
yü'fekü `anhü men üfik.
Türkçe:
Yüzgeri çevrilen onun yüzünden çevrilir.
İngilizce:
Through which are deluded (away from the Truth) such as would be deluded.
Fransızca:
Est détourné de lui quiconque a été détourné de la foi.
Almanca:
abgebracht wird davon , wer abgebracht wurde.
Rusça:
Отвращен от него (Мухаммада или Корана) тот, кто был отвращен.
Arapça:
يُؤْفَكُ عَنْهُ مَنْ أُفِكَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ondan çevrilen (imana) çevrilir.
Diyanet Vakfı:
Ondan (Kur'an'dan veya imandan) dönen döndürülür (engellenmez).

ḳutile-lḫarrâṣûn.
Türkçe:
Kahrolsun o düzenbaz yalancılar,
İngilizce:
Woe to the falsehood-mongers,-
Fransızca:
Maudits soient les menteurs,
Almanca:
Tod sei den Lügnern,
Rusça:
Да будут убиты лжецы,
Arapça:
قُتِلَ الْخَرَّاصُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kahrolsun (o fikir adına) kendi tahminlerini ileri sürenler!
Diyanet Vakfı:
Kahrolsun o koyu yalancılar!

elleẕîne hüm fî gamratin sâhûn.
Türkçe:
Ki onlar bir sersemlik içinde ne yaptıklarından habersizdirler.
İngilizce:
Those who (flounder) heedless in a flood of confusion:
Fransızca:
qui sont plongés dans l'insouciance.
Almanca:
die in den Tiefen (der Unwissenheit) achtlos bleiben.
Rusça:
которые окутаны невежеством и беспечны!
Arapça:
الَّذِينَ هُمْ فِي غَمْرَةٍ سَاهُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlar bir sarhoşluk ve cehalet içinde şuursuzdurlar.
Diyanet Vakfı:
Onlar koyu bir cehalet içerisinde kalmış gafillerdir.

yes'elûne eyyâne yevmü-ddîn.
Türkçe:
Sorarlar: "Ne zaman o din günü?"
İngilizce:
They ask, "When will be the Day of Judgment and Justice?"
Fransızca:
Ils demandent : "A quand le jour de la Rétribution ? "
Almanca:
Sie fragen: "Wann geschieht der Tag des Din ?"
Rusça:
Они спрашивают, когда же настанет День воздаяния?
Arapça:
يَسْأَلُونَ أَيَّانَ يَوْمُ الدِّينِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlar: "Hesap ve ceza günü ne zaman?" diye soruyorlar.
Diyanet Vakfı:
Ceza gününün ne zaman olduğunu sorarlar.

yevme hüm `ale-nnâri yüftenûn.
Türkçe:
O gün onlar ateş üzerinde deneme ve elemeye tâbi tutulacaklardır.
İngilizce:
(It will be) a Day when they will be tried (and tested) over the Fire!
Fransızca:
Le jour où ils seront éprouvés au Feu :
Almanca:
"Am Tag, wenn sie im Feuer der Fitna unterzogen werden."
Rusça:
В тот день они будут гореть в Огне.
Arapça:
يَوْمَ هُمْ عَلَى النَّارِ يُفْتَنُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O gün, onların ateş üzerinde azap görecekleri gündür.
Diyanet Vakfı:
O gün onlar ateşe sokulacaklardır.

ẕûḳû fitneteküm. hâẕe-lleẕî küntüm bihî testa`cilûn.
Türkçe:
Tadın imtihan ve ıstırabınızı. İşte budur o çarçabuk gelmesini istediğiniz!
İngilizce:
Taste ye your trial! This is what ye used to ask to be hastened!
Fransızca:
"Goûtez à votre épreuve [punition]; voici ce que vous cherchiez à hâter".
Almanca:
Erfahrt eure Fitna! Dies ist das, wozu ihr zur Eile aufzufordern pflegtet.
Rusça:
Вкусите ваше наказание, которое вы торопили.
Arapça:
ذُوقُوا فِتْنَتَكُمْ هَٰذَا الَّذِي كُنتُم بِهِ تَسْتَعْجِلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlara: "Tadın inkarınızın cezasını, işte sizin acele istediğiniz budur!" denecektir.
Diyanet Vakfı:
Azabınızı tadın! Acele gelmesini beklediğiniz şey budur işte! (denir.)

inne-lmütteḳîne fî cennâtiv ve`uyûn.
Türkçe:
Şu da bir gerçek ki, sakınıp korunanlar bahçelerde ve pınar başlarındadır;
İngilizce:
As to the Righteous, they will be in the midst of Gardens and Springs,
Fransızca:
Les pieux seront dans des Jardins et [parmi] des sources,
Almanca:
Gewiß, dieMuttaqi sind in Dschannat und an Quellen,
Rusça:
Воистину, богобоязненные пребудут в Райских садах и среди источников,
Arapça:
إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şüphesiz ki takva sahipleri Rablerinin kendilerine verdiği sevabı almış olarak cennet bahçelerinde ve pınar başlarında bulunacaklardır. Çünkü onlar bundan önce iyilik yapıyorlardı.
Diyanet Vakfı:
Şüphesiz ki Allah'a isyandan sakınanlar, cennetlerde ve pınar başlarında bulunacaklar.

âḫiẕîne mâ âtâhüm rabbühüm. innehüm kânû ḳable ẕâlike muḥsinîn.
Türkçe:
Rablerinin kendilerine verdiğini almış kişiler olarak. Doğrusu, onlar bundan önce de iyilik ve güzellik sergilemekteydiler.
İngilizce:
Taking joy in the things which their Lord gives them, because, before then, they lived a good life.
Fransızca:
recevant ce que leur Seigneur leur aura donné. Car ils ont été auparavant de bienfaisants :
Almanca:
sie nehmen das, was ihr HERR ihnen zuteil werden ließ. Gewiß, sie pflegten vor diesem Muhsin zu sein.
Rusça:
получая то, что даровал им их Господь. До этого они были творящими добро.
Arapça:
آخِذِينَ مَا آتَاهُمْ رَبُّهُمْ ۚ إِنَّهُمْ كَانُوا قَبْلَ ذَٰلِكَ مُحْسِنِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şüphesiz ki takva sahipleri Rablerinin kendilerine verdiği sevabı almış olarak cennet bahçelerinde ve pınar başlarında bulunacaklardır. Çünkü onlar bundan önce iyilik yapıyorlardı.
Diyanet Vakfı:
Rablerinin kendilerine verdiğini alarak. Kuşkusuz onlar, bundan önce dünyada güzel davrananlardı.

kânû ḳalîlem mine-lleyli mâ yehce`ûn.
Türkçe:
Gecenin pek azında uyumaktaydılar.
İngilizce:
They were in the habit of sleeping but little by night,
Fransızca:
ils dormaient peu, la nuit ,
Almanca:
Sie pflegten ein wenig von der Nacht zu schlafen,
Rusça:
Они спали лишь малую часть ночи,
Arapça:
كَانُوا قَلِيلًا مِّنَ اللَّيْلِ مَا يَهْجَعُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlar geceleyin pek az uyurlardı.
Diyanet Vakfı:
Geceleri pek az uyurlardı.

vebil'esḥâri hüm yestagfirûn.
Türkçe:
Seher vakitlerinde af dilemekteydi onlar.
İngilizce:
And in the hour of early dawn, they (were found) praying for Forgiveness;
Fransızca:
et aux dernières heures de la nuit ils imploraient le pardon [d'Allah];
Almanca:
und vor der Morgendämmerung baten sie um Vergebung.
Rusça:
а перед рассветом они молили о прощении.
Arapça:
وَبِالْأَسْحَارِ هُمْ يَسْتَغْفِرُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlar seher vakitlerinde Allah'tan bağışlanma dilerlerdi.
Diyanet Vakfı:
Seher vakitlerinde de istiğfar ederlerdi.
Pages
