Kur'an Ayetleri

chapter_number: 

6

Ayah_chapter_number: 

43

Ayahid: 

832

Sayfa No: 

132

Nüzûl Yeri: 

content_ar: 

فَلَوْلَا إِذْ جَاءَهُم بَأْسُنَا تَضَرَّعُوا وَلَٰكِن قَسَتْ قُلُوبُهُمْ وَزَيَّنَ لَهُمُ الشَّيْطَانُ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ

Çeviriyazı: 

felevlâ iẕ câehüm be'sünâ teḍarra`û velâkin ḳaset ḳulûbühüm vezeyyene lehümü-şşeyṭânü mâ kânû ya`melûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Hiç olmazsa kendilerine baskınımız geldiği zaman olsun, yalvarmalı değiller miydi? Fakat kalbleri katılaştı ve şeytan yaptıklarını kendilerine güzel gösterdi.

Diyanet İşleri: 

Hiç değilse, onlara şiddetimiz geldiği zaman yalvarıp yakarmalı değil miydiler? Lakin kalbleri katılaştı, şeytan da yaptıklarını onlara güzel gösterdi.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Onlara azabımız geldiği vakit olsun, yalvarmaları gerekirdi, fakat yalvarmadılar bile, kalpleri katılaştı ve Şeytan, yaptıkları şeyleri süsleyip hoş gösterdi onlara.

Şaban Piriş: 

Hiç olmazsa azabımız kendilerine gelince boyun eğip, yalvarmaları gerekmez miydi? Fakat, kalpleri katılaşmış ve şeytan, yaptıklarını kendilerine güzel göstermişti.

Edip Yüksel: 

Hiç olmazsa başlarına musibetimiz geldiğinde yalvarsalardı! Fakat kalpleri katılaştı ve şeytan işlerini kendilerine süslü gösterdi

Ali Bulaç: 

Onlara, zorlu azabımız geldiği zaman yalvarmaları gerekmez miydi? Ama onların kalpleri katılaştı ve şeytan onlara yapmakta olduklarını çekici (süslü) gösterdi.

Suat Yıldırım: 

Bâri, kendilerine şiddetimiz geldiği vakit yalvarsaydılar, tövbe etseydiler! Fakat heyhât! Onların kalpleri kaskatı olmuş, şeytan da yapmakta oldukları mâsiyet ve günahları kendilerine süslemiş, cazip göstermişti.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Artık Bizim azabımız onlara geldiği zaman yalvarmalı değil miydiler? Fakat onların gönülleri katılaşmış ve şeytan onlara yapar oldukları şeyleri süslemiş idi.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Zorluğumuz kendilerine gelip çattığında bir sığınabilselerdi! Ne yazık ki kalpleri katılaştı; şeytan, yapmakta olduklarını onlara süslü-püslü gösterdi.

Bekir Sadak: 

De ki: «Allah´in azabi size ansizin veya acikca gelirse, zalimlerden baskasi mi yok olur? Bana bildirin.»

İbni Kesir: 

Onlar, hiç değilse kendilerine bir azabımız geldiği zaman

Adem Ugur: 

Hiç olmazsa, onlara bu şekilde azabımız geldiği zaman boyun eğselerdi! Fakat kalpleri iyice katılaştı ve şeytan da onlara yaptıklarını câzip gösterdi.

İskender Ali Mihr: 

Böylece onlara darlığımız geldiği zaman yalvarsalardı olmaz mıydı? Fakat onların kalpleri kasiyet bağladı (katılaştı). Şeytan, onlara yapmış oldukları şeyleri süsledi (güzel gösterdi).

Celal Yıldırım: 

Onlara darlık ve sıkıntımız geldiği zaman yalvarıp yakarsaydılar ya.. Ama nerede, kalbleri katılaşmış ve yapageldikleri şeyleri şeytan onlara süsleyip çekici duruma getirmiştir.

Tefhim ul Kuran: 

Onlara, zorlu azabımız geldiği zaman yalvarmaları gerekmez miydi? Ama onların kalpleri katılaştı ve şeytan onlara yapmakta olduklarını çekici (süslü) gösterdi.

Fransızca: 

Pourquoi donc, lorsque Notre rigueur leur vînt, n'ont-ils pas imploré (la miséricorde) ? Mais leurs coeurs s'étaient endurcis et le Diable enjolivait à leurs yeux ce qu'ils faisaient.

İspanyolca: 

Si se hubieran humillado cuando Nuestro rigor les alcanzó... Pero sus corazones se endurecieron y el Demonio engalanó lo que hacían.

İtalyanca: 

Perché non divennero umili quando giunse loro il Nostro rigore? I loro cuori invece si indurirono e Satana abbellì ai loro occhi quello che facevano.

Almanca: 

Und hätten sie doch (um Gnade) gefleht, als unsere Peinigung sie ereilte! Doch ihre Herzen wurden hart und der Satan ließ ihnen das schön erscheinen, was sie zu tun pflegten.

Çince: 

当我的惩罚降临的时候,他们为什么不谦逊呢?但他们的心坚硬,恶魔以他们的行为迷惑他们。

Hollandaca: 

Toen de door ons gezonden droefheid over hen kwam vernederden zij zich niet, maar hunne harten werden versteend, en satan bereidde voor hen wat zij bedreven.

Rusça: 

Почему же, когда их поражало Наше наказание, они не становились смиренными? Их сердца ожесточались, а сатана приукрашивал для них то, что они совершали.

Somalice: 

Maa Markuu u Yimaaddo Dhibku ay baryaan (Eebe) Waxaase ingagtay Quluubtoodii wuxuuna u Qurxiyey Shaydaan waxay Falayeen.

Swahilice: 

Kwa nini wasinyenyekee ilipo wafika adhabu yetu? Lakini nyoyo zao zilikuwa ngumu, na Shet'ani akawapambia waliyo kuwa wakiyafanya.

Uygurca: 

ئۇلارغا بىزنىڭ ئازابىمىز چۈشكەن چاغدا نېمىشقا يېلىنمىدى؟ لېكىن ئۇلارنىڭ دىللىرى قەساۋەتلەشتى (ئىمانغا يۇمشىمىدى)، شەيتان ئۇلارغا قىلمىشلىرىنى چىرايلىق كۆرسەتتى

Japonca: 

わが災厄がかれらに下った時,何故謙虚でなかったのであろうか。かれらの心はかえって頑固になり,悪魔はかれらに対し自分たちの行ったことを立派であると思わせた。

Arapça (Ürdün): 

«فلولا» فهلا «إذ جاءهم بأسنا» عذابنا «تضرَّعوا» أي لم يفعلوا ذلك مع قيام المقتضي له «ولكن قست قلوبهم» فلم تلن للإيمان «وزيَّن لهم الشيطان ما كانوا يعملون» من المعاصي فأصرُّوا عليها.

Hintçe: 

और तकलीफ़ में गिरफ्तार किया ताकि वह लोग (हमारी बारगाह में) गिड़गिड़ाए तो जब उन (के सर) पर हमारा अज़ाब आ खड़ा हुआ तो वह लोग क्यों नहीं गिड़गिड़ाए (कि हम अज़ाब दफा कर देते) मगर उनके दिल तो सख्त हो गए थे ओर उनकी कारस्तानियों को शैतान ने आरास्ता कर दिखाया था (फिर क्योंकर गिड़गिड़ाते)

Tayca: 

แล้วไฉนเล่า พวกเขาจึงไม่นอบน้อม เมื่อการลงโทษของเราได้มายังพวกเขา แต่ทว่าหัวใจของพวกเขาแข็งกระด้าง และชัยฎอนก็ได้ให้เป็นที่สวยงามแก่พวกเขาด้วย ในสิ่งที่พวกเขากระทำกัน

İbranice: 

אולם עם בוא צרתנו עליהם, היו חייבים להתחנן אל אלוהים. קשים היו לבבותיהם כי השטן הראה להם את מעשיהם באור יפה

Hırvatça: 

Pa zašto se nisu ponizno molili kada bi im kazna Naša došla?! Ali, srca njihova ostajala su tvrda, a šejtan im je lijepim prikazao ono što su radili.

Rumence: 

Ele s-au smerit, numai după ce urgia Noastră a venit asupră-le! Inimile lor s-au împietrit, iar Diavolul le-a împodobit ceea ce făptuiau.

Transliteration: 

Falawla ith jaahum basuna tadarraAAoo walakin qasat quloobuhum wazayyana lahumu alshshaytanu ma kanoo yaAAmaloona

Türkçe: 

Zorluğumuz kendilerine gelip çattığında bir sığınabilselerdi! Ne yazık ki kalpleri katılaştı; şeytan, yapmakta olduklarını onlara süslü-püslü gösterdi.

Sahih International: 

Then why, when Our punishment came to them, did they not humble themselves? But their hearts became hardened, and Satan made attractive to them that which they were doing.

İngilizce: 

When the suffering reached them from us, why then did they not learn humility? On the contrary their hearts became hardened, and Satan made their (sinful) acts seem alluring to them.

Azerbaycanca: 

Barı, əzabımız onların başlarının üstünü alanda yalvaraydılar. Lakin (inadları üzündən) qəlbləri sərtləşdi və Şeytan da onlara etdikləri əməlləri süslü göstərdi.

Süleyman Ateş: 

Hiç olmazsa kendilerine böyle baskınımız geldiği zaman yalvarsalardı! Fakat kalbleri katılaştı ve şeytan da onlara yaptıklarını süslü gösterdi.

Diyanet Vakfı: 

Hiç olmazsa, onlara bu şekilde azabımız geldiği zaman boyun eğselerdi! Fakat kalpleri iyice katılaştı ve şeytan da onlara yaptıklarını cazip gösterdi.

Erhan Aktaş: 

Hiç olmazsa onlara sıkıntılarımız dokunduğu vakit tederru(1) etselerdi! Fakat kalpleri katılaştı ve şeytân da onlara yaptıklarını çekici gösterdi.

Kral Fahd: 

Hiç olmazsa, onlara bu şekilde azabımız geldiği zaman boyun eğselerdi! Fakat kalpleri iyice katılaştı ve şeytan da onlara yaptıklarını câzip gösterdi.

Hasan Basri Çantay: 

İşte onlar kendilerine (öyle) bir azabımız gelib çatdığı zaman olsun yalvarmalı değil miydiler? Fakat yürekleri katılaşmış, şeytan da yapmakda oldukları (ma´siyetleri) süsleyib püslemişdi.

Muhammed Esed: 

Ama tarafımızdan takdir edilen bir sıkıntıya uğratıldıkları zaman tevazu göstermediler, tersine kalplerinin katılığı arttı, çünkü Şeytan bütün yaptıklarını onlara güzel gösterdi.

Gültekin Onan: 

Onlara zorlu azabımız geldiği zaman yalvarmaları gerekmez miydi? Ama onların kalpleri katılaştı ve şeytan onlara yapmakta olduklarını çekici (süslü) gösterdi.

Ali Fikri Yavuz: 

Hiç olmazsa, böyle şiddetimiz onlara geldiği zaman, bâri yalvarsaydılar! Fakat kalbleri katılaşmış, Şeytan da bütün yaptıklarını, kendilerine süslü göstermişti.

Portekizce: 

Se ao menos, quando Nosso castigo os açoitou, se humilhassem... Não obstante, seus corações se endureceram e Satanáslhes abrilhantou o que faziam.

İsveççe: 

[Det hade varit bäst för dem] om de hade ödmjukat sig, när Vår prövning nådde dem; men tvärtom hårdnade deras hjärtan och Djävulen visade dem deras handlingar i ett fördelaktigt ljus.

Farsça: 

پس چرا هنگامی که عذاب ما به آنان رسید، فروتنی و زاری نکردند؟ بلکه دل هایشان سخت شد و شیطان، اعمال ناپسندی که همواره مرتکب می شدند در نظرشان آراست.

Kürtçe: 

دەی بۆ نەپاڕانەوە کاتێک سزای ئێمەیان بۆھات؟ بەڵام دڵیان ڕەق بووە وەشەیتان ئەو کردەوە خراپانەی بۆ ڕازاندبوونەوە کەدەیانکرد

Özbekçe: 

Бизнинг баломиз уларга етганда, тазарруъ қилсалар эди! Лекин қалблари қаттиқ бўлди ва шайтон уларга қилаётган ишларини зийнатлаб кўрсатди.

Malayca: 

Maka alangkah eloknya kalau mereka berdoa kepada Kami dengan merendah diri (serta insaf dan bertaubat) ketika mereka ditimpa azab Kami? Tetapi yang sebenarnya hati mereka keras (tidak mahu menerima kebenaran), dan Syaitan pula memperelokkan pada (pandangan) mereka apa yang mereka telah lakukan.

Arnavutça: 

Pse nuk u penduan, kur u erdh ndëshkimi Jonë! Por, zemrat e tyre ishin gurë, e djalli ua zbukuronte, ato që bënin ata.

Bulgarca: 

И поне когато идваше при тях Нашето мъчение, да се смиряваха! Ала сърцата им закоравяваха и сатаната им разкрасяваше онова, което вършеха.

Sırpça: 

Па зашто се нису понизно молили када би им дошла Наша казна?! Али, срца њихова остајала су окорела, а ђаво им је приказао лепим оно што су радили.

Çekçe: 

Kéž by se byly, když přišla k nim přísnost Naše, pokořily! Však srdce jejich se zatvrdila a satan jim zkrášlil skutky jejich.

Urduca: 

پس جب ہماری طرف سے ان پر سختی آئی تو کیوں نہ انہوں نے عاجزی اختیار کی؟ مگر ان کے دل تو اور سخت ہوگئے اور شیطان نے ان کو اطمینان دلایا کہ جو کچھ تم کر رہے ہو خوب کر رہے ہو

Tacikçe: 

Пас чаро ҳангоме, ки азоби мо ба онҳо расид, зорӣ накарданд? Зеро дилҳояшонро қасоват (сахтӣ) фаро гирифта ва шайтон амалҳояшонро дар назарашон ороста буд.

Tatarca: 

Әгәр аларга бездән авырлыклар ирешкән чакта түбәнчелек илә Аллаһуга коллык күрсәтсәләр Аллаһ аларны ґәзаб кылмас иде, ләкин күңелләре имансызлыктан каралып катты һәм шайтан аларга Аллаһуга каршы булган эшләрен изге итеп күрсәтте.

Endonezyaca: 

Maka mengapa mereka tidak memohon (kepada Allah) dengan tunduk merendahkan diri ketika datang siksaan Kami kepada mereka, bahkan hati mereka telah menjadi keras, dan syaitanpun menampakkan kepada mereka kebagusan apa yang selalu mereka kerjakan.

Amharca: 

ታዲያ ቅጣታችን በመጣባቸው ጊዜ አይዋደቁም ኖሯልን ግን ልቦቻቸው ደረቁ፡፡ ይሠሩት የነበሩትንም ነገር ሰይጣን ለነሱ አሳመረላቸው፡፡

Tamilce: 

ஆக, நம் தண்டனை அவர்களுக்கு வந்தபோது அவர்கள் பணிந்திருக்க வேண்டாமா? எனினும், அவர்களுடைய உள்ளங்கள் இறுகின. இன்னும், அவர்கள் செய்து கொண்டிருந்ததை ஷைத்தான் அவர்களுக்கு அலங்கரித்தான்.

Korece: 

재앙이 그들에게 이르렀으나그들은 스르로 겸손하지 아니하고그들의 마음은 더욱 굳어졌으며 사탄은 그들이 행함이 을바른 것 처럼 보이게 하더라

Vietnamca: 

Đáng lẽ ra họ phải biết hạ mình (thần phục TA) khi tai họa của TA giáng xuống họ, tuy nhiên, con tim của họ đã chai sạn và Shaytan đã trang hoàng những điều (tội lỗi) họ làm trở nên đẹp đẽ đối với họ.