content_ar:
سَخَّرَهَا عَلَيْهِمْ سَبْعَ لَيَالٍ وَثَمَانِيَةَ أَيَّامٍ حُسُومًا فَتَرَى الْقَوْمَ فِيهَا صَرْعَىٰ كَأَنَّهُمْ أَعْجَازُ نَخْلٍ خَاوِيَةٍ
Çeviriyazı:
seḫḫarahâ `aleyhim seb`a leyâliv veŝemâniyete eyyâmin ḥusûmen fetere-lḳavme fîhâ ṣar`â keennehüm a`câzü naḫlin ḫâviyeh.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah o fırtınayı üzerlerine yedi gece sekiz gündüz musallat etmişti. Öyle ki, o kavmi içi boş hurma kütükleri gibi oracıkta yere serilmiş halde görürdün.
Diyanet İşleri:
Allah onların kökünü kesmek üzere, üzerlerine o rüzgarı yedi gece sekiz gün, estirdi. Halkın, kökünden çıkarılmış hurma kütükleri gibi yere yıkıldıklarını görürsün.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Onu, yedi gece ve sekiz gün, birbiri ardınca musallat etti onlara, o topluluğa baksaydın görürdün ki bu kadar zaman içinde yıkılıvermişler yerlere, sanki içleri kof hurma kütükleriymiş onlar.
Şaban Piriş:
Allah, onu yedi gece sekiz gün kesintisiz onların üzerine musallat etmişti. Böylece o kavmin, orada sanki içi kof hurma kütükleriymiş gibi çarpılıp yere yıkıldığını görürdün.
Edip Yüksel:
Onu, yedi gece ve sekiz gün boyunca üzerlerine bir bela olarak saldı. Halkın, çürümüş hurma gövdeleri gibi yere yıkıldıklarını görürsün.
Ali Bulaç:
(Allah) Onu, yedi gece ve sekiz gün, aralık vermeksizin üzerlerine musallat etti. Öyle ki, o kavmin, orada sanki içi kof hurma kütükleriymiş gibi çarpılıp yere yıkıldığını görürsün.
Suat Yıldırım:
Allah o kasırgayı üzerlerine yedi gece, sekiz gün kesintisiz olarak salıverdi. Öyle ki sen, o halkı içi boş hurma kütükleri gibi yerlere serilmiş görürdün.
Ömer Nasuhi Bilmen:
69:5
Yaşar Nuri Öztürk:
Onu, onların üzerine yedi gece-sekiz gün hiç ara vermeden saldı. Topluluğu orada yerlere serilmiş görürsün. İçleri boşaltılmış hurma kütükleri gibidirler.
Bekir Sadak:
(13-15) Sura bir ufurus ufuruldugu, yer ve daglar kaldirilip bir vurusla birbirine carpildigi zaman, iste o gun olacak olur, kiyamet kopar.
İbni Kesir:
Onların kökünü kesmek için, üzerlerine yedi gece sekiz gün, rüzgarı estirdi. Halkın, kökünden sökülmüş hurma kütükleri gibi yere yıkıldığını görürdün.
Adem Ugur:
Allah onu, ardarda yedi gece, sekiz gün onların üzerine musallat etti. Öyle ki (eğer orada olsaydın), o kavmi, içi boş hurma kütükleri gibi oracıkta yere serilmiş halde görürdün.
İskender Ali Mihr:
(Allah), onu (fırtınayı) ardarda, 7 gece, 8 gün onların üzerine musallat etti. Bundan sonra o kavmi orada, içi boş hurma ağacı kütükleri gibi yerlere serilmiş görürsün.
Celal Yıldırım:
(7-8) O kasırgayı onların üzerine aralıksız olarak yedi gece, sekiz gündüz musallat edip estirdi
Tefhim ul Kuran:
(Allah) Onu, yedi gece ve sekiz gün, aralık vermeksizin onların üzerine musallat etti. Öyle ki, o kavmi, orada sanki içi kof hurma kütükleriymiş gibi onların çarpılıp yere yıkıldığını görürsün.
Fransızca:
qu' [Allah] déchaîna contre eux pendant sept nuits et huit jours consécutifs; tu voyais alors les gens renversés par terre comme des souches de palmiers évidées.
İspanyolca:
que desencadenó contra ellos para devastarlo todo durante siete noches y ocho días. Se veía a la gente yacer en ellas como troncos de palmeras derribadas.
İtalyanca:
che Allah scatenò contro di loro per sette notti e otto giorni consecutivi. Allora avresti visto quella gente riversa in terra come tronchi cavi di palma.
Almanca:
Ihn fügte ER ihnen sieben Nächte und acht Tage in Folge zu, so siehst du die Leute zu Boden niedergestreckt, als wären sie umgefallene Dattelpalmenstümpfe.
Çince:
真主曾使暴风对著他们连刮了七夜8昼,你看阿德人倒仆在地上,好像空心的海枣树干一样。
Hollandaca:
Waarmede God hen gedurende zeven nachten en acht dagen achtereenvolgens deed treffen. Gij hadt het volk gedurende dien tijd moeten zien, nedergeknield liggende, als waren zij de wortels van holle palmboomen.
Rusça:
Он заставил его бушевать над ними в течение семи ночей и восьми дней без перерыва, и ты мог бы увидеть людей, которые были повержены, словно рухнувшие сгнившие пальмовые стволы.
Somalice:
oo lagu diray korkooda Toddoba habeen iyo Siddeed Maalmood oo iraacsan, waxaadna arkaysaa iyagoo daadsan ood mooddo jirrid Timir (dogob dhacay).
Swahilice:
Alio wapelekea masiku saba, na siku nane, mfululizo bila ya kusita. Utaona watu wamepinduka kama kwamba ni magongo ya mitende yalio wazi ndani.
Uygurca:
اﷲ ئۇلارغا بوراننى يەتتە كېچە، سەككىز كۈندۈز ئۈزۈلدۈرمەي ئاپىرىدە قىلدى، (ئاد) قەۋمىنىڭ (ئۆز ماكانلىرىدا ھالاك بولۇپ) خورما دەرىخىنىڭ پور كۆتەكلىرىدەك ياتقانلىقىنى كۆرۈسەن
Japonca:
7夜8日にわたり,かれらに対し絶え間なく(嵐が)襲い,それで朽ちたナツメヤシの木のように,(凡ての)民がそこに倒れているのを,あなたは見たであろう。
Arapça (Ürdün):
«سخرها» أرسلها بالقهر «عليهم سبع ليال وثمانية أيام» أولها من صبح يوم الأربعاء لثمان بقين من شوال، وكانت في عجز الشتاء «حسوما» متتابعات شبهت بتتابع فعل الحاسم في إعادة الكي على الداء كرة بعد أخرى حتى ينحسم «فترى القوم فيها صرعى» مطروحين هالكين «كأنهم أعجاز» أصول «نخل خاوية» ساقطة فارغة.
Hintçe:
ख़ुदा ने उसे सात रात और आठ दिन लगाकर उन पर चलाया तो लोगों को इस तरह ढहे (मुर्दे) पड़े देखता कि गोया वह खजूरों के खोखले तने हैं
Tayca:
พระองค์ทรงให้อภัยนั้นเกิดขึ้นแก่พวกเขา เจ็ดคืนกับแปดวันต่อเนื่องกัน แล้วเจ้าจะเห็นหมู่ชนนั้นนอนตายอยู่เช่นนั้นประหนึ่งต้นอินทผลัมที่กลางล้มระเนระนาด
İbranice:
אותה שלח עליהם אלוהים במשך שבעה לילות ושמונה ימים רצופים, ואז יכולת לראות את בני האדם מוטלים מתים כמו גזעי דקלים עקורים וחלולים
Hırvatça:
Njemu je On vlast nad njima sedam noći i osam dana uzastopnih bio prepustio, pa si u njima ljude povaljane kao šuplja palmina debla vidio,
Rumence:
pe care l-am dezlănţuit asupra lor şapte nopţi şi opt zile de prăpăd. Să fi văzut poporul acela trântit ca nişte găunoase buturugi de curmal!
Transliteration:
Sakhkharaha AAalayhim sabAAa layalin wathamaniyata ayyamin husooman fatara alqawma feeha sarAAa kaannahum aAAjazu nakhlin khawiyatun
Türkçe:
Onu, onların üzerine yedi gece-sekiz gün hiç ara vermeden saldı. Topluluğu orada yerlere serilmiş görürsün. İçleri boşaltılmış hurma kütükleri gibidirler.
Sahih International:
Which Allah imposed upon them for seven nights and eight days in succession, so you would see the people therein fallen as if they were hollow trunks of palm trees.
İngilizce:
He made it rage against them seven nights and eight days in succession: so that thou couldst see the (whole) people lying prostrate in its (path), as they had been roots of hollow palm-trees tumbled down!
Azerbaycanca:
Allah o küləyi yeddi gecə, səkkiz gün ardı-arası kəsilmədən onların üstünə əsdirdi. Belə ki, (əgər yanlarında olsaydın) sən onları orada yıxılıb ölmüş görərdin. Onlar, sanki içi bomboş xurma kötükləri idilər.
Süleyman Ateş:
(Allah) Onu, yedi gece, sekiz gün ardı ardına onların üzerine saldı. O kavmi orada, içi boş hurma kütükleri gibi serilmiş görürsün.
Diyanet Vakfı:
Allah onu, ardarda yedi gece, sekiz gün onların üzerine musallat etti. Öyle ki (eğer orada olsaydın), o kavmi, içi boş hurma kütükleri gibi oracıkta yere serilmiş halde görürdün.
Erhan Aktaş:
Onu, yedi gece ve sekiz gün; hiç ara vermeden üzerlerine musallat etti. Öyle ki, o halkı, orada kökünden sökülmüş hurma ağacı kütükleri gibi yere serilmiş görürsün.
Kral Fahd:
Allah onu, ardarda yedi gece, sekiz gün onların üzerine musallat etti. Öyle ki (eğer orada olsaydın), o kavmi, içi boş hurma kütükleri gibi oracıkta yere serilmiş halde görürdün.
Hasan Basri Çantay:
(Allah) onu yedi gece, sekiz gün ardı ardınca üzerlerine musallat etdi, öyle ki (eğer sen de haazır olsaydın) o kavmin (bu müddet) içinde (nasıl) olub yıkıldığını görürdün. Sanki onlar, içleri bomboş hurma kütükleri idiler.
Muhammed Esed:
Allah, onların (kökünü kurutmak üzre,) üzerlerinde o kasırgayı yedi gece sekiz gün estirdi; öyle ki insanların (kökünden çıkarılmış) hurma kütükleri gibi yere yıkıldıklarını gözünde canlandırabilirsin.
Gültekin Onan:
(Tanrı) Onu, yedi gece ve sekiz gün, aralık vermeksizin üzerlerine musallat etti. Öyle ki, o kavmin, orada sanki içi kof hurma kütükleriymiş gibi çarpılıp yere yıkıldığını görürsün.
Ali Fikri Yavuz:
Allah o fırtınayı, üzerlerine yedi gece ve sekiz gün arka arkaya musallat etti. (Orada bulunaydın) bu kavmin o fırtınada yıkılıp kaldığını görürdün
Portekizce:
Que Deus desencadeou sobre ele, durante sete noites e oito nefastos dias, em que poderias ver aqueles homens jacentes, como se fossem troncos de tamareiras caídos.
İsveççe:
som Han lät rasa mot dem utan uppehåll i sju nätter och åtta dagar. Där kunde man se människorna ligga utsträckta [på marken] som urgröpta palmstubbar.
Farsça:
که خدا آن را هفت شب و هشت روز پی در پی بر آنان مسلط کرد و [اگر آنجا بودی] می دیدی که آنان مانند تنه های پوسیده و پوک درختان خرما روی زمین افتاده [و هلاک شده اند.]
Kürtçe:
(خوا) زاڵی کرد بە سەریاندا حەوت شەو وھەشت ڕۆژ بەبێ ووچان (لەناوی بردن) ئەو گەلەت دەبینی لەو ماوەیەدا بێ گیان کەوتبوون وەك قەدی داری خورمای گەندەڵ (ناوڕزاویان لێهاتبوو)
Özbekçe:
У зот уларнинг устидан бу шамолни етти кечаю саккиз кундуз бетўхтов эстириб қўйди. Бас, қавмни у ерда ҳалок бўлиб, ағдарилиб ётганини кўрасан. Улар худди хурмонинг чириган томирларига ўхшарлар.
Malayca:
Yang diarahkannya menyerang mereka tujuh malam lapan hari terus-menerus; (kalaulah engkau menyaksikannya) maka engkau akan melihat kaum itu bergelimpangan mati, seolah-olah mereka: batang-batang pohon kurma yang (tumbang dan) lompang.
Arnavutça:
të cilën Perëndia ua ka dërguar atyre shtatë netë dhe tetë ditë – parreshtur, e ku mund t’i vërejshe njerëzit e përmbysur si trungjet e hurmeve të kalbura,
Bulgarca:
Накара го Той да вилнее срещу тях седем нощи и осем дни поред, и виждаш там хората покосени, сякаш са стволове на повалени палми.
Sırpça:
Њему је Он власт над њима био препустио седам ноћи и осам дана узастопних, па си у њима видео људе поваљане као шупља палмина дебла,
Çekçe:
Bůh dal jí, zničující, nad nimi vládu po osm dní a sedm nocí; a byl bys tam viděl lidi k zemi vržené, jako by to byly kmeny palem vykotlané.
Urduca:
اللہ تعالیٰ نے اُس کو مسلسل سات رات اور آٹھ دن اُن پر مسلط رکھا (تم وہاں ہوتے تو) دیکھتے کہ وہ وہاں اِس طرح پچھڑے پڑے ہیں جیسے وہ کھجور کے بوسیدہ تنے ہوں
Tacikçe:
Он азобро ҳафт шабу ҳашт рӯз пай дар пай бар онон фиристод. Он қавмро чун танаҳои пӯсидаи хурмо медидӣ, ки афтодаанду мурдаанд,.
Tatarca:
Ул җилне аларга җиде төн вә сигез көн тоташтан ирекле кылды, ул җилдә кешеләрне буылып һәлак булган кеби күрер идең, гүя алар эче куыш хөрмә агачының төбе кеби булып калганнар.
Endonezyaca:
yang Allah menimpakan angin itu kepada mereka selama tujuh malam dan delapan hari terus menerus; maka kamu lihat kaum 'Aad pada waktu itu mati bergelimpangan seakan-akan mereka tunggul pohon kurma yang telah kosong (lapuk).
Amharca:
ተከታታይ በኾኑ ሰባት ሌሊቶችና ስምንት መዓልቶች ውስጥ በእነርሱ ላይ ለቀቃት፡፡ ሕዝቦቹንም፤ በውስጧ የተጣሉ ኾነው ልክ ክፍት የኾኑ የዘንባባ ግንዶች መስለው ታያቸዋለህ፡፡
Tamilce:
அவன், அதை (-அந்த காற்றை) ஏழு இரவுகளும் எட்டு பகல்களும் அவர்கள் மீது தொடர்ச்சியாக (வீசக்கூடிய நிலையில்) கட்டுப்படுத்தி வைத்திருந்தான். ஆக, அதில் மக்களை செத்து மடிந்தவர்களாக நீர் பார்ப்பீர். அவர்களோ (கரையான் தின்று) அழிந்துபோன பேரீச்ச மரத்தின் அடிப்பகுதிகளைப் போல் இருந்தனர்.
Korece:
하나님은 일곱방과 팔일간 그들에게 연속적인 징벌을 주었나니그대는 이 백성들이 부복한 것을 보았으매 이는 쓰러 넘어진 종려 나무 같았더라
Vietnamca:
(Allah) đã cho trận cuồng phong diễn ra trong bảy đêm và tám ngày liên tiếp. Vì vậy, Ngươi sẽ thấy người dân nơi đó ngã xuống như thể chúng là những thân cây chà là bị bứng gốc.
Ayet Linkleri: