Al-Burooj-- البروج

vessemâi ẕâti-lbürûc.

Türkçe:
Yemin olsun o burçlarla dolu göğe,
İngilizce:
By the sky, (displaying) the Zodiacal Signs;
Fransızca:
Par le ciel aux constellations !
Almanca:
Bei dem Himmel von Sternbildern,
Rusça:
Клянусь небом с созвездиями Зодиака!
Arapça:
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ وَالسَّمَاءِ ذَاتِ الْبُرُوجِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Burçlar sahibi gökyüzüne,
Diyanet Vakfı:
Burçlara sahip gökyüzüne,

velyevmi-lmev`ûd.

Türkçe:
O vaat olunan güne,
İngilizce:
By the promised Day (of Judgment);
Fransızca:
et par le jour promis !
Almanca:
und bei dem angedrohten Tag,
Rusça:
Клянусь днем обещанным!
Arapça:
وَالْيَوْمِ الْمَوْعُودِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Vaad olunan o güne,
Diyanet Vakfı:
Geleceği bildirilmiş olan güne,

veşâhidiv vemeşhûd.

Türkçe:
Tanıklık edene, tanıklık edilene/seyredene, seyredilene,
İngilizce:
By one that witnesses, and the subject of the witness;-
Fransızca:
et par le témoin et ce dont on témoigne !
Almanca:
und bei dem Zeugen und Bezeugten,
Rusça:
Клянусь свидетельствующим и засвидетельствованным!
Arapça:
وَشَاهِدٍ وَمَشْهُودٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şahitlik edene ve edilene andolsun ki,
Diyanet Vakfı:
(O günde) tanıklık edene ve edilene andolsun ki,

ḳutile aṣḥâbü-l'uḫdûd.

Türkçe:
Ki gebertildi o hendekçi grup/o kamçıları hendek gibi iz bırakan herifler,
İngilizce:
Woe to the makers of the pit (of fire),
Fransızca:
Périssent les gens de l'Ukhdoud ,
Almanca:
Tod sei den Weggenossen des Grabens.
Rusça:
Да сгинут собравшиеся у рва
Arapça:
قُتِلَ أَصْحَابُ الْأُخْدُودِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kahroldu o hendeğin sahipleri,
Diyanet Vakfı:
Kahroldu o hendeğin sahipleri,

ennâri ẕâti-lveḳûd.

Türkçe:
O tutuşturulan ateşin adamları,
İngilizce:
Fire supplied (abundantly) with fuel:
Fransızca:
par le feu plein de combustible,
Almanca:
Das Feuer darin ist mit Brennstoff,
Rusça:
огненного, поддерживаемого растопкой,
Arapça:
النَّارِ ذَاتِ الْوَقُودِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O çıralı ateşin,
Diyanet Vakfı:
O çıralı ateşin,

iẕ hüm `aleyhâ ḳu`ûd.

Türkçe:
Onlar onun başında oturmuşlardı.
İngilizce:
Behold! they sat over against the (fire),
Fransızca:
cependant qu'ils étaient assis tout autour,
Almanca:
als sie um es herum saßen,
Rusça:
Вот они уселись возле него,
Arapça:
إِذْ هُمْ عَلَيْهَا قُعُودٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hani o ateşin başına oturmuşlar,
Diyanet Vakfı:
Onlar (yakanlar) da başlarına oturmuşlar,

vehüm `alâ mâ yef`alûne bilmü'minîne şühûd.

Türkçe:
Ve hepsi, müminlere yaptıklarını seyrediyorlardı.
İngilizce:
And they witnessed (all) that they were doing against the Believers.
Fransızca:
ils étaient ainsi témoins de ce qu'ils faisaient des croyants,
Almanca:
und sie sind über das, was sie mit den Mumin machen, Zeugen.
Rusça:
будучи свидетелями того, что творят с верующими.
Arapça:
وَهُمْ عَلَىٰ مَا يَفْعَلُونَ بِالْمُؤْمِنِينَ شُهُودٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Müminlere yaptıklarını seyrediyorlardı.
Diyanet Vakfı:
Müminlere yapmakta oldukları işkenceyi seyrediyorlardı.

vemâ neḳamû minhüm illâ ey yü'minû billâhi-l`azîzi-lḥamîd.

Türkçe:
Onlardan sadece, Azîz ve Hamîd Allah'a iman ettikleri için öc alıyorlardı.
İngilizce:
And they ill-treated them for no other reason than that they believed in Allah, Exalted in Power, Worthy of all Praise!-
Fransızca:
à qui ils ne leur reprochaient que d'avoir cru en Allah, le Puissant, le Digne de louange,
Almanca:
Und sie mißbilligten an ihnen nichts außer, daß sie den Iman verinnerlichten an ALLAH, Den Allwürdigen, Den Alllobenswürdigen,
Rusça:
Они вымещали им только за то, что те уверовали в Аллаха Могущественного, Достохвального,
Arapça:
وَمَا نَقَمُوا مِنْهُمْ إِلَّا أَن يُؤْمِنُوا بِاللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَمِيدِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Müminlere kızmalarının sebebi de, onların yalnız çok güçlü ve övgüye lâyık olan Allah'a iman etmeleri idi.
Diyanet Vakfı:
Onlardan, sırf, aziz ve hamid olan Allah'a iman ettikleri için intikam aldılar.

elleẕî lehû mülkü-ssemâvâti vel'arḍ. vellâhü `alâ külli şey'in şehîd.

Türkçe:
O Allah ki, göklerin ve yerin mülkü kendisinindir. Allah her şeye tanıktır.
İngilizce:
Him to Whom belongs the dominion of the heavens and the earth! And Allah is Witness to all things.
Fransızca:
Auquel appartient la royauté des cieux et de la terre. Allah est témoin de toute chose.
Almanca:
Dem die Herrschaft der Himmel und der Erde gehört. Und ALLAH ist über alles Zeuge.
Rusça:
Которому принадлежит власть над небесами и землей. Аллах - Свидетель всякой вещи!
Arapça:
الَّذِي لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۚ وَاللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O Allah ki, göklerin ve yerin hükümranlığı O'nundur ve Allah her şeye şahittir.
Diyanet Vakfı:
O Allah ki, göklerin ve yerin mülkü kendisine aittir, ve Allah her şeye şahittir.

inne-lleẕîne fetenü-lmü'minîne velmü'minâti ŝümme lem yetûbû felehüm `aẕâbü cehenneme velehüm `aẕâbü-lḥarîḳ.

Türkçe:
Şu bir gerçek ki, inanan erkeklerle inanan kadınlara işkence edip sonra da tövbe etmemiş olanlar için, cehennem azabı vardır. Onlar için yangın azabı da vardır.
İngilizce:
Those who persecute (or draw into temptation) the Believers, men and women, and do not turn in repentance, will have the Penalty of Hell: They will have the Penalty of the Burning Fire.
Fransızca:
Ceux qui font subir des épreuves aux croyants et aux croyantes, puis ne se repentent pas, auront le châtiment de l'Enfer et le supplice du feu.
Almanca:
Gewiß, für diejenigen, die die Mumin-Männer und Mumin-Frauen der Fitna aussetzen, dann nicht bereuen, ist die Peinigung von Dschahannam und die Peinigung des Verbrennens bestimmt.
Rusça:
Тем, которые подвергли искушению верующих мужчин и женщин и не раскаялись, уготованы мучения в Геенне, мучения от обжигающего Огня.
Arapça:
إِنَّ الَّذِينَ فَتَنُوا الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ ثُمَّ لَمْ يَتُوبُوا فَلَهُمْ عَذَابُ جَهَنَّمَ وَلَهُمْ عَذَابُ الْحَرِيقِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İnanan erkek ve kadınlara işkence yapıp sonra da tevbe etmeyenlere cehennem azabı ve yangın azabı vardır.
Diyanet Vakfı:
Şüphesiz inanmış erkeklerle inanmış kadınlara işkence edip sonra tevbe de etmeyenlere cehennem azabı ve (orada) yanma cezası vardır.

Pages

Al-Burooj-- البروج beslemesine abone olun.