
veinnehû leḥasratün `ale-lkâfirîn.
Türkçe:
Ve o, gerçeği örten nankörler/inkârcılar için tam bir hasrettir.
İngilizce:
But truly (Revelation) is a cause of sorrow for the Unbelievers.
Fransızca:
mais en vérité, ce sera un sujet de regret pour les mécréants,
Almanca:
Und gewiß, er ist doch eine Selbstanklage für die Kafir.
Rusça:
Воистину, это - горе для неверующих.
Arapça:
وَإِنَّهُ لَحَسْرَةٌ عَلَى الْكَافِرِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kuşkusuz bu Kur'ân kafirler için bir pişmanlık vesilesidir.
Diyanet Vakfı:
Muhakkak o, kafirler için bir iç yarasıdır.

veinnehû leḥaḳḳu-lyeḳîn.
Türkçe:
Ve o, kesin bilginin tam gerçeğidir.
İngilizce:
But verily it is Truth of assured certainty.
Fransızca:
c'est là la véritable certitude.
Almanca:
Und gewiß, er ist doch das Wahre der Gewißheit.
Rusça:
Воистину, это - несомненная истина.
Arapça:
وَإِنَّهُ لَحَقُّ الْيَقِينِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Gerçekten o, şüphe götürmez bir bilgidir.
Diyanet Vakfı:
Ve o, gerçekten kat'i bilginin ta kendisidir.

fesebbiḥ bismi rabbike-l`ażîm.
Türkçe:
Hadi artık, yüce Rabbinin adını tespih et!
İngilizce:
So glorify the name of thy Lord Most High.
Fransızca:
Glorifie donc le nom de ton Seigneur, le Très Grand !
Almanca:
So lobpreise mit dem allerhabenen Namen deines HERRN!
Rusça:
Прославляй же имя Господа твоего Великого!
Arapça:
فَسَبِّحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظِيمِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O halde, haydi tesbih et Rabbinin yüce ismiyle
Diyanet Vakfı:
O halde, ulu Rabbinin adını yüceltip noksanlıklardan tenzih et.
Pages
