Ya Seen—يس

vemtâzü-lyevme eyyühe-lmücrimûn.

Türkçe:
Ey günahkârlar! Bugün şöyle ayrılın!
İngilizce:
And O ye in sin! Get ye apart this Day!
Fransızca:
"ô injustes ! Tenez-vous à l'écart ce jour-là !
Almanca:
Und: "Sondert euch an diesem Tag ab, ihr schwer Verfehlende!"
Rusça:
Отделитесь сегодня, о грешники!
Arapça:
وَامْتَازُوا الْيَوْمَ أَيُّهَا الْمُجْرِمُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ey günahkârlar! Bugün siz bir tarafa ayrılın.
Diyanet Vakfı:
"Ayrılın bir tarafa bugün, ey günahkarlar!"

elem a`hed ileyküm yâ benî âdeme el lâ ta`büdü-şşeyṭân. innehû leküm `adüvvüm mübîn.

Türkçe:
Ey âdemoğulları! Ben size, "Şeytana kulluk etmeyin, o sizin için açık bir düşmandır!" demedim mi?
İngilizce:
Did I not enjoin on you, O ye Children of Adam, that ye should not worship Satan; for that he was to you an enemy avowed?-
Fransızca:
Ne vous ai-Je pas engagés, enfants d'Adam, à ne pas adorer le Diable ? Car il est vraiment pour vous un ennemi déclaré,
Almanca:
Machte ICH euch etwa nicht zur Verpflichtung - Kinder Adams! -, daß ihr dem Satan nicht dient - gewiß er ist für euch ein entschiedener Feind -
Rusça:
Разве Я не завещал вам, о сыны Адама, не поклоняться сатане, который является вашим явным врагом,
Arapça:
۞ أَلَمْ أَعْهَدْ إِلَيْكُمْ يَا بَنِي آدَمَ أَن لَّا تَعْبُدُوا الشَّيْطَانَ ۖ إِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُّبِينٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ey Âdemoğulları! Şeytana tapmayın, o size apaçık bir düşmandır ve bana kulluk edin, doğru yol budur, diye size and vermedim mi? (buyurulacak)
Diyanet Vakfı:
"Ey Adem oğulları! Size şeytana tapmayın, çünkü o sizin apaçık bir düşmanınızdır" demedim mi?

veeni-`büdûnî. hâẕâ ṣirâṭum müsteḳîm.

Türkçe:
"Bana ibadet edin, dosdoğru yol budur!" demedim mi?
İngilizce:
And that ye should worship Me, (for that) this was the Straight Way?
Fransızca:
et [ne vous ai-Je pas engagés] à M'adorer ? Voilà un chemin bien droit.
Almanca:
und daß ihr Mir dient, dies ist ein geradliniger Weg?!
Rusça:
и поклоняться Мне? Это - прямой путь.
Arapça:
وَأَنِ اعْبُدُونِي ۚ هَٰذَا صِرَاطٌ مُّسْتَقِيمٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ey Âdemoğulları! Şeytana tapmayın, o size apaçık bir düşmandır ve bana kulluk edin, doğru yol budur, diye size and vermedim mi? (buyurulacak)
Diyanet Vakfı:
"Ve bana kulluk ediniz, doğru yol budur" demedim mi?

veleḳad eḍalle minküm cibillen keŝîrâ. efelem tekûnû ta`ḳilûn.

Türkçe:
Yemin olsun, şeytan, içinizden birçok nesli saptırmıştı. Aklınızı hiç işletmiyor muydunuz?
İngilizce:
But he did lead astray a great multitude of you. Did ye not, then, understand?
Fransızca:
Et il a très certainement égaré un grand nombre d'entre vous. Ne raisonniez-vous donc pas ?
Almanca:
Und gewiß, bereits verleitete er von euch eine Riesenmenge. Habt ihr euch damals nicht besinnen können?!
Rusça:
Он уже ввел в заблуждение многих из вас. Неужели вы не разумеете?
Arapça:
وَلَقَدْ أَضَلَّ مِنكُمْ جِبِلًّا كَثِيرًا ۖ أَفَلَمْ تَكُونُوا تَعْقِلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Böyle iken o sizden birçok nesilleri yoldan çıkardı. Ya o zaman düşünmüyor muydunuz?
Diyanet Vakfı:
Şeytan sizden pek çok milleti kandırıp saptırdı. Hala akıl erdiremiyor musunuz?

hâẕihî cehennemü-lletî küntüm tû`adûn.

Türkçe:
Alın size, tehdit edildiğiniz cehennem!
İngilizce:
This is the Hell of which ye were (repeatedly) warned!
Fransızca:
Voici l'Enfer qu'on vous promettait.
Almanca:
Dies ist Dschahannam, die euch stets angedroht wurde.
Rusça:
Вот Геенна, которая была вам обещана.
Arapça:
هَٰذِهِ جَهَنَّمُ الَّتِي كُنتُمْ تُوعَدُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İşte bu size vaad edilen cehennemdir.
Diyanet Vakfı:
İşte, bu size vadedilen cehennemdir.

iṣlevhe-lyevme bimâ küntüm tekfürûn.

Türkçe:
İnkâr edip durmanız yüzünden dalın oraya bugün!
İngilizce:
Embrace ye the (fire) this Day, for that ye (persistently) rejected (Truth).
Fransızca:
Brûlez-y aujourd'hui, pour avoir mécru".
Almanca:
Tretet in es heute hinein für das, was ihr an Kufr zu betreiben pflegtet!"
Rusça:
Горите в ней сегодня за то, что вы не веровали".
Arapça:
اصْلَوْهَا الْيَوْمَ بِمَا كُنتُمْ تَكْفُرُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bugün yaslanın ona bakalım inkâr ettiğiniz için.
Diyanet Vakfı:
İnkarınız sebebiyle bugün oraya girin!

elyevme naḫtimü `alâ efvâhihim vetükellimünâ eydîhim veteşhedü ercülühüm bimâ kânû yeksibûn.

Türkçe:
O gün, ağızlarını mühürleyeceğiz. Bize elleri konuşacak, ayakları da kazanmış olduklarına tanıklık edecek.
İngilizce:
That Day shall We set a seal on their mouths. But their hands will speak to us, and their feet bear witness, to all that they did.
Fransızca:
Ce jour-là, Nous scellerons leurs bouches, tandis que leurs mains Nous parleront et que leurs jambes témoigneront de ce qu'ils avaient accompli.
Almanca:
Heute versiegeln WIR ihnen ihre Münder, und zu Uns sprechen dann ihre Hände, auch ihre Beine legen Zeugnis ab für das, was sie zu erwerben pflegten.
Rusça:
Сегодня Мы запечатаем их уста. Их руки будут говорить с Нами, а их ноги будут свидетельствовать о том, что они приобретали.
Arapça:
الْيَوْمَ نَخْتِمُ عَلَىٰ أَفْوَاهِهِمْ وَتُكَلِّمُنَا أَيْدِيهِمْ وَتَشْهَدُ أَرْجُلُهُم بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bugün biz onların ağızlarını mühürleriz de neler kazandıklarını bize elleri söyler, ayakları da şahitlik eder.
Diyanet Vakfı:
O gün onların ağızlarını mühürleriz; yaptıklarını bize elleri anlatır, ayakları da şahitlik eder.

velev neşâü leṭamesnâ `alâ a`yünihim festebeḳu-ṣṣirâṭa feennâ yübṣirûn.

Türkçe:
Dilesek, gözlerini siler, onları elbette kör ederiz. O zaman yola koyulmak isterler ama nasıl görecekler?
İngilizce:
If it had been our Will, We could surely have blotted out their eyes; then should they have run about groping for the Path, but how could they have seen?
Fransızca:
Et si Nous voulions, Nous effacerions leurs yeux et ils courront vers le chemin. Mais comment alors pourront-ils voir ?
Almanca:
Und wollten WIR es, würden WIR ihr Augenlicht auslöschen, dann eilen sie zum Weg, doch wie sähen sie denn?!
Rusça:
Если Мы пожелаем, то лишим их зрения, и тогда они бросятся к Пути. Но как они будут видеть?
Arapça:
وَلَوْ نَشَاءُ لَطَمَسْنَا عَلَىٰ أَعْيُنِهِمْ فَاسْتَبَقُوا الصِّرَاطَ فَأَنَّىٰ يُبْصِرُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hem dileseydik gözlerini üzerinden silme kör ediverirdik de yola dökülürlerdi. Fakat nereden görecekler?
Diyanet Vakfı:
Dilesek onların gözlerini büsbütün kör ederdik. O zaman doğru yolu bulmaya koşuşurlar, ama nasıl göreceklerdi?

velev neşâü lemesaḫnâhüm `alâ mekânetihim feme-steṭâ`û müḍiyyev velâ yerci`ûn.

Türkçe:
Dilesek, onları oldukları yerde hayvana çeviririz. O zaman ne ileri gitmeye güçleri yeter ne de geri dönebilirler.
İngilizce:
And if it had been Our Will, We could have transformed them (to remain) in their places; then should they have been unable to move about, nor could they have returned (after error).
Fransızca:
Et si Nous voulions, Nous les métamorphoserions sur place; alors ils ne sauront ni avancer ni revenir.
Almanca:
Und wollten WIR es, würden WIR sie auf ihrer Stelle (in eine andere Schöpfung) doch verwandeln, so würden sie weder weitergehen, noch zurückkehren können.
Rusça:
Если Мы пожелаем, то обезобразим их на их местах, и тогда они не смогут ни двинуться вперед, ни вернуться.
Arapça:
وَلَوْ نَشَاءُ لَمَسَخْنَاهُمْ عَلَىٰ مَكَانَتِهِمْ فَمَا اسْتَطَاعُوا مُضِيًّا وَلَا يَرْجِعُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Yine dileseydik oldukları yerde kılıklarını değiştirirdik de ne ileri gidebilirlerdi, ne de geri dönebilirlerdi.
Diyanet Vakfı:
Eğer dilesek oldukları yerde onların şekillerini değiştirirdik de ne ileriye gitmeye güçleri yeterdi ne de geri gelmeye!

vemen nü`ammirhü nünekkishü fi-lḫalḳ. efelâ ya`ḳilûn.

Türkçe:
Kimi uzun ömürlü kılarsak, onu yaratılışta gerisin geri çeviririz. Hâlâ akıllarını işletmiyorlar mı?
İngilizce:
If We grant long life to any, We cause him to be reversed in nature: Will they not then understand?
Fransızca:
A quiconque Nous accordons une longue vie, Nous faisons baisser sa forme. Ne comprendront-ils donc pas ?
Almanca:
Und wem WIR langes Lebensalter gewähren, den kehren WIR in der (Entwicklung der) Schöpfung um. Besinnen sie sich nicht?!
Rusça:
Тому, кому Мы даруем долгую жизнь, Мы придаем противоположный облик. Неужели они не разумеют?
Arapça:
وَمَن نُّعَمِّرْهُ نُنَكِّسْهُ فِي الْخَلْقِ ۖ أَفَلَا يَعْقِلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bununla beraber kimin ömrünü uzatıyorsak, yaratılışta onu (güç ve kuvvetini alarak) tersine çeviriyoruz. Hâlâ akıllanmayacaklar mı?
Diyanet Vakfı:
Kime uzun ömür verirsek biz onun gelişmesini tersine çeviririz. Hiç düşünmüyorlar mı?

Pages

Ya Seen—يس beslemesine abone olun.