028. Kasas - (Tarih) Al-Qasas—القصص

feḫasefnâ bihî vebidârihi-l'arḍa femâ kâne lehû min fietiy yenṣurûnehû min dûni-llâh. vemâ kâne mine-lmünteṣirîn.

Türkçe:
Nihayet, Karun'u da sarayını da yere geçirdik. Allah'a karşı kendisine yardım edecek yandaşları da yoktu. Kendi kendisine yardım edebileceklerden de değildi.
İngilizce:
Then We caused the earth to swallow up him and his house; and he had not (the least little) party to help him against Allah, nor could he defend himself.
Fransızca:
Nous fîmes donc que la terre l'engloutît, lui et sa maison. Aucun clan en dehors d'Allah ne fut là pour le secourir, et il ne pût se secourir lui-même.
Almanca:
Da ließen WIR mit ihm und mit seinem Haus die Erde versinken, so gab es für ihn keine Gruppe, die ihm anstelle von ALLAH beistand, und er war nicht von den Unterstützten.
Rusça:
Мы заставили землю поглотить его вместе с его домом. Не было у него сторонников, которые помогли бы ему вместо Аллаха, и сам он не мог помочь себе.
Arapça:
فَخَسَفْنَا بِهِ وَبِدَارِهِ الْأَرْضَ فَمَا كَانَ لَهُ مِن فِئَةٍ يَنصُرُونَهُ مِن دُونِ اللَّهِ وَمَا كَانَ مِنَ الْمُنتَصِرِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Derken biz onu da, sarayını da yerin dibine geçirdik. Artık Allah'a karşı kendisine yardım edecek taraftarları olmadığı gibi, o, kendini savunup kurtarabilecek kimselerden de değildi.
Diyanet Vakfı:
Nihayet biz, onu da, sarayını da yerin dibine geçirdik. Artık Allah'a karşı kendisine yardım edecek avanesi olmadığı gibi, o, kendini savunup kurtarabilecek kimselerden de değildi.

veaṣbeḥa-lleẕîne temennev mekânehû bil'emsi yeḳûlûne veykeenne-llâhe yebsüṭu-rrizḳa limey yeşâü min `ibâdihî veyaḳdir. levlâ em menne-llâhü `aleynâ leḫasefe binâ. veykeennehû lâ yüfliḥu-lkâfirûn.

Türkçe:
Akşam onun mevkiine/konumuna imrenenler sabah şöyle diyorlardı: "Vay be! Allah, kullarından dilediğine rızkı açıp yayıyor, dilediğine de ölçüyle veriyor/kısıyor. Allah bize lütufta bulunmasaydı, vallahi bizi de batırmıştı. Demek ki, inkârcılar asla iflah etmiyorlar."
İngilizce:
And those who had envied his position the day before began to say on the morrow: "Ah! it is indeed Allah Who enlarges the provision or restricts it, to any of His servants He pleases! had it not been that Allah was gracious to us, He could have caused the earth to swallow us up! Ah! those who reject Allah will assuredly never prosper."
Fransızca:
Et ceux qui, la veille, souhaitaient d'être à sa place, se mirent à dire : "Ah ! Il est vrai qu'Allah augmente la part de qui Il veut, parmi Ses serviteurs, ou la restreint. Si Allah ne nous avait pas favorisés, Il nous aurait certainement fait engloutir. Ah ! Il est vrai que ceux qui ne croient pas ne réussissent pas".
Almanca:
Und diejenigen, die sich wünschten, an seiner Stelle zu sein, begannen zu sagen: "Erstaunlich! ALLAH gewährt viel Rizq, wem ER will von Seinen Dienern, und ER gewährt auch nur wenig. Hätte ALLAH uns keine Gnade gewährt, hätte ER mit uns die Erde versinken lassen. Erstaunlich! Die Kafir werden nicht erfolgreich sein."
Rusça:
А те, которые накануне желали оказаться на его месте, наутро сказали: "Ох! Аллах увеличивает или ограничивает удел тому из Своих рабов, кому пожелает? Если бы Аллах не оказал нам милость, то Он заставил бы землю поглотить нас. Ох! Неверующие не преуспеют".
Arapça:
وَأَصْبَحَ الَّذِينَ تَمَنَّوْا مَكَانَهُ بِالْأَمْسِ يَقُولُونَ وَيْكَأَنَّ اللَّهَ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَن يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهِ وَيَقْدِرُ ۖ لَوْلَا أَن مَّنَّ اللَّهُ عَلَيْنَا لَخَسَفَ بِنَا ۖ وَيْكَأَنَّهُ لَا يُفْلِحُ الْكَافِرُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Daha dün onun yerinde olmayı isteyenler de: "Demek ki Allah kullarından dilediğine rızkı çok da, az da verir. Şayet Allah bize lütufta bulunmuş olmasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Demek ki inkârcılar iflah olmazmış" demeye başladılar.
Diyanet Vakfı:
Daha dün onun yerinde olmayı isteyenler: Demek ki, Allah rızkı, kullarından dilediğine bol veriyor, dilediğine de az. Şayet Allah bize lütufta bulunmuş olmasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Vay! Demek ki inkarcılar iflah olmazmış! demeye başladılar.

tilke-ddâru-l'âḫiratü nec`alühâ lilleẕîne lâ yürîdûne `ulüvven fi-l'arḍi velâ fesâdâ. vel`âḳibetü lilmütteḳîn.

Türkçe:
İşte âhiret yurdu! Biz onu, yeryüzünde üstünlük taslamayanlarla bozgunculuk peşinde koşmayanlara veririz. Sonuç, takva sahiplerinindir.
İngilizce:
That Home of the Hereafter We shall give to those who intend not high-handedness or mischief on earth: and the end is (best) for the righteous.
Fransızca:
Cette Demeure dernière, Nous la réservons à ceux qui ne recherchent, ni à s'élever sur terre, ni à y semer ma corruption. Cependant, l'heureuse fin appartient aux pieux.
Almanca:
Diese ist die jenseitige Wohnstätte, WIR gewähren sie denjenigen, die auf Erden sich weder in Arroganz erheben, noch Verdeben anrichten. Und das Anschließende ist für die Muttaqi bestimmt!
Rusça:
Ту Последнюю обитель Мы определили для тех, которые не желают превозноситься на земле и распространять нечестие. Добрый исход уготован только для богобоязненных.
Arapça:
تِلْكَ الدَّارُ الْآخِرَةُ نَجْعَلُهَا لِلَّذِينَ لَا يُرِيدُونَ عُلُوًّا فِي الْأَرْضِ وَلَا فَسَادًا ۚ وَالْعَاقِبَةُ لِلْمُتَّقِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İşte ahiret yurdu! Biz onu yeryüzünde böbürlenmeyi ve bozgunculuğu arzulamayan kimselere veririz. (En güzel) akıbet, takva sahiplerinindir.
Diyanet Vakfı:
İşte ahiret yurdu! Biz onu yeryüzünde böbürlenmeyi ve bozgunculuğu arzulamayan kimselere veririz. (En güzel) akıbet, takva sahiplerinindir.

men câe bilḥaseneti felehû ḫayrum minhâ. vemen câe bisseyyieti felâ yücze-lleẕîne `amilü-sseyyiâti illâ mâ kânû ya`melûn.

Türkçe:
İyilik/güzellik getirene ondan daha hayırlısı var. Kötülük getirenlere gelince, kötülükleri yapanlar yapmış olduklarından fazlasıyla cezalandırılmayacaklardır.
İngilizce:
If any does good, the reward to him is better than his deed; but if any does evil, the doers of evil are only punished (to the extent) of their deeds.
Fransızca:
Quiconque viendra avec le bien, aura meilleur que cela encore; et quiconque viendra avec le mal, (qu'il sache que) ceux qui commettront des méfaits ne seront rétribués que selon ce qu'ils ont commis.
Almanca:
Wer mit der gottgefälligen guten Tat kommt, für den ist Besseres als diese bestimmt. Doch wer mit der gottmißfälligen Tat kommt, so wird denjenigen, welche die gottmißfälligen Taten begingen, nichts außer dem vergolten, was sie zu tun pflegten.
Rusça:
Тот, который предстанет с добрым деянием, получит нечто лучшее. А если кто предстанет со злым деянием, то ведь творящие зло получат воздаяние только за то, что они совершали.
Arapça:
مَن جَاءَ بِالْحَسَنَةِ فَلَهُ خَيْرٌ مِّنْهَا ۖ وَمَن جَاءَ بِالسَّيِّئَةِ فَلَا يُجْزَى الَّذِينَ عَمِلُوا السَّيِّئَاتِ إِلَّا مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kim bir iyilik getirirse ona ondan daha üstün karşılık vardır. Kim bir kötülük getirirse, o kötülükleri işleyenler, ancak yaptıkları kadar ceza görürler.
Diyanet Vakfı:
Kim bir iyilik getirirse ona bundan daha hayırlı karşılık vardır. Kim bir kötülük getirirse, o kötülükleri işleyenler, ancak yaptıkları kadar ceza görürler.

inne-lleẕî feraḍa `aleyke-lḳur'âne lerâddüke ilâ me`âd. ḳur rabbî a`lemü men câe bilhüdâ vemen hüve fî ḍalâlim mübîn.

Türkçe:
Bu Kur'an'ı sana farz kılan, elbette ki seni vaat edilen yere/belirlenen sona götürecektir. De ki: "Hidayeti getireni de açık bir sapıklık içinde olanı da en iyi Rabbin bilir."
İngilizce:
Verily He Who ordained the Qur'an for thee, will bring thee back to the Place of Return. Say: "My Lord knows best who it is that brings true guidance, and who is in manifest error."
Fransızca:
Celui qui t'a prescrit le Coran te ramènera certainement là où tu (souhaites) retourner . Dis : "Mon Seigneur connaît mieux celui qui a apporté la guidée et celui qui est dans un égarement évident.
Almanca:
Gewiß, Derjenige, Der dir den Quran auferlegte, wird dich doch zum Versprochenen zurückkehren lassen. Sag: "Mein HERR weiß besser Bescheid über denjenigen, der mit der Rechtleitung kam, und über denjenigen, der in einem klaren Fehlgehen ist.
Rusça:
Тот, кто ниспослал тебе Коран и сделал его предписания обязательными, непременно вернет тебя к месту возвращения (в Мекку или в Рай). Скажи: "Мой Господь лучше знает, кто принес верное руководство, а кто находится в очевидном заблуждении".
Arapça:
إِنَّ الَّذِي فَرَضَ عَلَيْكَ الْقُرْآنَ لَرَادُّكَ إِلَىٰ مَعَادٍ ۚ قُل رَّبِّي أَعْلَمُ مَن جَاءَ بِالْهُدَىٰ وَمَنْ هُوَ فِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Resulüm!) Kur'ân'ı (okumayı, tebliğ etmeyi ve ona uymayı) sana farz kılan Allah, elbette seni (yine) dönülecek yere döndürecektir. De ki: "Rabbim, kimin hidayetle geldiğini ve kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu en iyi bilendir."
Diyanet Vakfı:
(Resulüm!) Kur'an'ı (okumayı, tebliğ etmeyi ve ona uymayı) sana farz kılan Allah, elbette seni (yine) dönülecek yere döndürecektir. De ki: Rabbim, kimin hidayeti getirdiğini ve kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu en iyi bilendir.

vemâ künte tercû ey yülḳâ ileyke-lkitâbü illâ raḥmetem mir rabbike felâ tekûnenne żahîral lilkâfirîn.

Türkçe:
Sen bu Kitap'ın sana indirileceğini ummuyordun; Rabbinden bir rahmet olarak geldi. O halde, gerçeği örten nankörlere/inkârcılara sakın destekçi olma.
İngilizce:
And thou hadst not expected that the Book would be sent to thee except as a Mercy from thy Lord: Therefore lend not thou support in any way to those who reject (Allah's Message).
Fransızca:
Tu n'espérais nullement que le Livre te serait révélé. Ceci n'a été que par une miséricorde de ton Seigneur. Ne sois donc jamais un soutien pour les infidèles;
Almanca:
Und du hast nie erwartet, daß die Schrift dir gegeben würde - außer daß es eine Gnade von deinem HERRN war. So sei kein Rückenverstärker für die Kafir.
Rusça:
Ты не ожидал, что тебе будет ниспослано Писание, но это было милостью от твоего Господа. Посему никогда не поддерживай неверующих.
Arapça:
وَمَا كُنتَ تَرْجُو أَن يُلْقَىٰ إِلَيْكَ الْكِتَابُ إِلَّا رَحْمَةً مِّن رَّبِّكَ ۖ فَلَا تَكُونَنَّ ظَهِيرًا لِّلْكَافِرِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sen, bu kitabın sana vahyolunacağını ummuyordun. Bu ancak Rabbinden bir rahmettir. O halde sakın kâfirlere arka çıkma!
Diyanet Vakfı:
Sen, bu Kitab'ın sana vahyolunacağını ummuyordun. (Bu) ancak Rabbinden bir rahmet (olarak gelmiş) tir. O halde sakın kafirlere arka çıkma!

velâ yeṣuddünneke `an âyâti-llâhi ba`de iẕ ünzilet ileyke ved`u ilâ rabbike velâ tekûnenne mine-lmüşrikîn.

Türkçe:
Allah'ın ayetleri sana indirildikten sonra sakın seni geri çevirmesinler. Rabbine yakar/Rabbine çağır. Sakın şirke bulaşanlardan olma.
İngilizce:
And let nothing keep thee back from the Signs of Allah after they have been revealed to thee: and invite (men) to thy Lord, and be not of the company of those who join gods with Allah.
Fransızca:
et que ceux-ci ne te détournent point des versets d'Allah une fois qu'on les a fait descendre vers toi. Appelle les gens vers ton Seigneur et ne sois point du nombre des Associateurs.
Almanca:
Und lasse sie niemals dich von ALLAHs Ayat abhalten, nachdem sie dir zuteil geworden sind. Und mache Da'wa zu deinem HERRN! Und sei nicht von den Muschrik!
Rusça:
Да не отвратят они тебя от аятов Аллаха после того, как они были ниспосланы тебе. Призывай к своему Господу и не будь одним из многобожников.
Arapça:
وَلَا يَصُدُّنَّكَ عَنْ آيَاتِ اللَّهِ بَعْدَ إِذْ أُنزِلَتْ إِلَيْكَ ۖ وَادْعُ إِلَىٰ رَبِّكَ ۖ وَلَا تَكُونَنَّ مِنَ الْمُشْرِكِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah'ın âyetleri sana indirildikten sonra, artık sakın onlar seni bu âyetlerden alıkoymasınlar. Rabbine davet et. Asla müşriklerden olma!
Diyanet Vakfı:
Allah'ın ayetleri sana indirildikten sonra, artık sakın onlar seni bu ayetlerden alıkoymasınlar. Rabbine davet et. Asla müşriklerden olma!

velâ ted`u me`a-llâhi ilâhen âḫar. lâ ilâhe illâ hû. küllü şey'in hâlikün illâ vecheh. lehü-lḥukmü veileyhi türce`ûn.

Türkçe:
Allah'ın yanında diğer bir tanrıya daha kulluk etme. İlah yok O'ndan başka. O'nun yüzü dışında her şey helâk olacaktır. Hüküm yalnız O'nundur ve O'na döndürüleceksiniz.
İngilizce:
And call not, besides Allah, on another god. There is no god but He. Everything (that exists) will perish except His own Face. To Him belongs the Command, and to Him will ye (all) be brought back.
Fransızca:
Et n'invoque nulle autre divinité avec Allah. Point de divinité à part Lui. Tout doit périr, sauf Son Visage . A Lui appartient le jugement; et vers Lui vous serez ramenés.
Almanca:
Und richte keine Bittgebete an eine andere Gottheit neben ALLAH! Es gibt keine Gottheit außer Ihm! Es vergeht alles außer Ihm. Ihm gehört das Richten, und zu Ihm werdet ihr zurückgebracht.
Rusça:
Не взывай наряду с Аллахом к другим богам. Нет божества, кроме Него! Всякая вещь погибнет, кроме Его Лика. Только Он принимает решения, и к Нему вы будете возвращены.
Arapça:
وَلَا تَدْعُ مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ ۘ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ ۚ كُلُّ شَيْءٍ هَالِكٌ إِلَّا وَجْهَهُ ۚ لَهُ الْحُكْمُ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah ile birlikte başka bir tanrıya tapıp yalvarma! O'ndan başka tanrı yoktur. O'nun zatından başka her şey helak olacaktır. Hüküm O'nundur ve siz ancak O'na döndürüleceksiniz.
Diyanet Vakfı:
Allah ile birlikte başka bir tanrıya tapıp yalvarma! O'ndan başka tanrı yoktur. O'nun zatından başka her şey yok olacaktır. Hüküm O'nundur ve siz ancak O'na döndürüleceksiniz.

Pages

028. Kasas - (Tarih) Al-Qasas—القصص beslemesine abone olun.