015. Hicr - (Hicr Vadisi) Al-Hijr – الحجر

ḳâle hâẕâ ṣirâṭun `aleyye müsteḳîm.

Türkçe:
Buyurdu: "İşte bana varan dosdoğru yol budur."
İngilizce:
(Allah) said: "This (way of My sincere servants) is indeed a way that leads straight to Me.
Fransızca:
à l'exception, parmi eux, de Tes serviteurs élus."
Almanca:
ER sagte: "Das ist ein Mir verbindlicher, geradliniger Weg:
Rusça:
Он сказал: "Это - путь, ведущий прямо ко Мне.
Arapça:
قَالَ هَٰذَا صِرَاطٌ عَلَيَّ مُسْتَقِيمٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah şöyle buyurdu: "İşte bana ulaşan dosdoğru yol budur."
Diyanet Vakfı:
(Allah) şöyle buyurdu: "İşte bana varan dosdoğru yol budur."

inne `ibâdî leyse leke `aleyhim sülṭânün illâ meni-ttebe`ake mine-lgâvîn.

Türkçe:
"Benim kullarım aleyhine senin elinde hiçbir güç/kanıt olmayacak. Azgınların seni izleyenleri müstesna."
İngilizce:
For over My servants no authority shalt thou have, except such as put themselves in the wrong and follow thee.
Fransızca:
- "[Allah] dit : voici une voie droite [qui mène] vers Moi.
Almanca:
Gewiß, über Meine Diener hast du keine Verfügung, außer über diejenigen von den Abirrenden, die dir folgen.
Rusça:
Воистину, ты не властен над Моими рабами, за исключением заблудших, которые последуют за тобой".
Arapça:
إِنَّ عِبَادِي لَيْسَ لَكَ عَلَيْهِمْ سُلْطَانٌ إِلَّا مَنِ اتَّبَعَكَ مِنَ الْغَاوِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sana uyan azgınlardan başka, kullarımın üzerinde hiçbir nüfuzun yoktur.
Diyanet Vakfı:
"Şüphesiz kullarım üzerinde senin bir hakimiyetin yoktur. Ancak azgınlardan sana uyanlar müstesna."

veinne cehenneme lemev`idühüm ecme`în.

Türkçe:
Cehennem onların tümünün şaşmaz buluşma yeridir.
İngilizce:
And verily, Hell is the promised abode for them all!
Fransızca:
Sur Mes serviteurs tu n'auras aucune autorité, excepté sur celui qui te suivra parmi les dévoyés.
Almanca:
Und sicherlich, Dschahannam ist doch ihre Verabredung, allesamt.
Rusça:
Воистину, Геенна - это место, обещанное всем им.
Arapça:
وَإِنَّ جَهَنَّمَ لَمَوْعِدُهُمْ أَجْمَعِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şüphesiz ki onların hepsine vaad edilen yer cehennemdir.
Diyanet Vakfı:
Muhakkak cehennem, onların hepsine vadolunan yerdir.

lehâ seb`atü ebvâb. likülli bâbim minhüm cüz'üm maḳsûm.

Türkçe:
Yedi kapısı vardır onun. Her kapıya onlardan bir bölük ayrılmıştır.
İngilizce:
To it are seven gates: for each of those gates is a (special) class (of sinners) assigned.
Fransızca:
Et l'Enfer sera sûrement leur lieu de rendez-vous à tous.
Almanca:
Sie hat sieben Tore. Für jedes Tor von ihnen ist ein festgelegter Teil bestimmt.
Rusça:
Там - семь врат, и для каждых врат предназначена определенная их часть.
Arapça:
لَهَا سَبْعَةُ أَبْوَابٍ لِّكُلِّ بَابٍ مِّنْهُمْ جُزْءٌ مَّقْسُومٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Cehennemin yedi kapısı vardır. O kapıların herbiri için birer grup ayrılmıştır.
Diyanet Vakfı:
Cehennemin yedi kapısı vardır. Onlardan her kapı için birer gurup ayrılmıştır.

inne-lmütteḳîne fî cennâtiv ve`uyûn.

Türkçe:
Sakınılması gereken şeylerden sakınanlar ise cennetlerde pınarlar içindedir.
İngilizce:
The righteous (will be) amid gardens and fountains (of clear-flowing water).
Fransızca:
Certes, les pieux seront dans des jardins avec des sources.
Almanca:
Gewiß, die Muttaqi sind in Dschannat und an Quellen.
Rusça:
Воистину, богобоязненные пребудут в Райских садах и среди источников.
Arapça:
إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allahtan korkanlar, elbette cennetlerde ve pınarların başındadırlar.
Diyanet Vakfı:
(Allah'ın azabından korkup rahmetine sığınan) takva sahipleri, mutlaka cennetlerde ve pınar başlarında olacaklar.

üdḫulûhâ biselâmin âminîn.

Türkçe:
"Güvene kavuşmuş olarak selamla girin oraya."
İngilizce:
(Their greeting will be): "Enter ye here in peace and security."
Fransızca:
"Entrez-y en paix et en sécurité".
Almanca:
Tretet in sie in Salam ein als Sicherheit-Genießende.
Rusça:
Входите сюда с миром, будучи в безопасности.
Arapça:
ادْخُلُوهَا بِسَلَامٍ آمِنِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlara: "Selametle güven içinde oraya girin" denir.
Diyanet Vakfı:
"Oraya emniyet ve selametle girin" (denilir, onlara).

veneza`nâ mâ fî ṣudûrihim min gillin iḫvânen `alâ sürurim müteḳâbilîn.

Türkçe:
Göğüslerindeki düşmanlığı çekip almışızdır. Köşkler/divanlar üzerinde karşı karşıya oturan kardeşler olmuşlardır.
İngilizce:
And We shall remove from their hearts any lurking sense of injury: (they will be) brothers (joyfully) facing each other on thrones (of dignity).
Fransızca:
Et Nous aurons arraché toute rancune de leurs poitrines : et ils se sentiront frères, faisant face les uns aux autres sur des lits.
Almanca:
Und WIR nahmen aus ihren Brüsten jeglichen Groll heraus. Sie sind als Geschwister auf Liegen einander gegenüber.
Rusça:
Мы исторгнем из их сердец злобу, и они, как братья, будут лежать на ложах, обратившись лицом друг к другу.
Arapça:
وَنَزَعْنَا مَا فِي صُدُورِهِم مِّنْ غِلٍّ إِخْوَانًا عَلَىٰ سُرُرٍ مُّتَقَابِلِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Biz o cennetliklerin kalblerindeki kinleri çıkarır atarız. Hepsi kardeşler olarak sevinç içinde karşılıklı koltuklara otururlar.
Diyanet Vakfı:
Biz, onların gönüllerindeki kini söküp attık; onlar artık köşkler üzerinde karşı karşıya oturan kardeşler olacaklar.

lâ yemessühüm fîhâ neṣabüv vemâ hüm minhâ bimuḫracîn.

Türkçe:
Orada kendilerine zahmet/yorgunluk dokunmaz. Oradan çıkarılmazlar da.
İngilizce:
There no sense of fatigue shall touch them, nor shall they (ever) be asked to leave.
Fransızca:
Nulle fatigue ne les y touchera. Et on ne les en fera pas sortir.
Almanca:
Keine Müdigkeit überkommt sie darin, und sie werden davon nicht herausgebracht.
Rusça:
Там их не коснется усталость, и их не изгонят оттуда.
Arapça:
لَا يَمَسُّهُمْ فِيهَا نَصَبٌ وَمَا هُم مِّنْهَا بِمُخْرَجِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Orada kendilerine hiçbir yorgunluk gelmeyecek. Oradan çıkarılacak da değillerdir.
Diyanet Vakfı:
Onlara orada hiçbir yorgunluk gelmeyecek ve onlar, oradan çıkarılmayacaklardır.

nebbi' `ibâdî ennî ene-lgafûru-rraḥîm.

Türkçe:
Haber ver kullarıma: Hiç kuşkusuz benim, evet benim, Gafûr ve Rahîm.
İngilizce:
Tell My servants that I am indeed the Oft-forgiving, Most Merciful;
Fransızca:
Informe Mes serviteurs que c'est Moi le Pardonneur, le Très Miséricordieux.
Almanca:
TeileMeinen Dienern mit, daß ICH gewiß Der Allvergebende, Der Allgnädige bin,
Rusça:
Сообщи Моим рабам, что Я - Прощающий, Милосердный,
Arapça:
۞ نَبِّئْ عِبَادِي أَنِّي أَنَا الْغَفُورُ الرَّحِيمُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kullarıma haber ver ki, gerçekten ben çok bağışlayıcı ve pek merhamet ediciyim.
Diyanet Vakfı:
(Resulüm!) Kullarıma, benim, çok bağışlayıcı ve pek esirgeyici olduğumu haber ver.

veenne `aẕâbî hüve-l`aẕâbü-l'elîm.

Türkçe:
Ama acıklı azabın ta kendisidir benim azabım.
İngilizce:
And that My Penalty will be indeed the most grievous Penalty.
Fransızca:
et que Mon châtiment est certes le châtiment douloureux.
Almanca:
und daß Meine Peinigung doch die qualvolle Peinigung ist.
Rusça:
но наказание Мое - наказание мучительное.
Arapça:
وَأَنَّ عَذَابِي هُوَ الْعَذَابُ الْأَلِيمُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bununla beraber azabım da çok acıklı bir azabdır. Bunları geçmişten bazı örneklerle açıklamak üzere:
Diyanet Vakfı:
Benim azabımın elem verici bir azap olduğunu da bildir.

Pages

015. Hicr - (Hicr Vadisi) Al-Hijr – الحجر beslemesine abone olun.