023. Mü'minûn - (İnananlar) Al-Mumenoon – المؤمنون

bel ḳâlû miŝle mâ ḳâle-l'evvelûn.

Türkçe:
İşin doğrusu şu: Onlar da öncekilerin söylediği gibi söylediler.
İngilizce:
On the contrary they say things similar to what the ancients said.
Fransızca:
Ils ont plutôt tenu les mêmes propos que les anciens.
Almanca:
Nein, sondern sie sagten das Gleiche, was die Früheren sagten.
Rusça:
О нет! Они говорят то же, что говорили первые поколения.
Arapça:
بَلْ قَالُوا مِثْلَ مَا قَالَ الْأَوَّلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hayır, öncekilerin söylediklerinin benzerini söylediler.
Diyanet Vakfı:
Buna rağmen onlar, öncekilerin dedikleri gibi dediler.

ḳâlû eiẕâ mitnâ vekünnâ türâbev ve`iżâmen einnâ lemeb`ûŝûn.

Türkçe:
Dediler ki: "Ölüp, toprak ve kemik haline geldiğimiz zaman mı, gerçekten o zaman mı diriltileceğiz?"
İngilizce:
They say: "What! when we die and become dust and bones, could we really be raised up again?
Fransızca:
Ils ont dit : "lorsque nous serons morts et que nous serons poussière et ossements, serons-nous vraiment ressuscités ?
Almanca:
Sie sagten: "Wenn wir starben und zu Erde und Knochen wurden, würden wir etwa doch erweckt werden?!
Rusça:
Они говорят: "Неужели мы будем воскрешены после того, как умрем и превратимся в прах и кости?
Arapça:
قَالُوا أَإِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَامًا أَإِنَّا لَمَبْعُوثُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Dediler ki: "Sahi biz, ölüp de bir toprak ve kemik yığını haline gelmişken, mutlaka yeniden diriltileceğiz öyle mi?"
Diyanet Vakfı:
Dediler ki: Sahi biz, ölüp de bir toprak ve kemik yığını haline gelmişken, mutlaka yeniden diriltileceğiz öyle mi?

leḳad vu`idnâ naḥnü veâbâünâ hâẕâ min ḳablü in hâẕâ illâ esâṭîru-l'evvelîn.

Türkçe:
"Yemin olsun, biz de bizden önce atalarımız da bununla tehdit edildik. Öncekilerin masallarından başka bir şey değil bu!"
İngilizce:
Such things have been promised to us and to our fathers before! they are nothing but tales of the ancients!
Fransızca:
On nous a promis cela, ainsi qu'à nos ancêtres auparavant; ce ne sont que de vieilles sornettes".
Almanca:
Gewiß, bereits wurde uns und unseren Vorfahren dieses vorher angedroht. Dies sind nichts anderes als die Legenden der Vorfahren."
Rusça:
Это обещают нам, а еще раньше это обещали нашим отцам. Это - всего лишь сказки древних народов".
Arapça:
لَقَدْ وُعِدْنَا نَحْنُ وَآبَاؤُنَا هَٰذَا مِن قَبْلُ إِنْ هَٰذَا إِلَّا أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Yemin ederiz ki, gerek bize, gerekse daha önce atalarımıza böyle bir vaadde bulunuldu; (fakat) bu geçmiştekilerin masallarından başka bir şey değildir!
Diyanet Vakfı:
Hakikaten, gerek bize, gerekse daha önce atalarımıza böyle bir vaadde bulunuldu; (fakat) bu geçmiştekilerin masallarından başka bir şey değildir!

ḳul limeni-l'arḍu vemen fîhâ in küntüm ta`lemûn.

Türkçe:
De ki: "Eğer biliyorsanız, yeryüzü ve içindekiler kimindir?"
İngilizce:
Say: "To whom belong the earth and all beings therein? (say) if ye know!"
Fransızca:
Dis : "A qui appartient la terre et ceux qui y sont ? si vous savez".
Almanca:
Sag: "Wem gehört die Erde und das, was auf ihr ist, solltet ihr wissen?"
Rusça:
Скажи: "Кому принадлежит земля и те, кто на ней, если только вы знаете?"
Arapça:
قُل لِّمَنِ الْأَرْضُ وَمَن فِيهَا إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Resulüm!) de ki: "Eğer biliyorsanız (söyleyin bakalım), bu dünya ve onda bulunanlar kime aittir?"
Diyanet Vakfı:
(Resulüm!) de ki: Eğer biliyorsanız (söyleyin bakalım), bu dünya ve onda bulunanlar kime aittir?

seyeḳûlûne lillâh. ḳul efelâ teẕekkerûn.

Türkçe:
"Allah'ındır!" diyecekler. De ki: "Hâlâ düşünüp ibret almıyor musunuz?"
İngilizce:
They will say, "To Allah!" say: "Yet will ye not receive admonition?"
Fransızca:
Ils diront : "A Allah". Dis : "Ne vous souvenez-vous donc pas ? "
Almanca:
Sie werden sagen: "ALLAH!" Sag: "Entsinnt ihr euch nicht?!"
Rusça:
Они скажут: "Аллаху". Скажи: "Неужели вы не помяните назидание?"
Arapça:
سَيَقُولُونَ لِلَّهِ ۚ قُلْ أَفَلَا تَذَكَّرُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah'a aittir diyecekler. "Öyle ise siz hiç düşünüp taşınmaz mısınız?" de.
Diyanet Vakfı:
"Allah'a aittir" diyecekler. Öyle ise siz hiç düşünüp taşınmaz mısınız! de.

ḳul mer rabbü-ssemâvâti-sseb`i verabbü-l`arşi-l`ażîm.

Türkçe:
Sor: "Yedi göklerin Rabbi ve o büyük arşın Rabbi kimdir?"
İngilizce:
Say: "Who is the Lord of the seven heavens, and the Lord of the Throne (of Glory) Supreme?"
Fransızca:
Dis : "Qui est le Seigneur des sept cieux et le Seigneur du Trône sublime ? "
Almanca:
Sag: "Wer ist Der HERR der sieben Himmeln und Der HERR vom gewaltigen Al'ahrsch?"
Rusça:
Скажи: "Кто Господь семи небес и Господь великого Трона?"
Arapça:
قُلْ مَن رَّبُّ السَّمَاوَاتِ السَّبْعِ وَرَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Yedi kat göklerin Rabbi, azametli Arş'ın Rabbi kimdir? diye sor.
Diyanet Vakfı:
Yedi kat göklerin Rabbi, azametli Arş'ın Rabbi kimdir? diye sor.

seyeḳûlûne lillâh. ḳul efelâ tetteḳûn.

Türkçe:
"Allah'tır!" diyecekler. De ki: "Hâlâ benden sakınmıyor musunuz?"
İngilizce:
They will say, "(They belong) to Allah." Say: "Will ye not then be filled with awe?"
Fransızca:
Ils diront : [ils appartiennent] "A Allah". Dis : "Ne craignez-vous donc pas ? "
Almanca:
Sie werden sagen: "ALLAH!" Sag: "Handelt ihr etwa nicht Taqwa gemäß?!"
Rusça:
Они скажут: "Аллах". Скажи: "Неужели вы не устрашитесь?"
Arapça:
سَيَقُولُونَ لِلَّهِ ۚ قُلْ أَفَلَا تَتَّقُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Onlar da) Allah'ındır. diyecekler. "Şu halde siz Allah'tan korkmaz mısınız?" de.
Diyanet Vakfı:
"(Bunlar da) Allah'ındır" diyecekler. Şu halde siz Allah'tan korkmaz mısınız! de.

ḳul mem biyedihî melekûtü külli şey'iv vehüve yücîru velâ yücâru `aleyhi in küntüm ta`lemûn.

Türkçe:
Şunu da sor: "Eğer biliyorsanız söyleyin. Kimdir o, her şeyin melekûtu/aslı-esası elinde olan? O koruyup gözeten ama korunup gözetilmeyen?"
İngilizce:
Say: "Who is it in whose hands is the governance of all things,- who protects (all), but is not protected (of any)? (say) if ye know."
Fransızca:
Dis : "Qui détient dans sa main la royauté absolue de toute chose, et qui protège et n'a pas besoin d'être protégé ? [Dites], si vous le savez ! "
Almanca:
Sag: "Wem unterliegt die Herrschaft des Allerlei, und wer gewährt Schutz, während ihm kein Schutz gewährt wird, solltet ihr wissen?!"
Rusça:
Скажи: "В чьей Руке власть над всякой вещью? Кто защищает и от Кого нет защиты, если только вы знаете?"
Arapça:
قُلْ مَن بِيَدِهِ مَلَكُوتُ كُلِّ شَيْءٍ وَهُوَ يُجِيرُ وَلَا يُجَارُ عَلَيْهِ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Eğer biliyorsanız (söyleyin), her şeyin melekûtu (mülkiyeti ve yönetimi) kendisinin elinde olan, kendisi her şeyi koruyup kollayan; fakat kendisi korunmayan (buna muhtaç olmayan) kimdir? diye sor.
Diyanet Vakfı:
Eğer biliyorsanız (söyleyin), her şeyin melekutu (mülkiyeti ve yönetimi) kendisinin elinde olan, kendisi her şeyi koruyup kollayan, fakat kendisi korunmayan (buna muhtaç olmayan) kimdir? diye sor.

seyeḳûlûne lillâh. ḳul feennâ tüsḥarûn.

Türkçe:
"Allah'tır!" diyecekler. De ki: "Nasıl oluyor da büyüleniyorsunuz?"
İngilizce:
They will say, "(It belongs) to Allah." Say: "Then how are ye deluded?"
Fransızca:
Ils diront : "Allah". Dis : "Comment donc se fait-il que vous soyez ensorcelés ? " [au point de ne pas croire en Lui].
Almanca:
Sie werden sagen: "ALLAH!" Sag: "Wie werdet ihr denn verblendet?!"
Rusça:
Они скажут: "Аллах". Скажи: "До чего же вы обмануты!"
Arapça:
سَيَقُولُونَ لِلَّهِ ۚ قُلْ فَأَنَّىٰ تُسْحَرُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Bunlar da) Allah'ındır. diyecekler. "Öyle ise nasıl olur da büyülenirsiniz?" de.
Diyanet Vakfı:
"(Bunların hepsi) Allah'ındır" diyecekler. Öyle ise nasıl olup da büyüye kapılıyorsunuz? de.

bel eteynâhüm bilḥaḳḳi veinnehüm lekâẕibûn.

Türkçe:
Hayır, hayır! Biz onlara hakkı getirdik ama onlar tam anlamıyla yalancıdırlar.
İngilizce:
We have sent them the Truth: but they indeed practise falsehood!
Fransızca:
Nous leur avons plutôt apporté la vérité et ils sont assurément des menteurs.
Almanca:
Nein, sondern WIR ließen ihnen die Wahrheit zuteil werden! Doch sie sind zweifellos Lügner.
Rusça:
Мы явились к ним с истиной, однако они являются лжецами.
Arapça:
بَلْ أَتَيْنَاهُم بِالْحَقِّ وَإِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Doğrusu biz onlara hakkı getirdik; onlar ise cidden yalancıdırlar.
Diyanet Vakfı:
Doğrusu biz onlara gerçeği getirdik; onlar ise hakikaten yalancılardır.

Pages

023. Mü'minûn - (İnananlar) Al-Mumenoon – المؤمنون beslemesine abone olun.