
elif-lâm-râ. tilke âyâtü-lkitâbi veḳur'ânim mübîn.
Türkçe:
Elif, Lâm, Râ. İşte sana o Kitap'ın ve açık anlatımlı Kur'an'ın ayetleri.
İngilizce:
A. L. R. These are the Ayats of Revelation,- of a Qur'an that makes things clear.
Fransızca:
Alif, Lam, Ra. Voici les versets du Livre et d'une Lecture explicite .
Almanca:
Alif-lam-raa . Dies sind die Ayat der Schrift und des erläuternden Quran.
Rusça:
Алиф. Лам. Ра. Это - аяты Писания и ясного Корана.
Arapça:
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ الر ۚ تِلْكَ آيَاتُ الْكِتَابِ وَقُرْآنٍ مُّبِينٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Elif, Lâm, Râ. Bunlar kitabın ve apaçık bir Kur'ân'ın âyetleridir.
Diyanet Vakfı:
Elif. Lam. Ra. Bunlar Kitab'ın ve apaçık bir Kur'an'ın ayetleridir.

rubemâ yeveddü-lleẕîne keferû lev kânû müslimîn.
Türkçe:
O küfre batmış olanlar zaman zaman, keşke Müslüman olsaydılar diye derin bir özlem duyarlar.
İngilizce:
Again and again will those who disbelieve, wish that they had bowed (to Allah's will) in Islam.
Fransızca:
[Le Jour du Jugement Dernier] les mécréants voudraient avoir été Musulmans [soumis].
Almanca:
Irgendwie wünschen sich diejenigen, die Kufr betrieben haben, daß sie Muslime wären.
Rusça:
Неверующие непременно пожелают оказаться мусульманами.
Arapça:
رُّبَمَا يَوَدُّ الَّذِينَ كَفَرُوا لَوْ كَانُوا مُسْلِمِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bir zaman gelecek ki inkâr edenler, keşke müslüman olsaydık temennisinde bulunacaklardır.
Diyanet Vakfı:
İnkar edenler zaman zaman, keşke biz de müslüman olsaydık, diye arzu ederler.

ẕerhüm ye'külû veyetemette`û veyülhihimü-l'emelü fesevfe ya`lemûn.
Türkçe:
Bırak onları yesinler, nimetlenip zevk etsinler ve sonu gelmez arzu kendilerini oyalasın. Ama yakında bilecekler.
İngilizce:
Leave them alone, to enjoy (the good things of this life) and to please themselves: let (false) hope amuse them: soon will knowledge (undeceive them).
Fransızca:
Laisse-les manger, jouir (un temps), et être distraits par l'espoir; car bientôt ils sauront !
Almanca:
Laß sie verspeisen und genießen und laß die Zuversicht sie beschäftigen, denn sie werden es noch wissen.
Rusça:
Оставь их - пусть они едят, пользуются благами и увлекаются чаяниями. Скоро они узнают.
Arapça:
ذَرْهُمْ يَأْكُلُوا وَيَتَمَتَّعُوا وَيُلْهِهِمُ الْأَمَلُ ۖ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onları bırak yesinler, içsinler, zevk alsınlar; arzu onları oyalasın ilerde bileceklerdir.
Diyanet Vakfı:
Onları bırak; yesinler, eğlensinler ve boş ümit onları oyalaya dursun. (Kötü sonucu) yakında bilecekler!

vemâ ehleknâ min ḳaryetin illâ velehâ kitâbüm ma`lûm.
Türkçe:
Biz hiçbir yurt ve medeniyeti, belirlenmiş bir yazgısı olmaksızın ortadan kaldırmadık.
İngilizce:
Never did We destroy a population that had not a term decreed and assigned beforehand.
Fransızca:
Or Nous ne détruisons aucune cité sans qu'elle n'ait eu [un terme fixé en] une écriture connue.
Almanca:
Und WIR haben keine Ortschaft zugrunde gerichtet, ohne daß es für sie eine bekannte Festlegung gab.
Rusça:
Все селения, которые Мы погубили, имели известное предписание.
Arapça:
وَمَا أَهْلَكْنَا مِن قَرْيَةٍ إِلَّا وَلَهَا كِتَابٌ مَّعْلُومٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Biz hiçbir memleketi (Allah katında) bilinen bir zamanı olmaksızın helak etmedik.
Diyanet Vakfı:
Helak ettiğimiz hiçbir ülke yoktur ki hakkında (bizce) bilinen bir yazgı olmasın.

mâ tesbiḳu min ümmetin ecelehâ vemâ yeste'ḫirûn.
Türkçe:
Hiçbir ümmet kendisi için belirlenen sürenin ne önüne geçebilir ne de o süreyi geriletebilir.
İngilizce:
Neither can a people anticipate its term, nor delay it.
Fransızca:
Nulle communauté ne devance son terme, ni ne le retard.
Almanca:
Weder schneller als zu ihrer (bestimmten) Zeit vergeht eine Umma, noch überdauert sie (diese).
Rusça:
Ни одна община не может опередить свой срок или отложить его.
Arapça:
مَّا تَسْبِقُ مِنْ أُمَّةٍ أَجَلَهَا وَمَا يَسْتَأْخِرُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hiçbir millet, ecelinin önüne geçemez ve onu geciktiremez.
Diyanet Vakfı:
Hiçbir millet, ecelinin önüne geçemez, ve onu geciktiremez.

veḳâlû yâ eyyühe-lleẕî nüzzile `aleyhi-ẕẕikru inneke lemecnûn.
Türkçe:
Şöyle haykırdılar: "Hey! Kendisine o zikir/Kur'an indirilen! Sen gerçekten tam bir delisin."
İngilizce:
They say: "O thou to whom the Message is being revealed! truly thou art mad (or possessed)!
Fransızca:
Et ils (les mecquois) disent : "ô toi sur qui on a fait descendre le Coran, tu es certainement fou !
Almanca:
Und sie sagten: "Du, derjenige, dem die Ermahnung (der Quran) nach und nach hinabgesandt wurde! Gewiß, du bist doch geistesgestört.
Rusça:
Они сказали: "О тот, кому ниспослано откровение! Воистину, ты - одержимый.
Arapça:
وَقَالُوا يَا أَيُّهَا الَّذِي نُزِّلَ عَلَيْهِ الذِّكْرُ إِنَّكَ لَمَجْنُونٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Dediler ki: "Ey kendisine Kur'ân indirilen (Muhammed)! Sen mutlaka bir mecnunsun."
Diyanet Vakfı:
Dediler ki: "Ey kendisine Kur'an indirilen (Muhammed)! Sen mutlaka bir mecnunsun!"

lev mâ te'tînâ bilmelâiketi in künte mine-ṣṣâdiḳîn.
Türkçe:
"Hadi getirsene bize o melekleri, eğer doğru sözlülerdensen!"
İngilizce:
Why bringest thou not angels to us if it be that thou hast the Truth?
Fransızca:
Pourquoi ne nous es-tu pas venu avec les Anges, si tu es du nombre des véridiques ? "
Almanca:
Würdest du doch uns die Engel bringen, solltest du einer der Wahrhaftigen sein!"
Rusça:
Почему ты не привел к нам ангелов, если ты - один из тех, кто говорит правду?"
Arapça:
لَّوْ مَا تَأْتِينَا بِالْمَلَائِكَةِ إِن كُنتَ مِنَ الصَّادِقِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Eğer peygamberlik davanda doğru kimselerdensen, bize melekleri getirmeliydin.
Diyanet Vakfı:
"Eğer doğru söyleyenlerden idiysen, bize melekleri getirmeliydin."

mâ nünezzilü-lmelâikete illâ bilḥaḳḳi vemâ kânû iẕem münżarîn.
Türkçe:
Biz o melekleri ancak ve ancak hak üzere, hak bir yolla indiririz. Ve o zaman inkârcılara göz açtırılmaz.
İngilizce:
We send not the angels down except for just cause: if they came (to the ungodly), behold! no respite would they have!
Fransızca:
Nous ne faisons descendre les Anges qu'avec la vérité; et alors, il ne leur sera pas accordé de répit [à ces impies].
Almanca:
WIR lassen die Engel nicht herabsteigen, es sei denn in Gesetzmäßigkeit . Und dann wird ihnen keine Zeit mehr gewährt.
Rusça:
Мы ниспосылаем ангелов только с истиной, и тогда никому не предоставляется отсрочка.
Arapça:
مَا نُنَزِّلُ الْمَلَائِكَةَ إِلَّا بِالْحَقِّ وَمَا كَانُوا إِذًا مُّنظَرِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Biz o melekleri ancak, hak ile indiririz. Ve indirildikleri vakit de onlara (kâfirlere) hiç mühlet verilmez.
Diyanet Vakfı:
Biz melekleri ancak hak ile indiririz. O zaman onlara mühlet verilmez.

innâ naḥnü nezzelne-ẕẕikra veinnâ lehû leḥâfiżûn.
Türkçe:
Hiç kuşkusuz, o zikiri/Kur'an'ı biz indirdik, biz; her hal ve şartta onu muhakkak koruyacak olan da biziz.
İngilizce:
We have, without doubt, sent down the Message; and We will assuredly guard it (from corruption).
Fransızca:
Nous ne faisons descendre les Anges qu'avec la vérité; et alors, il ne leur sera pas accordé de répit [a ces impies].
Almanca:
Gewiß, WIR sind es Derjenige, Der die Ermahnung (den Quran) nach und nach hinabsandte, und gewiß, WIR sind ihm gegenüber zweifelsohne bewahrend.
Rusça:
Воистину, Мы ниспослали Напоминание, и Мы оберегаем его.
Arapça:
إِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَإِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hiç şüphe yok ki, Kur'ân'ı biz indirdik, elbette onu yine biz koruyacağız.
Diyanet Vakfı:
Kur an'ı kesinlikle biz indirdik; elbette onu yine biz koruyacağız.

veleḳad erselnâ min ḳablike fî şiye`i-l'evvelîn.
Türkçe:
Yemin olsun ki, senden öncekilerin o ilk kümeleri içine de nebiler gönderdik biz!
İngilizce:
We did send messengers before thee amongst the religious sects of old:
Fransızca:
En vérité c'est Nous qui avons fait descendre le Coran, et c'est Nous qui en sommes gardien .
Almanca:
Und gewiß, bereits haben WIR vor dir (Gesandte) unter den früheren gleichgesinnten Gruppen entsandt.
Rusça:
Мы уже отправляли до тебя посланников к прежним общинам.
Arapça:
وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا مِن قَبْلِكَ فِي شِيَعِ الْأَوَّلِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Andolsun, senden önceki milletler arasında da peygamberler gönderdik.
Diyanet Vakfı:
Andolsun, senden önceki milletler arasında da elçiler gönderdik.
Pages
