
mâ yenżurûne illâ ṣayḥatev vâḥideten te'ḫuẕühüm vehüm yeḫiṣṣimûn.
Türkçe:
Sadece korkunç titreşimli bir sesi bekliyorlar. Onlar çekişip dururlarken, o ses kendilerini enseleyecektir.
İngilizce:
They will not (have to) wait for aught but a single Blast: it will seize them while they are yet disputing among themselves!
Fransızca:
Ils n'attendent qu'un seul Cri qui les saisira alors qu'ils seront en train de disputer.
Almanca:
Sie warten nur auf einen einzigen Schrei, der sie zugrunde richtet, während sie noch disputieren.
Rusça:
Им нечего ожидать, кроме одного только гласа, который поразит их тогда, когда они будут препираться.
Arapça:
مَا يَنظُرُونَ إِلَّا صَيْحَةً وَاحِدَةً تَأْخُذُهُمْ وَهُمْ يَخِصِّمُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlar sadece bir tek çığlığa bakıyorlar, bir çığlık ki, onlar çekişip dururken kendilerini yakalayıverir.
Diyanet Vakfı:
Onlar, birbirleriyle çekişip dururken kendilerini ansızın yakalayacak korkunç bir sesi bekliyorlar.

felâ yesteṭî`ûne tevṣiyetev velâ ilâ ehlihim yerci`ûn.
Türkçe:
O zaman ne bir tavsiyede bulunmaya güçleri yetecek ne de ailelerine dönebilecekler.
İngilizce:
No (chance) will they then have, by will, to dispose (of their affairs), nor to return to their own people!
Fransızca:
Ils ne pourront donc ni faire de testament, ni retourner chez leurs familles.
Almanca:
Dann können sie weder ein Vermächtnis machen, noch zu ihren Nahverwandten zurückkehren.
Rusça:
Они не смогут ни оставить завещание, ни вернуться к своим семьям.
Arapça:
فَلَا يَسْتَطِيعُونَ تَوْصِيَةً وَلَا إِلَىٰ أَهْلِهِمْ يَرْجِعُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O zaman bir vasiyette bile bulunamazlar. Ailelerine de dönemezler.
Diyanet Vakfı:
İşte o anda onlar ne bir vasiyyette bulunabilirler, ne de ailelerine dönebilirler.

venüfiḫa fi-ṣṣûri feiẕâ hüm mine-l'ecdâŝi ilâ rabbihim yensilûn.
Türkçe:
Sûra üfürülmüştür! Bak, işte kabirlerden, Rablerine doğru akın akın gidiyorlar.
İngilizce:
The trumpet shall be sounded, when behold! from the sepulchres (men) will rush forth to their Lord!
Fransızca:
Et on soufflera dans la Trompe, et voilà que, des tombes, ils se précipiteront vers leur Seigneur,
Almanca:
Und es wurde in As-sur geblasen, sogleich eilen sie von den Gräbern zu ihrem HERRN.
Rusça:
Протрубят в Рог, и вот они устремляются к своему Господу из могил.
Arapça:
وَنُفِخَ فِي الصُّورِ فَإِذَا هُم مِّنَ الْأَجْدَاثِ إِلَىٰ رَبِّهِمْ يَنسِلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sûr'a üfürülmüştür, bir de ne baksınlar kabirlerinden Rablerine doğru akın ediyorlar.
Diyanet Vakfı:
Nihayet Sur'a üfürülecek. Bir de bakarsın ki onlar kabirlerinden kalkıp koşarak Rablerine giderler.

ḳâlû yâ veylenâ mem be`aŝenâ mim merḳadinâ. hâẕâ mâ ve`ade-rraḥmânü veṣadeḳa-lmürselûn.
Türkçe:
Şöyle diyecekler: "Vay başımıza gelene! Kim kaldırdı bizi mezarımızdan? Rahman'ın vaat ettiği işte bu! Peygamberler doğru söylemişler."
İngilizce:
They will say: "Ah! Woe unto us! Who hath raised us up from our beds of repose?"... (A voice will say:) "This is what (Allah) Most Gracious had promised. And true was the word of the messengers!"
Fransızca:
en disant : "Malheur à nous ! Qui nous a ressuscités de là ou nous dormions ? " C'est ce que le Tout Miséricordieux avait promis; et les Messagers avaient dit vrai.
Almanca:
Sie sagten: "Unser Untergang! Wer erweckte uns von unserer Liegestätte auf?! Dies ist, was Der Allgnade Erweisende androhte. Und die Gesandten waren wahrhaftig."
Rusça:
Они скажут: "О горе нам! Кто поднял нас с места, где мы спали?" Это - то, что обещал Милостивый, и посланники говорили правду".
Arapça:
قَالُوا يَا وَيْلَنَا مَن بَعَثَنَا مِن مَّرْقَدِنَا ۜ ۗ هَٰذَا مَا وَعَدَ الرَّحْمَٰنُ وَصَدَقَ الْمُرْسَلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlar: "Eyvah başımıza gelenlere! Mezarımızdan bizi kim kaldırdı? O Rahmân'ın vaad buyurduğu işte bu imiş. Gönderilen peygamberler de doğru söylemişler" derler.
Diyanet Vakfı:
(İşte o zaman:) Eyvah, eyvah! Bizi kabrimizden kim kaldırdı? Bu, Rahman'ın vadettiğidir. Peygamberler gerçekten doğru söylemişler! derler.

in kânet illâ ṣayḥatev vâḥideten feiẕâ hüm cemî`ul ledeynâ muḥḍarûn.
Türkçe:
Topu topu korkunç titreşimli bir tek ses. Ve bakmışsın, hepsi birden huzurumuzda divan durmaktadır.
İngilizce:
It will be no more than a single Blast, when lo! they will all be brought up before Us!
Fransızca:
Ce ne sera qu'un seul Cri, et voilà qu'ils seront tous amenés devant Nous.
Almanca:
Es war nichts anderes als ein einziger Schrei, sogleich wurden allesamt Uns vorgeführt.
Rusça:
Будет один только глас, и все они будут собраны у Нас.
Arapça:
إِن كَانَتْ إِلَّا صَيْحَةً وَاحِدَةً فَإِذَا هُمْ جَمِيعٌ لَّدَيْنَا مُحْضَرُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Başka değil, sadece bir tek çığlık olmuş, derhal hepsi toplanmış huzurumuza getirilmişlerdir.
Diyanet Vakfı:
Olan müthiş bir sesten ibarettir. Bunun üzerine onların hepsi hemen huzurumuzda hazır bulunurlar.

felyevme lâ tużlemü nefsün şey'ev velâ tüczevne illâ mâ küntüm ta`melûn.
Türkçe:
O gün hiçbir canlıya, hiçbir şekilde haksızlık edilmez. Sizler, sadece yapıp ettiklerinizin karşılığı olarak cezalandırılırsınız.
İngilizce:
Then, on that Day, not a soul will be wronged in the least, and ye shall but be repaid the meeds of your past Deeds.
Fransızca:
Ce jour-là, aucune âme ne sera lésée en rien. Et vous ne serez rétribués que selon ce que vous faisiez.
Almanca:
An dem Tag wird keiner Seele etwas unterschlagen, und euch wird nur das vergolten, was ihr zu tun pflegtet.
Rusça:
Сегодня ни одной душе не будет причинено никакой несправедливости, и вам воздастся только за то, что вы совершали.
Arapça:
فَالْيَوْمَ لَا تُظْلَمُ نَفْسٌ شَيْئًا وَلَا تُجْزَوْنَ إِلَّا مَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Artık bugün hiç kimseye zerre kadar zulmedilmez. Ancak yaptıklarınızın cezasını çekeceksiniz.
Diyanet Vakfı:
O gün hiçbir kimse en ufak bir haksızlığa uğramaz. Siz orada ancak yaptıklarınızın karşılığını alırsınız.

inne aṣḥâbe-lcennehi-lyevme fî şügulin fâkihûn.
Türkçe:
O gün cennet halkı bir uğraş içinde eğlenip ferahlamaktadır.
İngilizce:
Verily the Companions of the Garden shall that Day have joy in all that they do;
Fransızca:
Les gens du Paradis seront, ce jour-là, dans une occupation qui les remplit de bonheur;
Almanca:
Gewiß, die Weggenossen der Dschanna sind heute beschäftigt, freudenerregt.
Rusça:
Воистину, обитатели Рая сегодня будут заняты наслаждением.
Arapça:
إِنَّ أَصْحَابَ الْجَنَّةِ الْيَوْمَ فِي شُغُلٍ فَاكِهُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Gerçekten cennetlik olanlar bugün bir meşguliyet içinde zevk etmektedirler.
Diyanet Vakfı:
O gün cennetlikler, gerçekten nimetler içinde safa sürerler.

hüm veezvâcühüm fî żilâlin `ale-l'erâiki müttekiûn.
Türkçe:
Kendileri ve eşleri, gölgeliklerde, koltuklar üzerinde yaslanmışlardır.
İngilizce:
They and their associates will be in groves of (cool) shade, reclining on Thrones (of dignity);
Fransızca:
eux et leurs épouses sont sous des ombrages, accoudés sur les divans.
Almanca:
Sie und ihre Partnerwesen sind im Schatten auf Liegen angelehnt.
Rusça:
Они и их супруги будут лежать в тенях на ложах, прислонившись.
Arapça:
هُمْ وَأَزْوَاجُهُمْ فِي ظِلَالٍ عَلَى الْأَرَائِكِ مُتَّكِئُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kendileri ve eşleri gölgelerde koltuklar üzerine kurulmuşlardır.
Diyanet Vakfı:
Onlar ve eşleri gölgeler altında tahtlara kurulurlar.

lehüm fîhâ fâkihetüv velehüm mâ yedde`ûn.
Türkçe:
Orada kendileri için meyveler var. İstedikleri her şey kendilerinin olacak.
İngilizce:
(Every) fruit (enjoyment) will be there for them; they shall have whatever they call for;
Fransızca:
Là ils auront des fruits et ils auront ce qu'ils réclameront,
Almanca:
Für sie gibt es darin Obst. Und für sie gibt es, was sie sich wünschen.
Rusça:
Там для них есть фрукты и все, что они потребуют.
Arapça:
لَهُمْ فِيهَا فَاكِهَةٌ وَلَهُم مَّا يَدَّعُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlara orada bir meyve vardır. İsteyecekleri her şey onlarındır.
Diyanet Vakfı:
Orada onlar için her çeşit meyve vardır. Bütün arzuları yerine getirilir.

selâmün ḳavlem mir rabbir raḥîm.
Türkçe:
Rahîm Rab'den bir de sözlü selam!
İngilizce:
Peace! - a word (of salutation) from a Lord Most Merciful!
Fransızca:
"Salam" [paix et salut] ! Parole de la part d'un Seigneur Très Miséricordieux.
Almanca:
Salam (sei mit euch)! Ein Wort (wird ihnen gesagt) von einem allgnädigen HERRN.
Rusça:
Милосердный Господь приветствует их словом: "Мир!"
Arapça:
سَلَامٌ قَوْلًا مِّن رَّبٍّ رَّحِيمٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Onlara) Rahîm olan Rab'den "selâm" sözü vardır.
Diyanet Vakfı:
Onlara merhametli Rabb'in söylediği selam vardır.
Pages
