Al-Maarij—المعارج

felâ uḳsimü birabbi-lmeşâriḳi velmegâribi innâ leḳâdirûn.

Türkçe:
İş, onların sandığı gibi değil! Doğuların ve batıların Rabbine yemin olsun ki, biz gerçeketen gücü yetenleriz;
İngilizce:
Now I do call to witness the Lord of all points in the East and the West that We can certainly-
Fransızca:
Eh Non ! ... Je jure par le Seigneur des Levants et des Couchants que Nous sommes Capable
Almanca:
Also schwöre ICH bei dem HERRN der Osten und der Westen, gewiß, WIR sind mit Sicherheit dazu imstande,
Rusça:
Клянусь Господом востоков и западов! Мы в состоянии
Arapça:
فَلَا أُقْسِمُ بِرَبِّ الْمَشَارِقِ وَالْمَغَارِبِ إِنَّا لَقَادِرُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Artık o doğuların ve batıların Rabbine yemine ne gerek, elbette bizim gücümüz yeter.
Diyanet Vakfı:
Doğuların ve batıların Rabbine yemin ederim ki, bizim gücümüz yeter:

`alâ en nübeddile ḫayram minhüm vemâ naḥnü bimesbûḳîn.

Türkçe:
Onları kendilerinden daha üstün olanlarla değiştirmeye... Ve biz önüne geçilebilecekler değiliz.
İngilizce:
Substitute for them better (men) than they; And We are not to be defeated (in Our Plan).
Fransızca:
De les remplacer par de meilleurs qu'eux, et nul ne peut Nous en empêcher.
Almanca:
sie mit Besseren als sie eintauschen, und Uns wird nicht zuvorgekommen.
Rusça:
заменить их теми, кто лучше них, и никто не превзойдет Нас.
Arapça:
عَلَىٰ أَن نُّبَدِّلَ خَيْرًا مِّنْهُمْ وَمَا نَحْنُ بِمَسْبُوقِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onları kendilerinden daha hayırlı olanlarla değiştirebiliriz ve bizim önümüze geçilmez.
Diyanet Vakfı:
Şüphesiz onların yerine daha iyilerini getirmeye bizim gücümüz yeter ve kimse bizim önümüze geçemez.

feẕerhüm yeḫûḍû veyel`abû ḥattâ yülâḳû yevmehümü-lleẕî yû`adûn.

Türkçe:
Bırak onları! Dalsınlar, oynasınlar kendileri için belirlenen günlerine ulaşıncaya kadar.
İngilizce:
So leave them to plunge in vain talk and play about, until they encounter that Day of theirs which they have been promised!-
Fransızca:
Laisse-les donc s'enfoncer (dans leur mécréance) et se divertir jusqu'à ce qu'ils rencontrent leur jour dont on les menaçait,
Almanca:
So laß sie sich unterhalten und Unfug treiben, bis sie ihren Tag treffen, der ihnen angedroht wird.
Rusça:
Оставь же их погружаться в словоблудие и забавляться, пока они не встретят тот день их, который им обещан.
Arapça:
فَذَرْهُمْ يَخُوضُوا وَيَلْعَبُوا حَتَّىٰ يُلَاقُوا يَوْمَهُمُ الَّذِي يُوعَدُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O halde bırak onları, kendilerine vaad edilen günlerine kavuşuncaya kadar dalıp oynayadursunlar.
Diyanet Vakfı:
Ama sen onları (şimdilik) bırak da, tehdit edildikleri günlerine kavuşuncaya dek dalsınlar, oynayadursunlar.

yevme yaḫrucûne mine-l'ecdâŝi sirâ`an keennehüm ilâ nüṣubiy yûfiḍûn.

Türkçe:
O gün, kabirlerden fırlayarak çıkarlar. Dikilmiş putlara doğru akın akın gider gibidirler.
İngilizce:
The Day whereon they will issue from their sepulchres in sudden haste as if they were rushing to a goal-post (fixed for them),-
Fransızca:
le jour où ils sortiront des tombes, rapides comme s'ils couraient vers des pierres dressées;
Almanca:
An dem Tag, wenn sie von den Gräbern eilend herauskommen, als würden sie zu Aufgestellten (Zeichen) spurten.
Rusça:
В тот день они торопливо выйдут из могил, словно устремляясь к воздвигнутой цели (или идолам; или охотничей сети).
Arapça:
يَوْمَ يَخْرُجُونَ مِنَ الْأَجْدَاثِ سِرَاعًا كَأَنَّهُمْ إِلَىٰ نُصُبٍ يُوفِضُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O gün kabirlerden hızlı hızlı çıkacaklar, sanki putlara gidiyorlarmış gibi fırlayacaklar.
Diyanet Vakfı:
O gün onlar, sanki dikili bir şeye koşuyorlar gibi, kabirlerinden fırlaya fırlaya çıkarlar.

ḫâşi`aten ebṣâruhüm terheḳuhüm ẕilleh. ẕâlike-lyevmü-lleẕî kânû yû`adûn.

Türkçe:
Gözleri yere eğik; bir zillet kuşatmıştır onları. İşte bu gündür onlara vaat edilmiş olan.
İngilizce:
Their eyes lowered in dejection,- ignominy covering them (all over)! such is the Day the which they are promised!
Fransızca:
leurs yeux seront abaissés, l'avilissement les couvrira. C'est cela le jour dont on les menaçait !
Almanca:
Ihre Blicke sind (vor Ehrfurcht) gesenkt, und Demütigung überkommt sie. Dies ist der Tag, der ihnen immer angedroht wurde.
Rusça:
Их взоры потупятся, и унижение покроет их. Это будет тот день, который им обещан!
Arapça:
خَاشِعَةً أَبْصَارُهُمْ تَرْهَقُهُمْ ذِلَّةٌ ۚ ذَٰلِكَ الْيَوْمُ الَّذِي كَانُوا يُوعَدُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Gözleri düşük, kendilerini bir alçaklık saracak da saracak. İşte onlara vaad edilen gün, o gündür.
Diyanet Vakfı:
Gözleri horluktan aşağı düşmüş ve kendileri zillete bürünmüş bir halde. İşte bu, onların tehdit edilegeldikleri gündür!

Pages

Al-Maarij—المعارج beslemesine abone olun.