022. Hac - (Hac) Al-Hajj—الحج

velehüm meḳâmi`u min ḥadîd.

Türkçe:
Bunlar için bir de demirden kamçılar var.
İngilizce:
In addition there will be maces of iron (to punish) them.
Fransızca:
Et il y aura pour eux des maillets de fer.
Almanca:
Und für sie sind Hämmer aus Eisen bestimmt.
Rusça:
Для них уготованы железные палицы.
Arapça:
وَلَهُم مَّقَامِعُ مِنْ حَدِيدٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bir de bunlara demirden kamçılar vardır.
Diyanet Vakfı:
Bir de onlar için demir kamçılar vardır!

küllemâ erâdû ey yaḫrucû minhâ min gammin ü`îdû fîhâ veẕûḳû `aẕâbe-lḥarîḳ.

Türkçe:
Istırap yüzünden oradan her çıkmak istediklerinde, oraya geri döndürülürler: "Tadın şu yangın azabını!"
İngilizce:
Every time they wish to get away therefrom, from anguish, they will be forced back therein, and (it will be said), "Taste ye the Penalty of Burning!"
Fransızca:
Toutes les fois qu'ils voudront en sortir (pour échapper) à la détresse, on les y remettra et (on leur dira) : "Goûtez au châtiment de la Fournaise".
Almanca:
Immer wieder wenn sie aus ihr (Dschahannam) aus einer Drangsal herausgehen wollten, werden sie wieder zu ihr zurückgeschickt. Und erfahrt die Peinigung des Brandes!
Rusça:
Каждый раз, когда они захотят выбраться оттуда и избавиться от печали, их вернут обратно. Вкусите мучения от обжигающего Огня!
Arapça:
كُلَّمَا أَرَادُوا أَن يَخْرُجُوا مِنْهَا مِنْ غَمٍّ أُعِيدُوا فِيهَا وَذُوقُوا عَذَابَ الْحَرِيقِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Uğradıkları gamdan (dolayı) oradan ne zaman çıkmak isteseler, her defasında oraya geri çevrilirler: "Yakıcı azabı tadın" denir.
Diyanet Vakfı:
Izdıraptan dolayı oradan her çıkmak istediklerinde, oraya geri döndürülürler ve: "Tadın bu yakıcı azabı!" (denilir).

inne-llâhe yüdḫilü-lleẕîne âmenû ve`amilu-ṣṣâliḥâti cennâtin tecrî min taḥtihe-l'enhâru yüḥallevne fîhâ min esâvira min ẕehebiv velü'lüâ. velibâsühüm fîhâ ḥarîr.

Türkçe:
Allah, iman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanları, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. Orada, altından bilezikler ve inciyle süsleneceklerdir. Ve orada giysileri ipektir.
İngilizce:
Allah will admit those who believe and work righteous deeds, to Gardens beneath which rivers flow: they shall be adorned therein with bracelets of gold and pearls; and their garments there will be of silk.
Fransızca:
Certes Allah introduit ceux qui croient et font de bonnes oeuvres aux Jardins sous lesquels coulent les ruisseaux. Là, ils seront parés de bracelets d'or, et aussi de perles; et leurs vêtements y seront de soie.
Almanca:
Gewiß, ALLAH wird diejenigen, die den Iman verinnerlicht und gottgefällig Gutes getan haben, in Dschannat eintreten lassen, die von Flüssen durchflossen sind. Darin werden sie mit Armbändern aus Gold und Perlen geschmückt. Und 2 ihre Kleidung ist darin aus Seide.
Rusça:
А тех, которые уверовали и совершали праведные деяния, Аллах введет в Райские сады, в которых текут реки. Там они будут украшены золотыми браслетами и жемчугом, а их одеяния будут из шелка.
Arapça:
إِنَّ اللَّهَ يُدْخِلُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ يُحَلَّوْنَ فِيهَا مِنْ أَسَاوِرَ مِن ذَهَبٍ وَلُؤْلُؤًا ۖ وَلِبَاسُهُمْ فِيهَا حَرِيرٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şüphesiz Allah iman edip yararlı iş işleyenleri, altından ırmaklar akan cennetlere koyacak, orada altın bilezikler ve inciler takınacaklar. Oradaki elbiseleri de ipektendir.
Diyanet Vakfı:
Muhakkak ki Allah, iman edip iyi davranışlarda bulunanları, zemininden ırmaklar akan cennetlere kabul eder. Bunlar orada altın bileziklerle ve incilerle bezenirler. Orada giyecekleri ise ipektir.

vehüdû ile-ṭṭayyibi mine-lḳavl. vehüdû ilâ ṣirâṭi-lḥamîd.

Türkçe:
Sözün güzeline ve tatlısına ulaştırılmışlardır; Hamîd olan Allah'ın yoluna ulaştırılmışlardır.
İngilizce:
For they have been guided (in this life) to the purest of speeches; they have been guided to the Path of Him Who is Worthy of (all) Praise.
Fransızca:
Ils ont été guidés vers la bonne parole et ils ont été guidés vers le chemin du Digne des louanges.
Almanca:
Und sie wurden zum Guten des Gesagten rechtgeleitet. Und sie werden zum Weg Des Alllobenswürdigen rechtgeleitet.
Rusça:
Их научили благим словам и наставили на путь Достохвального.
Arapça:
وَهُدُوا إِلَى الطَّيِّبِ مِنَ الْقَوْلِ وَهُدُوا إِلَىٰ صِرَاطِ الْحَمِيدِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hem sözün güzelini işitecek duruma ulaştırılmışlar, hem de övülmeye layık (olan Allah'ın) yoluna eriştirilmişlerdir.
Diyanet Vakfı:
Ve onlar, sözün en güzeline yöneltilmişler, övgüye layık olan Allah'ın yoluna iletilmişlerdir.

inne-lleẕîne keferû veyeṣuddûne `an sebîli-llâhi velmescidi-lḥarâmi-lleẕî ce`alnâhü linnâsi sevâeni-l`âkifü fîhi velbâd. vemey yürid fîhi biilḥâdim biżulmin nüẕiḳhü min `aẕâbin elîm.

Türkçe:
Küfre sapanlar, Allah'ın yolundan alıkoyarlar. Hem sürekli içinde kalan hem dışarıdan gelen tüm insanlar için oluşturduğumuz Mescid-i Haram'dan da geri çeviriyorlar. Kim orada zulmederek haktan sapmak isterse, biz ona acıklı bir azabı tattıracağız.
İngilizce:
As to those who have rejected (Allah), and would keep back (men) from the Way of Allah, and from the Sacred Mosque, which We have made (open) to (all) men - equal is the dweller there and the visitor from the country - and any whose purpose therein is profanity or wrong-doing - them will We cause to taste of a most Grievous Penalty.
Fransızca:
Mais ceux qui mécroient et qui obstruent le sentier d'Allah et celui de la Mosquée sacrée, que Nous avons établie pour les gens : aussi bien les résident que ceux de passage... Quiconque cherche à y commettre un sacrilège injustement, Nous lui ferons goûter un châtiment douloureux,
Almanca:
Gewiß, diejenigen, die Kufr betrieben und abhalten vom Wege ALLAHs und von Almasdschidil-haram , den WIR für die Menschen errichteten, gleich ob sie inländisch oder ausländisch sind, (diese verloren). Und wer darin etwas Abweichendes, Unrechtmäßiges anstrebt, den lassen WIR von qualvoller Peinigung erfahren.
Rusça:
Воистину, тем, которые не веруют, сбивают других с пути Аллаха, не пускают их в Заповедную мечеть, которую Мы воздвигли для всех людей, независимо от того, проживают они в ней или кочуют, а также тем, кто склоняется в ней к несправедливости, Мы дадим вкусить мучительные страдания.
Arapça:
إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا وَيَصُدُّونَ عَن سَبِيلِ اللَّهِ وَالْمَسْجِدِ الْحَرَامِ الَّذِي جَعَلْنَاهُ لِلنَّاسِ سَوَاءً الْعَاكِفُ فِيهِ وَالْبَادِ ۚ وَمَن يُرِدْ فِيهِ بِإِلْحَادٍ بِظُلْمٍ نُّذِقْهُ مِنْ عَذَابٍ أَلِيمٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şüphesiz inkâr edenlere, Allah'ın yolundan, yerli ve yolcu bütün insanlar için eşit kılınan Mescidi Haram'dan alıkoyanlara ve orada zulümle yanlış yola saptırmak isteyene can yakıcı bir azab tattırırız.
Diyanet Vakfı:
İnkar edenler, Allah'ın yolundan ve -yerli, taşralı- bütün insanlara eşit (kıble veya mabed) kıldığımız Mescid-i Haram'dan (insanları) alıkoymaya kalkanlar (şunu bilmeliler ki) kim orada (böyle) zulüm ile haktan sapmak isterse ona acı azaptan tattırırız.

veiẕ bevve'nâ liibrâhîme mekâne-lbeyti el lâ tüşrik bî şey'ev veṭahhir beytiye liṭṭâifîne velḳâimîne verrukke`i-ssücûd.

Türkçe:
Bir zamanlar İbrahim için, o evin yerini, şöyle diyerek hazırlamıştık: Bana hiçbir şeyi ortak koşma, evimi; tavaf edenler, kıyamda duranlar, rükû-secde edenler için temizle.
İngilizce:
Behold! We gave the site, to Abraham, of the (Sacred) House, (saying): "Associate not anything (in worship) with Me; and sanctify My House for those who compass it round, or stand up, or bow, or prostrate themselves (therein in prayer).
Fransızca:
Et quand Nous indiquâmes pour Abraham le lieu de la Maison (La Kaaba) [en lui disant]: "Ne M'associe rien; et purifie Ma Maison pour ceux qui tournent autour, pour qui s'y tiennent debout et pour ceux qui s'y inclinent et se prosternent" .
Almanca:
Und (erinnere daran), als WIR Ibrahim den Ort des Hauses zuwiesen: "Betreibe Mir gegenüber keinerlei Schirk und reinige das Meinige Haus für die Tawaf- , Qiyam- , und Ruku'-Sudschud-Vollziehenden ."
Rusça:
Вот Мы указали Ибрахиму (Аврааму) на место Дома (Каабы): "Ничего не приобщай ко Мне в сотоварищи и очищай Мой Дом (Каабу) для тех, кто совершает обход, выстаивает намазы, кланяется и падает ниц".
Arapça:
وَإِذْ بَوَّأْنَا لِإِبْرَاهِيمَ مَكَانَ الْبَيْتِ أَن لَّا تُشْرِكْ بِي شَيْئًا وَطَهِّرْ بَيْتِيَ لِلطَّائِفِينَ وَالْقَائِمِينَ وَالرُّكَّعِ السُّجُودِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bir zamanlar Kâbe'nin yerini İbrahim'e şu şekilde hazırlamıştık: Sakın bana hiçbir şeyi ortak koşma; tavaf edenler, orada (kıyama) duranlar, ruku edenler ve secdeye varanlar için evimi tertemiz et.
Diyanet Vakfı:
Bir zamanlar İbrahim'e Beytullah'ın yerini hazırlamış ve (ona şöyle demiştik): Bana hiçbir şeyi eş tutma; tavaf edenler, ayakta ibadet edenler, rüku ve secdeye varanlar için evimi temiz tut.

veeẕẕin fi-nnâsi bilḥacci ye'tûke ricâlev ve`alâ külli ḍâmiriy ye'tîne min külli feccin `amîḳ.

Türkçe:
İnsanlar içinde haccı ilan et ki, gerek yaya olarak gerekse derin vadilerden gelerek, yorgunluktan incelmiş binitler üzerinde sana ulaşsınlar.
İngilizce:
And proclaim the Pilgrimage among men: they will come to thee on foot and (mounted) on every kind of camel, lean on account of journeys through deep and distant mountain highways;
Fransızca:
Et fais aux gens une annonce pour le Hajj . Ils viendront vers toi, à pied, et aussi sur toute monture, venant de tout chemin éloigné,
Almanca:
Und rufe die Menschen zur Hadsch auf, so werden sie zu dir zu Fuß und (als Getragene) auf jedem schlanken (Transporttier) kommen, sie werden aus jeder fernen Gegend kommen,
Rusça:
Возвести людям о хадже, и они будут прибывать к тебе пешком и на всех поджарых верблюдах с самых отдаленных дорог.
Arapça:
وَأَذِّن فِي النَّاسِ بِالْحَجِّ يَأْتُوكَ رِجَالًا وَعَلَىٰ كُلِّ ضَامِرٍ يَأْتِينَ مِن كُلِّ فَجٍّ عَمِيقٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İnsanları hacca çağır; yürüyerek veya incelmiş binekler üstünde (uzak yollardan) her derin vadiyi aşarak sana gelsinler.
Diyanet Vakfı:
İnsanlar arasında haccı ilan et ki, gerek yaya olarak, gerekse nice uzak yoldan gelen argın develer üzerinde sana gelsinler.

liyeşhedû menâfi`a lehüm veyeẕkürü-sme-llâhi fî eyyâmim ma`lûmâtin `alâ mâ razeḳahüm mim behîmeti-l'en`âm. fekülû minhâ veaṭ`imü-lbâise-lfeḳîr.

Türkçe:
Kendilerine ait bir takım yararlara tanık olsunlar. Kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerinde belirli günlerde Allah'ın adını ansınlar. İşte bunlardan yiyin, sıkıntı içindeki fakiri de doyurun.
İngilizce:
That they may witness the benefits (provided) for them, and celebrate the name of Allah, through the Days appointed, over the cattle which He has provided for them (for sacrifice): then eat ye thereof and feed the distressed ones in want.
Fransızca:
pour participer aux avantages qui leur ont été accordés et pour invoquer le nom d'Allah aux jours fixés, sur la bête de cheptel qu'Il leur a attribuée , "Mangez-en vous-mêmes et faites-en manger le besogneux misérable.
Almanca:
damit sie für sich Nützlichem beiwohnen und ALLAHs Namens an bestimmten Tagen gedenken für das, was ER ihnen an Rizq von den unverständigen An'am gewährte. So esst davon und speist den armen Notleidenden.
Rusça:
Пусть они засвидетельствуют то, что приносит им пользу, и поминают имя Аллаха в установленные дни над скотиной, которой Он наделил их. Ешьте от них и кормите несчастного бедняка!
Arapça:
لِّيَشْهَدُوا مَنَافِعَ لَهُمْ وَيَذْكُرُوا اسْمَ اللَّهِ فِي أَيَّامٍ مَّعْلُومَاتٍ عَلَىٰ مَا رَزَقَهُم مِّن بَهِيمَةِ الْأَنْعَامِ ۖ فَكُلُوا مِنْهَا وَأَطْعِمُوا الْبَائِسَ الْفَقِيرَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ta ki kendilerine ait birtakım menfaatlere şahid olsunlar; Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanları belli günlerde kurban ederken O'nun adını ansınlar. Siz de onlardan yiyin, yoksulu, fakiri de doyurun.
Diyanet Vakfı:
Ta ki kendilerine ait bir takım yararları yakinen görmeleri, Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerine belli günler de Allah'ın ismini ansanlar. Artık ondan hem kendiniz yeyin, hem de yoksula, fakire yedirin.

ŝümme liyaḳḍû tefeŝehüm velyûfû nüẕûrahüm velyeṭṭavvefû bilbeyti-l`atîḳ.

Türkçe:
Sonra, kirlerini atsınlar, adaklarını yerine getirsinler, saldırılardan korunmuş/tarihî/yüce evi tavaf etsinler.
İngilizce:
Then let them complete the rites prescribed for them, perform their vows, and (again) circumambulate the Ancient House.
Fransızca:
Puis qu'ils mettent fin à leurs interdits (qu'ils nettoient leurs corps), qu'ils remplissent leurs voeux, et qu'ils fassent les circuits autour de l'Antique Maison" .
Almanca:
Dann sollen sie ihren Schmutz entfernen, ihre Gelübde erfüllen und öfters Tawaf um das Ehrwürdige Haus vollziehen.
Rusça:
Затем пусть они завершат свои обряды, исполнят свои обеты и обойдут вокруг древнего Дома (Каабы).
Arapça:
ثُمَّ لْيَقْضُوا تَفَثَهُمْ وَلْيُوفُوا نُذُورَهُمْ وَلْيَطَّوَّفُوا بِالْبَيْتِ الْعَتِيقِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sonra kirlerini giderip temizlensinler. Adaklarını yerine getirsinler. Kâbeyi tavaf etsinler.
Diyanet Vakfı:
Sonra kirlerini gidersinler; adaklarını yerine getirsinler ve o Eski Ev'i (Kabe'yi) tavaf etsinler.

ẕâlik. vemey yü`ażżim ḥurumâti-llâhi fehüve ḫayrul lehû `inde rabbih. veüḥillet lekümü-l'en`âmü illâ mâ yütlâ `aleyküm fectenibü-rricse mine-l'evŝâni vectenibû ḳavle-zzûr.

Türkçe:
İşte böyle. Kim Allah'ın yasaklarına saygılı olursa bu, Rabbi katında kendisi için çok hayırlı olur. Karşınızda okunarak açıklananlar hariç, tüm hayvanlar size helal kılınmışır. Artık putların pisliğinden, yalan sözden uzak durun.
İngilizce:
Such (is the Pilgrimage): whoever honours the sacred rites of Allah, for him it is good in the Sight of his Lord. Lawful to you (for food in Pilgrimage) are cattle, except those mentioned to you (as exception): but shun the abomination of idols, and shun the word that is false,-
Fransızca:
Voilà [ce qui doit être observé] et quiconque prend en haute considération les limites sacrées d'Allah cela lui sera meilleur auprès de Son Seigneur. Le bétail, sauf ce qu'on vous a cité, vous a été rendu licite. Abstenez-vous de la souillure des idoles et abstenez-vous des paroles mensongères.
Almanca:
Also und wer ALLAHs Hurumat hochachtet, dies ist gut für ihn bei seinem HERRN. Und für halal wurden euch die An'am erklärt außer dem, was euch vorgetragen wurde. So meidet das rituell Unreine von den Götzen, und meidet das Falschzeugnis!
Rusça:
Вот так! Кто почитает святыни Аллаха, тот поступает во благо себе перед своим Господом. Вам дозволена скотина, кроме той, о которой вам читается. Избегайте же скверны идолов и избегайте лживых речей.
Arapça:
ذَٰلِكَ وَمَن يُعَظِّمْ حُرُمَاتِ اللَّهِ فَهُوَ خَيْرٌ لَّهُ عِندَ رَبِّهِ ۗ وَأُحِلَّتْ لَكُمُ الْأَنْعَامُ إِلَّا مَا يُتْلَىٰ عَلَيْكُمْ ۖ فَاجْتَنِبُوا الرِّجْسَ مِنَ الْأَوْثَانِ وَاجْتَنِبُوا قَوْلَ الزُّورِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Emir budur, Allah'ın yasaklarına kim saygı gösterirse, bu, kendisi için Rabbinin katında şüphesiz hayırdır. Size bildirilegelenden başka bütün hayvanlar helal kılınmıştır. O halde o pis putlardan kaçının ve yalan sözden sakının.
Diyanet Vakfı:
Durum böyle. Her kim, Allah'ın emir ve yasaklarına saygı gösterirse, bu, Rabbinin katında kendisi için daha hayırlıdır. (Haram olduğu) size okunanların dışında kalan hayvanlar size helal kılındı. O halde, pislikten, putlardan sakının; yalan sözden sakının.

Pages

022. Hac - (Hac) Al-Hajj—الحج beslemesine abone olun.