016. Nahl - (Arı) An-Nahl – النحل

etâ emru-llâhi felâ testa`cilûh. sübḥânehû vete`âlâ `ammâ yüşrikûn.

Türkçe:
Allah'ın emri geldi. Onunla yüzyüze gelmekte acele etmeyin. Tüm varlığın tespih ettiğidir o Allah. Arınmıştır onların şirk koştuklarından.
İngilizce:
(Inevitable) cometh (to pass) the Command of Allah: seek ye not then to hasten it: Glory to Him, and far is He above having the partners they ascribe unto Him!
Fransızca:
L'ordre d'Allah arrive . Ne le hâtez donc pas. Gloire à lui ! Il est au-dessus de ce qu'on Lui associe.
Almanca:
ALLAHs Bestimmung trifft noch ein, so verlangt nicht eilig danach. Gepriesenerhaben ist ER über das, was sie an Schirk betreiben.
Rusça:
Веление Аллаха придет, и не пытайтесь это ускорить. Преславен Он и превыше того, что они приобщают в сотоварищи!
Arapça:
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ أَتَىٰ أَمْرُ اللَّهِ فَلَا تَسْتَعْجِلُوهُ ۚ سُبْحَانَهُ وَتَعَالَىٰ عَمَّا يُشْرِكُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah'ın emri geldi, sakın onu acele edip istemeyiniz. Allah, müşriklerin koştukları ortaklardan münezzeh ve yücedir.
Diyanet Vakfı:
Allah'ın emri gelmiştir. Artık onu istemekte acele etmeyin. Allah, onların koştukları ortaklardan uzak ve yücedir.

yünezzilü-lmelâikete birrûḥi min emrihî `alâ mey yeşâü min `ibâdihî en enẕirû ennehû lâ ilâhe illâ ene fetteḳûn.

Türkçe:
Kullarından dilediğine melekleri, emrinden olan ruh ile şöyle diyerek indirir: "Gerçek şu: Benden başka ilah yok, o halde benden sakının!"
İngilizce:
He doth send down His angels with inspiration of His Command, to such of His servants as He pleaseth, (saying): "Warn (Man) that there is no god but I: so do your duty unto Me."
Fransızca:
Il fait descendre, par Son ordre, les Anges, avec la révélation, sur qui Il veut parmi Ses serviteurs : "Avertissez qu'il n'est d'autre divinité que Moi. Craignez-Moi donc".
Almanca:
ER sendet die Engel nach und nach hinab mit dem Ruhh nach seiner Bestimmung zu demjenigen von Seinen Dienern, den ER will: "Warnt, daß es zweifelsohne keine Gottheit gibt außer Mir, so handelt Taqwa gemäß Mir gegenüber!
Rusça:
Он ниспосылает ангелов с духом (откровением) по Своему велению тому из Своих рабов, кому пожелает: "Предостерегайте тем, что нет божества, кроме Меня. Бойтесь же Меня".
Arapça:
يُنَزِّلُ الْمَلَائِكَةَ بِالرُّوحِ مِنْ أَمْرِهِ عَلَىٰ مَن يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهِ أَنْ أَنذِرُوا أَنَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا أَنَا فَاتَّقُونِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kendi emrinden ruh (vahiy) ile melekleri, kullarından dilediği peygamberlere indirip şu gerçeği insanlara bildirin, buyuruyor: Benden başka hiçbir ilâh yoktur. Ancak benden korkun.
Diyanet Vakfı:
Allah kendi emriyle melekleri, kullarından dilediği kimseye vahiy ile, "Benden başka tanrı olmadığına dair (kullarımı) uyarın ve benden korkun" diye gönderir.

ḫaleḳa-ssemâvâti vel'arḍa bilḥaḳḳ. te`âlâ `ammâ yüşrikûn.

Türkçe:
Gökleri ve yeri hak olarak yarattı. Arınmıştır onların ortak tuttukları şeylerden.
İngilizce:
He has created the heavens and the earth for just ends: Far is He above having the partners they ascribe to Him!
Fransızca:
Il a créé les cieux et la terre avec juste raison. Il transcende ce qu'on [Lui] associe.
Almanca:
ER erschuf die Himmel und die Erde in Gesetzmäßigkeit. Erhaben ist er über das, was sie an Schirk betreiben.
Rusça:
Он сотворил небеса и землю во истине. Он превыше тех, кого они приобщают в сотоварищи!
Arapça:
خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ بِالْحَقِّ ۚ تَعَالَىٰ عَمَّا يُشْرِكُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah gökleri ve yeri hikmeti ile yarattı. O, kâfirlerin ortak koştukları şeylerden çok yücedir.
Diyanet Vakfı:
(Allah) gökleri ve yeri hak ile yarattı. O, koştukları ortaklardan münezzehtir.

ḫaleḳa-l'insâne min nuṭfetin feiẕâ hüve ḫaṣîmüm mübîn.

Türkçe:
İnsanı bir spermden yarattı. Bir de bakmışsın insan, açıkça kafa tutan bir hasım oluvermiştir.
İngilizce:
He has created man from a sperm-drop; and behold this same (man) becomes an open disputer!
Fransızca:
Il a créé l'homme d'une goutte de sperme; et voilà que l'homme devient un disputeur déclaré.
Almanca:
ER erschuf den Menschen aus Nutfa , so war er ein erklärter Widersacher.
Rusça:
Он сотворил человека из капли, и после этого тот открыто пререкается.
Arapça:
خَلَقَ الْإِنسَانَ مِن نُّطْفَةٍ فَإِذَا هُوَ خَصِيمٌ مُّبِينٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O, insanı bir meniden (spermadan) yarattı. Bir de bakarsın ki o, Rabbine karşı apaçık bir düşmandır.
Diyanet Vakfı:
O, insanı bir damla sudan yarattı. Fakat bakarsın ki (insan) Rabbine apaçık bir hasım oluvermiştir.

vel'en`âme ḫaleḳahâ. leküm fîhâ dif'üv vemenâfi`u veminhâ te'külûn.

Türkçe:
Davarları da O yaratmıştır. Onlarda sizin için bir ısıtıcı-koruyucu ve nice nice yararlar vardır. Onlardan bazı şeyleri/onlardan bazılarını yersiniz.
İngilizce:
And cattle He has created for you (men): from them ye derive warmth, and numerous benefits, and of their (meat) ye eat.
Fransızca:
Et les bestiaux, Il les a créés pour vous; vous en retirez des [vêtements] chauds ainsi que d'autres profits. Et vous en mangez aussi.
Almanca:
Auch die An'am erschuf Er. Durch sie gewinnt ihr Wärme und (andere) Produkte. Und ihr ernährt euch von ihnen.
Rusça:
Он также сотворил скот, который приносит вам тепло и пользу. Вы также употребляете его в пищу.
Arapça:
وَالْأَنْعَامَ خَلَقَهَا ۗ لَكُمْ فِيهَا دِفْءٌ وَمَنَافِعُ وَمِنْهَا تَأْكُلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hayvanları da O yarattı. Onlarda sizi ısıtacak şeyler ve birçok faydalar vardır. Ve siz onlardan bir kısmını da yersiniz.
Diyanet Vakfı:
Hayvanları da O yarattı. Onlarda sizin için ısıtıcı (şeyler) ve birçok faydalar vardır. Onlardan bir kısmını da yersiniz.

veleküm fîhâ cemâlün ḥîne türîḥûne veḥîne tesraḥûn.

Türkçe:
Bir güzellik de vardır onlarda sizin için: Sabah saldığınız sırada, akşam topladığınız sırada.
İngilizce:
And ye have a sense of pride and beauty in them as ye drive them home in the evening, and as ye lead them forth to pasture in the morning.
Fransızca:
Ils vous paraissent beaux quand vous les ramenez, le soir, et aussi le matin quand vous les lâchez pour le pâturage.
Almanca:
Und durch sie genießt ihr Schönheit, wenn ihr sie abends eintreibt und wenn ihr sie morgens austreibt.
Rusça:
Они украшают вас, когда вы пригоняете их обратно вечерами и выводите на пастбище по утрам.
Arapça:
وَلَكُمْ فِيهَا جَمَالٌ حِينَ تُرِيحُونَ وَحِينَ تَسْرَحُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O hayvanları, akşam vakti getirirken ve sabahleyin salarken, onlarda sizin için bir güzellik ve zevk vardır.
Diyanet Vakfı:
Sizin için onlardan ayrıca akşamleyin getirirken, sabahleyin salıverirken bir güzellik (bir zevk) vardır.

vetaḥmilü eŝḳâleküm ilâ beledil lem tekûnû bâligîhi illâ bişiḳḳi-l'enfüs. inne rabbeküm leraûfür raḥîm.

Türkçe:
Ve ağırlıklarınızı yüklenir, canlarınızın yarısını tüketmeden varamayacağınız beldelere kadar taşırlar. Hiç kuşkusuz, Rabbiniz gerçekten Raûf'tur, çok acıyıp esirger; Rahîm'dir, sınırsızca merhamet eder.
İngilizce:
And they carry your heavy loads to lands that ye could not (otherwise) reach except with souls distressed: for your Lord is indeed Most Kind, Most Merciful,
Fransızca:
Et ils portent vos fardeaux vers un pays que vous n'atteindriez qu'avec peine. Vraiment, votre Seigneur est Compatissant et Miséricordieux.
Almanca:
Auch tragen sie eure Lasten zu einer Ortschaft, die ihr sonst nur mit großer Anstrengung erreichen würdet. Gewiß, euer HERR ist zweifelsohne allgütig, allgnädig.
Rusça:
Они перевозят ваши грузы в края, достичь которых вы могли бы только ценой больших усилий. Воистину, Господь ваш - Сострадательный, Милосердный.
Arapça:
وَتَحْمِلُ أَثْقَالَكُمْ إِلَىٰ بَلَدٍ لَّمْ تَكُونُوا بَالِغِيهِ إِلَّا بِشِقِّ الْأَنفُسِ ۚ إِنَّ رَبَّكُمْ لَرَءُوفٌ رَّحِيمٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bu hayvanlar, ancak güçlükle varabileceğiniz bir memlekete yüklerinizi taşır. Rabbiniz, şüphesiz çok şefkatlidir, çok merhametlidir.
Diyanet Vakfı:
Bu hayvanlar sizin ağırlıklarınızı, ancak güçlüklere katlanarak varabileceğiniz bir memlekete taşırlar. Şüphesiz Rabbiniz çok şefkatli, pek merhametlidir.

velḫayle velbigâle velḥamîra literkebûhâ vezîneh. veyaḫlüḳu mâ lâ ta`lemûn.

Türkçe:
Hem binesiniz diye hem de bir süs olarak atları, katırları, eşekleri de yarattı. Ve bilemeyeceğiniz daha neler yaratır O...
İngilizce:
And (He has created) horses, mules, and donkeys, for you to ride and use for show; and He has created (other) things of which ye have no knowledge.
Fransızca:
Et les chevaux, les mulets et les ânes, pour que vous les montiez, et pour l'apparat. Et Il crée ce que vous ne savez pas.
Almanca:
Auch die Pferde, die Maultiere und die Esel (erschuf ER), damit ihr sie reitet und als Schmuck. Und ER erschafft, was ihr nicht kennt.
Rusça:
Он сотворил коней, мулов и ослов, чтобы вы ездили на них верхом и для украшения. Он творит также то, о чем вы не ведаете.
Arapça:
وَالْخَيْلَ وَالْبِغَالَ وَالْحَمِيرَ لِتَرْكَبُوهَا وَزِينَةً ۚ وَيَخْلُقُ مَا لَا تَعْلَمُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hem kendilerine binesiniz, hem de zinet olsun diye atları, katırları, ve merkepleri yarattı. Ve şu anda bilemeyeceğiniz daha nice şeyler yaratacak.
Diyanet Vakfı:
Atları, katırları ve eşekleri binmeniz ve (gözlere) zinet olsun diye (yarattı). Allah şu anda bilemeyeceğiniz daha nice (nakil vasıtaları) yaratır.

ve`ale-llâhi ḳaṣdü-ssebîli veminhâ câir. velev şâe lehedâküm ecme`în.

Türkçe:
Yolu doğrultup denge noktasını bulmak Allah'ın işidir. Ondan sapan da var. Allah dileseydi, sizi toptan hidayete erdirirdi.
İngilizce:
And unto Allah leads straight the Way, but there are ways that turn aside: if Allah had willed, He could have guided all of you.
Fransızca:
Il appartient à Allah [par Sa grâce, de montrer] le droit chemin car il en est qui s'en détachent. Or, s'Il voulait, Il vous guiderait tous.
Almanca:
Und ALLAH obliegt die Rechtleitung zum geraden Weg. Und manche der Wege sind abweichend. Und hätte ALLAH es gewollt, hätte ER euch doch rechtgeleitet, allesamt.
Rusça:
Аллах указывает на прямой путь, но есть дороги, которые уводят в сторону. Если бы Аллах пожелал, то Он вас всех наставил бы на прямой путь.
Arapça:
وَعَلَى اللَّهِ قَصْدُ السَّبِيلِ وَمِنْهَا جَائِرٌ ۚ وَلَوْ شَاءَ لَهَدَاكُمْ أَجْمَعِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Doğru yolu göstermek Allah'a aittir. Onun eğrisi de vardır. Allah dileseydi, sizin hepinizi hidayete erdirirdi.
Diyanet Vakfı:
Yolun doğrusu Allah'ındır. Yolun eğrisi de vardır. Allah dileseydi hepinizi doğru yola iletirdi.

hüve-lleẕî enzele mine-ssemâi mâel leküm minhü şerâbüv veminhü şecerun fîhi tüsîmûn.

Türkçe:
O sizin için gökten bir su indirdi; ondan bir içecek var. Kendisinden hayvanlarınıza yedirdiğiniz bir ağaç da ondan oluşmaktadır.
İngilizce:
It is He who sends down rain from the sky: from it ye drink, and out of it (grows) the vegetation on which ye feed your cattle.
Fransızca:
C'est Lui qui, du ciel, a fait descendre de l'eau qui vous sert de boisson et grâce à la quelle poussent des plantes dont vous nourrissez vos troupeaux.
Almanca:
ER ist Derjenige, Der vom Himmel Wasser fallen ließ. Von ihm habt ihr Trank und von ihm wachsen Pflanzen, auf denen ihr weiden laßt.
Rusça:
Он - Тот, Кто ниспосылает с неба воду. Она служит для вас питьем, и благодаря ей произрастают растения, среди которых вы пасете скот.
Arapça:
هُوَ الَّذِي أَنزَلَ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً ۖ لَّكُم مِّنْهُ شَرَابٌ وَمِنْهُ شَجَرٌ فِيهِ تُسِيمُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sizin için gökten su indiren O'dur. İçecek su ondandır; hayvanlarınızı otlattığınız bitkiler de o su ile yetişir.
Diyanet Vakfı:
Gökten suyu indiren O'dur. Ondan hem size içecek vardır, hem de hayvanlarınızı otlatacağınız bitkiler.

Pages

016. Nahl - (Arı) An-Nahl – النحل beslemesine abone olun.