028. Kasas - (Tarih) Al-Qasas—القصص

efemev ve`adnâhü va`den ḥasenen fehüve lâḳîhi kemem metta`nâhü metâ`a-lḥayâti-ddünyâ ŝümme hüve yevme-lḳiyâmeti mine-lmuḥḍarîn.

Türkçe:
Kendisine güzel bir vaatte bulunduğumuz, ardından da ona kavuşan kimse, şu iğreti hayatın yararıyla nimetlendirdiğimiz, sonra kıyamet gününde huzurumuza dikilecekler arasına giren kimse gibi midir?
İngilizce:
Are (these two) alike?- one to whom We have made a goodly promise, and who is going to reach its (fulfilment), and one to whom We have given the good things of this life, but who, on the Day of Judgment, is to be among those brought up (for punishment)?
Fransızca:
Celui à qui Nous avons fait une belle promesse dont il verra l'accomplissement, est-il comparable à celui à qui Nous avons accordé la jouissance de la vie présente et qui sera ensuite, le Jour de la Résurrection, de ceux qui comparaîtront (devant Nous).
Almanca:
Ist etwa derjenige, dem WIR ein schönes Versprechen machten, das er erfüllt bekommt, gleich dem, dem WIR Verbrauchsgüter des diesseitigen Lebens gewährten, und er dann am Tag der Auferstehung von den Ausgelieferten sein wird?!
Rusça:
Неужели тот, кому Мы дали прекрасное обещание, с которым он непременно встретится, равен тому, кого Мы наделили преходящими благами мирской жизни и кто в День воскресения предстанет в числе обитателей Ада?
Arapça:
أَفَمَن وَعَدْنَاهُ وَعْدًا حَسَنًا فَهُوَ لَاقِيهِ كَمَن مَّتَّعْنَاهُ مَتَاعَ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا ثُمَّ هُوَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ مِنَ الْمُحْضَرِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şu halde, kendisine güzel bir vaadde bulunduğumuz, ardından ona kavuşan kimse, (sırf) dünya hayatının geçici zevkini yaşattığımız ve sonra kıyamet gününde (azab için) huzurumuza getirilenler arasında bulunan kimse gibi midir?
Diyanet Vakfı:
Şu halde, kendisine güzel bir vaadde bulunduğumuz ve ardından ona kavuşan kimse, (sırf) dünya hayatının geçici menfaat ve zevkini yaşattığımız, sonra kıyamet gününde (azap için) huzurumuza getirilenler arasında bulunan kimse gibi midir?

veyevme yünâdîhim feyeḳûlü eyne şürakâiye-lleẕîne küntüm tez`umûn.

Türkçe:
O gün onlara seslenerek şöyle diyecek: "O kendilerini bir şey sandığınız ortaklarım nerede?"
İngilizce:
That Day (Allah) will call to them, and say "Where are my 'partners'?- whom ye imagined (to be such)?"
Fransızca:
Et le jour où Il les appellera, Il dira : "Où sont ceux que vous prétendiez être Mes associés ? "
Almanca:
Und an dem Tag, wenn ER sie ruft und dann sagt: "Wo sind die Mir beigesellten Partner, die ihr zu behaupten pflegtet?!",
Rusça:
В тот день Он воззовет к ним и скажет: "Где же Мои сотоварищи, о существовании которых вы предполагали?"
Arapça:
وَيَوْمَ يُنَادِيهِمْ فَيَقُولُ أَيْنَ شُرَكَائِيَ الَّذِينَ كُنتُمْ تَزْعُمُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O gün Allah onları çağırarak, "Benim ortaklarım olduklarını iddia ettikleriniz, hani nerede?" diyecektir.
Diyanet Vakfı:
O gün Allah onları çağırarak: Benim ortaklarım olduklarını iddia ettikleriniz hani nerede? diyecektir.

ḳâle-lleẕîne ḥaḳḳa `aleyhimü-lḳavlü rabbenâ hâülâi-lleẕîne agveynâ. agveynâhüm kemâ gaveynâ. teberra'nâ ileyk. mâ kânû iyyânâ ya`büdûn.

Türkçe:
Üzerlerine hüküm hak olanlar şöyle diyecekler: "Rabbimiz, azdırdıklarımız işte şunlar! Kendimiz azdığımız gibi onları da azdırdık. Onlardan uzak olduğumuzu sana arz ediyoruz. Zaten onlar sadece bize kulluk/ibadet etmiyorlardı ki!.."
İngilizce:
Those against whom the charge will be proved, will say: "Our Lord! These are the ones whom we led astray: we led them astray, as we were astray ourselves: we free ourselves (from them) in Thy presence: it was not us they worshipped."
Fransızca:
Ceux contre qui la Parole se réalisera diront : "Voici, Seigneur, ceux que nous avons séduits. Nous les avons séduits comme nous nous sommes dévoyés nous-mêmes. Nous les désavouons devant Toi : ce n'est pas nous qu'ils adoraient".
Almanca:
sagen diejenigen, gegen die die Bestimmung Rechtens war: "Unser HERR! Dies sind diejenigen, die wir irreführten. Wir führten sie irre, wie wir irregingen.Wir sagen uns (von ihnen) vor Dir los, sie pflegten uns keineswegs zu dienen.
Rusça:
Тогда те, относительно которых подтвердилось Слово, скажут: "Господь наш! Вот те, которых мы ввели в заблуждение. Мы ввели их в заблуждение, потому что сами были заблудшими. Мы отрекаемся от них перед Тобой. Не нам они поклонялись".
Arapça:
قَالَ الَّذِينَ حَقَّ عَلَيْهِمُ الْقَوْلُ رَبَّنَا هَٰؤُلَاءِ الَّذِينَ أَغْوَيْنَا أَغْوَيْنَاهُمْ كَمَا غَوَيْنَا ۖ تَبَرَّأْنَا إِلَيْكَ ۖ مَا كَانُوا إِيَّانَا يَعْبُدُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(O gün) haklarında azaba itilme, hükmü gerçekleşen kimseler, "Rabbimiz! Biz nasıl azmışsak, işte bu azmışları da öylece azdırdık. (Onların suçlarından) beri olduğumuzu sana arzederiz. Zaten onlar aslında bizlere tapmıyorlardı." derler.
Diyanet Vakfı:
(O gün) aleyhlerine söz (hüküm) gerçekleşmiş olanlar: Rabbimiz! Şunlar azdırdığımız kimselerdir. Biz nasıl azmışsak onları da öylece azdırdık (yoksa onları zorlayan bir gücümüz yoktu. Onların suçlarından) beri olduğumuzu sana arzederiz. Zaten onlar aslında bize tapmıyorlardı (kendi arzularına tapıyorlardı), derler.

veḳîle-d`û şürakâeküm fede`avhüm felem yestecîbû lehüm veraevü-l`aẕâb. lev ennehüm kânû yehtedûn.

Türkçe:
Şöyle denilir: "Çağırın ortak koştuklarınızı!" Onlar da çağırırlar. Fakat ötekiler bunlara cevap veremezler; azabı görmüşlerdir. Önceden yola gelselerdi ne olurdu!
İngilizce:
It will be said (to them): "Call upon your 'partners' (for help)" :they will call upon them, but they will not listen to them; and they will see the Penalty (before them); (how they will wish) 'if only they had been open to guidance!'
Fransızca:
Et on [leur] dira : "Appelez vos associés". Ils les appelleront, mais ceux-ci ne leur répondront pas. Quand ils verront le châtiment, ils désireront alors avoir suivi le chemin droit (dans la vie d'ici-bas).
Almanca:
Und es wurde gesagt: "Ruft die von euch beigesellten Partner! Dann riefen sie sie. Doch sie antworteten ihnen nicht und sahen die Peinigung. Hätten sie sich doch rechtleiten lassen!
Rusça:
Им скажут: "Призовите своих сотоварищей!" Они призовут их, но те не ответят им, и тогда они узреют наказание. О, если бы они следовали прямым путем!
Arapça:
وَقِيلَ ادْعُوا شُرَكَاءَكُمْ فَدَعَوْهُمْ فَلَمْ يَسْتَجِيبُوا لَهُمْ وَرَأَوُا الْعَذَابَ ۚ لَوْ أَنَّهُمْ كَانُوا يَهْتَدُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Allah'a koştuğunuz) ortaklarınızı çağırın! denir, onlar da çağırırlar; fakat kendilerine cevap vermezler ve (karşılarında) azabı görürler. Ne olurdu (dünyada iken) doğru yola girselerdi!
Diyanet Vakfı:
"(Allah'a koştuğunuz) ortaklarınızı çağırın!" denir, onlar da çağırırlar; fakat kendilerine cevap vermezler ve (karşılarında) azabı görürler. Ne olurdu (dünyada iken) doğru yola girselerdi!

veyevme yünâdîhim feyeḳûlü mâẕâ ecebtümü-lmürselîn.

Türkçe:
Allah o gün onlara seslenir de şöyle der: "Hak elçilerine ne cevap verdiniz?"
İngilizce:
That Day (Allah) will call to them, and say: "What was the answer ye gave to the messengers?"
Fransızca:
Et le jour où Il les appellera et qu'Il dira : "Que répondiez-vous aux Messagers ? "
Almanca:
Und an dem Tag, wenn ER sie ruft und sagt: "Was habt ihr den Gesandten geantwortet?!”,
Rusça:
В тот день Он воззовет к ним и скажет: "Что вы ответили посланникам?"
Arapça:
وَيَوْمَ يُنَادِيهِمْ فَيَقُولُ مَاذَا أَجَبْتُمُ الْمُرْسَلِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O gün Allah onları çağırıp "Peygamberlere ne cevap verdiniz?" diyecektir.
Diyanet Vakfı:
O gün Allah onları çağırarak: Peygamberlere ne cevap verdiniz? diyecektir.

fe`amiyet `aleyhimü-l'embâü yevmeiẕin fehüm lâ yetesâelûn.

Türkçe:
Artık o gün onlara karşı tüm haberler kör olmuştur. Birbirlerine de bir şey soramazlar.
İngilizce:
Then the (whole) story that Day will seem obscure to them (like light to the blind) and they will not be able (even) to question each other.
Fransızca:
Ce jour-là, leurs arguments deviendront obscurs et ils ne se poseront point de questions.
Almanca:
waren ihnen dann an diesem Tag die Mitteilungen verwirrend, so werden sie einander nicht fragen.
Rusça:
В тот день известия будут сокрыты от них, и они не будут расспрашивать друг друга.
Arapça:
فَعَمِيَتْ عَلَيْهِمُ الْأَنبَاءُ يَوْمَئِذٍ فَهُمْ لَا يَتَسَاءَلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İşte o gün onlara bütün haberler kapkaranlık olmuştur; onlar birbirlerine de soramayacaklardır.
Diyanet Vakfı:
İşte o gün onlara bütün haberler körleşmiştir (delilleri tükenmiş, s söyleyecek sözleri kalmamıştır); onlar birbirlerine de soramayacaklardır.

feemmâ men tâbe veâmene ve`amile ṣâliḥan fe`asâ ey yekûne mine-lmüfliḥîn.

Türkçe:
Ama tövbe eden, inanıp hayra ve barışa yönelik iş yapan kişinin, kurtuluşa erenlerden olması ümidi vardır.
İngilizce:
But any that (in this life) had repented, believed, and worked righteousness, will have hopes to be among those who achieve salvation.
Fransızca:
Mais celui qui se sera repenti, qui aura cru et fait le bien, il se peut qu'il soit parmi ceux qui réussissent.
Almanca:
Und hinsichtlich desjenigen, der bereut, den Iman verinnerlicht und gottgefällig Gutes tut, dieser wird dann von den Erfolgreichen sein.
Rusça:
А тот, кто раскаялся, уверовал и поступал праведно, возможно, окажется в числе преуспевших.
Arapça:
فَأَمَّا مَن تَابَ وَآمَنَ وَعَمِلَ صَالِحًا فَعَسَىٰ أَن يَكُونَ مِنَ الْمُفْلِحِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Fakat tevbe ederek, iman edip iyi işler yapan kimseye gelince, o, kurtuluşa erenler arasında olmayı umabilir.
Diyanet Vakfı:
Fakat tevbe eden, iman edip iyi işler yapan kimseye gelince, onun kurtuluşa erenler arasında olması umulur.

verabbüke yaḫlüḳu mâ yeşâü veyaḫtâr. mâ kâne lehümü-lḫiyerah. sübḥâne-llâhi vete`âlâ `ammâ yüşrikûn.

Türkçe:
Rabbin dilediğini yaratır ve seçer. Seçim onların değil/onların seçme hakkı yok. Allah, onların ortak koştuklarından yücedir, arınmıştır.
İngilizce:
Thy Lord does create and choose as He pleases: no choice have they (in the matter): Glory to Allah! and far is He above the partners they ascribe (to Him)!
Fransızca:
Ton Seigneur crée ce qu'Il veut et Il choisit; il ne leur a jamais appartenu de choisir . Gloire à Allah ! Il transcende ce qu'ils associent à Lui !
Almanca:
Und dein HERR erschafft, was ER will, und ER wählt aus. Ihnen steht jedoch die Auswahl nicht zu. Subhanallah und immer allerhabener ist ER über das, was sie an Schirk betreiben.
Rusça:
Твой Господь создает, что пожелает, и избирает, но у них нет выбора. Аллах пречист и превыше тех, кого они приобщают в сотоварищи!
Arapça:
وَرَبُّكَ يَخْلُقُ مَا يَشَاءُ وَيَخْتَارُ ۗ مَا كَانَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ ۚ سُبْحَانَ اللَّهِ وَتَعَالَىٰ عَمَّا يُشْرِكُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Rabbin, dilediğini yaratır ve seçer. Onların seçim hakkı yoktur. Allah, onların ortak koştuklarından münezzehtir ve şanı yücedir.
Diyanet Vakfı:
Rabbin, dilediğini yaratır ve seçer. Onların seçim hakkı yoktur. Allah, onların ortak koştuklarından münezzehtir ve şanı yücedir.

verabbüke ya`lemü mâ tükinnü ṣudûruhüm vemâ yü`linûn.

Türkçe:
Ve Rabbin onların göğüslerinin neyi sakladığını, neyi açığa vurduğunu da bilir.
İngilizce:
And thy Lord knows all that their hearts conceal and all that they reveal.
Fransızca:
Ton Seigneur sait ce que cachent leurs poitrines et ce qu'ils divulguent.
Almanca:
Und dein HERR weiß, was ihre Brüste verbergen, und was sie offenlegen.
Rusça:
Твой Господь знает то, что кроется в их груди, и то, что они обнаруживают.
Arapça:
وَرَبُّكَ يَعْلَمُ مَا تُكِنُّ صُدُورُهُمْ وَمَا يُعْلِنُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Rabbin, onların, sinelerinde gizlediklerini de, açığa vurduklarını da bilir.
Diyanet Vakfı:
Rabbin, onların, sinelerinde gizlediklerini de, açığa vurduklarını da bilir.

vehüve-llâhü lâ ilâhe illâ hû. lehü-lḥamdü fi-l'ûlâ vel'âḫirah. velehü-lḥukmü veileyhi türce`ûn.

Türkçe:
O, Allah'tır! Tanrı yoktur O'ndan başka. İlkte de sonda da hamt yalnız O'nadır. Hüküm de yalnız O'nundur/O'nun içindir. Ve siz yalnız O'na döndürüleceksiniz.
İngilizce:
And He is Allah: There is no god but He. To Him be praise, at the first and at the last: for Him is the Command, and to Him shall ye (all) be brought back.
Fransızca:
C'est lui Allah. Pas de divinité à part Lui. A Lui la louange ici-bas comme dans l'au-delà. A Lui appartient le jugement. Et vers Lui vous serez ramenés.
Almanca:
Und ER ist ALLAH! Es gibt keine Gottheit außer Ihm! Ihm gebührt alles Lob im Diesseits und im Jenseits. Und Ihm gebührt das Richten und zu Ihm werdet ihr zurückgebracht.
Rusça:
Он - Аллах, кроме Которого нет иного божества. Ему надлежит хвала в первой жизни и в Последней жизни. Он принимает решения, и к Нему вы будете возвращены.
Arapça:
وَهُوَ اللَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ ۖ لَهُ الْحَمْدُ فِي الْأُولَىٰ وَالْآخِرَةِ ۖ وَلَهُ الْحُكْمُ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İşte O, Allah'tır. O'ndan başka tanrı yoktur. Önünde de, sonunda da hamd O'nundur, hüküm O'nundur. Ve ancak O'na döndürüleceksiniz.
Diyanet Vakfı:
İşte O, Allah'tır. O'ndan başka tanrı yoktur. Önünde de, sonunda da hamd O'nundur, hüküm O'nundur. Ve ancak O'na döndürüleceksiniz.

Pages

028. Kasas - (Tarih) Al-Qasas—القصص beslemesine abone olun.