Kur'an Ayetleri

chapter_number: 

34

Ayah_chapter_number: 

51

Ayahid: 

3657

Sayfa No: 

434

Nüzûl Yeri: 

content_ar: 

وَلَوْ تَرَىٰ إِذْ فَزِعُوا فَلَا فَوْتَ وَأُخِذُوا مِن مَّكَانٍ قَرِيبٍ

Çeviriyazı: 

velev terâ iẕ fezi`û felâ fevte veüḫiẕû mim mekânin ḳarîb.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Onları telaşa düştükleri zaman görsen: Artık kaçamak yoktur. Yakın yerden yakalanmışlardır.

Diyanet İşleri: 

Onları korktukları zaman bir görsen; artık kurtuluş yoktur, cehenneme yakın bir yerde yakalanmışlardır. O zaman, "Allah'a inandık" derler ama, ahiret gibi uzak bir yerden imana nasıl kolayca ulaşırlar?

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Ve dehşetli bir korkuya kapıldıkları ve hiçbirinin kurtulamayıp en yakın bir yerde azaba uğratıldıkları gün, bir görsen onları.

Şaban Piriş: 

Onların dehşetli bir korkuya tutuldukları anı bir görsen! Geçip gitmek yok... Yakın bir yerden yakalanmışlardır.

Edip Yüksel: 

Korkuya kapıldıkları anı bir görsen; kaçamazlar; yakın bir yerden yakalanmışlardır.

Ali Bulaç: 

Sen onları korkuya kapıldıklarında bir görsen. Artık hiçbir kaçış yoktur ve yakın bir yerden yakalanıvermişlerdir.

Suat Yıldırım: 

Kıyamet günü o kâfirler can kaygısına düştükleri zaman bir görsen! Artık kaçacak hiç bir yerleri yoktur ve cehenneme yakın bir yerde yakalanmışlardır.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Görecek olsan telaşa düştükleri zaman (ne garip bir manzara görmüş olursun) artık kurtuluş yok ve onlar yakın bir mahalden yakalanmışlardır.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Bir görsen onları korku ve telaşa düştüklerinde! Artık kaçış-kurtuluş yok! Çok yakın bir yerden yakalanmışlardır.

Bekir Sadak: 

Ey insanlar! Allah´in size olan nimetini anin

İbni Kesir: 

Bir görsen, hani onlar korkmuşlardı. Artık kaçacak yerleri de yoktur, yakın bir yerde yakalanmışlardır.

Adem Ugur: 

(Resûlüm!) Telaşa düştükleri zaman, bir görsen! Artık kurtuluş yoktur, yakın bir yerden yakalanmışlardır.

İskender Ali Mihr: 

Ve onları dehşete kapıldıkları zaman görsen. Artık kaçış (kurtuluş) yoktur. Ve onlar, (cehenneme) yakın bir yerden yakalandılar.

Celal Yıldırım: 

Onları, korkup telaşa kapıldıkları zaman görsen ! Artık kurtulma (şansları) hiç yoktur ve yakın bir yerde yakalanmışlardır.

Tefhim ul Kuran: 

Sen onları korkuya kapıldıklarında bir görsen. Artık hiçbir kaçış yoktur ve yakın bir yerden yakalanıvermişlerdir.

Fransızca: 

Si tu voyais quand ils seront saisis de peur, - pas d'échappatoires pour eux, - et ils seront saisis de près !

İspanyolca: 

Si pudieras ver cuando, sobrecogidos de espanto, sin escape posible, sean arrebatados de un lugar próximo.

İtalyanca: 

Se li vedessi quando saranno atterriti, senza nessun via d'uscita e afferrati da presso!

Almanca: 

Und (du wirst Erstaunliches erleben), würdest du nur sehen, als sie sich erschreckten. Dann gibt es kein Entkommen. Und sie wurden aus einem nahen Ort ergriffen.

Çince: 

假若你得见当时他们恐怖而无处逃避,在一个不远的地方被逮捕。

Hollandaca: 

Indien gij het kondt zien als de ongeloovigen zullen beven, en geene schuilplaats vinden en van eene nabijgelegen plaats zullen worden weggenomen.

Rusça: 

Если бы ты видел, как они будут напуганы. Они не смогут сбежать и будут схвачены поблизости.

Somalice: 

Hadaad arki lahayd Nabiyow markay argagaxaan gaaladu oo meeley u cararaan jirin oo meel dhaw laga qabto, (waxaad arki lahayd arrin wayn).

Swahilice: 

Na lau ungeli ona watapo babaika, basi hapana pa kukimbilia! Na watakamatwa mahala pa karibu.

Uygurca: 

ئەگەر سەن ئەينى ۋاقىتتا ئۇلارنىڭ قورقۇپ قاچىدىغان يەر تاپالمايۋاتقانلىقىنى، دوزاخقا (ئېلىپ بېرىلىش ئۈچۈن مەھشەرگاھقا) يېقىن جايدا تۇتۇلۇۋاتقانلىقىنى كۆرسەڭ (ئەلۋەتتە قورقۇنچلۇق ھالىنى كۆرەتتىڭ)

Japonca: 

かれら(不信者)が恐怖に震える姿を,あなたに見せたいもの,かれらは逃れる道もなく,近い所から捕えられる。

Arapça (Ürdün): 

«ولوْ ترى» يا محمد «إذْ فزعوا» عند البعث لرأيت أمرا عظيما «فلا فوت» لهم منا، أي لا يفوتوننا «وأخذوا من مكان قريب» أي القبور.

Hintçe: 

और (ऐ रसूल) काश तुम देखते (तो सख्त ताज्जुब करते) जब ये कुफ्फार (मैदाने हशर में) घबराए-घबराए फिरते होंगे तो भी छुटकारा न होगा

Tayca: 

และหากเจ้าได้เห็นขณะที่พวกเขาตื่นตระหนกตกใจ แล้วไม่มีทางหนีรอด และพวกเขาจะถูกจับเอาไปจากสถานที่อันใกล้

İbranice: 

לו רק יכולת לראות כיצד הכופרים נחרדים, ואין להם דרך מוצא, והם נלקחו מקרבת מקום

Hırvatça: 

A da ti je vidjeti kad ih strava uhvati - umaći neće moći; izbliza bit će ščepani -

Rumence: 

Dacă ai vedea! Când se vor îngrozi, fără de scăpare, vor fi luaţi dintr-un loc apropiat

Transliteration: 

Walaw tara ith faziAAoo fala fawta waokhithoo min makanin qareebin

Türkçe: 

Bir görsen onları korku ve telaşa düştüklerinde! Artık kaçış-kurtuluş yok! Çok yakın bir yerden yakalanmışlardır.

Sahih International: 

And if you could see when they are terrified but there is no escape, and they will be seized from a place nearby.

İngilizce: 

If thou couldst but see when they will quake with terror; but then there will be no escape (for them), and they will be seized from a position (quite) near.

Azerbaycanca: 

(Ya Peyğəmbər!) Sən onları (müşrikləri) bir qorxduqları zaman görəydin! (Nə qəribə mənzərə!) Artıq qaçıb can qurtarmağa heç bir imkan yox, özləri də (Cəhənnəmə) yaxın bir yerdə (qəbir evində, yaxud Bədr vuruşunda) yaxalanmışlar.

Süleyman Ateş: 

Telaşa düştükleri zaman (onları) bir görsen: Hiçbiri kurtulamaz, yakın yerden yakalanmışlardır.

Diyanet Vakfı: 

(Resulüm!) Telaşa düştükleri zaman, bir görsen! Artık kurtuluş yoktur, yakın bir yerden yakalanmışlardır.

Erhan Aktaş: 

Onları, korkuya kapıldıkları zaman bir görsen. Artık kurtuluş yoktur. Yakın bir yerden(1) yakalandılar.

Kral Fahd: 

(Rasûlüm!) Telaşa düştükleri zaman, bir görsen! Artık kurtuluş yoktur, yakın bir yerden yakalanmışlardır.

Hasan Basri Çantay: 

Onları can baş kaygısına düşdükleri vakıf görmelisin. Artık kaçacak yerleri de yokdur. Yakın bir mahalde yakalanmışlar,

Muhammed Esed: 

Sen, (Kıyamet Günü, hakikati inkar edenlerin,) -can damarlarından yakalandıkları için- kaçacak bir yer bulamayıp korkuyla büzüldükleri (anki halleri)ni bir görsen;

Gültekin Onan: 

Sen onları korkuya kapıldıklarında bir görsen. Artık hiçbir kaçış yoktur ve yakın bir yerden yakalanıvermişlerdir.

Ali Fikri Yavuz: 

(Ey Rasûlüm, kıyamet günü o kâfirleri) dehşete düştükleri vakit görsen!... Artık kaçacak yerleri yoktur ve (cehenneme) yakın bir yerde yakalanmışlardır.

Portekizce: 

E se puderes vê-los, quando tremerem de medo, sem terem escapatória! Serão levados (para o inferno) de um lugarpróximo!

İsveççe: 

OM DU såg [förnekarna efter uppståndelsen], skräckslagna, utan möjlighet att fly, gripna där de står,

Farsça: 

و اگر ببینی [مشرکان] زمانی که [با ظهور قیامت] ترسان و وحشت زده می شوند [امر عجیبی می بینی] و [آن اینکه برای آنان] توانایی [گریز از عذاب] نیست، و از جایی نزدیک [که موقف قیامت است] بازداشت می شوند.

Kürtçe: 

(ئەی موحەممەد ﷺ) ئەگەر دەبینیت کاتێك (بێ باوەڕان) زۆر دەترسن ئەمجا بەھیچ جۆرێک ڕزگار بوونیان نیە وە لەشوێنێکی نزیك (دۆزەخەوە) دەبرێن بۆ ناوی

Özbekçe: 

Агар уларнинг талвасага тушишларини, энди қочиб қутулиш йўқ ва яқин макондан тутилишларини бир кўрсанг эди? (Қочиб қаёққа ҳам борар эдилар. Маҳшарда, Роббул оламийн ҳузурида хору зор бўлиб турибдилар. Кучли, шиддатли, қўпол ва уларга нисбатан шафқатсиз фаришталар сергаклик билан уларни кузатиб туришибди. Ким қимир этса, ҳоли хароб бўлади.)

Malayca: 

Dan (sungguh ngeri) jika engkau melihat (keadaan orang-orang yang bersalah itu) ketika mereka gelisah takut (menyaksikan azabnya) serta mereka tidak mendapat jalan mengelaknya, dan mereka pun diambil dari tempat mereka berada (untuk dibawa ke tempat azab).

Arnavutça: 

Sikur t’i shihje ata kur frikësohen, e nuk kanë ku të ikin; do të kapen për së afërmi (pa mund të ikur asnjë hap),

Bulgarca: 

И да би видял ти как ще се ужасят - как не ще могат да се изплъзнат, и как ще бъдат грабнати от близко място!

Sırpça: 

А да ти је видети их када се престраве па неће моћи да умакну; биће шчепани изблиза.

Çekçe: 

Kéž bys mohl vidět, jak budou vděční, bez možnosti úniku, až budou uchváceni z místa blízkého!

Urduca: 

کاش تم دیکھو اِنہیں اُس وقت جب یہ لوگ گھبرائے پھر رہے ہوں گے اور کہیں بچ کر نہ جا سکیں گے، بلکہ قریب ہی سے پکڑ لیے جائیں گے

Tacikçe: 

Агар бубинӣ, он гоҳ ки сахт битарсанд ва халосиашон набошад ва аз маконе наздик гирифторашон созанд,

Tatarca: 

Әгәр күрсәң аларны кубарылган вакытларыңда, бик каты куркырлар, вә алар якын урыннан тотып алынырлар.

Endonezyaca: 

Dan (alangkah hebatnya) jikalau kamu melihat ketika mereka (orang-orang kafir) terperanjat ketakutan (pada hari kiamat); maka mereka tidak dapat melepaskan diri dan mereka ditangkap dari tempat yang dekat (untuk dibawa ke neraka),

Amharca: 

በደነገጡና ማምለጫ በሌላቸው ጊዜ ከቅርብ ስፍራም በተያዙ ጊዜ (ኹኔታቸውን) ብታይ ኖሮ (አስደናቂን ነገር ባየህ ነበር)፡፡

Tamilce: 

“(நமது பிடி வரும்போது) அவர்கள் திடுக்கிடுவார்கள். ஆனால், (அவர்கள் அதிலிருந்து) தப்பிக்கவே முடியாது. இன்னும், வெகு சமீபமான இடத்திலிருந்து அவர்கள் பிடிக்கப்பட்டுவிடுவார்கள். (பின்னர் தண்டிக்கப்பட்டு அழிக்கப்படுவார்கள்.)” (நபியே!) இதை நீர் பார்த்தால் (மிக ஆச்சரியமான ஒரு காரியத்தை பார்ப்பீர்.)

Korece: 

그대는 그들이 죽음의 공포 를 느끼고 그 때에는 도퍼 할 수 없어 가까운 곳에서 붙잡히게 됨 을 보리라

Vietnamca: 

Nếu Ngươi (hỡi Thiên Sứ) có thể nhìn thấy được tình cảnh bọn họ sợ hãi (khi nhìn thấy sự trừng phạt), bọn họ vô phương trốn thoát và sẽ bị túm bắt từ một nơi rất gần,

Ayet Linkleri: 

Rubu tag: 

Hizb tag: