
veleḳad ḍalle ḳablehüm ekŝeru-l'evvelîn.
Türkçe:
Yemin olsun, daha önce ilk nesillerin çoğu da sapmıştı.
İngilizce:
And truly before them, many of the ancients went astray;-
Fransızca:
En effet, avant eux, la plupart des anciens se sont égarés.
Almanca:
Und gewiß, bereits gingen doch die Meisten der Früheren irre.
Rusça:
До них впало в заблуждение большинство первых поколений.
Arapça:
وَلَقَدْ ضَلَّ قَبْلَهُمْ أَكْثَرُ الْأَوَّلِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Andolsun ki, onlardan öncekilerin çoğu sapıklıkta idiler.
Diyanet Vakfı:
Andolsun ki, onlardan önce eski milletlerin çoğu dalalete düştü.

veleḳad erselnâ fîhim münẕirîn.
Türkçe:
Yemin olsun, onların içlerinde uyarıcılar görevlendirmiştik.
İngilizce:
But We sent aforetime, among them, (messengers) to admonish them;-
Fransızca:
Et Nous avions certes envoyé parmi eux des avertisseurs.
Almanca:
Und gewiß, bereits entsandten WIR unter ihnen Warner.
Rusça:
Мы посылали к ним предостерегающих увещевателей.
Arapça:
وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا فِيهِم مُّنذِرِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Gerçekten biz onlara içlerinden uyarıcı peygamberler de gönderdik.
Diyanet Vakfı:
Kuşkusuz, biz onlara uyarıcılar göndermiştik.

fenżur keyfe kâne `âḳibetü-lmünẕerîn.
Türkçe:
Bir bak, nasıl oldu uyarılanların sonu!
İngilizce:
Then see what was the end of those who were admonished (but heeded not),-
Fransızca:
Regarde donc ce qu'il est advenu de ceux qui ont été avertis !
Almanca:
So siehe, wie das Anschließende der Gewarnten war!
Rusça:
Посмотри же, каким был конец всех тех, кого предостерегали,
Arapça:
فَانظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُنذَرِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sonra da bak o uyarılanların sonu nasıl oldu?
Diyanet Vakfı:
Uyarılanların akıbetinin ne olduğuna bir bak!

illâ `ibâde-llâhi-lmuḫleṣîn.
Türkçe:
Ancak Allah'ın samimi, temiz kulları kurtuldu.
İngilizce:
Except the sincere (and devoted) Servants of Allah.
Fransızca:
Exception faite des élus, parmi les serviteurs d'Allah :
Almanca:
Ausgenommen waren ALLAHs auserwählte Diener.
Rusça:
кроме избранных (или искренних) рабов Аллаха.
Arapça:
إِلَّا عِبَادَ اللَّهِ الْمُخْلَصِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ancak Allah'ın ihlas ile seçilen kulları başka.
Diyanet Vakfı:
Allah'ın ihlaslı kulları müstesna.

veleḳad nâdânâ nûḥun feleni`me-lmücîbûn.
Türkçe:
Yemin olsun, Nûh bize yakarmıştı da ne güzel karşılık vermiştik biz.
İngilizce:
(In the days of old), Noah cried to Us, and We are the best to hear prayer.
Fransızca:
Noé, en effet, fit appel à Nous qui sommes le Meilleur Répondeur (qui exauce les prières).
Almanca:
Und gewiß, bereits rief Uns Nuh, und wie schön ist der Erhörende!
Rusça:
Нух (Ной) воззвал к Нам, а ведь Мы прекрасно отвечаем на молитвы.
Arapça:
وَلَقَدْ نَادَانَا نُوحٌ فَلَنِعْمَ الْمُجِيبُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Andolsun ki Nuh bize seslenip dua etmişti de biz de ne güzel kabul etmiştik.
Diyanet Vakfı:
Andolsun, Nuh bize yalvarıp yakardı. Biz de duayı ne güzel kabul ederiz!

venecceynâhü veehlehû mine-lkerbi-l`ażîm.
Türkçe:
Ve kurtarmıştık onu da ailesini de o büyük sıkıntıdan.
İngilizce:
And We delivered him and his people from the Great Calamity,
Fransızca:
Et Nous le sauvâmes, lui et sa famille, de la grande angoisse,
Almanca:
Und WIR erretteten ihn und seine Familie aus der riesengroßen Not.
Rusça:
Мы спасли его и его семью от великой печали
Arapça:
وَنَجَّيْنَاهُ وَأَهْلَهُ مِنَ الْكَرْبِ الْعَظِيمِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Biz hem onu, hem ailesini o büyük sıkıntıdan kurtardık.
Diyanet Vakfı:
Kendisini ve ailesini büyük felaketten kurtardık.

vece`alnâ ẕürriyyetehû hümü-lbâḳîn.
Türkçe:
Onun zürriyetini, evet onları kalıcılar yaptık.
İngilizce:
And made his progeny to endure (on this earth);
Fransızca:
et Nous fîmes de sa descendance les seuls survivants.
Almanca:
Und WIR machten seine Nachkommenschaft die Übriggebliebenen.
Rusça:
и сохранили только его потомство.
Arapça:
وَجَعَلْنَا ذُرِّيَّتَهُ هُمُ الْبَاقِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hem onun neslini bâki kalanlar kıldık.
Diyanet Vakfı:
Biz yalnız Nuh'un soyunu kalıcı kıldık.

veteraknâ `aleyhi fi-l'âḫirîn.
Türkçe:
Sonrakiler içinde, ona işaret eden bir şey bıraktık.
İngilizce:
And We left (this blessing) for him among generations to come in later times:
Fransızca:
et Nous avons perpétué son souvenir dans la postérité,
Almanca:
Und WIR ließen über ihn (Lob) bei den Letzten.
Rusça:
Мы оставили о нем в последующих поколениях добрую молву.
Arapça:
وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي الْآخِرِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hem de sonradan gelenler içinde güzel bir namını bıraktık.
Diyanet Vakfı:
Sonradan gelenler içinde ona iyi bir nam bıraktık

selâmün `alâ nûḥin fi-l`âlemîn.
Türkçe:
Selam olsun Nûh'a âlemler içinde!
İngilizce:
Peace and salutation to Noah among the nations!
Fransızca:
Paix sur Noé dans tout l'univers !
Almanca:
Salam sei über Nuh unter den Menschen.
Rusça:
Мир Нуху (Ною) среди миров!
Arapça:
سَلَامٌ عَلَىٰ نُوحٍ فِي الْعَالَمِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bütün âlemler içinde Nuh'a selam olsun.
Diyanet Vakfı:
Bütün alemlerden Nuh'a selam olsun!

innâ keẕâlike neczi-lmuḥsinîn.
Türkçe:
İşte böyle ödüllendiririz biz, güzel düşünüp güzel davrananları.
İngilizce:
Thus indeed do we reward those who do right.
Fransızca:
Ainsi récompensons-Nous les bienfaisants.
Almanca:
Gewiß, WIR vergelten solcherart den Muhsin.
Rusça:
Воистину, так Мы воздаем творящим добро.
Arapça:
إِنَّا كَذَٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İşte biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız.
Diyanet Vakfı:
İşte biz iyileri böyle mükafatlandırırız.
Pages
