Kur'an Ayetleri

  • Nahl Suresi, Kur'an'ın 16. suresidir. Sure, 128 ayetten oluşur. Medine döneminde inmiş olan son üç ayetin dışındakilerin Mekke döneminde indirildiğine inanılmaktadır. Sure, ismini 68. ayette geçen ve "bal arısı" anlamına gelen "nahl" kelimesinden almıştır. Sure, "Allah'ın emri gelecektir!" ifadesiyle başlar. Vikipedi

    Ayet sayısı: 128

    Başka isimleri: Arı Suresi

    Geliş zamanı: Mekke Dönemi

    Harf sayısı: 7642

    İsmin anlamı: Bal arısı

    Kelime sayısı: 1845

    Sure numarası: 16

chapter_number: 

16

Ayah_chapter_number: 

34

Ayahid: 

1935

Sayfa No: 

270

Nüzûl Yeri: 

content_ar: 

فَأَصَابَهُمْ سَيِّئَاتُ مَا عَمِلُوا وَحَاقَ بِهِم مَّا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِئُونَ

Çeviriyazı: 

feeṣâbehüm seyyietü mâ `amilû veḥâḳa bihim mâ kânû bihî yestehziûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Bunun için, sonunda yaptıklarının cezası başlarına felaket oldu ve alay edip durdukları o azap, kendilerini kuşattı.

Diyanet İşleri: 

Bu yüzden, işledikleri kötülüklere uğradılar ve alay ettikleri şey onları kuşattı.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Yaptıkları kötülüğe uğradılar ve alay ettiklerinin cezasını çektiler.

Şaban Piriş: 

Onlara, yapmış oldukları amellerin kötülüğü dokundu ve onları alay ettikleri şey, çepeçevre kuşattı.

Edip Yüksel: 

Yapmış olduklarının kötü sonuçları onlara dokundu ve alaya almış oldukları şeyler onları kuşattı.

Ali Bulaç: 

Böylece işledikleri kötülükleri kendilerine isabet etti ve alaya aldıkları şey, kendilerini sarıp-kuşatıverdi.

Suat Yıldırım: 

Dini inkâr edenler ille kendilerine meleklerin gelmesini, yahut Rabbinin azap emrinin gelmesini mi bekliyorlar?Onlardan öncekiler de böyle yaptılar.Allah zulmetmedi onlara, kendi canlarına zulmediyordu onlar! Kendilerini buldu, yaptıkları kötü işler.Sarıp kuşatıverdi onları alay ettikleri şeyler. [52,14]

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Artık onlara yapar oldukları şeylerin kötülükleri dokundu ve onları kendisiyle istihzâ eder oldukları şey sarıverdi.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Sonunda, yapıp ettiklerinin kötülükleri başlarına musibet olmuş, alay edip durdukları şey kendilerini sarıvermiştir.

Bekir Sadak: 

16:38

İbni Kesir: 

Bunun için işledikleri kötülüklere uğradılar ve alay ettikleri şey onları kuşattı.

Adem Ugur: 

Sonunda yaptıklarının cezası onlara ulaştı ve alay etmekte oldukları şey onları çepeçevre kuşatıverdi.

İskender Ali Mihr: 

Böylece yaptıkları kötü ameller, onlara isabet etti (ulaştı). Alay etmiş oldukları şey, onları kuşattı.

Celal Yıldırım: 

Bu sebeple, işledikleri kötülükler, onlara yetişip dokunmuş ve alaya aldıkları şey de onları kuşatmıştır.

Tefhim ul Kuran: 

Böylece işledikleri kötülükleri kendilerine isabet etti ve alaya aldıkları şey, kendilerini sarıp kuşatıverdi.

Fransızca: 

Les méfaits qu'ils accomplissaient les atteindront, et ce dont ils se moquaient les cernera de toutes parts.

İspanyolca: 

Les alcanzará la misma maldad de sus acciones y les cercará aquello de que se burlaban.

İtalyanca: 

Saranno colpiti dal male che avranno commesso e ciò di cui si burlavano li avvolgerà.

Almanca: 

So trafen sie die Bosheiten dessen, was sie taten, und es umgab sie das, was sie zu verspotten pflegten.

Çince: 

所以他们必遭受他们的行为的恶报,而他们一向嘲笑的(刑罚)将包围他们。

Hollandaca: 

De booze daden welke zij bedreven hadden, bereikten hen en het goddelijke oordeel, dat zij bespot hadden, stortte op hen neder.

Rusça: 

Злое возмездие постигло их за то, что они творили, и окружило (или поразило) их то, над чем они издевались.

Somalice: 

Waxaana ku dhacay Xumaantii waxay faleen, Waxaana ku dagay (Ciqaahtii) Waxay ku jeesi Jireen.

Swahilice: 

Basi ukawafikia uovu wa waliyo yatenda, na waliyo kuwa wakiyakejeli yakawazunguka.

Uygurca: 

ئۇلار قىلمىشلىرىنىڭ جازاسىنى تارتتى، ئۇلارغا مەسخىرە قىلغانلىقلىرىنىڭ جازاسى (يەنى قاتتىق ئازابى) چۈشتى

Japonca: 

かれらの行為の悪い結果がかれらに降り懸かり,以前に嘲笑していたことが,かれらを取り囲む。

Arapça (Ürdün): 

فأصابهم سيئات ما عملوا» أي جزاءها «وحاق» نزل «بهم ما كانوا به يستهزءُون» أي العذاب.

Hintçe: 

फिर जो जो करतूतें उनकी थी उसकी सज़ा में बुरे नतीजे उनको मिले और जिस (अज़ाब) की वह हँसी उड़ाया करते थे उसने उन्हें (चारो तरफ से) घेर लिया

Tayca: 

ดังนั้น ความชั่วทั้งหลายที่พวกเขาได้กระทำไว้ ก็จะประสบแก่พวกเขา และสิ่งที่พวกเขาเคยเย้ยหยันไว้ ก็จะห้อมล้อมพวกเขา

İbranice: 

וכך פגע בהם כל הרע אשר עשו, והעונש שהיו מזלזלים בו הקיף אותם מכל עבר

Hırvatça: 

I stigla ih je kazna za ono što su činili, i sa svih strana ih je obuzelo ono čemu su se rugali.

Rumence: 

Faptele rele pe care le-au săvârşit, îi vor lovi şi cea de care îşi băteau joc îi va împresura de peste tot.

Transliteration: 

Faasabahum sayyiatu ma AAamiloo wahaqa bihim ma kanoo bihi yastahzioona

Türkçe: 

Sonunda, yapıp ettiklerinin kötülükleri başlarına musibet olmuş, alay edip durdukları şey kendilerini sarıvermiştir.

Sahih International: 

So they were struck by the evil consequences of what they did and were enveloped by what they used to ridicule.

İngilizce: 

But the evil results of their deeds overtook them, and that very (Wrath) at which they had scoffed hemmed them in.

Azerbaycanca: 

Onlara öz əməllərinin cəzası (pisliklər) artıq yetişdi. İstehza etdikləri (əzab da) onları yaxaladı.

Süleyman Ateş: 

Nihayet yaptıklarının kötülükleri onlara ulaştı ve alay ettikleri şey onları kuşattı.

Diyanet Vakfı: 

Sonunda yaptıklarının cezası onlara ulaştı ve alay etmekte oldukları şey onları çepeçevre kuşatıverdi.

Erhan Aktaş: 

Böylece yaptıklarının kötülükleri onlara isabet etti. Alay ettikleri şey kendilerini kuşattı.

Kral Fahd: 

Sonunda yaptıklarının cezası onlara ulaştı ve alay etmekte oldukları şey onları çepeçevre kuşatıverdi. 

Hasan Basri Çantay: 

Onun için yapdıklarının cezası onları çarpmış, istihza edegeldikleri (hakıykat) çepçevre kendilerini kuşatıvermişdir.

Muhammed Esed: 

Öyle ki, işledikleri kötülükler kendi başlarına yıkılmış, alay edip durdukları şey onları çepeçevre kuşatmıştı.

Gültekin Onan: 

Böylece işledikleri kötülükleri kendilerine isabet etti ve alaya aldıkları şey kendilerini sarıp kuşatıverdi.

Ali Fikri Yavuz: 

Bunun için, yaptıkları fena işlerin cezası, başlarına felâket oldu ve alay edip durdukları o azab, kendilerini kuşatıverdi.

Portekizce: 

Receberam o castigo pelo que cometeram e foram envolvidos por aquilo de que escarneciam.

İsveççe: 

[följderna av] deras onda handlingar hann upp dem och de inringades [till sist] av det som de hade gjort till föremål för [sitt hån och] sina skämt.

Farsça: 

پس [کیفر] بدی هایی که انجام دادند به آنان رسید، و عذابی که همواره مسخره می کردند، بر آنان نازل شد.

Kürtçe: 

لەئاکامدا تۆڵەی ئەو خراپانانەیان تووش بوو کە کردبوویان وە ئەو (سزای) کە ئەوان گاڵتەیان پێدەکرد دەوری دان و ھاتەسەریان

Özbekçe: 

Бас, қилган ёмон амаллари ўзларига етди ва истеҳзо қилган нарсалари ўзларини ўради. (Яъни, уларга ёмонлик ташқаридан келгани йўқ. Ўзлари ўзларининг бошларига етдилар. Қилган ёмон амалларига яраша жазо олдилар, холос.)

Malayca: 

Oleh itu, mereka ditimpa azab sebagai balasan perbuatan jahat yang mereka lakukan; dan azab Allah itu meliputi mereka sebagai balasan bagi apa yang mereka telah ejek-ejek dahulu.

Arnavutça: 

dhe i arriti dënimi ata, për veprat që kanë punuar dhe ata i kaploi ajo (dënimi), meqë talleshin me ta.

Bulgarca: 

И ги сполетяха злините на онова, което извършиха. И ги обгради онова, на което се присмиваха.

Sırpça: 

И стигла их је казна за оно што су чинили, и са свих страна их је обузело оно чему су се ругали.

Çekçe: 

A postihly je špatnosti, jichž sami se dopouštěli, a obklopilo je to, čemu se posmívali.

Urduca: 

اُن کے کرتوتوں کی خرابیاں آخر اُن کی دامنگیر ہو گئیں اور وہی چیز اُن پر مسلط ہو کر رہی جس کا وہ مذاق اڑایا کرتے تھے

Tacikçe: 

Ба ҷазои кирдори бадашон расиданд ва ҳамон чизҳое, ки ба масхара мегирифтанд, бар сарашон омад.

Tatarca: 

Аларга явыз эшләренең җәзасы иреште вә Коръәнне һәм пәйгамбәрне кимсетүләренең дә җәзасы үзләренә рисвайлык вә ґәзаб булды.

Endonezyaca: 

Maka mereka ditimpa oleh (akibat) kejahatan perbuatan mereka dan mereka diliputi oleh azab yang selalu mereka perolok-olokan.

Amharca: 

የሠሩዋቸውም ኀጢአቶች (ቅጣት) አገኛቸው፡፡ በእርሱም ይሳለቁበት የነበሩት ሁሉ በነሱ ላይ ወረደባቸው፡፡

Tamilce: 

ஆகவே, அவர்கள் செய்தவற்றின் தண்டனைகள் அவர்களை வந்தடைந்தன. இன்னும், அவர்கள் எதை கேலி செய்து கொண்டிருந்தார்களோ அது அவர்களைச் சூழ்ந்து கொண்டது.

Korece: 

그들이 행하였던 악이 그들 을 덮칠 것이며 그들이 조롱했던 것들이 그들을 에워싸리라

Vietnamca: 

Vì vậy, chúng phải chịu hậu quả cho việc xấu mà chúng đã làm và những điều mà chúng nhạo báng sẽ trở lại bao vây chúng.