feevḥâ ilâ `abdihî mâ evḥâ.
Türkçe:
Böylece vahyetti kuluna vahyettiğini.
İngilizce:
So did (Allah) convey the inspiration to His Servant- (conveyed) what He (meant) to convey.
Fransızca:
Il révéla à Son serviteur ce qu'Il révéla.
Almanca:
dann ließ er Seinem Diener als Wahy das zuteil werden, was er als Wahy zuteil werden ließ.
Rusça:
Он внушил Его рабу откровение,
Arapça:
فَأَوْحَىٰ إِلَىٰ عَبْدِهِ مَا أَوْحَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Allah), kuluna verdiği vahyi verdi.
Diyanet Vakfı:
Bunun üzerine Allah, kuluna vahyini bildirdi.

mâ keẕebe-lfüâdü mâ raâ.
Türkçe:
Kalp yalanlamadı gördüğünü.
İngilizce:
The (Prophet's) (mind and) heart in no way falsified that which he saw.
Fransızca:
Le cur n'a pas menti en ce qu'il a vu.
Almanca:
Der Verstand erlog nicht, was er sah.
Rusça:
и сердце не солгало о том, что он увидел.
Arapça:
مَا كَذَبَ الْفُؤَادُ مَا رَأَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onun gördüğünü kalb(i) yalanlamadı.
Diyanet Vakfı:
(Gözleriyle) gördüğünü kalbi yalanlamadı.

efetümârûnehû `alâ mâ yerâ.
Türkçe:
Onun gördüğü şey hakkında kuşkuya düşüp onunla çekişiyor musunuz?
İngilizce:
Will ye then dispute with him concerning what he saw?
Fransızca:
Lui contestez-vous donc ce qu'il voit ?
Almanca:
Zweifelt ihr etwa an ihm das an, was er sieht?!
Rusça:
Неужели вы будете спорить с ним о том, что он увидел?
Arapça:
أَفَتُمَارُونَهُ عَلَىٰ مَا يَرَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onun gördükleri hakkında şimdi kendisi ile tartışacak mısınız.
Diyanet Vakfı:
Onun gördükleri hakkında şimdi kendisi ile tartışacak mısınız?

veleḳad raâhü nezleten uḫrâ.
Türkçe:
Yemin olsun ki onu bir başka inişte de görmüştü.
İngilizce:
For indeed he saw him at a second descent,
Fransızca:
Il l'a pourtant vu, lors d'une autre descente,
Almanca:
Und gewiß, bereits sah er ihn gewiß schon einmal
Rusça:
Он уже видел его другое нисхождение
Arapça:
وَلَقَدْ رَآهُ نَزْلَةً أُخْرَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Andolsun onu bir kez daha görmüştü.
Diyanet Vakfı:
Andolsun onu, önceden bir defa daha görmüştü,

`inde sidrati-lmüntehâ.
Türkçe:
Son sınır ağacı, Sidretül Münteha yanında.
İngilizce:
Near the Lote-tree beyond which none may pass:
Fransızca:
près de la Sidrat-ul-Muntaha ,
Almanca:
bei der äußersten Sidra ,
Rusça:
у Лотоса крайнего предела,
Arapça:
عِندَ سِدْرَةِ الْمُنتَهَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sidretü'lMüntehâ'nın yanında.
Diyanet Vakfı:
Sidretü'l-Münteha'nın yanında.

`indehâ cennetü-lme'vâ.
Türkçe:
O ağacın yanındadır sığınılacak bahçe.
İngilizce:
Near it is the Garden of Abode.
Fransızca:
près d'elle se trouve le jardin de Maawa :
Almanca:
bei dieser ist die Dschanna der Unterkunft,
Rusça:
возле которого находится Сад пристанища.
Arapça:
عِندَهَا جَنَّةُ الْمَأْوَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ki Cennetü'lMe'vâ onun yanındadır.
Diyanet Vakfı:
Cennetü'l-Me'va da onun yanındadır.

iẕ yagşe-ssidrate mâ yagşâ.
Türkçe:
O vakit kuşatıp sarıyordu Sidre'yi kuşatıp saran,
İngilizce:
Behold, the Lote-tree was shrouded (in mystery unspeakable!)
Fransızca:
au moment où le lotus était couvert de ce qui le couvrait.
Almanca:
da zur Sidra die kommen, die kommen.
Rusça:
Лотос покрыло то, что его покрыло (золотая саранча, или группы ангелов, или повеление Аллаха).
Arapça:
إِذْ يَغْشَى السِّدْرَةَ مَا يَغْشَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sidre'yi kaplayan kaplıyordu.
Diyanet Vakfı:
Sidre'yi kaplayan kaplamıştı.

mâ zâga-lbeṣaru vemâ ṭagâ.
Türkçe:
Göz ne kayıp şaştı ne azıp haddi aştı.
İngilizce:
(His) sight never swerved, nor did it go wrong!
Fransızca:
La vue n'a nullement dévié ni outrepassé la mesure.
Almanca:
Weder verfehlte der Blick, noch überschritt er.
Rusça:
Его взор не уклонился в сторону и не излишествовал.
Arapça:
مَا زَاغَ الْبَصَرُ وَمَا طَغَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Peygamberin) gözü şaşmadı ve sınırı aşmadı.
Diyanet Vakfı:
Gözü kaymadı ve sınırı aşmadı.

leḳad raâ min âyâti rabbihi-lkübrâ.
Türkçe:
Yemin olsun ki Rabbinin en büyük ayetlerinden bir kısmını gördü.
İngilizce:
For truly did he see, of the Signs of his Lord, the Greatest!
Fransızca:
Il a bien vu certaines des grandes merveilles de son Seigneur.
Almanca:
Gewiß, bereits sah er von den großen Ayat seines HERRN!
Rusça:
Он увидел величайшие из знамений своего Господа.
Arapça:
لَقَدْ رَأَىٰ مِنْ آيَاتِ رَبِّهِ الْكُبْرَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Andolsun ki o, Rabbinin âyetlerinden en büyüğünü gördü.
Diyanet Vakfı:
Andolsun o, Rabbinin en büyük ayetlerinden bir kısmını gördü.

eferaeytümü-llâte vel`uzzâ.
Türkçe:
Gördünüz mü Uzza'yı, Lât'ı.
İngilizce:
Have ye seen Lat. and 'Uzza,
Fransızca:
Que vous en semble [des divinités] Lat et Uzza,
Almanca:
Wie seht ihr es mit Al-lat und Al-'uz-za
Rusça:
Не видели ли вы аль-Лат и аль-Уззу,
Arapça:
أَفَرَأَيْتُمُ اللَّاتَ وَالْعُزَّىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Siz de gördünüz değil mi o Lât ve Uzza'yı?
Diyanet Vakfı:
Gördünüz mü o Lat ve Uzza'yı?
Pages
