
şâkiral lien`umih. ictebâhü vehedâhü ilâ ṣirâṭim müsteḳîm.
Türkçe:
O'nun nimetlerine şükrediyordu. Allah onu seçip yüceltti ve dosdoğru bir yola kılavuzladı.
İngilizce:
He showed his gratitude for the favours of Allah, who chose him, and guided him to a Straight Way.
Fransızca:
Il était reconnaissant pour Ses bienfaits et Allah l'avait élu et guidé vers un droit chemin.
Almanca:
Er war dankbar Seinen Gaben gegenüber. ER hat ihn dann auserwählt und auf einen geradlinigen Weg rechtgeleitet.
Rusça:
Он был благодарен Аллаху за благодеяния, и Он избрал его и повел прямым путем.
Arapça:
شَاكِرًا لِّأَنْعُمِهِ ۚ اجْتَبَاهُ وَهَدَاهُ إِلَىٰ صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah'ın nimetlerine şükredendi. Allah onu seçmiş ve doğru yola iletmişti.
Diyanet Vakfı:
Allah'ın nimetlerine şükrediciydi. Çünkü Allah, onu seçmiş ve doğru yola iletmişti.

veâteynâhü fi-ddünyâ ḥaseneh. veinnehû fi-l'âḫirati lemine-ṣṣâliḥîn.
Türkçe:
Dünyada ona güzellik verdik, âhirette de o mutlaka barışsever iyiler arasında yer alacaktır.
İngilizce:
And We gave him Good in this world, and he will be, in the Hereafter, in the ranks of the Righteous.
Fransızca:
Nous lui avons donné une belle part ici-bas. Et il sera certes dans l'au-delà du nombre des gens de bien.
Almanca:
Und WIR ließen ihm im Diesseits Gutes zuteil werden und im Jenseits gehört er zweifelsohne zu den gottgefällig Guttuenden.
Rusça:
Мы даровали ему добро в мирской жизни, а в Последней жизни он будет в числе праведников.
Arapça:
وَآتَيْنَاهُ فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً ۖ وَإِنَّهُ فِي الْآخِرَةِ لَمِنَ الصَّالِحِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve biz ona (İbrahim'e) iyilik verdik. Şüphesiz ki o, ahirette de salihlerdendir.
Diyanet Vakfı:
Ona dünyada güzellik verdik. Muhakkak ki o, ahirette de salihlerdendir.

ŝümme evḥaynâ ileyke eni-ttebi` millete ibrâhîme ḥanîfâ. vemâ kâne mine-lmüşrikîn.
Türkçe:
Daha sonra sana şunu vahyettik: Bir hanîf olarak İbrahim'in milletine uy! O, müşriklerden değildi.
İngilizce:
So We have taught thee the inspired (Message), "Follow the ways of Abraham the True in Faith, and he joined not gods with Allah."
Fransızca:
Puis Nous t'avons révélé : "Suis la religion d'Abraham qui était voué exclusivement à Allah et n'était point du nombre des associateurs".
Almanca:
Dann ließen WIR dir Wahy zuteil werden, daß du der Gemeinschaft von Ibrahim, der hanif war, folgst. Und er war nicht von den Muschrik.
Rusça:
Затем Мы внушили тебе: "Исповедуй религию Ибрахима (Авраама), будучи единобожником, ведь он не был из числа многобожников".
Arapça:
ثُمَّ أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ أَنِ اتَّبِعْ مِلَّةَ إِبْرَاهِيمَ حَنِيفًا ۖ وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِكِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sonra da (ey Muhammed!) sana: "Hakk'a yönelen ve müşriklerden olmayan İbrahim'in dinine tabi ol" diye vahyettik.
Diyanet Vakfı:
Sonra da sana: "Doğru yola yönelerek İbrahim'in dinine uy! O müşriklerden değildi" diye vahyettik.

innemâ cü`ile-ssebtü `ale-lleẕîne-ḫtelefû fîh. veinne rabbeke leyaḥkümü beynehüm yevme-lḳiyâmeti fîmâ kânû fîhi yaḫtelifûn.
Türkçe:
Cumartesi tatili, sadece onda ihtilaf edenlere farz kılındı. Rabbin, tartışmakta oldukları şey hakkında, onlar arasında kıyamet günü hüküm verecektir.
İngilizce:
The Sabbath was only made (strict) for those who disagreed (as to its observance); But Allah will judge between them on the Day of Judgment, as to their differences.
Fransızca:
Le Sabbat n'a été imposé qu'à ceux qui divergeaient à son sujet. Au Jour de la Résurrection, ton Seigneur jugera certainement au sujet de ce dont ils divergeaient.
Almanca:
Der Sabbat wurde nur denen auferlegt, die darüber uneins waren. Und gewiß, dein HERR wird doch am Tag der Auferstehung zwischen ihnen richten über das, worin sie uneins zu sein pflegten.
Rusça:
Воистину, суббота была предписана только тем, кто впал в разногласия по этому поводу. Воистину, твой Господь в День воскресения рассудит между ними в том, в чем они расходились во мнениях.
Arapça:
إِنَّمَا جُعِلَ السَّبْتُ عَلَى الَّذِينَ اخْتَلَفُوا فِيهِ ۚ وَإِنَّ رَبَّكَ لَيَحْكُمُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فِيمَا كَانُوا فِيهِ يَخْتَلِفُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Cumartesi günü (avlanmamak), ancak onda ihtilafa düşenlere farz kılındı. Şüphesiz Rabbin onların ihtilaf edip durdukları şeyler hakkında kıyamet günü, aralarında elbette hükmünü verecektir.
Diyanet Vakfı:
Cumartesi tatili, ancak onda ihtilaf edenlere (farz) kılınmıştı. Kıyamet günü Rabbin, muhakkak onların ihtilafa düştükleri şey hakkında aralarında hüküm verecektir.

üd`u ilâ sebîli rabbike bilḥikmeti velmev`iżati-lḥaseneti vecâdilhüm billetî hiye aḥsen. inne rabbeke hüve a`lemü bimen ḍalle `an sebîlihî vehüve a`lemü bilmühtedîn.
Türkçe:
Rabbinin yoluna hikmetle, güzel öğütle davet et ve onlarla, en güzel olan neyse o yolla mücadele et. Şüphe yok ki Rabbin, kendi yolundan sapanları en iyi bilendir. Ve O, gerçeğe kılavuzlananları da en iyi bilendir.
İngilizce:
Invite (all) to the Way of thy Lord with wisdom and beautiful preaching; and argue with them in ways that are best and most gracious: for thy Lord knoweth best, who have strayed from His Path, and who receive guidance.
Fransızca:
Par la sagesse et la bonne exhortation appelle (les gens) au sentier de ton Seigneur. Et discute avec eux de la meilleure façon. Car c'est ton Seigneur qui connaît le mieux celui qui s'égare de Son sentier et c'est Lui qui connaît le mieux ceux qui sont bien guidés.
Almanca:
Mache Da"wa zum Weg deines HERRN mit Weisheit und schöner Ermahnung, und disputiere mit ihnen auf die beste Art. Gewiß, dein HERR ist es, der Wissen darüber hat, wer von Seinem Weg abgekommen ist. Und ER ist allwissend über die Rechtgeleiteten.
Rusça:
Призывай на путь Господа мудростью и добрым увещеванием и веди спор с ними наилучшим образом. Воистину, твой Господь лучше знает тех, кто сошел с Его пути, и лучше знает тех, кто следует прямым путем.
Arapça:
ادْعُ إِلَىٰ سَبِيلِ رَبِّكَ بِالْحِكْمَةِ وَالْمَوْعِظَةِ الْحَسَنَةِ ۖ وَجَادِلْهُم بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ ۚ إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ بِمَن ضَلَّ عَن سَبِيلِهِ ۖ وَهُوَ أَعْلَمُ بِالْمُهْتَدِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Ey Resulüm!) Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır! Ve onlarla en güzel şekilde mücadele et. Şüphesiz Rabbin kendi yolundan sapanları en iyi bilendir ve O, hidayete kavuşanları da en iyi bilendir.
Diyanet Vakfı:
(Resulüm!) Sen, Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et! Rabbin, kendi yolundan sapanları en iyi bilendir ve O, hidayete erenleri de çok iyi bilir.

vein `âḳabtüm fe`âḳibû bimiŝli mâ `ûḳibtüm bih. velein ṣabertüm lehüve ḫayrul liṣṣâbirîn.
Türkçe:
Eğer ceza ile karşılık verecekseniz, ancak size yapılan kötülüğün türü ve miktarı ile karşılık verin. Eğer sabrederseniz, elbette ki bu, sabredenler için daha hayırlıdır.
İngilizce:
And if ye do catch them out, catch them out no worse than they catch you out: But if ye show patience, that is indeed the best (course) for those who are patient.
Fransızca:
Et si vous punissez, infligez [à l'agresseur] une punition égale au tort qu'il vous a fait. Et si vous endurez... cela est certes meilleur pour les endurants .
Almanca:
Und wenn ihr straft, dann straft mit dem Gleichen dessen, womit ihr bestraft wurdet. Und wenn ihr euch in Geduld übt, dies ist gewiß besser für die sich in Geduld Übenden.
Rusça:
Если вы подвергните их наказанию, то наказывайте их так, как они наказывали вас. Но если вы проявите терпение, то так будет лучше для терпеливых.
Arapça:
وَإِنْ عَاقَبْتُمْ فَعَاقِبُوا بِمِثْلِ مَا عُوقِبْتُم بِهِ ۖ وَلَئِن صَبَرْتُمْ لَهُوَ خَيْرٌ لِّلصَّابِرِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Eğer (bir suçtan dolayı) ceza verecek olursanız size yapılan azab ve cezanın misli ile ceza verin. Ama sabrederseniz, elbette o, sabredenler için daha hayırlıdır.
Diyanet Vakfı:
Eğer ceza verecekseniz, size yapılan işkencenin misliyle ceza verin. Ama sabrederseniz, elbette o, sabredenler için daha hayırlıdır.

vaṣbir vemâ ṣabruke illâ billâhi velâ taḥzen `aleyhim velâ tekü fî ḍayḳim mimmâ yemkürûn.
Türkçe:
Sabret! Senin sabrın da Allah'ın yardımıyladır. Onlar için tasalanma! Kurmakta oldukları tuzaklar yüzünden de telaşlanma!
İngilizce:
And do thou be patient, for thy patience is but from Allah; nor grieve over them: and distress not thyself because of their plots.
Fransızca:
Endure ! Ton endurance [ne viendra] qu'avec (l'aide) d'Allah. Ne t'afflige pas pour eux. Et ne sois pas angoissé à cause de leurs complots.
Almanca:
Und übe dich in Geduld. Und deine Geduld verleiht dir nur ALLAH. Und sei nicht traurig über sie. Und sei nicht bedrückt wegen dem, was sie an List planen.
Rusça:
Посему терпи, ибо твое терпение - только от Аллаха. Не скорби по ним и не печалься от того, что они ухищряются.
Arapça:
وَاصْبِرْ وَمَا صَبْرُكَ إِلَّا بِاللَّهِ ۚ وَلَا تَحْزَنْ عَلَيْهِمْ وَلَا تَكُ فِي ضَيْقٍ مِّمَّا يَمْكُرُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Ey Peygamber!) Sabret! Sabrın da ancak Allah'ın yardımı iledir. Onlardan dolayı üzülme! Kurdukları tuzaklardan telaş edip sıkıntıya düşme!
Diyanet Vakfı:
Sabret! Senin sabrın da ancak Allah'ın yardımı iledir. Onlardan dolayı kederlenme; kurmakta oldukları tuzaktan kaygı duyma!

inne-llâhe me`a-lleẕîne-tteḳav velleẕîne hüm muḥsinûn.
Türkçe:
Hiç kuşkusuz, Allah, sakınanlar ve güzel düşünüp güzel iş yapanlarla beraberdir.
İngilizce:
For Allah is with those who restrain themselves, and those who do good.
Fransızca:
Certes, Allah est avec ceux qui [L'] ont craint avec piété et ceux qui sont bienfaisants.
Almanca:
ALLAH ist gewiß mit denjenigen, die Taqwa gemäß handelten, und mit denjenigen, die Muhsin sind.
Rusça:
Воистину, Аллах - с теми, кто богобоязнен и кто творит добро.
Arapça:
إِنَّ اللَّهَ مَعَ الَّذِينَ اتَّقَوا وَّالَّذِينَ هُم مُّحْسِنُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şüphesiz Allah, takva sahipleri ile ve iyilikte bulunanlarla beraberdir.
Diyanet Vakfı:
Çünkü Allah, (kötülükten) sakınanlar ve güzel amel edenlerle beraberdir.
Pages
