Al-Mumenoon-المؤمنون

vehüve-lleẕî ẕera'eküm fi-l'arḍi veileyhi tuḥşerûn.

Türkçe:
Sizi yeryüzünde yaratıp yayan da O'dur. O'nun huzurunda haşredileceksiniz.
İngilizce:
And He has multiplied you through the earth, and to Him shall ye be gathered back.
Fransızca:
C'est Lui qui vous a répandus sur la terre, et c'est vers Lui que vous serez rassemblés.
Almanca:
Und ER ist Derjenige, Der euch auf der Erde vermehren ließ, und vor Ihm werdet ihr versammelt.
Rusça:
Он - Тот, Кто расселил вас по земле, и к Нему вы будете собраны.
Arapça:
وَهُوَ الَّذِي ذَرَأَكُمْ فِي الْأَرْضِ وَإِلَيْهِ تُحْشَرُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve sizi yeryüzünde yaratıp türeden O'dur. Sırf O'nun huzuruna toplanacaksınız.
Diyanet Vakfı:
Ve O, sizi yeryüzünde yaratıp türetendir. Sırf O'nun huzurunda toplanacaksınız.

vehüve-lleẕî yuḥyî veyümîtü velehu-ḫtilâfü-lleyli vennehâr. efelâ ta`ḳilûn.

Türkçe:
O hayat veriyor, O öldürüyor. Gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişi O'nun için. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?
İngilizce:
It is He Who gives life and death, and to Him (is due) the alternation of Night and Day: will ye not then understand?
Fransızca:
Et c'est Lui qui donne la vie et qui donne la mort; et l'alternance de la nuit et du jour dépend de Lui. Ne raisonnerez-vous donc pas ?
Almanca:
Und ER ist Derjenige, Der lebendig macht und sterben läßt. Und Ihm unterliegt die Aufeinanderfolge von Nacht und Tag. Besinnt ihr euch etwa nicht?!
Rusça:
Он - Тот, Кто дарует жизнь и умерщвляет. Он чередует ночь и день. Неужели вы не разумеете?
Arapça:
وَهُوَ الَّذِي يُحْيِي وَيُمِيتُ وَلَهُ اخْتِلَافُ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ ۚ أَفَلَا تَعْقِلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve O, yaşatan ve öldürendir; gecenin ve gündüzün değişmesi O'nun eseridir. Hâlâ aklınızı kullanmaz mısınız?
Diyanet Vakfı:
Ve O, yaşatan ve öldürendir; gecenin ve gündüzün değişmesi O'nun eseridir. Hala aklınızı kullanmaz mısınız!

bel ḳâlû miŝle mâ ḳâle-l'evvelûn.

Türkçe:
İşin doğrusu şu: Onlar da öncekilerin söylediği gibi söylediler.
İngilizce:
On the contrary they say things similar to what the ancients said.
Fransızca:
Ils ont plutôt tenu les mêmes propos que les anciens.
Almanca:
Nein, sondern sie sagten das Gleiche, was die Früheren sagten.
Rusça:
О нет! Они говорят то же, что говорили первые поколения.
Arapça:
بَلْ قَالُوا مِثْلَ مَا قَالَ الْأَوَّلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hayır, öncekilerin söylediklerinin benzerini söylediler.
Diyanet Vakfı:
Buna rağmen onlar, öncekilerin dedikleri gibi dediler.

ḳâlû eiẕâ mitnâ vekünnâ türâbev ve`iżâmen einnâ lemeb`ûŝûn.

Türkçe:
Dediler ki: "Ölüp, toprak ve kemik haline geldiğimiz zaman mı, gerçekten o zaman mı diriltileceğiz?"
İngilizce:
They say: "What! when we die and become dust and bones, could we really be raised up again?
Fransızca:
Ils ont dit : "lorsque nous serons morts et que nous serons poussière et ossements, serons-nous vraiment ressuscités ?
Almanca:
Sie sagten: "Wenn wir starben und zu Erde und Knochen wurden, würden wir etwa doch erweckt werden?!
Rusça:
Они говорят: "Неужели мы будем воскрешены после того, как умрем и превратимся в прах и кости?
Arapça:
قَالُوا أَإِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَامًا أَإِنَّا لَمَبْعُوثُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Dediler ki: "Sahi biz, ölüp de bir toprak ve kemik yığını haline gelmişken, mutlaka yeniden diriltileceğiz öyle mi?"
Diyanet Vakfı:
Dediler ki: Sahi biz, ölüp de bir toprak ve kemik yığını haline gelmişken, mutlaka yeniden diriltileceğiz öyle mi?

leḳad vu`idnâ naḥnü veâbâünâ hâẕâ min ḳablü in hâẕâ illâ esâṭîru-l'evvelîn.

Türkçe:
"Yemin olsun, biz de bizden önce atalarımız da bununla tehdit edildik. Öncekilerin masallarından başka bir şey değil bu!"
İngilizce:
Such things have been promised to us and to our fathers before! they are nothing but tales of the ancients!
Fransızca:
On nous a promis cela, ainsi qu'à nos ancêtres auparavant; ce ne sont que de vieilles sornettes".
Almanca:
Gewiß, bereits wurde uns und unseren Vorfahren dieses vorher angedroht. Dies sind nichts anderes als die Legenden der Vorfahren."
Rusça:
Это обещают нам, а еще раньше это обещали нашим отцам. Это - всего лишь сказки древних народов".
Arapça:
لَقَدْ وُعِدْنَا نَحْنُ وَآبَاؤُنَا هَٰذَا مِن قَبْلُ إِنْ هَٰذَا إِلَّا أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Yemin ederiz ki, gerek bize, gerekse daha önce atalarımıza böyle bir vaadde bulunuldu; (fakat) bu geçmiştekilerin masallarından başka bir şey değildir!
Diyanet Vakfı:
Hakikaten, gerek bize, gerekse daha önce atalarımıza böyle bir vaadde bulunuldu; (fakat) bu geçmiştekilerin masallarından başka bir şey değildir!

ḳul limeni-l'arḍu vemen fîhâ in küntüm ta`lemûn.

Türkçe:
De ki: "Eğer biliyorsanız, yeryüzü ve içindekiler kimindir?"
İngilizce:
Say: "To whom belong the earth and all beings therein? (say) if ye know!"
Fransızca:
Dis : "A qui appartient la terre et ceux qui y sont ? si vous savez".
Almanca:
Sag: "Wem gehört die Erde und das, was auf ihr ist, solltet ihr wissen?"
Rusça:
Скажи: "Кому принадлежит земля и те, кто на ней, если только вы знаете?"
Arapça:
قُل لِّمَنِ الْأَرْضُ وَمَن فِيهَا إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Resulüm!) de ki: "Eğer biliyorsanız (söyleyin bakalım), bu dünya ve onda bulunanlar kime aittir?"
Diyanet Vakfı:
(Resulüm!) de ki: Eğer biliyorsanız (söyleyin bakalım), bu dünya ve onda bulunanlar kime aittir?

seyeḳûlûne lillâh. ḳul efelâ teẕekkerûn.

Türkçe:
"Allah'ındır!" diyecekler. De ki: "Hâlâ düşünüp ibret almıyor musunuz?"
İngilizce:
They will say, "To Allah!" say: "Yet will ye not receive admonition?"
Fransızca:
Ils diront : "A Allah". Dis : "Ne vous souvenez-vous donc pas ? "
Almanca:
Sie werden sagen: "ALLAH!" Sag: "Entsinnt ihr euch nicht?!"
Rusça:
Они скажут: "Аллаху". Скажи: "Неужели вы не помяните назидание?"
Arapça:
سَيَقُولُونَ لِلَّهِ ۚ قُلْ أَفَلَا تَذَكَّرُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah'a aittir diyecekler. "Öyle ise siz hiç düşünüp taşınmaz mısınız?" de.
Diyanet Vakfı:
"Allah'a aittir" diyecekler. Öyle ise siz hiç düşünüp taşınmaz mısınız! de.

ḳul mer rabbü-ssemâvâti-sseb`i verabbü-l`arşi-l`ażîm.

Türkçe:
Sor: "Yedi göklerin Rabbi ve o büyük arşın Rabbi kimdir?"
İngilizce:
Say: "Who is the Lord of the seven heavens, and the Lord of the Throne (of Glory) Supreme?"
Fransızca:
Dis : "Qui est le Seigneur des sept cieux et le Seigneur du Trône sublime ? "
Almanca:
Sag: "Wer ist Der HERR der sieben Himmeln und Der HERR vom gewaltigen Al'ahrsch?"
Rusça:
Скажи: "Кто Господь семи небес и Господь великого Трона?"
Arapça:
قُلْ مَن رَّبُّ السَّمَاوَاتِ السَّبْعِ وَرَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Yedi kat göklerin Rabbi, azametli Arş'ın Rabbi kimdir? diye sor.
Diyanet Vakfı:
Yedi kat göklerin Rabbi, azametli Arş'ın Rabbi kimdir? diye sor.

seyeḳûlûne lillâh. ḳul efelâ tetteḳûn.

Türkçe:
"Allah'tır!" diyecekler. De ki: "Hâlâ benden sakınmıyor musunuz?"
İngilizce:
They will say, "(They belong) to Allah." Say: "Will ye not then be filled with awe?"
Fransızca:
Ils diront : [ils appartiennent] "A Allah". Dis : "Ne craignez-vous donc pas ? "
Almanca:
Sie werden sagen: "ALLAH!" Sag: "Handelt ihr etwa nicht Taqwa gemäß?!"
Rusça:
Они скажут: "Аллах". Скажи: "Неужели вы не устрашитесь?"
Arapça:
سَيَقُولُونَ لِلَّهِ ۚ قُلْ أَفَلَا تَتَّقُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Onlar da) Allah'ındır. diyecekler. "Şu halde siz Allah'tan korkmaz mısınız?" de.
Diyanet Vakfı:
"(Bunlar da) Allah'ındır" diyecekler. Şu halde siz Allah'tan korkmaz mısınız! de.

ḳul mem biyedihî melekûtü külli şey'iv vehüve yücîru velâ yücâru `aleyhi in küntüm ta`lemûn.

Türkçe:
Şunu da sor: "Eğer biliyorsanız söyleyin. Kimdir o, her şeyin melekûtu/aslı-esası elinde olan? O koruyup gözeten ama korunup gözetilmeyen?"
İngilizce:
Say: "Who is it in whose hands is the governance of all things,- who protects (all), but is not protected (of any)? (say) if ye know."
Fransızca:
Dis : "Qui détient dans sa main la royauté absolue de toute chose, et qui protège et n'a pas besoin d'être protégé ? [Dites], si vous le savez ! "
Almanca:
Sag: "Wem unterliegt die Herrschaft des Allerlei, und wer gewährt Schutz, während ihm kein Schutz gewährt wird, solltet ihr wissen?!"
Rusça:
Скажи: "В чьей Руке власть над всякой вещью? Кто защищает и от Кого нет защиты, если только вы знаете?"
Arapça:
قُلْ مَن بِيَدِهِ مَلَكُوتُ كُلِّ شَيْءٍ وَهُوَ يُجِيرُ وَلَا يُجَارُ عَلَيْهِ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Eğer biliyorsanız (söyleyin), her şeyin melekûtu (mülkiyeti ve yönetimi) kendisinin elinde olan, kendisi her şeyi koruyup kollayan; fakat kendisi korunmayan (buna muhtaç olmayan) kimdir? diye sor.
Diyanet Vakfı:
Eğer biliyorsanız (söyleyin), her şeyin melekutu (mülkiyeti ve yönetimi) kendisinin elinde olan, kendisi her şeyi koruyup kollayan, fakat kendisi korunmayan (buna muhtaç olmayan) kimdir? diye sor.

Pages

Al-Mumenoon-المؤمنون beslemesine abone olun.