068. Kalem - (Kalem) Al-Qalam—القلم

nûn. velḳalemi vemâ yesṭurûn.

Türkçe:
Nûn! Yemin olsun kaleme ve satır satır yazdıklarına
İngilizce:
Nun. By the Pen and the (Record) which (men) write,-
Fransızca:
Noun . Par la plume et ce qu'ils écrivent !
Almanca:
Nuun . Bei Al-qalam und dem, was sie in Zeilen schreiben!
Rusça:
Нун. Клянусь письменной тростью и тем, что они пишут!
Arapça:
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ ن ۚ وَالْقَلَمِ وَمَا يَسْطُرُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Nûn, Kaleme ve yazdıklarına andolsun.
Diyanet Vakfı:
Nun. Kaleme ve (kalem tutanların) yazdıklarına andolsun ki,

mâ ente bini`meti rabbike bimecnûn.

Türkçe:
Ki sen, cin tasallutuna uğramış değilsin; Rabbinin nimeti sayesinde,
İngilizce:
Thou art not, by the Grace of thy Lord, mad or possessed.
Fransızca:
Tu (Muhammad) n'est pas, par la grâce de ton Seigneur, un possédé.
Almanca:
Du bist wegen der Wohltat deines HERRN kein Geistesgestörter.
Rusça:
Ты по милости своего Господа не являешься одержимым.
Arapça:
مَا أَنتَ بِنِعْمَةِ رَبِّكَ بِمَجْنُونٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sen Rabbinin nimetiyle mecnun değilsin.
Diyanet Vakfı:
Sen -Rabbinin nimeti sayesinde- mecnun değilsin.

veinne leke leecran gayra memnûn.

Türkçe:
Senin için kesintisiz bir ödül var.
İngilizce:
Nay, verily for thee is a Reward unfailing:
Fransızca:
Et il y aura pour toi certes, une récompense jamais interrompue.
Almanca:
Und gewiß, für dich ist doch eine nicht ausgehende Belohnung bestimmt.
Rusça:
Воистину, награда твоя неиссякаема.
Arapça:
وَإِنَّ لَكَ لَأَجْرًا غَيْرَ مَمْنُونٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kuşkusuz senin için tükenmez bir ecir var.
Diyanet Vakfı:
Hiç şüphesiz senin için bitip tükenmeyen bir mükafat vardır.

veinneke le`alâ ḫulüḳin `ażîm.

Türkçe:
Ve gerçekten sen, çok büyük bir ahlak üzerindesin.
İngilizce:
And thou (standest) on an exalted standard of character.
Fransızca:
Et tu es certes, d'une moralité imminente.
Almanca:
Und gewiß, du verfügst doch über einen vortrefflichen Charakter.
Rusça:
Воистину, твой нрав превосходен.
Arapça:
وَإِنَّكَ لَعَلَىٰ خُلُقٍ عَظِيمٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sen elbette yüce bir ahlak üzeresin.
Diyanet Vakfı:
Ve sen elbette yüce bir ahlak üzeresin.

fesetübṣiru veyübṣirûn.

Türkçe:
Yakında göreceksin, onlar da görecekler,
İngilizce:
Soon wilt thou see, and they will see,
Fransızca:
Tu verras et ils verront.
Almanca:
Also du wirst noch Einblick haben, und sie haben Einblick
Rusça:
Ты увидишь, и они тоже увидят,
Arapça:
فَسَتُبْصِرُ وَيُبْصِرُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sen de göreceksin, onlar da görecek.
Diyanet Vakfı:
(Sen de) göreceksin, onlar da görecekler,

bieyyikümü-lmeftûn.

Türkçe:
Hanginizmiş fitneye tutulan, deliren!
İngilizce:
Which of you is afflicted with madness.
Fransızca:
qui d'entre vous a perdu la raison.
Almanca:
darüber, wer von euch der Fitna-Geplagte ist.
Rusça:
кто из вас бесноват.
Arapça:
بِأَييِّكُمُ الْمَفْتُونُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hanginizde imiş o fitne ve cinnet.
Diyanet Vakfı:
Hanginizde delilik olduğunu yakında.

inne rabbeke hüve a`lemü bimen ḍalle `an sebîlih. vehüve a`lemü bilmühtedîn.

Türkçe:
Senin Rabbin, evet O'dur kendi yolundan kimin saptığını en iyi bilen. Ve O'dur kimin doğruya ve güzele kılavuzlandığını en iyi bilen.
İngilizce:
Verily it is thy Lord that knoweth best, which (among men) hath strayed from His Path: and He knoweth best those who receive (true) Guidance.
Fransızca:
C'est ton Seigneur qui connaît mieux ceux qui s'égarent de Son chemin, et il connaît mieux ceux qui suivent la bonne voie.
Almanca:
Gewiß, dein HERR weiß besser Bescheid über denjenigen, der von Seinem Weg abirrte, und ER weiß besser Bescheid über die Rechtgeleiteten.
Rusça:
Твой Господь лучше знает тех, кто сбился с Его пути, и лучше знает тех, кто следует прямым путем.
Arapça:
إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ بِمَن ضَلَّ عَن سَبِيلِهِ وَهُوَ أَعْلَمُ بِالْمُهْتَدِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Doğrusu Rabbin, yolundan sapanı en iyi bilendir. Hidayete ereni de en iyi bilen O'dur.
Diyanet Vakfı:
Doğrusu Rabbin, kendi yolundan sapan kişiyi en iyi bilendir, hidayete erenleri de en iyi bilen O'dur

felâ tüṭi`i-lmükeẕẕibîn.

Türkçe:
O halde, yalanlayanlara itaat etme!
İngilizce:
So hearken not to those who deny (the Truth).
Fransızca:
N'obéis pas à ceux qui crient en mensonge,
Almanca:
So höre nicht auf die Ableugner.
Rusça:
Посему не повинуйся обвиняющим во лжи!
Arapça:
فَلَا تُطِعِ الْمُكَذِّبِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O halde, yalanlayıcılara itaat etme.
Diyanet Vakfı:
O halde, (hakikati) yalan sayanlara boyun eğme!

veddû lev tüdhinü feyüdhinûn.

Türkçe:
İstediler ki sen, alttan alıp gevşek davranasın/yağcılık edesin de onlar da yağcılık etsinler/yumuşaklık göstersinler.
İngilizce:
Their desire is that thou shouldst be pliant: so would they be pliant.
Fransızca:
Ils aimeraient bien que tu transiges avec eux afin qu'ils transigent avec toi.
Almanca:
Sie wünschten sich, du würdest dich anbiedern, dann biedern sie sich an.
Rusça:
Они хотели бы, чтобы ты был уступчив, и тогда они тоже стали бы уступчивы.
Arapça:
وَدُّوا لَوْ تُدْهِنُ فَيُدْهِنُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlar istediler ki yumuşak davranasın da onlar da sana yumuşak davransınlar.
Diyanet Vakfı:
Onlar isterler ki, sen yumuşak davranasın da onlar da sana yumuşak davransınlar.

velâ tüṭi` külle ḥallâfim mehîn.

Türkçe:
Şunların hiçbirine eğilme, uyma: Çok yemin eden, bayağı-alçak,
İngilizce:
Heed not the type of despicable men,- ready with oaths,
Fransızca:
Et n'obéis à aucun grand jureur, méprisable,
Almanca:
Und höre nicht auf jeden erniedrigten Viel-Schwörenden,
Rusça:
Не повинуйся всякому расточителю клятв, презренному,
Arapça:
وَلَا تُطِعْ كُلَّ حَلَّافٍ مَّهِينٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şunların hiçbirine boyun eğme: Yemin edip duran aşağılık,
Diyanet Vakfı:
Şunların hiçbirine itaat etme: yemin edip duran, aşağılık,

Pages

068. Kalem - (Kalem) Al-Qalam—القلم beslemesine abone olun.