
veiẕe-nḳalebû ilâ ehlihimü-nḳalebû fekihîn.
Türkçe:
Ailelerine döndüklerinde, gülüp eğlenmeye koyulurlardı.
İngilizce:
And when they returned to their own people, they would return jesting;
Fransızca:
et, retournant dans leurs familles, ils retournaient en plaisantant,
Almanca:
Und als sie zu ihren Familien zurückkehrten, kehrten sie freudenerregt zurück.
Rusça:
возвращаясь к своим семьям, они возвращались, шутя,
Arapça:
وَإِذَا انقَلَبُوا إِلَىٰ أَهْلِهِمُ انقَلَبُوا فَكِهِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Evlerine döndükleri zaman zevklenerek dönüyorlardı.
Diyanet Vakfı:
Ailelerine döndüklerinde, (alaylarından dolayı) keyiflenerek dönerlerdi.

veiẕâ raevhüm ḳâlû inne hâülâi leḍâllûn.
Türkçe:
İnananları gördüklerinde: "Şunlar var ya! Şaşkın, sapık bunlar!" derlerdi.
İngilizce:
And whenever they saw them, they would say, "Behold! These are the people truly astray!"
Fransızca:
et les voyant, ils disaient : "Ce sont vraiment ceux-là les égarés".
Almanca:
Und als sie sie sahen, sagten sie: "Gewiß, diese sind doch Abirrende.
Rusça:
а завидя их, они говорили: "Воистину, эти впали в заблуждение".
Arapça:
وَإِذَا رَأَوْهُمْ قَالُوا إِنَّ هَٰؤُلَاءِ لَضَالُّونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Müminleri gördükleri vakit; "işte bunlar sapıklar" diyorlardı.
Diyanet Vakfı:
Müminleri gördüklerinde: "Şüphesiz bunlar sapıtmış" derlerdi.

vemâ ürsilû `aleyhim ḥâfiżîn.
Türkçe:
Oysaki kendileri, inananlar üzerine bekçi gönderilmemişti.
İngilizce:
But they had not been sent as keepers over them!
Fransızca:
Or, ils n'ont pas été envoyés pour être leurs gardiens.
Almanca:
Und über ihnen wurden keine Bewahrende entsandt."
Rusça:
Однако они не были посланы к ним хранителями.
Arapça:
وَمَا أُرْسِلُوا عَلَيْهِمْ حَافِظِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Oysa onlar müminler üzerine bekçi olarak gönderilmemişlerdi.
Diyanet Vakfı:
Halbuki onlar, müminleri denetleyici olarak gönderilmediler.

felyevme-lleẕîne âmenû mine-lküffâri yaḍḥakûn.
Türkçe:
İşte bugün, iman sahipleri, küfre batmışlara gülüyorlar.
İngilizce:
But on this Day the Believers will laugh at the Unbelievers:
Fransızca:
Aujourd'hui, donc, ce sont ceux qui ont cru qui rient des infidèles
Almanca:
An diesem Tag also machen sich diejenigen, die den Iman verinnerlichten, über die Kafir lustig.
Rusça:
В тот день верующие будут смеяться над неверующими
Arapça:
فَالْيَوْمَ الَّذِينَ آمَنُوا مِنَ الْكُفَّارِ يَضْحَكُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İşte bugün de inananlar kâfirlere gülecek.
Diyanet Vakfı:
İşte o gün (ahirette) de iman edenler kafirlere gülerler.

`ale-l'erâiki yenżurûn.
Türkçe:
Koltuklar üzerinde seyrediyorlar.
İngilizce:
On Thrones (of Dignity) they will command (a sight) (of all things).
Fransızca:
sur les divans, ils regardent.
Almanca:
Sie sind auf Liegen, sie schauen zu:
Rusça:
и созерцать на ложах.
Arapça:
عَلَى الْأَرَائِكِ يَنظُرُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Koltuklar üzerinde etrafa bakacaklar.
Diyanet Vakfı:
Koltuklar üzerinde etrafa bakarlar.

hel ŝüvvibe-lküffâru mâ kânû yef`alûn.
Türkçe:
Nankör kâfirler, yapmış olduklarıyla ödüllendirildiler mi?
İngilizce:
Will not the Unbelievers have been paid back for what they did?
Fransızca:
Est-ce que les infidèles ont eu la récompense de ce qu'ils faisaient ?
Almanca:
"Wurde den Kafir vergolten, was sie zu machen pflegten?"
Rusça:
Разве неверующие не получат воздаяние за то, что они совершали?
Arapça:
هَلْ ثُوِّبَ الْكُفَّارُ مَا كَانُوا يَفْعَلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Nasıl, kâfirler yaptıklarının cezasını buldular mı?
Diyanet Vakfı:
Kafirler yaptıklarının cezasını bulduar mı! (Elbette buldular.)
Pages
- « first
- ‹ previous
- 1
- 2
- 3
- 4
