022. Hac - (Hac) Al-Hajj—الحج

velleẕîne se`av fî âyâtinâ mü`âcizîne ülâike aṣḥâbü-lceḥîm.

Türkçe:
Ayetlerimizi işe yaramaz kılmak için gayret gösterenlere gelince, onlar cehennemin dostlarıdır.
İngilizce:
But those who strive against Our Signs, to frustrate them,- they will be Companions of the Fire.
Fransızca:
tandis que ceux qui s'efforcent à échapper (au châtiment mentionné dans) Nos versets, ceux-là sont les gens de l'Enfer.
Almanca:
Doch diejenigen, die gegen Unsere Ayat in Widerspenstigkeit vorgehen, diese sind die Weggenossen der Hölle.
Rusça:
Те же, которые старались ослабить Наши знамения, станут обитателями Огня.
Arapça:
وَالَّذِينَ سَعَوْا فِي آيَاتِنَا مُعَاجِزِينَ أُولَٰئِكَ أَصْحَابُ الْجَحِيمِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Âyetlerimizi tartışarak bozmaya uğraşanlara gelince, işte onlar cehennemliktirler. Böyle de ve temennilere uyma. Çünkü:
Diyanet Vakfı:
Ayetlerimiz hakkında (onları tesirsiz kılmak için) birbirlerini geri bırakırcasına yarışanlara gelince, işte bunlar, cehennemliklerdir.

vemâ erselnâ min ḳablike mir rasûliv velâ nebiyyin illâ iẕâ temennâ elḳa-şşeyṭânü fî ümniyyetih. feyenseḫu-llâhü mâ yülḳi-şşeyṭânü ŝümme yuḥkimü-llâhü âyâtih. vellâhü `alîmün ḥakîm.

Türkçe:
Biz senden önce hiçbir resul ve nebi göndermedik ki, o bir şey tasarladığında/okuduğunda, şeytan onun düşünce ve dileği içine bir şey atmış olmasın. Ama Allah, şeytanın attığını siler, sonra kendi ayetlerini muhkemleştirir. Allah Alîm'dir, Hakîm'dir.
İngilizce:
Never did We send a messenger or a prophet before thee, but, when he framed a desire, Satan threw some (vanity) into his desire: but Allah will cancel anything (vain) that Satan throws in, and Allah will confirm (and establish) His Signs: for Allah is full of Knowledge and Wisdom:
Fransızca:
Nous n'avons envoyé, avant toi, ni Messager ni prophète qui n'ait récité . (ce qui lui a été révélé) sans que le Diable n'ait essayé d'intervenir [pour semer le doute dans le cœur des gens au sujet] de sa récitation. Allah abroge ce que le Diable suggère, et Allah renforce Ses versets. Allah est Omniscient et Sage.
Almanca:
Und WIR entsandten vor dir keinen Gesandten und keinen Propheten, ohne daß, wenn er vortrug, der Satan zu seinem Vortrag etwas hinzufügte. So eliminiert ALLAH das, was der Satan hinzufügte, dann konsolidiert ALLAH Seine Ayat. ALLAH ist allwissend, allweise.
Rusça:
Мы не отправляли до тебя такого посланника или пророка, чтобы сатана не подбросил свое в его чтение, когда он читал откровение. Аллах уничтожает то, что подбрасывает сатана. Потом Аллах утверждает Свои знамения, ведь Аллах - Знающий, Мудрый.
Arapça:
وَمَا أَرْسَلْنَا مِن قَبْلِكَ مِن رَّسُولٍ وَلَا نَبِيٍّ إِلَّا إِذَا تَمَنَّىٰ أَلْقَى الشَّيْطَانُ فِي أُمْنِيَّتِهِ فَيَنسَخُ اللَّهُ مَا يُلْقِي الشَّيْطَانُ ثُمَّ يُحْكِمُ اللَّهُ آيَاتِهِ ۗ وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Ey Muhammed!) Biz senden önce hiçbir elçi ve hiçbir peygamber göndermedik ki o bir şey temenni ettiği zaman, şeytan onun arzusuna şüpheler karıştırmasın. Bunun üzerine Allah şeytanın karıştırdığı şüpheyi giderir. Sonra da Allah, âyetlerini tahkim eder (güçlendirir). Allah Alîm'dir (herşeyi bilir), Hakîmdir (Hikmet sahibidir)
Diyanet Vakfı:
(Ey Muhammed!) Biz, senden önce hiçbir resul ve nebi göndermedik ki, o, bir temennide bulunduğunda, şeytan onun dileğine ille de (beşeri arzular) katmaya kalkışmasın. Ne var ki Allah, şeytanın katacağı şeyi iptal eder. Sonra Allah, kendi ayetlerini (lafız ve mana bakımından) sağlam olarak yerleştirir. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

liyec`ale mâ yülḳi-şşeyṭânü fitnetel lilleẕîne fî ḳulûbihim meraḍuv velḳâsiyeti ḳulûbühüm. veinne-żżâlimîne lefî şiḳâḳim be`îd.

Türkçe:
Bu, Allah'ın; şeytanın attığını, kalplerinde hastalık olanlara, gönülleri katılaşanlara bir fitne yapması içindir. Zalimler, geri dönülmez bir ayrılık ve kopuş içindedirler.
İngilizce:
That He may make the suggestions thrown in by Satan, but a trial for those in whose hearts is a disease and who are hardened of heart: verily the wrong-doers are in a schism far (from the Truth):
Fransızca:
Afin de faire, de ce que jette le Diable, une tentation pour ceux qui ont une maladie au cœur et ceux qui ont le cœur dur... Les injustes sont certes dans un schisme profond.
Almanca:
Damit ER das, was der Satan hinzufügt, als Fitna macht für diejenigen, in deren Herzen Krankheit ist, und die des harten Herzens sind. Und gewiß, die Unrecht-Begehenden befinden sich doch in einer unerbittlichen Feindseligkeit.
Rusça:
Он делает то, что подбрасывает сатана, искушением для тех, чьи сердца поражены недугом и чьи сердца ожесточены. Воистину, беззаконники находятся в полном разладе с истиной.
Arapça:
لِّيَجْعَلَ مَا يُلْقِي الشَّيْطَانُ فِتْنَةً لِّلَّذِينَ فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٌ وَالْقَاسِيَةِ قُلُوبُهُمْ ۗ وَإِنَّ الظَّالِمِينَ لَفِي شِقَاقٍ بَعِيدٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah, şeytanın karıştırdığını, kalblerinde hastalık bulunan ve kalpleri kaskatı olan kimseleri sınamaya vesile kılar. Zalimler şüphesiz (haktan uzak) derin bir ayrılık içindedirler.
Diyanet Vakfı:
(Allah, şeytanın böyle yapmasına müsaade eder ki) kalplerinde hastalık olanlar ve kalpleri katılaşanlar için, şeytanın kattığı şeyi bir deneme (vesilesi) yapsın. Zalimler, gerçekten (haktan) oldukça uzak bir ayrılık içindedirler.

veliya`leme-lleẕîne ûtü-l`ilme ennehü-lḥaḳḳu mir rabbike feyü'minû bihî fetuḫbiṭa lehû ḳulûbühüm. veinne-llâhe lehâdi-lleẕîne âmenû ilâ ṣirâṭim müsteḳîm.

Türkçe:
Kendilerine ilim verilenler onun, senin Rabbinden bir hak olduğunu bilsinler, ona inansınlar da kalpleri ona saygı duysun diye böyle yapılmıştır. Şu bir gerçek ki Allah Hâdî'dir, iman edenleri dosdoğru yola mutlaka ulaştıracaktır.
İngilizce:
And that those on whom knowledge has been bestowed may learn that the (Qur'an) is the Truth from thy Lord, and that they may believe therein, and their hearts may be made humbly (open) to it: for verily Allah is the Guide of those who believe, to the Straight Way.
Fransızca:
Et afin que ceux à qui le savoir a été donné sachent que (le Coran) est en effet, la Vérité venant de ton Seigneur, qu'ils y croient alors, et que leurs coeurs s'y soumettent en toute humilité. Allah guide certes vers le droit chemin ceux qui croient.
Almanca:
Und damit diejenigen, denen das Wissen zuteil wurde, wissen, daß er (der Quran) doch die Wahrheit von deinem HERRN ist, um den Iman an ihn zu verinnerlichen und ihre Herzen sich ihm gegenüber zu ergeben. Und gewiß, ALLAH ist zweifellos Der Rechtleitende derjenigen, die den Iman verinnerlichten, zu einem geradlinigen Weg.
Rusça:
Пусть знают те, кому даровано знание, что это - истина от твоего Господа, чтобы они могли уверовать в него, а их сердца могли смиренно покориться ему. Воистину, Аллах наставляет верующих на прямой путь.
Arapça:
وَلِيَعْلَمَ الَّذِينَ أُوتُوا الْعِلْمَ أَنَّهُ الْحَقُّ مِن رَّبِّكَ فَيُؤْمِنُوا بِهِ فَتُخْبِتَ لَهُ قُلُوبُهُمْ ۗ وَإِنَّ اللَّهَ لَهَادِ الَّذِينَ آمَنُوا إِلَىٰ صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bir de kendilerine ilim verilmiş olanlar, Kur'ân'ın şüphesiz Rabbinden gelen bir gerçek olduğunu bilsinler ve ona iman etsinler de kalpleri ona saygı duysun. Çünkü Allah, iman edenleri doğru yola eriştirir.
Diyanet Vakfı:
Bir de, kendilerine ilim verilenler., onun (Kur'an'ın) hakikaten Rabbin tarafından gelmiş bir gerçek olduğunu bilsinler de ona inansınlar, bu sayede kalpleri huzur ve tatmine kavuşsun. Şüphesiz ki Allah, iman edenleri, kesinlikle dosdoğru bir yola yöneltir.

velâ yezâlü-lleẕîne keferû fî miryetim minhü ḥattâ te'tiyehümü-ssâ`atü bagteten ev ye'tiyehüm `aẕâbü yevmin `aḳîm.

Türkçe:
İnkâr edenler ise kıyamet ansızın başlarına patlayıncaya kadar, yahut kısır bir günün azabı kendilerine gelip çatıncaya kadar, o Kur'an'dan yana kuşku içinde olmaya devam edecekler.
İngilizce:
Those who reject Faith will not cease to be in doubt concerning (Revelation) until the Hour (of Judgment) comes suddenly upon them, or there comes to them the Penalty of a Day of Disaster.
Fransızca:
Et ceux qui mécroient ne cesseront d'être en doute à son sujet, jusqu'à ce que l'Heure les surprenne à l'improviste ou que les atteigne le châtiment d'un jour terrifiant.
Almanca:
Und diejenigen, die Kufr betrieben haben, bleiben ihm gegenüber in Zweifel, bis die Stunde plötzlich über sie hineinbricht oder die Peinigung eines unfruchtbaren Tages zu ihnen kommt.
Rusça:
А неверующие не перестанут сомневаться в нем, пока не нагрянет внезапно Час или пока не постигнут их мучения в бесплодный день.
Arapça:
وَلَا يَزَالُ الَّذِينَ كَفَرُوا فِي مِرْيَةٍ مِّنْهُ حَتَّىٰ تَأْتِيَهُمُ السَّاعَةُ بَغْتَةً أَوْ يَأْتِيَهُمْ عَذَابُ يَوْمٍ عَقِيمٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İnkâr edenler de, kendilerine ansızın kıyamet gelinceye veya akîm (kısır) bir günün azabı gelinceye kadar, Kur'ân'dan şüphe etmekte devam edip giderler.
Diyanet Vakfı:
İnkar edenler, kendilerine o saat ansızın gelinceye, yahut da (kendileri için hayır yönünden) kısır bir günün azabı gelinceye kadar onun (Kur'an) hakkında hep şüphe içindedirler.

elmülkü yevmeiẕil lillâh. yaḥkümü beynehüm. felleẕîne âmenû ve`amilu-ṣṣâliḥâti fî cennâti-nne`îm.

Türkçe:
O gün mülk ve yönetim Allah'ındır. Aralarında O, hüküm verecektir. İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlar, nimetlerle dolu cennetlerde olacaklardır.
İngilizce:
On that Day of Dominion will be that of Allah: He will judge between them: so those who believe and work righteous deeds will be in Gardens of Delight.
Fransızca:
La souveraineté ce jour-là appartiendra à Allah qui jugera parmi eux. Ceux qui auront cru et fait de bonnes oeuvres seront dans les Jardins de délice,
Almanca:
Die Herrschaft an diesem Tag gehört ALLAH, ER richtet zwischen ihnen. So sind diejenigen, die den Iman verinnerlicht und gottgefällig Gutes getan haben, in den Dschannat des Wohlergehens.
Rusça:
Власть в тот день будет принадлежать Аллаху, и Он рассудит между ними. И тогда те, которые уверовали и совершали праведные деяния, окажутся в Садах блаженства.
Arapça:
الْمُلْكُ يَوْمَئِذٍ لِّلَّهِ يَحْكُمُ بَيْنَهُمْ ۚ فَالَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فِي جَنَّاتِ النَّعِيمِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O gün hükümranlık yalnız Allah'ındır, O aralarında hükmünü verir. Artık iman edip yararlı iş işleyenler nimet cennetlerindedirler.
Diyanet Vakfı:
O gün, mülk Allah'ındır. İnsanlar arasında hüküm verir. (Bu hüküm gereği) iman edip iyi davranışlarda bulunanlar Naim cennetlerinin içindedirler.

velleẕîne keferû vekeẕẕebû biâyâtinâ feülâike lehüm `aẕâbüm mühîn.

Türkçe:
İnkâr edip ayetlerimizi yalalayanlara gelince, onlar için aşağılayıcı bir azap öngörülmüştür.
İngilizce:
And for those who reject Faith and deny our Signs, there will be a humiliating Punishment.
Fransızca:
et quand aux infidèles qui auront traité Nos révélations de mensonges, ils auront un châtiment avilissant !
Almanca:
Und diejenigen, die Kufr betrieben und Unsere Ayat ableugnet haben, für diese ist eine erniedrigende Peinigung bestimmt.
Rusça:
Тем же, которые не уверовали и считали ложью Наши знамения, уготованы унизительные мучения.
Arapça:
وَالَّذِينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِآيَاتِنَا فَأُولَٰئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ مُّهِينٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İnkâr edip âyetlerimizi yalan sayanlar ise, işte bunlar için hakîr düşüren bir azab vardır.
Diyanet Vakfı:
İnkar edip ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte onlar için alçaltıcı bir azap vardır.

velleẕîne hâcerû fî sebîli-llâhi ŝümme ḳutilû ev mâtû leyerzüḳannehümü-llâhü rizḳan ḥasenâ. veinne-llâhe lehüve ḫayru-rrâziḳîn.

Türkçe:
Allah yolunda hicret edip sonra da öldürülen yahut ölenleri, Allah güzel bir rızıkla mutlaka rızıklandıracaktır. Allah, rızık verenlerin elbette ki en hayırlısıdır.
İngilizce:
Those who leave their homes in the cause of Allah, and are then slain or die,- On them will Allah bestow verily a goodly Provision: Truly Allah is He Who bestows the best provision.
Fransızca:
Ceux qui émigrent dans le sentier d'Allah et qui sont tués ou meurent, Allah leur accordera certes une belle récompense, car Allah est le meilleur des donateurs.
Almanca:
Und diejenigen, die fi-sabilillah Hidschra unternahmen, dann getötet wurden oder starben, ALLAH wird ihnen zweifelsohne ein schönes Rizq gewähren. Und gewiß, ALLAH ist doch Der Beste der Rizq-Gewährenden.
Rusça:
Аллах непременно наделит прекрасным уделом тех, которые переселились на пути Аллаха, а затем были убиты или умерли. Воистину, Аллах - Наилучший из дарующих удел.
Arapça:
وَالَّذِينَ هَاجَرُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ ثُمَّ قُتِلُوا أَوْ مَاتُوا لَيَرْزُقَنَّهُمُ اللَّهُ رِزْقًا حَسَنًا ۚ وَإِنَّ اللَّهَ لَهُوَ خَيْرُ الرَّازِقِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah yolunda hicret edip de sonra öldürülmüş veya ölmüş olanlara gelince, elbette Allah, onları güzel bir rızıkla rızıklandıracaktır. Çünkü Allah rızık verenlerin en hayırlısıdır.
Diyanet Vakfı:
Allah yolunda hicret edip sonra öldürülen yahut ölenleri hiç şüphesiz Allah güzel bir rızıkla rızıklandıracaktır. Şüphesiz Allah, evet O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.

leyüdḫilennehüm müdḫaley yerḍavneh. veinne-llâhe le`alîmün ḥalîm.

Türkçe:
Onları, razı olacakları bir yere elbette sokacaktır. Allah elbette ki, Alîm'dir, Halîm'dir.
İngilizce:
Verily He will admit them to a place with which they shall be well pleased: for Allah is All-Knowing, Most Forbearing.
Fransızca:
il les fera, certes, entrer en un lieu qu'ils agréeront, et Allah est certes Omniscient et Indulgent.
Almanca:
ER wird sie doch in einen Eingang eingehen lassen, an dem sie Wohlgefallen finden werden. Und gewiß, ALLAH ist zweifelsohne allwissend, allnachsichtig.
Rusça:
Он непременно введет их во вход, которым они останутся довольны. Воистину, Аллах - Знающий, Выдержанный.
Arapça:
لَيُدْخِلَنَّهُم مُّدْخَلًا يَرْضَوْنَهُ ۗ وَإِنَّ اللَّهَ لَعَلِيمٌ حَلِيمٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah onları hoşnud olacakları bir yere (cennete) elbette koyacaktır. Şüphesiz Allah Alîmdir (herşeyi bilir) Halîmdir, (Kullarına yumuşak davranır.).
Diyanet Vakfı:
Allah onları, herhalde memnun kalacakları bir girilecek yere sokacaktır. Allah, kesinlikle tam bir bilgi sahibidir, halimdir.

ẕâlik. vemen `âḳabe bimiŝli mâ `ûḳibe bihî ŝümme bügiye `aleyhi leyenṣurannehü-llâh. inne-llâhe le`afüvvun gafûr.

Türkçe:
İşte böyle. Kim uğratıldığı cezanın aynısıyla ceza edip de zulüm ve saldırganlığa uğrarsa, Allah ona mutlaka yardım edecektir. Allah, elbette ki Afüvv'dür, Gafûr'dur.
İngilizce:
That (is so). And if one has retaliated to no greater extent than the injury he received, and is again set upon inordinately, Allah will help him: for Allah is One that blots out (sins) and forgives (again and again).
Fransızca:
Ainsi en est-il. Quiconque châtie de la même façon dont il a été châtié, et qu'ensuite il est victime d'un nouvel outrage, Allah l'aidera, car Allah est certainement Absoluteur et Pardonneur.
Almanca:
Also und wer mit Gleichem straft, was ihm zugefügt wurde, dann gegen ihn Übertretung begangen wurde, ALLAH wird ihm doch beistehen. Gewiß, ALLAH ist bestimmt reue-annehmend, allvergebend.
Rusça:
Вот так! Если кто-либо наказывает так, как он сам был наказан, после чего с ним поступают несправедливо, то Аллах непременно поможет ему. Воистину, Аллах - Снисходительный, Прощающий.
Arapça:
۞ ذَٰلِكَ وَمَنْ عَاقَبَ بِمِثْلِ مَا عُوقِبَ بِهِ ثُمَّ بُغِيَ عَلَيْهِ لَيَنصُرَنَّهُ اللَّهُ ۗ إِنَّ اللَّهَ لَعَفُوٌّ غَفُورٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bu böyledir, kim kendisine yapılan cezaya aynı ile karşılık verir de, sonra yine kendisine zulüm yapılırsa, muhakkak ki, Allah ona yardım eder. Allah şüphesiz çok af edicidir, çok bağışlayıcıdır.
Diyanet Vakfı:
İşte böyle. Her kim, kendisine verilen eziyetin dengi ile karşılık verir de, bundan sonra kendisine yine bir tecavüz ve zulüm vaki olursa, emin olmalıdır ki, Allah ona mutlaka yardım edecektir. Hakikaten Allah çok bağışlayıcı ve mağfiret edicidir.

Pages

022. Hac - (Hac) Al-Hajj—الحج beslemesine abone olun.