027. Neml - (Karınca) An-Naml—النمل

veyeḳûlûne metâ hâẕe-lva`dü in küntüm ṣâdiḳîn.

Türkçe:
"Eğer doğru sözlülerseniz, bu vaat ne zaman?" derler.
İngilizce:
They also say: "When will this promise (come to pass)? (Say) if ye are truthful."
Fransızca:
Et ils disent : "Pour quand cette promesse si vous êtes véridiques ? "
Almanca:
Und sie sagen: "Wann erfüllt sich diese Androhung, solltet ihr wahrhaftig sein?"
Rusça:
Они говорят: "Когда же сбудется это обещание, если вы говорите правду?"
Arapça:
وَيَقُولُونَ مَتَىٰ هَٰذَا الْوَعْدُ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bir de, "Eğer doğru söylüyorsanız bu vaad (ettiğiniz azab) hani, ne zaman?" derler.
Diyanet Vakfı:
Onlar: Eğer doğru sözlü iseniz (söyleyin bakalım) bu tehdit ne zaman gerçekleşecek? derler.

ḳul `asâ ey yekûne radife leküm ba`ḍu-lleẕî testa`cilûn.

Türkçe:
De ki: "Acele isteyip durduğunuzun bir kısmı belki de arkanıza takılmıştır."
İngilizce:
Say: "It may be that some of the events which ye wish to hasten on may be (close) in your pursuit!"
Fransızca:
Dis : "Il se peut qu'une partie de ce que vous cherchez à hâter soit déjà sur vos talons".
Almanca:
Sag: "Vielleicht nähert sich euch etwas von dem, womit ihr zur Eile fordert?"
Rusça:
Скажи: "Возможно, некоторое из того, что вы торопите, уже находится позади вас".
Arapça:
قُلْ عَسَىٰ أَن يَكُونَ رَدِفَ لَكُم بَعْضُ الَّذِي تَسْتَعْجِلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
De ki: "Çabucak gelmesini istediğiniz şeyin (azabın) bir kısmı herhalde yakında ensenize binecektir."
Diyanet Vakfı:
De ki: Çabucak gelmesini istediğiniz şeyin (azabın) bir kısmı herhalde yakında başınıza gelecektir.

veinne rabbeke leẕû faḍlin `ale-nnâsi velâkinne ekŝerahüm lâ yeşkürûn.

Türkçe:
Senin Rabbin, insanlara karşı gerçekten lütufkârdır; fakat çokları şükretmezler.
İngilizce:
But verily thy Lord is full of grace to mankind: Yet most of them are ungrateful.
Fransızca:
Certes, ton Seigneur est pourvoyeur de grâce aux hommes, mais la plupart d'entre eux ne sont pas reconnaissants.
Almanca:
Und gewiß, dein HERR erweist den Menschen Gunst! Doch die meisten erweisen sich nicht dankbar.
Rusça:
Воистину, твой Господь оказывает милость людям, но большинство их неблагодарны.
Arapça:
وَإِنَّ رَبَّكَ لَذُو فَضْلٍ عَلَى النَّاسِ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَشْكُرُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şüphesiz Rabbin, insanlara karşı lütuf sahibidir; fakat insanların çoğu şükretmezler.
Diyanet Vakfı:
Şüphesiz Rabbin, insanlara karşı lütuf sahibidir; fakat insanların çoğu şükretmezler.

veinne rabbeke leya`lemü mâ tükinnü ṣudûruhüm vemâ yü`linûn.

Türkçe:
Ve senin Rabbin, onların göğüslerinin sakladığını da açığa vurduğunu da çok iyi bilir.
İngilizce:
And verily thy Lord knoweth all that their hearts do hide. As well as all that they reveal.
Fransızca:
Certes, ton Seigneur sait ce que cachent leurs poitrines et ce qu'ils divulguent.
Almanca:
Und gewiß, dein HERR weiß doch, was ihre 2 Brüste verbergen, und was sie offenlegen.
Rusça:
Воистину, твой Господь знает то, что таят их сердца, и то, что они обнаруживают.
Arapça:
وَإِنَّ رَبَّكَ لَيَعْلَمُ مَا تُكِنُّ صُدُورُهُمْ وَمَا يُعْلِنُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Rabbin elbette onların sinelerinin gizlediklerini de, açığa vurduklarını da bilir.
Diyanet Vakfı:
Rabbin elbette onların kalplerinin gizlediklerini de, açığa vurduklarını da bilir.

vemâ min gâibetin fi-ssemâi vel'arḍi illâ fî kitâbim mübîn.

Türkçe:
Yerde ve gökte hiçbir gayb yoktur ki, açıklayıcı bir Kitap'ta olmasın.
İngilizce:
Nor is there aught of the unseen, in heaven or earth, but is (recorded) in a clear record.
Fransızca:
Et il n'y a rien de caché, dans le ciel et la terre, qui ne soit dans un Livre explicite.
Almanca:
Und es gibt nichts Verborgenes im Himmel und auf Erden, ohne daß es in einer deutlichen Schrift ist.
Rusça:
На небе и на земле нет такого сокровенного, которого бы не было в ясном Писании.
Arapça:
وَمَا مِنْ غَائِبَةٍ فِي السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ إِلَّا فِي كِتَابٍ مُّبِينٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Gökte ve yerde gizli hiçbir şey yoktur ki apaçık bir kitapta (Lehvi mahfuzda) bulunmasın.
Diyanet Vakfı:
Gökte ve yerde göze görünmeyen hiçbir şey yoktur ki, apaçık bir kitapta (levhi mahfuzda) bulunmasın.

inne hâẕe-lḳur'âne yeḳuṣṣu `alâ benî isrâîle ekŝera-lleẕî hüm fîhi yaḫtelifûn.

Türkçe:
Hiç kuşkunuz olmasın ki bu Kur'an, İsrailoğullarına, ihtilafa düştükleri şeylerin birçoğunu anlatıyor.
İngilizce:
Verily this Qur'an doth explain to the Children of Israel most of the matters in which they disagree.
Fransızca:
Ce Coran raconte aux enfants d'Israël la plupart des sujets sur lesquels ils divergent,
Almanca:
Gewiß, dieser Quran berichtet den Kindern Israils das Meiste von dem, worin sie uneins sind.
Rusça:
Воистину, этот Коран рассказывает сынам Исраила (Израиля) большую часть того, о чем они расходятся во мнениях.
Arapça:
إِنَّ هَٰذَا الْقُرْآنَ يَقُصُّ عَلَىٰ بَنِي إِسْرَائِيلَ أَكْثَرَ الَّذِي هُمْ فِيهِ يَخْتَلِفُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Haberiniz olsun ki bu Kur'ân, İsrail oğullarına, hakkında ihtilaf edegeldikleri şeylerin pek çoğunu anlatmaktadır.
Diyanet Vakfı:
Doğrusu bu Kur'an, İsrailoğullarına, hakkında ihtilaf edegeldikleri şeylerin pek çoğunu anlatmaktadır.

veinnehû lehüdev veraḥmetül lilmü'minîn.

Türkçe:
Ve elbette o, inananlara bir kılavuz ve rahmettir.
İngilizce:
And it certainly is a Guide and a Mercy to those who believe.
Fransızca:
cependant qu'il est pour les croyants un guide et une miséricorde.
Almanca:
Und gewiß, er ist zweifelsohne eine Rechtleitung und Gnade für die Mumin.
Rusça:
Воистину, это - верное руководство и милость для верующих.
Arapça:
وَإِنَّهُ لَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِّلْمُؤْمِنِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve o, müminler için gerçekten bir hidayet rehberi ve rahmettir.
Diyanet Vakfı:
Ve o, müminler için gerçekten bir hidayet rehberi ve rahmettir.

inne rabbeke yaḳḍî beynehüm biḥukmih. vehüve-l`azîzü-l`alîm.

Türkçe:
Rabbin, o İsrailoğulları arasında hükmünü verip gereğini yapacaktır. Azîz'dir, Alîm'dir O.
İngilizce:
Verily thy Lord will decide between them by His Decree: and He is Exalted in Might, All-Knowing.
Fransızca:
Ton Seigneur décidera certes entre eux par son jugement; et Il est le Tout Puissant, le Sage.
Almanca:
Gewiß, dein HERR richtet zwischen ihnen nach Seiner Weisheit. Und ER ist Der Allwürdige, Der Allwissende.
Rusça:
Воистину, твой Господь рассудит между ними Своим судом. Он - Могущественный, Знающий.
Arapça:
إِنَّ رَبَّكَ يَقْضِي بَيْنَهُم بِحُكْمِهِ ۚ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْعَلِيمُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Rabbin şüphesiz, onlar arasında kendi hükmünü verecektir. O, mutlak galiptir, hikmet sahibidir.
Diyanet Vakfı:
Rabbin şüphesiz, onlar arasında hükmünü verecektir. O, mutlak galiptir, her şeyi bilendir.

fetevekkel `ale-llâh. inneke `ale-lḥaḳḳi-lmübîn.

Türkçe:
Allah'a dayanıp güven, çünkü sen apaçık gerçeğin üzerindesin.
İngilizce:
So put thy trust in Allah: for thou art on (the path of) manifest Truth.
Fransızca:
Place donc la confiance en Allah, car tu es de toute évidence dans la vérité et le bon droit.
Almanca:
So übe Tawakkul ALLAH gegenüber! Du verfügst zweifelsohne über die eindeutige Wahrheit.
Rusça:
Уповай же на Аллаха, ибо ты придерживаешься очевидной истины.
Arapça:
فَتَوَكَّلْ عَلَى اللَّهِ ۖ إِنَّكَ عَلَى الْحَقِّ الْمُبِينِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve o halde sen Allah'a güven. Çünkü sen, apaçık hakikatin üzerindesin.
Diyanet Vakfı:
O halde sen Allah'a güvenip dayan. Çünkü sen apaçık hakikat üzeresin.

inneke lâ tüsmi`u-lmevtâ velâ tüsmi`u-ṣṣumme-ddü`âe iẕâ vellev müdbirîn.

Türkçe:
Sen, ölülere işittiremezsin. Eğer dönüp giderlerse, sağırlara da çağrıyı duyuramazsın.
İngilizce:
Truly thou canst not cause the dead to listen, nor canst thou cause the deaf to hear the call, (especially) when they turn back in retreat.
Fransızca:
Tu ne peux faire entendre les morts ni faire entendre l'appel aux sourds quand ils s'enfuient en tournant le dos.
Almanca:
Gewiß, du kannst die Toten nicht hören lassen. Und du kannst die Tauben den Ruf nicht hören lassen, wenn sie sich flüchtend abwenden.
Rusça:
Ты не заставишь слышать мертвецов и не заставишь глухих услышать твой призыв, когда они обращаются вспять.
Arapça:
إِنَّكَ لَا تُسْمِعُ الْمَوْتَىٰ وَلَا تُسْمِعُ الصُّمَّ الدُّعَاءَ إِذَا وَلَّوْا مُدْبِرِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bil ki sen, ölülere işittiremezsin, arkasını dönüp kaçmakta olan sağırlara da daveti duyuramazsın.
Diyanet Vakfı:
Bil ki sen ölülere işittiremezsin, arkalarını dönüp giderlerken sağırlara da daveti duyuramazsın.

Pages

027. Neml - (Karınca) An-Naml—النمل beslemesine abone olun.