Al-Araf-- الأعراف

ḳâle-lmeleü min ḳavmihî innâ lenerâke fî ḍalâlim mübîn.

Türkçe:
Toplumunun kodamanları dediler ki: "Vallahi biz seni açık bir sapıklık içinde görüyoruz."
İngilizce:
The leaders of his people said: "Ah! we see thee evidently wandering (in mind)."
Fransızca:
Les notables de son peuple dirent : "Nous te voyons dans un égarement manifeste".
Almanca:
Die Entscheidungsträger seiner Leute sagten: "Gewiß, wir sehen dich doch im offenkundigen Irrtum."
Rusça:
Знатные люди из его народа сказали: "Мы видим, что ты находишься в очевидном заблуждении".
Arapça:
قَالَ الْمَلَأُ مِن قَوْمِهِ إِنَّا لَنَرَاكَ فِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kavminden ileri gelenler dediler ki: "Biz seni apaçık bir sapıklık içinde görüyoruz".
Diyanet Vakfı:
Kavminden ileri gelenler dediler ki: Biz seni gerçekten apaçık bir sapıklık içinde görüyoruz!

ḳâle yâ ḳavmi leyse bî ḍalâletüv velâkinnî rasûlüm mir rabbi-l`âlemîn.

Türkçe:
Nûh dedi: "Ey toplumum! Sapıklık falan yok bende. Tam aksine ben, âlemlerin Rabbi'nden bir resulüm."
İngilizce:
He said: "O my people! No wandering is there in my (mind): on the contrary I am a messenger from the Lord and Cherisher of the worlds!
Fransızca:
Il dit : "ô mon peuple, il n'y a pas d'égarement en moi; mais je suis un Messager de la part du Seigneur de l'Univers.
Almanca:
Er sagte: "Meine Leute! Ich bin nicht im Irrtum, sondern ich bin ein Gesandter Des HERRN aller Schöpfung.
Rusça:
Он сказал: "О мой народ! Я не заблуждаюсь. Напротив, я - посланник Господа миров.
Arapça:
قَالَ يَا قَوْمِ لَيْسَ بِي ضَلَالَةٌ وَلَٰكِنِّي رَسُولٌ مِّن رَّبِّ الْعَالَمِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Nûh) dedi ki: "Ey kavmim! Bende herhangi bir sapıklık yok, ben âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir elçiyim."
Diyanet Vakfı:
Dedi ki: "Ey kavmim! Bende herhangi bir sapıklık yoktur; fakat ben, alemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir elçiyim.

übelliguküm risâlâti rabbî veenṣaḥu leküm vea`lemü mine-llâhi mâ lâ ta`lemûn.

Türkçe:
"Size Rabbimin vahiylerini tebliğ ediyorum, size öğüt veriyorum. Allah'ın yardımıyla, sizin bilmediğiniz şeyleri biliyorum."
İngilizce:
I but fulfil towards you the duties of my Lord's mission: Sincere is my advice to you, and I know from Allah something that ye know not.
Fransızca:
Je vous communique les messages de mon Seigneur, et je vous donne conseil sincère, et je sais d'Allah ce que vous ne savez pas.
Almanca:
Ich verkünde euch die Botschaft meines HERRN, rate euch und weiß von ALLAH, was ihr nicht wisst."
Rusça:
Я сообщаю вам послания моего Господа и даю вам искренние советы. Я узнаю от Аллаха то, чего вы не знаете.
Arapça:
أُبَلِّغُكُمْ رِسَالَاتِ رَبِّي وَأَنصَحُ لَكُمْ وَأَعْلَمُ مِنَ اللَّهِ مَا لَا تَعْلَمُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Size Rabbimin gönderdiği gerçekleri duyuruyorum, size öğüt veriyorum ve Allah tarafından, sizin bilmediğiniz şeyleri biliyorum.
Diyanet Vakfı:
Size Rabbimin vahyettiklerini duyuruyorum, size öğüt veriyorum ve ben sizin bilmediklerinizi Allah'tan (gelen vahiy ile) biliyorum.

eve`acibtüm en câeküm ẕikrum mir rabbiküm `alâ racülim minküm liyünẕiraküm velitetteḳû vele`alleküm türḥamûn.

Türkçe:
"Korunmanız, rahmet bulmanız için sizi uyarmak üzere bir adam aracılığıyla Rabbinizden size bir öğüt gelmesine şaştınız mı?"
İngilizce:
Do ye wonder that there hath come to you a message from your Lord, through a man of your own people, to warn you,- so that ye may fear Allah and haply receive His Mercy?
Fransızca:
Est-ce que vous vous étonnez qu'un rappel vous vienne de votre Seigneur à travers un homme issu de vous, pour qu'ils vous avertisse et que vous deveniez pieux et que la miséricorde vous soit accordée ? "
Almanca:
Verwundert euch etwa, daß euch eine Ermahnung von eurem HERRN zuteil wurde durch einen Mann von euch, um euch zu warnen, damit ihr Taqwa gemäß handelt und damit euch Gnade erwiesen wird?!
Rusça:
Неужели вы удивляетесь тому, что напоминание от вашего Господа явилось к мужчине из вашей среды, чтобы он мог предостеречь вас и чтобы вы стали богобоязненны? Быть может, тогда вы будете помилованы".
Arapça:
أَوَعَجِبْتُمْ أَن جَاءَكُمْ ذِكْرٌ مِّن رَّبِّكُمْ عَلَىٰ رَجُلٍ مِّنكُمْ لِيُنذِرَكُمْ وَلِتَتَّقُوا وَلَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Allah'ın azabından) sakınıp da rahmete nail olmanız için, içinizden sizi uyaracak bir adam vasıtasıyla size bir zikir(kitap) gelmesine şaştınız mı?"
Diyanet Vakfı:
(Allah'ın azabından) sakınıp da rahmete nail olmanız ümidiyle, içinizden sizi uyaracak bir adam vasıtasıyla size bir zikir (kitap) gelmesine şaştınız mı?"

fekeẕẕebûhü feenceynâhü velleẕîne me`ahû fi-lfülki veagraḳne-lleẕîne keẕẕebû biâyâtinâ. innehüm kânû ḳavmen `amîn.

Türkçe:
Onu yalanladılar. Bunun üzerine biz onu ve beraberindekileri gemi içinde kurtardık, ayetlerimizi yalanlayanları boğduk. Gözleri görmez bir topluluktu onlar.
İngilizce:
But they rejected him, and We delivered him, and those with him, in the Ark: but We overwhelmed in the flood those who rejected Our signs. They were indeed a blind people!
Fransızca:
Et ils le traitèrent de menteur. Or, Nous le sauvâmes, lui et ceux qui étaient avec lui dans l'arche, et noyâmes ceux qui traitaient de mensonges Nos miracles. C'étaient des gens aveugles, vraiment.
Almanca:
So haben sie ihn der Lüge bezichtigt, dann haben WIR ihn und diejenigen, die mit ihm waren, in der Arche gerettet, und haben diejenigen, die Unsere Ayat leugneten, ertrinken lassen. Sie waren ja verblendete Menschen.
Rusça:
Они сочли его лжецом, а Мы спасли его и тех, кто был с ним, в ковчеге, и потопили тех, кто счел ложью Наши знамения. Воистину, они были слепыми людьми.
Arapça:
فَكَذَّبُوهُ فَأَنجَيْنَاهُ وَالَّذِينَ مَعَهُ فِي الْفُلْكِ وَأَغْرَقْنَا الَّذِينَ كَذَّبُوا بِآيَاتِنَا ۚ إِنَّهُمْ كَانُوا قَوْمًا عَمِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O'nu yalanladılar, biz de O'nu ve O'nunla beraber gemide bulunanları kurtardık, âyetlerimizi yalanlayanları boğduk! Çünkü onlar, kalb gözleri körleşmiş bir kavim idiler.
Diyanet Vakfı:
Onu yalanladılar, biz de onu ve onunla beraber gemide bulunanları kurtardık, ayetlerimizi yalanlayanları da suda boğduk! Çünkü onlar kör bir kavim idiler.

veilâ `âdin eḫâhüm hûdâ. ḳâle yâ ḳavmi-`büdü-llâhe mâ leküm min ilâhin gayruh. efelâ tetteḳûn.

Türkçe:
Âd'a da kardeşleri Hûd'u gönderdik. Dedi ki: "Ey toplumum! Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan başka ilahınız yok. Hâlâ sakınmıyor musunuz?"
İngilizce:
To the 'Ad people, (We sent) Hud, one of their (own) brethren: He said: O my people! worship Allah! ye have no other god but Him will ye not fear (Allah)?"
Fransızca:
Et aux Aad, leur frère Hud : "ô mon peuple, dit-il, adorez Allah. Pour vous, pas d'autre divinité que Lui. Ne [Le] craignez-vous donc pas ? "
Almanca:
Und zu 'Aad (entsandten) WIR ihren Bruder Hud. Er sagte: "Meine Leute! Dient ALLAH! Ihr habt keinen Gott außer Ihm. Wollt ihr etwa nicht Taqwa gemäß handeln?!"
Rusça:
Мы отправили к адитам их брата Худа. Он сказал: "О мой народ! Поклоняйтесь Аллаху, ибо нет у вас другого божества, кроме Него. Неужели вы не устрашитесь?"
Arapça:
۞ وَإِلَىٰ عَادٍ أَخَاهُمْ هُودًا ۗ قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُم مِّنْ إِلَٰهٍ غَيْرُهُ ۚ أَفَلَا تَتَّقُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Âd (kavmin)e de kardeşleri Hûd'u (gönderdik): "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka bir ilâhınız yoktur. (O'na karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?" dedi.
Diyanet Vakfı:
Ad kavmine de kardeşleri Hud'u (gönderdik). O dedi ki: "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin; sizin O'ndan başka tanrınız yoktur. Hala sakınmayacak mısınız?"

ḳâle-lmeleü-lleẕîne keferû min ḳavmihî innâ lenerâke fî sefâhetiv veinnâ leneżunnüke mine-lkâẕibîn.

Türkçe:
Toplumunun inkârcı kodamanları dediler ki: "Biz seni bir beyinsizliğe düşmüş görüyoruz ve kesinlikle yalancılardan olduğunu düşünüyoruz."
İngilizce:
The leaders of the Unbelievers among his people said: "Ah! we see thou art an imbecile!" and "We think thou art a liar!"
Fransızca:
Les notables de son peuple qui ne croyaient pas dirent : "Certes, nous te voyons en pleine sottise, et nous pensons que tu es du nombre des menteurs".
Almanca:
Die Entscheidungsträger seiner Leute, die Kufr betrieben, sagten: "Gewiß, wir sehen dich doch in Sinnesverwirrung und gewiß, wir glauben doch, daß du zu den Lügnern gehörst."
Rusça:
Знатные люди из его народа, которые не уверовали, сказали: "Мы видим, что ты глупец, и считаем тебя одним из лжецов".
Arapça:
قَالَ الْمَلَأُ الَّذِينَ كَفَرُوا مِن قَوْمِهِ إِنَّا لَنَرَاكَ فِي سَفَاهَةٍ وَإِنَّا لَنَظُنُّكَ مِنَ الْكَاذِبِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kavminden ileri gelen kâfirler dediler ki: "Biz seni bir çılgınlık içinde görüyoruz, ve gerçekten seni yalancılardan sanıyoruz."
Diyanet Vakfı:
Kavminden ileri gelen kafirler dediler ki: Biz seni kesinlikle bir beyinsizlik içinde görüyoruz ve gerçekten seni yalancılardan sanıyoruz.

ḳâle yâ ḳavmi leyse bî sefâhetüv velâkinnî rasûlüm mir rabbi-l`âlemîn.

Türkçe:
Hûd dedi: "Ey toplumum! Bende beyinsizlik yok, ben âlemlerin Rabbi'nden bir resulüm."
İngilizce:
He said: "O my people! I am no imbecile, but (I am) a messenger from the Lord and Cherisher of the worlds!
Fransızca:
Il dit : "ô mon peuple, il n'y a point de sottise en moi; mais je suis un Messager de la part du Seigneur de l'Univers.
Almanca:
Er sagte: "Meine Leute! Ich leide nicht unter Sinnesverwirrung, sondern ich bin ein Gesandter Des HERRN aller Schöpfung.
Rusça:
Он сказал: "О мой народ! Я не являюсь глупцом, а являюсь посланником Господа миров.
Arapça:
قَالَ يَا قَوْمِ لَيْسَ بِي سَفَاهَةٌ وَلَٰكِنِّي رَسُولٌ مِّن رَّبِّ الْعَالَمِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Hûd), "Ey kavmim! Bende çılgınlık yok, ben âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir elçiyim." dedi.
Diyanet Vakfı:
"Ey kavmim! dedi, ben beyinsiz değilim; fakat ben alemlerin Rabbinin gönderdiği bir elçiyim.

übelliguküm risâlâti rabbî veenâ leküm nâṣiḥun emîn.

Türkçe:
"Rabbimin mesajlarını size tebliğ ediyorum. Ben sizin için güvenilir bir öğütçüyüm."
İngilizce:
I but fulfil towards you the duties of my Lord's mission: I am to you a sincere and trustworthy adviser.
Fransızca:
Je vous communique les messages de mon Seigneur, et je suis pour vous un conseiller digne de confiance.
Almanca:
Ich verkünde euch die Botschaft meines HERRN und ich bin für euch ein treuer Ratgeber.
Rusça:
Я доношу до вас послания от вашего Господа, и я для вас - надежный и добрый советчик.
Arapça:
أُبَلِّغُكُمْ رِسَالَاتِ رَبِّي وَأَنَا لَكُمْ نَاصِحٌ أَمِينٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Size Rabbimin gönderdiği gerçekleri tebliğ ediyorum ve ben sizin için güvenilir bir öğütçüyüm.
Diyanet Vakfı:
Size Rabbimin vahyettiklerini duyuruyorum ve ben sizin için güvenilir bir öğütçüyüm.

eve`acibtüm en câeküm ẕikrum mir rabbiküm `alâ racülim minküm liyünẕiraküm. veẕkürû iẕ ce`aleküm ḫulefâe mim ba`di ḳavmi nûḥiv vezâdeküm fi-lḫalḳi baṣṭah. feẕkürû âlâe-llâhi le`alleküm tüfliḥûn.

Türkçe:
"Sizi uyarmak için içinizden bir adam aracılığıyla size Rabbinizden bir ihtar gelmesine şaştınız mı? Hatırlayın ki, O sizi Nûh toplumundan sonra halefler yaptı ve yaratılışta size daha fazla bir boy-bos verdi. Allah'ın nimetlerini anın ki kurtulabilesiniz."
İngilizce:
Do ye wonder that there hath come to you a message from your Lord through a man of your own people, to warn you? call in remembrance that He made you inheritors after the people of Noah, and gave you a stature tall among the nations. Call in remembrance the benefits (ye have received) from Allah: that so ye may prosper.
Fransızca:
Quoi ! Vous vous étonnez qu'un rappel vous vienne de votre Seigneur à travers un homme issu de vous, pour qu'il vous avertisse ? Et rappelez-vous quand Il vous a fait succéder au peuple de Noé, et qu'Il accrut votre corps en hauteur (et puissance). Eh bien, rappelez-vous les bienfaits d'Allah afin que vous réussissiez.
Almanca:
Verwundert ihr euch etwa, daß euch eine Ermahnung von eurem HERRN zuteil wurde durch einen Mann von euch, um euch zu warnen?! Und entsinnt euch, als ER euch zu Nachfolgern von Nuh-Leuten einsetzte und eure Körpergestalt noch kräftiger machte. So entsinnt euch der Wohltaten ALLAHs, damit ihr erfolgreich werdet."
Rusça:
Неужели вы удивляетесь тому, что напоминание от вашего Господа дошло до вас через мужчину, который является одним из вас, чтобы он мог предостеречь вас? Помните о том, как Он сделал вас преемниками народа Нуха (Ноя) и сделал вас еще более рослыми. Помните о милостях Аллаха, - быть может, вы преуспеете".
Arapça:
أَوَعَجِبْتُمْ أَن جَاءَكُمْ ذِكْرٌ مِّن رَّبِّكُمْ عَلَىٰ رَجُلٍ مِّنكُمْ لِيُنذِرَكُمْ ۚ وَاذْكُرُوا إِذْ جَعَلَكُمْ خُلَفَاءَ مِن بَعْدِ قَوْمِ نُوحٍ وَزَادَكُمْ فِي الْخَلْقِ بَسْطَةً ۖ فَاذْكُرُوا آلَاءَ اللَّهِ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sizi uyarması için içinizden bir adam aracılığı ile, size bir zikir gelmesine şaştınız mı? Düşünün ki (Allah) sizi, Nûh kavminden sonra, onların yerine hâkimler yaptı ve yaratılışta sizi onlardan üstün kıldı. Allah'ın nimetlerini hatırlayın ki, kurtuluşa eresiniz.
Diyanet Vakfı:
Sizi uyarmak için içinizden bir adam vasıtasıyla Rabbinizden size bir zikir (kitap) gelmesine şaştınız mı? Düşünün ki O sizi, Nuh kavminden sonra onların yerine getirdi ve yaratılışta sizi onlardan üstün kıldı. O halde Allah'ın nimetlerini hatırlayın ki kurtuluşa eresiniz."

Pages

Al-Araf--  الأعراف beslemesine abone olun.