Al-Jinn—الجن

ḳul innemâ ed`û rabbî velâ üşrikü bihî eḥadâ.

Türkçe:
De ki: "Ben ancak Rabbime yakarırım/çağırırım. Ve hiç kimseyi O'na ortak koşmam."
İngilizce:
Say: "I do no more than invoke my Lord, and I join not with Him any (false god)."
Fransızca:
Dis : "Je n'invoque que mon Seigneur et ne Lui associe personne".
Almanca:
Sag: "Ich richte Bittgebete nur an meinen HERRN und betreibe Ihm gegenüber mit Niemanden Schirk!"
Rusça:
Скажи: "Я взываю только к своему Господу и никого не приобщаю в сотоварищи к Нему".
Arapça:
قُلْ إِنَّمَا أَدْعُو رَبِّي وَلَا أُشْرِكُ بِهِ أَحَدًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
De ki: "Ben ancak Rabbime dua eder ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmam"
Diyanet Vakfı:
(Resulüm!) De ki: Ben ancak Rabbime yalvarırım ve O'na kimseyi ortak koşmam.

ḳul innî lâ emlikü leküm ḍarrav velâ raşedâ.

Türkçe:
De ki: "Ben size zarar verme gücüne de ışık ve aydınlık verme gücüne de sahip değilim."
İngilizce:
Say: "It is not in my power to cause you harm, or to bring you to right conduct."
Fransızca:
Dis : "Je ne possède aucun moyen pour vous faire du mal, ni pour vous mettre sur le chemin droit".
Almanca:
Sag: Gewiß, ich verfüge für euch weder über Schädigendes, noch über Gutes
Rusça:
Скажи: "Не в моей власти навредить вам или наставить вас на прямой путь".
Arapça:
قُلْ إِنِّي لَا أَمْلِكُ لَكُمْ ضَرًّا وَلَا رَشَدًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
De ki, "Haberiniz olsun, ben size kendiliğimden ne bir zarar verebilirim, ne de bir yol gösterebilirim."
Diyanet Vakfı:
De ki: Doğrusu ben (kendi başıma) size ne zarar verme ne de fayda sağlama gücüne sahibim.

ḳul innî ley yücîranî mine-llâhi eḥadüv velen ecide min dûnihî mülteḥadâ.

Türkçe:
De ki: "Allah'tan beni hiç kimse kurtaramaz ve O'nun dışında bir sığınak da asla bulamam!"
İngilizce:
Say: "No one can deliver me from Allah (If I were to disobey Him), nor should I find refuge except in Him,
Fransızca:
Dis : "Vraiment, personne ne saura me protéger contre Allah; et jamais je ne trouverai de refuge en dehors de Lui.
Almanca:
- Sag: "Mir wird keiner Schutz vor ALLAH gewähren, und ich werde außer bei Ihm keinen Zufluchtsort finden!" -
Rusça:
Скажи: "Никто не защитит меня от Аллаха, и мне не найти убежища, кроме как у Него.
Arapça:
قُلْ إِنِّي لَن يُجِيرَنِي مِنَ اللَّهِ أَحَدٌ وَلَنْ أَجِدَ مِن دُونِهِ مُلْتَحَدًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
De ki, "Allah'tan beni kimse kurtaramaz ve ben O'ndan başka bir sığınacak bulamam."
Diyanet Vakfı:
De ki: Gerçekten (bana bir kötülük dilerse) Allah'a karşı beni kimse himaye edemez, O'ndan başka sığınacak kimse de bulamam.

illâ belâgam mine-llâhi verisâlâtih. vemey ya`ṣi-llâhe verasûlehû feinne lehû nâra cehenneme ḫâlidîne fîhâ ebedâ.

Türkçe:
"Ancak Allah'tan bir tebliğ ve O'nun mesajlarından bir şeyler sunabilirim." Allah'a ve O'nun resulüne isyan edenler için cehennem ateşi vardır. Uzun süre orada kalaçaklardır.
İngilizce:
Unless I proclaim what I receive from Allah and His Messages: for any that disobey Allah and His Messenger,- for them is Hell: they shall dwell therein for ever.
Fransızca:
[Je ne puis que transmettre] une communication et des messages [émanant] d'Allah. Et quiconque désobéit à Allah et à son Messager aura le feu de l'Enfer pour y demeurer éternellement.
Almanca:
außer über Verkünden von ALLAH und Seiner Botschaften. Und wer sich ALLAH und Seinem Gesandten widersetzt, also gewiß ist Dschahannam für ihn bestimmt. Darin bleiben sie ewig, für immer.
Rusça:
Мне остается лишь доносить истину от Аллаха и Его послания. Кто же ослушается Аллаха и Его Посланника, тому уготован огонь Геенны, в котором они пребудут вечно".
Arapça:
إِلَّا بَلَاغًا مِّنَ اللَّهِ وَرِسَالَاتِهِ ۚ وَمَن يَعْصِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَإِنَّ لَهُ نَارَ جَهَنَّمَ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Benim yapabileceğim, sadece Allah'tan size duyuru yapmak ve O'nun elçilik görevlerini yerine getirmektir. Artık kim Allah'a ve onun elçisine baş kaldırırsa, ona içinde ebedi kalacakları cehennem ateşi vardır.
Diyanet Vakfı:
(Benim yaptığım) ancak Allah katından olanı, O'nun gönderdiklerini tebliğdir. Artık kim Allah ve Resulüne karşı gelirse, bilsin ki ona, (kendi gibilerle birlikte) içinde ebedi kalacakları cehennem ateşi vardır.

ḥattâ iẕâ raev mâ yû`adûne feseya`lemûne men aḍ`afü nâṣirav veeḳallü `adedâ.

Türkçe:
Sonunda, onlar kendilerine vaat edileni gördüklerinde, yardımcı bakımından daha zayıf kim, sayı bakımından daha az kim, bileceklerdir.
İngilizce:
At length, when they see (with their own eyes) that which they are promised,- then will they know who it is that is weakest in (his) helper and least important in point of numbers.
Fransızca:
Puis, quand ils verront ce dont on les menaçait, ils sauront lesquels ont les secours les plus faibles et [lesquels] sont les moins nombreux.
Almanca:
Dann wenn sie das sahen, was ihnen angedroht wurde, werden sie doch noch wissen, wer einen schwächeren Beistehenden hat und weniger an Anzahl ist.
Rusça:
Когда же они увидят то, что им было обещано, то узнают, чьи помощники слабее и малочисленнее.
Arapça:
حَتَّىٰ إِذَا رَأَوْا مَا يُوعَدُونَ فَسَيَعْلَمُونَ مَنْ أَضْعَفُ نَاصِرًا وَأَقَلُّ عَدَدًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kendilerine vaad edilen şeyi gördükleri zaman, kimin yardımcısının en zayıf ve en az olduğunu bileceklerdir.
Diyanet Vakfı:
Sonunda, tehdit edilip durduklarını (azabı, kıyameti) gördükleri zaman, kim yardımcı olma bakımından daha güçsüz ve sayıca daha az imiş, bileceklerdir.

ḳul in edrî eḳarîbüm mâ tû`adûne em yec`alü lehû rabbî emedâ.

Türkçe:
De ki: "Bilmiyorum, size vaat edilen şey yakın mıdır yoksa Rabbim onun için uzun bir süre mi koyacaktır?"
İngilizce:
Say: "I know not whether the (Punishment) which ye are promised is near, or whether my Lord will appoint for it a distant term.
Fransızca:
Dis : "Je ne sais pas si ce dont vous êtes menacés est proche, ou bien, si mon Seigneur va lui assigner un délai.
Almanca:
Sag: "Ich weiß nicht, ob es nahe liegt, was euch angedroht wird, oder ob mein HERR dafür Zeit läßt.
Rusça:
Скажи: "Я не знаю, скоро ли настанет обещанное вам, или же мой Господь отсрочил его".
Arapça:
قُلْ إِنْ أَدْرِي أَقَرِيبٌ مَّا تُوعَدُونَ أَمْ يَجْعَلُ لَهُ رَبِّي أَمَدًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
De ki: "Ben bilmem, o size vaad edilen şey yakın mı, yoksa Rabbim onun için uzun bir süre mi koyar.."
Diyanet Vakfı:
De ki: Tehdit edilegeldiğiniz (azap), yakın mıdır, yoksa Rabbim onun için uzun bir süre mi koyar, ben bilmem.

`âlimü-lgaybi felâ yużhiru `alâ gaybihî eḥadâ.

Türkçe:
Gaybı bilendir O. Gaybı konusunda hiç kimseyi yardımcı yapmıyor.
İngilizce:
He (alone) knows the Unseen, nor does He make any one acquainted with His Mysteries,-
Fransızca:
[C'est Lui] qui connaît le mystère. Il ne dévoile Son mystère à personne,
Almanca:
ER ist Der Allwissende über das Verborgene, so zeigt ER Sein Verborgenes niemandem
Rusça:
Он - Ведающий сокровенное, и Он не открывает Своего сокровенного никому,
Arapça:
عَالِمُ الْغَيْبِ فَلَا يُظْهِرُ عَلَىٰ غَيْبِهِ أَحَدًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O bütün gaybı bilir. Fakat gaybını hiç kimseye açmaz.
Diyanet Vakfı:
O bütün görülmeyenleri bilir. Sırlarına kimseyi muttali kılmaz;

illâ meni-rteḍâ mir rasûlin feinnehû yeslükü mim beyni yedeyhi vemin ḫalfihî raṣadâ.

Türkçe:
Seçtiği bir elçi müstesna. Çünkü O, resulünün önünden ve arkasından gözetleyiciler yürütür.
İngilizce:
Except a messenger whom He has chosen: and then He makes a band of watchers march before him and behind him,
Fransızca:
sauf à celui qu'Il agrée comme Messager et qu'Il fait précéder et suivre de gardiens vigilants,
Almanca:
außer demjenigen, an dem ER als Gesandten Wohlgefallen findet, also gewiß läßt ER vor ihm und hinter ihm Wachende sein,
Rusça:
кроме тех посланников, которыми Он доволен и к которым Он приставляет спереди и сзади стражей,
Arapça:
إِلَّا مَنِ ارْتَضَىٰ مِن رَّسُولٍ فَإِنَّهُ يَسْلُكُ مِن بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِهِ رَصَدًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ancak seçtiği elçiye açar. Çünkü onun önünden ve ardından gözetleyiciler salar.
Diyanet Vakfı:
Ancak, (bildirmeyi) dilediği peygamber bunun dışındadır. Çünkü O, bunun önünden ve ardından gözcüler salar,

liya`leme en ḳad eblegû risâlâti rabbihim veeḥâṭa bimâ ledeyhim veaḥṣâ külle şey'in `adedâ.

Türkçe:
Ki onların, Rablerinin elçiliklerini hedefine tam ulaştırdıklarını bilsin. Allah, onların katında bulunan şeyleri kuşatmış ve her şeyi inceden inceye sayıya bağlamıştır.
İngilizce:
That He may know that they have (truly) brought and delivered the Messages of their Lord: and He surrounds (all the mysteries) that are with them, and takes account of every single thing.
Fransızca:
afin qu'Il sache s'ils ont bien transmis les messages de leur Seigneur. Il cerne (de Son savoir) ce qui est avec eux, et dénombre exactement toute chose".
Almanca:
damit er (der Gesandte) weiß, daß sie die Botschaft ihres HERRN bereits überbrachten. Und ER umfaßte, was sie haben, und zählte alles detailliert.
Rusça:
чтобы знать, что они донесли послания своего Господа. Он объемлет знанием все, что с ними, и Он исчислил всякую вещь.
Arapça:
لِّيَعْلَمَ أَن قَدْ أَبْلَغُوا رِسَالَاتِ رَبِّهِمْ وَأَحَاطَ بِمَا لَدَيْهِمْ وَأَحْصَىٰ كُلَّ شَيْءٍ عَدَدًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bilsin diye ki, onlar Rablerinin elçiliklerini yerine getirmişlerdir. Allah onlarda bulunan her şeyi kuşatmış ve her şeyi bir bir saymıştır
Diyanet Vakfı:
Ki böylece onların (peygamberlerin), Rablerinin gönderdiklerini hakkıyla tebliğ ettiklerini bilsin. (Allah) onların nezdinde olup bitenleri çepeçevre kuşatmış ve her şeyi bir bir saymıştır (kaydetmiştir).

Pages

Al-Jinn—الجن beslemesine abone olun.