
yeşhedühü-lmüḳarrabûn.
Türkçe:
Yaklaştırılmış olanlar tanıklık ederler ona.
İngilizce:
To which bear witness those Nearest (to Allah).
Fransızca:
Les rapprochés (d'Allah : les Anges) en témoignent.
Almanca:
welches die Nahestehenden bezeugen.
Rusça:
которую видят приближенные.
Arapça:
يَشْهَدُهُ الْمُقَرَّبُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah'a yaklaştırılmış melekler ona tanık olurlar.
Diyanet Vakfı:
O kitabı, Allah'a yakın olanlar görür.

inne-l'ebrâra lefî ne`îm.
Türkçe:
İyilik sergileyenler büyük bir nimetin tam içindedir.
İngilizce:
Truly the Righteous will be in Bliss:
Fransızca:
Les bons seront dans [un jardin] de délice,
Almanca:
Gewiß, die Gütig-Gehorsamen sind im Wohlergehen.
Rusça:
Воистину, благочестивые окажутся в блаженстве
Arapça:
إِنَّ الْأَبْرَارَ لَفِي نَعِيمٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Haberiniz olsun ki, iyiler nimet içindedir.
Diyanet Vakfı:
İyiler kesinkes cennettedir.

`ale-l'erâiki yenżurûn.
Türkçe:
Koltuklar üzerinde seyre dalarlar.
İngilizce:
On Thrones (of Dignity) will they command a sight (of all things):
Fransızca:
sur les divans, ils regardent.
Almanca:
Sie sind auf Liegen, sie schauen.
Rusça:
и будут созерцать на ложах.
Arapça:
عَلَى الْأَرَائِكِ يَنظُرُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Tahtlar üzerinde etrafa bakarlar.
Diyanet Vakfı:
Onlar orada koltuklar üzerinde etrafa bakarlar.

ta`rifü fî vucûhihim naḍrate-nne`îm.
Türkçe:
Yüzlerinde nimetin sevinç parıltısını izlersin.
İngilizce:
Thou wilt recognise in their faces the beaming brightness of Bliss.
Fransızca:
Tu reconnaîtras sur leurs visages, l'éclat de la félicité.
Almanca:
Du erkennst in ihren Gesichtern das Strahlen des Wohlergehens.
Rusça:
На их лицах ты увидишь блеск благоденствия.
Arapça:
تَعْرِفُ فِي وُجُوهِهِمْ نَضْرَةَ النَّعِيمِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Yüzlerinde nimet ve mutluluğun sevincini görürsün.
Diyanet Vakfı:
Onların yüzünde nimetlerin sevincini görürsün.

yüsḳavne mir raḥîḳim maḫtûm.
Türkçe:
Katıksız, damgalı bir içecekten içirilirler,
İngilizce:
Their thirst will be slaked with Pure Wine sealed:
Fransızca:
On leur sert à boire un nectar pur, cacheté,
Almanca:
Ihnen wird von einem puren mit Aroma versehenen Getränk zu trinken gegeben,
Rusça:
Их будут поить выдержанным вином,
Arapça:
يُسْقَوْنَ مِن رَّحِيقٍ مَّخْتُومٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlara damgalı saf bir içki sunulur.
Diyanet Vakfı:
Kendilerine mühürlü halis bir içki sunulur.

ḫitâmühû misk. vefî ẕâlike felyetenâfesi-lmütenâfisûn.
Türkçe:
Ki sonu bir misktir. İşte, yarışanlar böyle bir şey için yarışsınlar!
İngilizce:
The seal thereof will be Musk: And for this let those aspire, who have aspirations:
Fransızca:
laissant un arrière-goût de musc. Que ceux qui la convoitent entrent en compétition [pour l'acquérir]
Almanca:
dessen Aroma aus Moschus ist. Und darin sollen die Konkurrierenden 3 konkurrieren,
Rusça:
запечатанным мускусом. Пусть же ради этого состязаются состязающиеся!
Arapça:
خِتَامُهُ مِسْكٌ ۚ وَفِي ذَٰلِكَ فَلْيَتَنَافَسِ الْمُتَنَافِسُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onun sonu misktir. İşte ona imrensin artık imrenenler.
Diyanet Vakfı:
Onun içiminin sonunda misk kokusu vardır. İşte yarışanlar ancak onda yarışsınlar.

vemizâcühû min tesnîm.
Türkçe:
Onun katkısı Tesnîm'den; en yüce, en seçkin olandandır.
İngilizce:
With it will be (given) a mixture of Tasnim:
Fransızca:
Il est mélangé à la boisson de Tasnim ,
Almanca:
Und dessen Mischung ist aus Tasniem,
Rusça:
Оно смешано с напитком из Таснима -
Arapça:
وَمِزَاجُهُ مِن تَسْنِيمٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Karışımı Tesnim'dendir (En üstün cennet şarabındandır).
Diyanet Vakfı:
Karışımı Tesnim'dendir.

`ayney yeşrabü bihe-lmüḳarrabûn.
Türkçe:
Bir kaynak ki, iyice yaklaştırılmış olanlar içerler ondan.
İngilizce:
A spring, from (the waters) whereof drink those Nearest to Allah.
Fransızca:
source dont les rapprochés boivent.
Almanca:
eine Quelle, aus der die Nahestehenden trinken.
Rusça:
источника, из которого пьют приближенные.
Arapça:
عَيْنًا يَشْرَبُ بِهَا الْمُقَرَّبُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah'a yakın olanların içecekleri bir kaynaktır o.
Diyanet Vakfı:
(O Tesnim Allah'a) Yakın olanların içecekleri bir kaynaktır.

inne-lleẕîne ecramû kânû mine-lleẕîne âmenû yaḍḥakûn.
Türkçe:
Şu bir gerçek ki, suça batmış olanlar, iman sahiplerine gülerlerdi.
İngilizce:
Those in sin used to laugh at those who believed,
Fransızca:
Les criminels riaient de ceux qui croyaient,
Almanca:
Gewiß, diejenigen, die schwere Verfehlungen begingen, pflegten sich über diejenigen, die den Iman verinnerlichten, lustig zu machen.
Rusça:
Грешники смеялись над теми, которые уверовали.
Arapça:
إِنَّ الَّذِينَ أَجْرَمُوا كَانُوا مِنَ الَّذِينَ آمَنُوا يَضْحَكُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Doğrusu o suç işleyenler inananlara gülüyorlardı.
Diyanet Vakfı:
Şüphesiz günahkarlar, (dünyada) iman edenlere gülerlerdi.

veiẕâ merrû bihim yetegâmezûn.
Türkçe:
Onların yanlarından geçerken birbirlerine kaş-göz işareti yaparlardı.
İngilizce:
And whenever they passed by them, used to wink at each other (in mockery);
Fransızca:
et, passant près d'eux, ils se faisaient des oeillades,
Almanca:
Und als sie an ihnen vorbeigingen, zwinkerten sie einander (vielsagend) zu.
Rusça:
Проходя мимо них, они подмигивали друг другу,
Arapça:
وَإِذَا مَرُّوا بِهِمْ يَتَغَامَزُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlara uğradıkları vakit birbirlerine göz kırpıyorlardı.
Diyanet Vakfı:
Onlarla karşılaştıklarında kaş göz hareketiyle alay ederlerdi.
Pages
