037. Sâffât - (Dizilenler) As-Saaffat—الصافات

feḥaḳḳa `aleynâ ḳavlü rabbinâ. innâ leẕâiḳûn.

Türkçe:
"Rabbimizin sözü üzerimize hak oldu. Tadacağımızı elbette tadacağız."
İngilizce:
So now has been proved true, against us, the word of our Lord that we shall indeed (have to) taste (the punishment of our sins).
Fransızca:
La parole de notre Seigneur s'est donc réalisée contre nous; certes, nous allons goûter [au châtiment].
Almanca:
So war Rechtens das Gesagte gegen uns von unserem HERRN. Gewiß, wir werden es doch erfahren!
Rusça:
Относительно нас сбылось Слово нашего Господа. Воистину, мы будем вкушать наказание.
Arapça:
فَحَقَّ عَلَيْنَا قَوْلُ رَبِّنَا ۖ إِنَّا لَذَائِقُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onun için üzerimize Rabbimizin azab sözü hak oldu. Şüphesiz azabımızı tadacağız.
Diyanet Vakfı:
"Onun için Rabbimizin hükmü bize hak oldu. Biz (hak ettiğimiz cezayı) mutlaka tadacağız."

feagveynâküm innâ künnâ gâvîn.

Türkçe:
"Sizi saptırıp azdırmıştık. Çünkü biz de sapıp azmış kişilerdik."
İngilizce:
We led you astray: for truly we were ourselves astray.
Fransızca:
"Nous vous avons induits en erreur car, en vérité, nous étions égarés nous-mêmes".
Almanca:
So verleiteten wir euch. Gewiß, wir waren auch Verleitete."
Rusça:
Мы ввели вас в заблуждение, и мы сами были заблудшими".
Arapça:
فَأَغْوَيْنَاكُمْ إِنَّا كُنَّا غَاوِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Evet biz, sizi kışkırttık. Çünkü biz azgındık.
Diyanet Vakfı:
"Biz sizi azdırdık. Çünkü kendimiz de azmıştık."

feinnehüm yevmeiẕin fi-l`aẕâbi müşterikûn.

Türkçe:
Onlar o gün azap içinde ortaklık kurmuşlardır.
İngilizce:
Truly, that Day, they will (all) share in the Penalty.
Fransızca:
Ce jour-là donc, ils seront tous associés dans le châtiment.
Almanca:
So sind sie an diesem Tag in der Peinigung Beteiligte.
Rusça:
Воистину, в тот день они разделят наказание.
Arapça:
فَإِنَّهُمْ يَوْمَئِذٍ فِي الْعَذَابِ مُشْتَرِكُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O halde hepsi o gün azabda ortaktırlar.
Diyanet Vakfı:
Şüphesiz o gün onlar azapta ortaktırlar.

innâ keẕâlike nef`alü bilmücrimîn.

Türkçe:
İşte böyle yaparız biz suçlulara/günahkârlara.
İngilizce:
Verily that is how We shall deal with Sinners.
Fransızca:
Ainsi traitons-Nous les criminels.
Almanca:
Gewiß, WIR machen es solcherart mit den schwer Verfehlenden.
Rusça:
Воистину, так Мы поступаем с грешниками.
Arapça:
إِنَّا كَذَٰلِكَ نَفْعَلُ بِالْمُجْرِمِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İşte biz günahkarlara böyle yaparız.
Diyanet Vakfı:
İşte biz, suçlulara böyle yaparız.

innehüm kânû iẕâ ḳîle lehüm lâ ilâhe ille-llâhü yestekbirûn.

Türkçe:
Onlar, kendilerine, "Allah'tan başka ilah yoktur" dendiğinde, kibirleniyorlardı.
İngilizce:
For they, when they were told that there is no god except Allah, would puff themselves up with Pride,
Fransızca:
Quand on leur disait : "Point de divinité à part Allah", ils se gonflaient d'orgueil,
Almanca:
Sie pflegten, wenn ihnen gesagt wurde: "Es gibt keine Gottheit außer ALLAH", sich in Arroganz zu erheben
Rusça:
Когда им говорили: "Нет божества, кроме Аллаха", - они превозносились
Arapça:
إِنَّهُمْ كَانُوا إِذَا قِيلَ لَهُمْ لَا إِلَٰهَ إِلَّا اللَّهُ يَسْتَكْبِرُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Çünkü onlar, kendilerine: "Allah'tan başka ilâh yoktur" denildiği zaman kafa tutuyorlardı.
Diyanet Vakfı:
Çünkü onlara: Allah'tan başka tanrı yoktur, denildiği zaman kibirle direnirlerdi.

veyeḳûlûne einnâ letârikû âlihetinâ lişâ`irim mecnûn.

Türkçe:
Ve şöyle diyorlardı: "Mecnun bir şair yüzünden ilahlarımızı mı terk edeceğiz?"
İngilizce:
And say: "What! shall we give up our gods for the sake of a Poet possessed?"
Fransızca:
et disaient : "Allons-nous abandonner nos divinités pour un poète fou ? "
Almanca:
und zu sagen: "Sollen wir etwa unsere Gottheiten wegen eines geistesgestörten Dichters lassen?!"
Rusça:
и говорили: "Неужели мы откажемся от наших богов ради одержимого поэта?"
Arapça:
وَيَقُولُونَ أَئِنَّا لَتَارِكُو آلِهَتِنَا لِشَاعِرٍ مَّجْنُونٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve: "Biz, hiçbir mecnun (deli) şair için ilâhlarımızı bırakır mıyız?" diyorlardı.
Diyanet Vakfı:
"Mecnun bir şair için biz tanrılarımızı bırakacak mıyız?" derlerdi.

bel câe bilḥaḳḳi veṣaddeḳa-lmürselîn.

Türkçe:
Hayır, öyle değil! O, hakkı getirmişti. Diğer peygamberleri de tasdik etmişti.
İngilizce:
Nay! he has come with the (very) Truth, and he confirms (the Message of) the messengers (before him).
Fransızca:
Il est plutôt venu avec la vérité et il a confirmé les messagers (précédents),
Almanca:
Nein, sondern er kam mit der 3 Wahrheit! Und er bestätigte die (anderen) Gesandten.
Rusça:
О нет! Он принес истину и подтвердил правдивость посланников.
Arapça:
بَلْ جَاءَ بِالْحَقِّ وَصَدَّقَ الْمُرْسَلِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hayır o, hak ile geldi ve bütün peygamberleri tasdik etti.
Diyanet Vakfı:
Hayır! O, gerçeği getirdi ve peygamberleri de doğruladı.

inneküm leẕâiḳu-l`aẕâbi-l'elîm.

Türkçe:
Yemin olsun, siz o acıklı azabı mutlaka tadacaksınız!
İngilizce:
Ye shall indeed taste of the Grievous Penalty;-
Fransızca:
Vous allez certes, goûter au châtiment douloureux.
Almanca:
Gewiß, ihr werdet doch die qualvolle Peinigung erfahren.
Rusça:
Вы непременно вкусите мучительные страдания,
Arapça:
إِنَّكُمْ لَذَائِقُو الْعَذَابِ الْأَلِيمِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Elbette siz o acı azabı tadacaksınız.
Diyanet Vakfı:
Kuşkusuz siz acı azabı tadacaksınız.

vemâ tüczevne illâ mâ küntüm ta`melûn.

Türkçe:
Ve yalnız, yapıp ettiklerinizin karşılığıyla cezalandırılacaksınız.
İngilizce:
But it will be no more than the retribution of (the Evil) that ye have wrought;-
Fransızca:
Et vous ne serez rétribués que selon ce que vous oeuvriez,
Almanca:
Und euch wird nur vergolten, was ihr zu tun pflegtet.
Rusça:
и получите воздаяние только за то, что вы совершали.
Arapça:
وَمَا تُجْزَوْنَ إِلَّا مَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bununla beraber başka değil, hep yaptığınız amellerinizle cezalandırılacaksınız.
Diyanet Vakfı:
Çekeceğiniz ceza yapmakta olduğunuzdan başka bir şeyin cezası değildir.

illâ `ibâde-llâhi-lmuḫleṣîn.

Türkçe:
Allah'ın içtenliğe erdirilmiş temiz kulları başkadır.
İngilizce:
But the sincere (and devoted) Servants of Allah,-
Fransızca:
sauf les serviteurs élus d'Allah,
Almanca:
Ausgenommen sind ALLAHs auserwählte Diener,
Rusça:
Это не относится лишь к избранным (или искренним) рабам Аллаха.
Arapça:
إِلَّا عِبَادَ اللَّهِ الْمُخْلَصِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sadece Allah'ın ihlaslı kulları müstesnadır.
Diyanet Vakfı:
(Bu azaptan) Ancak Allah'ın halis kulları istisna edilecek.

Pages

037. Sâffât - (Dizilenler) As-Saaffat—الصافات beslemesine abone olun.