
ḳâle ḳâilüm minhüm innî kâne lî ḳarîn.
Türkçe:
İçlerinden bir sözcü şöyle der: "Benim yakın bir arkadaşım vardı."
İngilizce:
One of them will start the talk and say: "I had an intimate companion (on the earth),
Fransızca:
L'un d'eux dira : "J'avais un compagnon
Almanca:
einer von ihnen sagte: "Gewiß, ich hatte einen engen Freund,
Rusça:
Один из них скажет: "Был у меня товарищ.
Arapça:
قَالَ قَائِلٌ مِّنْهُمْ إِنِّي كَانَ لِي قَرِينٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İçlerinden bir sözcü der ki: "Gerçekten benim bir arkadaşım vardı."
Diyanet Vakfı:
İçlerinden biri: "Benim, bir arkadaşım vardı" der.

yeḳûlü einneke lemine-lmüṣaddiḳîn.
Türkçe:
Derdi ki: "Sen gerçekten şunu tasdik edenlerden misin?"
İngilizce:
Who used to say, 'what! art thou amongst those who bear witness to the Truth (of the Message)?
Fransızca:
qui disait : "Es-tu vraiment de ceux qui croient ?
Almanca:
der sagte: "Bist du etwa doch von den Glauben Schenkenden:
Rusça:
Он говорил: "Неужели ты принадлежишь к числу верующих?
Arapça:
يَقُولُ أَإِنَّكَ لَمِنَ الْمُصَدِّقِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Derdi ki: "Sen gerçekten inananlardan mısın?"
Diyanet Vakfı:
Derdi ki: Sen de (dirilmeye) inananlardan mısın?

eiẕâ mitnâ vekünnâ türâbev ve`iżâmen einnâ lemedînûn.
Türkçe:
"Biz, ölüp toprak ve kemik haline geldikten sonra, gerçekten cezalandırılacak mıyız?"
İngilizce:
When we die and become dust and bones, shall we indeed receive rewards and punishments?'
Fransızca:
Est-ce que quand nous mourrons et serons poussière et ossements, nous aurons à rendre des comptes ? "
Almanca:
Wenn wir starben und zu Erde und Knochen wurden, wird uns etwa doch vergolten?"
Rusça:
Неужели мы получим воздаяние после того, как мы умрем и станем прахом и костями?""
Arapça:
أَإِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَامًا أَإِنَّا لَمَدِينُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Öldüğümüz ve bir toprakla bir yığın kemik olduğumuz zaman biz hakikaten cezalanacak mıyız?
Diyanet Vakfı:
Biz ölüp kemik, sonra da toprak haline geldiğimiz zaman (diriltilip) cezalanacak mıyız?

ḳâle hel entüm müṭṭali`ûn.
Türkçe:
Dedi: "Siz de bir araştırır mısınız?"
İngilizce:
(A voice) said: "Would ye like to look down?"
Fransızca:
Il dira : "Est-ce que vous voudriez regarder d'en haut ? "
Almanca:
Er sagte: "Würdet ihr hinschauen!"
Rusça:
Он скажет: "Не взгляните ли вы?"
Arapça:
قَالَ هَلْ أَنتُم مُّطَّلِعُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Siz onu tanır mısınız? der.
Diyanet Vakfı:
(O zat, dünyada geçmiş olan hadiseyi bu şekilde anlattıktan sonra Allah Teala orada bulunanlara:) Siz işin gerçeğine vakıf mısınız? dedi.

feṭṭale`a feraâhü fî sevâi-lceḥîm.
Türkçe:
Araştırdı, nihayet onu cehennemin ta ortasında gördü.
İngilizce:
He looked down and saw him in the midst of the Fire.
Fransızca:
Alors il regardera d'en haut et il le verra en plein dans la Fournaise,
Almanca:
Dann schaute er hin, dann sah er ihn inmitten der Hölle.
Rusça:
Он взглянет и увидит его в середине Ада.
Arapça:
فَاطَّلَعَ فَرَآهُ فِي سَوَاءِ الْجَحِيمِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Derken bakınır ve onu cehennemin ta ortasında görür.
Diyanet Vakfı:
( İşte o zaman konuşan baktı, arkadaşını cehennemin ortasında gördü.

ḳâle tellâhi in kitte letürdîn.
Türkçe:
Dedi: "Vallahi, az kalsın sen beni de buralara düşürecektin."
İngilizce:
He said: "By Allah! thou wast little short of bringing me to perdition!
Fransızca:
et dira : "Par Allah ! Tu as bien failli causer ma perte !
Almanca:
Er sagte: "Bei ALLAH! Du hättest mich beinahe doch zugrunde gerichtet.
Rusça:
Он скажет: "Клянусь Аллахом! Ты чуть было не погубил меня.
Arapça:
قَالَ تَاللَّهِ إِن كِدتَّ لَتُرْدِينِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ona şöyle der: "Allah'a yemin ederim ki, doğrusu sen az daha beni helak edecektin."
Diyanet Vakfı:
"Yemin ederim ki, sen az daha beni de helak edecektin.

velevlâ ni`metü rabbî leküntü mine-lmuḥḍarîn.
Türkçe:
"Rabbimin nimeti olmasaydı, kesinlikle ben de şurada toplananlar arasına girmiş olacaktım."
İngilizce:
Had it not been for the Grace of my Lord, I should certainly have been among those brought (there)!
Fransızca:
et sans le bienfait de mon Seigneur, j'aurais certainement été du nombre de ceux qu'on traîne [au supplice].
Almanca:
Und wäre nicht die Gnade meines HERRN, wäre ich doch von den Ausgelieferten.
Rusça:
Если бы не милость моего Господа, то я оказался бы в числе ввергнутых в Геенну.
Arapça:
وَلَوْلَا نِعْمَةُ رَبِّي لَكُنتُ مِنَ الْمُحْضَرِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Rabbimin nimeti olmasaydı, ben de bu tutuklananlardan olacaktım.
Diyanet Vakfı:
Rabbimin nimeti olmasaydı, şimdi ben de (cehenneme) getirilenlerden olurdum" dedi.

efemâ naḥnü bimeyyitîn.
Türkçe:
"Peki, biz artık ölmeyecek miyiz?"
İngilizce:
Is it (the case) that we shall not die,
Fransızca:
N'est-il pas vrai que nous ne mourrons
Almanca:
Werden wir etwa nicht sterben
Rusça:
Неужели мы никогда не умрем
Arapça:
أَفَمَا نَحْنُ بِمَيِّتِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Nasılmış bak. Biz ilk ölümümüzden başka bir daha ölmeyecek miymişiz? Biz azaba uğratılmayacak mıymışız?
Diyanet Vakfı:
Birinci ölümümüz hariç, bir daha biz ölmeyecek miyiz?

illâ mevtetene-l'ûlâ vemâ naḥnü bimü`aẕẕebîn.
Türkçe:
"Sadece ilk ölümümüz; azaba da uğratılmayacağız, öyle mi?"
İngilizce:
Except our first death, and that we shall not be punished?
Fransızca:
que de notre première mort et que nous ne serons pas châtiés ? "
Almanca:
außer unserem ersten Sterben, und werden wir nicht gepeinigt?!
Rusça:
после нашей первой смерти? Неужели мы никогда не будем подвергнуты мучениям?"
Arapça:
إِلَّا مَوْتَتَنَا الْأُولَىٰ وَمَا نَحْنُ بِمُعَذَّبِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Nasılmış bak. Biz ilk ölümümüzden başka bir daha ölmeyecek miymişiz? Biz azaba uğratılmayacak mıymışız?
Diyanet Vakfı:
Yalnız ilk ölümümüz, başka ölüm yok ve biz azaba da uğratılmayacağız ha?!"

inne hâẕâ lehüve-lfevzü-l`ażîm.
Türkçe:
Doğrusu bu, büyük başarının ta kendisidir.
İngilizce:
Verily this is the supreme achievement!
Fransızca:
C'est cela, certes, le grand succès.
Almanca:
Gewiß, dies ist doch der eigentliche gewaltige Erfolg.
Rusça:
Это и есть великое преуспеяние!
Arapça:
إِنَّ هَٰذَا لَهُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İşte bu büyük kurtuluştur.
Diyanet Vakfı:
Şüphesiz bu, büyük kurtuluştur.
Pages
