
elleẕîne yûfûne bi`ahdi-llâhi velâ yenḳuḍûne-lmîŝâḳa.
Türkçe:
İşte bunlardır, Allah'a verdikleri söze sadık kalanlar ve antlaşmayı bozmayanlar.
İngilizce:
Those who fulfil the covenant of Allah and fail not in their plighted word;
Fransızca:
ceux qui remplissent leur engagement envers Allah et ne violent pas le pacte,
Almanca:
Es sind diejenigen, die das ihnen von ALLAH Auferlegte erfüllen und das Gelöbnis nicht verletzen.
Rusça:
которые верны завету с Аллахом и не нарушают обязательств,
Arapça:
الَّذِينَ يُوفُونَ بِعَهْدِ اللَّهِ وَلَا يَنقُضُونَ الْمِيثَاقَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlar ki, Allah'ın ahdini yerine getirirler ve antlaşmayı bozmazlar.
Diyanet Vakfı:
Onlar, Allah'ın ahdini yerine getirenler ve verdikleri sözü bozmayanlardır.

velleẕîne yeṣilûne mâ emera-llâhü bihî ey yûṣale veyaḫşevne rabbehüm veyeḫâfûne sûe-lḥisâb.
Türkçe:
Onlar, Allah'ın ulaştırılmasını emrettiği şeyi ulaştırırlar, Rablerinden korkarlar ve hesabın kötüsünden ürperti duyarlar.
İngilizce:
Those who join together those things which Allah hath commanded to be joined, hold their Lord in awe, and fear the terrible reckoning;
Fransızca:
qui unissent ce qu'Allah a commandé d'unir , redoutent leur Seigneur et craignent une malheureuse reddition de compte,
Almanca:
Auch diejenigen, die das verbinden, dessen Verbindung ALLAH gebot, ihrem HERRN gegenüber ehrfürchtig sind und sich vor dem Übel des Zur-Rechenschaft-Ziehens fürchten.
Rusça:
которые поддерживают то, что Аллах велел поддерживать, страшатся своего Господа и боятся ужасного расчета,
Arapça:
وَالَّذِينَ يَصِلُونَ مَا أَمَرَ اللَّهُ بِهِ أَن يُوصَلَ وَيَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ وَيَخَافُونَ سُوءَ الْحِسَابِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve onlar ki, Allah'ın riayet edilmesini emrettiği şeye riayet ederler ve Rablerine saygı gösterirler ve hesabın kötülüğünden korkarlar.
Diyanet Vakfı:
Onlar Allah'ın gözetilmesini emrettiği şeyleri gözeten, Rablerinden sakınan ve kötü hesaptan korkan kimselerdir.

velleẕîne ṣaberü-btigâe vechi rabbihim veeḳâmu-ṣṣalâte veenfeḳû mimmâ razaḳnâhüm sirrav ve`alâniyetev veyedraûne bilḥaseneti-sseyyiete ülâike lehüm `uḳbe-ddâr.
Türkçe:
Onlar, Rablerinin yüzünü arzulayarak sabrederler, namazı/duayı yerine getirirler, kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli ve açık dağıtırlar ve kötülüğü güzellikle savarlar. İşte bunlar içindir sürekli yurt.
İngilizce:
Those who patiently persevere, seeking the countenance of their Lord; Establish regular prayers; spend, out of (the gifts) We have bestowed for their sustenance, secretly and openly; and turn off Evil with good: for such there is the final attainment of the (eternal) home,-
Fransızca:
et qui endurent dans la recherche de l'agrément d'Allah , accomplissent la Salat et dépensent (dans le bien), en secret et en public, de ce que Nous leur avons attribué, et repoussent le mal par le bien. A ceux-là, la bonne demeure finale,
Almanca:
1 Ebenso diejenigen, die sich in Geduld übten, um das Wohlgefallen ALLAHs zu erlangen, die das rituelle Gebet ordnungsgemäß verrichteten, die vom Rizq gaben, das WIR ihnen gewährten - heimlich und öffentlich - und die mit Gutem das Verwerfliche abwehren, für diese ist Belohnung nach dem Diesseits bestimmt.
Rusça:
которые проявляют терпение, стремясь к Лику своего Господа, совершают намаз, расходуют тайно и открыто из того, чем Мы их наделили, и добром отталкивают зло. Им уготована Последняя обитель -
Arapça:
وَالَّذِينَ صَبَرُوا ابْتِغَاءَ وَجْهِ رَبِّهِمْ وَأَقَامُوا الصَّلَاةَ وَأَنفَقُوا مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ سِرًّا وَعَلَانِيَةً وَيَدْرَءُونَ بِالْحَسَنَةِ السَّيِّئَةَ أُولَٰئِكَ لَهُمْ عُقْبَى الدَّارِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Rablerinin rızasını kazanmak arzusuyla sabrederler ve namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli ve açıkça Allah yolunda harcarlar ve çirkinlikleri güzelliklerle yok ederler. İşte bunlar, bu hayatın akibeti kendilerinin olacak olanlardır.
Diyanet Vakfı:
Yine onlar, Rablerinin rızasını isteyerek sabreden, namazı dosdoğru kılan, kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli ve açık olarak (Allah yolunda) harcayan ve kötülüğü iyilikle savan kimselerdir. İşte onlar var ya, dünya yurdunun (güzel) sonu sadece onlarındır.

cennâtü `adniy yedḫulûnehâ vemen ṣaleḥa min âbâihim veezvâcihim veẕürriyyâtihim velmelâiketü yedḫulûne `aleyhim min külli bâb.
Türkçe:
Adn cennetleri bunlar içindir. Atalarından, eşlerinden, zürriyetlerinden hayra ve barışa hizmet etmiş olanlarla birlikte girerler oraya. Meleklerse her kapıdan yanlarına sokulurlar.
İngilizce:
Gardens of perpetual bliss: they shall enter there, as well as the righteous among their fathers, their spouses, and their offspring: and angels shall enter unto them from every gate (with the salutation):
Fransızca:
les jardins d'Eden, où ils entreront, ainsi que tous ceux de leurs ascendants, conjoints et descendants, qui ont été de bons croyants. De chaque porte, les Anges entreront auprès d'eux :
Almanca:
Dies ist Dschannat von 'Adn, in die sie und die gottgefällig Guttuenden von ihren Ahnen, ihren Partnerwesen und ihrer Nachkommenschaft eintreten. Und die Engel treten zu ihnen durch jede Tür ein:
Rusça:
сады Эдема, в которые они войдут вместе со своими праведными отцами, супругами и потомками. Ангелы будут входить к ним через любые врата.
Arapça:
جَنَّاتُ عَدْنٍ يَدْخُلُونَهَا وَمَن صَلَحَ مِنْ آبَائِهِمْ وَأَزْوَاجِهِمْ وَذُرِّيَّاتِهِمْ ۖ وَالْمَلَائِكَةُ يَدْخُلُونَ عَلَيْهِم مِّن كُلِّ بَابٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Adn cennetlerine girecekler, atalarından, eşlerinden ve zürriyetlerinden salih olanlarla birlikte olacaklar. Melekler de her kapıdan yanlarına girip şöyle diyecekler:
Diyanet Vakfı:
(O yurt) Adn cennetleridir; oraya babalarından, eşlerinden ve çocuklarından salih olanlarla beraber girecekler, melekler de her kapıdan onların yanına varacaklardır.

selâmün `aleyküm bimâ ṣabertüm feni`me `uḳbe-ddâr.
Türkçe:
"Selam size, sabrettiğiniz için! Ne güzeldir şu sonsuzluk yurdu!" derler.
İngilizce:
Peace unto you for that ye persevered in patience! Now how excellent is the final home!
Fransızca:
- "Paix sur vous, pour ce que vous avez enduré ! " - Comme est bonne votre demeure finale ! "
Almanca:
"Salam sei mit euch für das, was ihr an Geduld geübt habt. Was für eine erfreuliche Belohnung nach dem Diesseits!"
Rusça:
Мир вам за то, что вы проявили терпение! Как же прекрасна Последняя обитель!
Arapça:
سَلَامٌ عَلَيْكُم بِمَا صَبَرْتُمْ ۚ فَنِعْمَ عُقْبَى الدَّارِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sabrettiğiniz için size selam olsun. Ahiret yurdu ne güzeldir!
Diyanet Vakfı:
(Melekler:) Sabrettiğinize karşılık size selam olsun! Dünya yurdunun sonu (cennet) ne güzeldir! (derler).

velleẕîne yenḳuḍûne `ahde-llâhi mim ba`di mîŝâḳihî veyaḳṭa`ûne mâ emera-llâhü bihî ey yûṣale veyüfsidûne fi-l'arḍi ülâike lehümü-lla`netü velehüm sûü-ddâr.
Türkçe:
Allah'a verdikleri sözü, onu antlaşma haline getirdikten sonra bozanlar, Allah'ın birleştirilmesini emrettiği şeyi parçalayanlar ve yeryüzünde bozgun çıkaranlara gelince, böyleleri için lanet var. Yurdun en kötüsü de onların olacak.
İngilizce:
But those who break the Covenant of Allah, after having plighted their word thereto, and cut asunder those things which Allah has commanded to be joined, and work mischief in the land;- on them is the curse; for them is the terrible home!
Fransızca:
[Mais] ceux qui violent leur pacte avec Allah après l'avoir engagé, et rompent ce qu'Allah a commandé d'unir et commettent le désordre sur terre, auront la malédiction et la mauvaise demeure.
Almanca:
Und diejenigen, die das ihnen von ALLAH Auferlegte verletzen, nachdem sie es als verbindlich anerkannten, das abbrechen, dessen Verbindung ALLAH vorgeschrieben hat, und auf der Erde Verderben anrichten. Für diese ist Fluch vorgesehen, und für sie ist das Übel nach dem Diesseits bestimmt.
Rusça:
А тем, которые нарушают завет с Аллахом после того, как они заключили его, разрывают то, что Аллах велел поддерживать, и распространяют нечестие на земле, уготованы проклятие и Скверная обитель.
Arapça:
وَالَّذِينَ يَنقُضُونَ عَهْدَ اللَّهِ مِن بَعْدِ مِيثَاقِهِ وَيَقْطَعُونَ مَا أَمَرَ اللَّهُ بِهِ أَن يُوصَلَ وَيُفْسِدُونَ فِي الْأَرْضِ ۙ أُولَٰئِكَ لَهُمُ اللَّعْنَةُ وَلَهُمْ سُوءُ الدَّارِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah'ın ahdini misak ile belgeledikten sonra bozanlar ve Allah'ın birleştirilmesini emrettiği bağlantıları koparanlar ve yeryüzünü bozguna verenler varya, işte lanet olsun onlara! Ve yurdun kötüsü de onlaradır.
Diyanet Vakfı:
Allah'a verdikleri sözü kuvvetle pekiştirdikten sonra bozanlar, Allah'ın riayet edilmesini emrettiği şeyleri (akrabalık bağlarını) terk edenler ve yeryüzünde fesat çıkaranlar; işte lanet onlar içindir. Ve kötü yurt (cehennem) onlarındır.

allâhü yebsüṭu-rrizḳa limey yeşâü veyaḳdir. veferiḥû bilḥayâti-ddünyâ. veme-lḥayâtü-ddünyâ fi-l'âḫirati illâ metâ`.
Türkçe:
Allah, dilediği kimse için rızkı alabildiğine açar da sınırlayıp kısar da. İğreti dünya hayatıyla sevinip şımardılar. Oysaki dünya hayatı, âhirete oranla sadece küçük bir nimetlenme.
İngilizce:
Allah doth enlarge, or grant by (strict) measure, the sustenance (which He giveth) to whomso He pleaseth. (The wordly) rejoice in the life of this world: But the life of this world is but little comfort in the Hereafter.
Fransızca:
Allah étend largement Ses dons ou [les] restreint à qui Il veut. Ils se réjouissent de la vie sur terre, mais la vie d'ici-bas ne paraîtra que comme une jouissance éphémère en comparaison de l'au-delà.
Almanca:
ALLAH gewährt viel Rizq, wem ER will, und läßt es wenig sein. Und sie freuten sich über das diesseitige Leben. Doch das diesseitige Leben ist im Jenseits nur ein (vergängliches) Gebrauchsgut.
Rusça:
Аллах увеличивает или ограничивает удел тому, кому пожелает. Они радуются мирской жизни, но ведь мирская жизнь по сравнению с Последней жизнью - всего лишь преходящее удовольствие.
Arapça:
اللَّهُ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَن يَشَاءُ وَيَقْدِرُ ۚ وَفَرِحُوا بِالْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَمَا الْحَيَاةُ الدُّنْيَا فِي الْآخِرَةِ إِلَّا مَتَاعٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah, dilediği kimseye rızkı genişletir de, daraltır da. Onlar ise dünya hayatı ile ferahlanmaktalar. Oysa düna hayatı ahiret hayatının yanında bir yol azığından ibarettir.
Diyanet Vakfı:
Allah dilediğine rızkını bollaştırır da daraltır da. Onlar dünya hayatıyla şımardılar. Oysa ahiretin yanında dünya hayatı, geçici bir faydadan başka bir şey değildir.

veyeḳûlü-lleẕîne keferû levlâ ünzile `aleyhi âyetüm mir rabbih. ḳul inne-llâhe yüḍillü mey yeşâü veyehdî ileyhi men enâb.
Türkçe:
Küfre sapanlar derler ki: "Rabbinden ona bir mucize indirilseydi ya!" De ki: "Allah dilediğini/dileyeni saptırır. Doğruya yöneleni de kendisine iletir."
İngilizce:
The Unbelievers say: "Why is not a sign sent down to him from his Lord?" Say: "Truly Allah leaveth, to stray, whom He will; But He guideth to Himself those who turn to Him in penitence,-
Fransızca:
Ceux qui ont mécru disent : "Pourquoi n'a-t-on pas descendu sur lui (Muhammad) un miracle venant de son Seigneur ? " Dis : "En vérité, Allah égare qui Il veut et Il guide vers Lui celui qui se repent,
Almanca:
Und diejenigen, die Kufr betrieben haben, sagen: "Würde ihm doch eine Aya von seinem HERRN hinabgesandt!" Sag: "Gewiß ALLAH läßt abirren, wen ER will, und leitet zu Sich denjenigen recht, der sich reumütig besinnt.
Rusça:
Неверующие говорят: "Почему ему не ниспослано знамение от его Господа?" Скажи: "Аллах вводит в заблуждение того, кого пожелает, и ведет прямым путем тех, кто обратился к Нему с покаянием".
Arapça:
وَيَقُولُ الَّذِينَ كَفَرُوا لَوْلَا أُنزِلَ عَلَيْهِ آيَةٌ مِّن رَّبِّهِ ۗ قُلْ إِنَّ اللَّهَ يُضِلُّ مَن يَشَاءُ وَيَهْدِي إِلَيْهِ مَنْ أَنَابَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Yine o iman etmeyenler diyorlar ki: "Ona Rabbinden bir âyet indirilseydi ya." De ki: "Hakikaten Allah, dilediğini şaşırtır ve kendisine gönül vereni de hidayete erdirir."
Diyanet Vakfı:
Kafir olanlar diyorlar ki: Ona Rabbinden bir mucize indirilmeli değil miydi? De ki: Kuşkusuz Allah dilediğini saptırır, kendisine yöneleni de hidayete erdirir.

elleẕîne âmenû vetaṭmeinnü ḳulûbühüm biẕikri-llâh. elâ biẕikri-llâhi taṭmeinnü-lḳulûb.
Türkçe:
Böyleleri, inanan ve gönülleri Allah'ın zikriyle/Kur'an'ıyla tatmin bulan kişilerdir. Gözünüzü açın! Gönüller yalnız Allah'ın zikriyle/Kur'an'la tatmin bulur.
İngilizce:
Those who believe, and whose hearts find satisfaction in the remembrance of Allah: for without doubt in the remembrance of Allah do hearts find satisfaction.
Fransızca:
ceux qui ont cru, et dont les coeurs se tranquillisent à l'évocation d'Allah". N'est-ce point par l'évocation d'Allah que se tranquillisent les coeurs ?
Almanca:
Dies sind diejenigen, die den Iman verinnerlichten, und deren Herzen bei ALLAHs Gedenken Ruhe finden. Ja! Beim Gedenken ALLAHs finden die Herzen Ruhe.
Rusça:
Они уверовали, и их сердца утешаются поминанием Аллаха. Разве не поминанием Аллаха утешаются сердца?
Arapça:
الَّذِينَ آمَنُوا وَتَطْمَئِنُّ قُلُوبُهُم بِذِكْرِ اللَّهِ ۗ أَلَا بِذِكْرِ اللَّهِ تَطْمَئِنُّ الْقُلُوبُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlar, iman etmiş ve kalbleri Allah zikriyle yatışmış olanlardır. Evet, iyi bilin ki, kalbler Allah'ın zikri ile yatışır.
Diyanet Vakfı:
Bunlar, iman edenler ve gönülleri Allah'ın zikriyle sükunete erenlerdir. Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur bulur.

elleẕîne âmenû ve`amilu-ṣṣâliḥâti ṭûbâ lehüm veḥusnü meâb.
Türkçe:
İman edip hak ve barış uğruna iyi işler yapanlara mutluluk ve müjde var, güzel bir gelecek var.
İngilizce:
For those who believe and work righteousness, is (every) blessedness, and a beautiful place of (final) return.
Fransızca:
Ceux qui croient et font de bonnes oeuvres, auront le plus grand bien et aussi le plus bon retour.
Almanca:
Diejenigen, die den Iman verinnerlicht und gottgefällig Gutes getan haben, für sie gibt es Glückseligkeit und schöne Rückkehr.
Rusça:
Тем, которые уверовали и совершали праведные деяния, уготованы блаженство и прекрасное место возвращения.
Arapça:
الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ طُوبَىٰ لَهُمْ وَحُسْنُ مَآبٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlar ki, iman etmişler ve salih ameller işlemişlerdir, ne mutlu onlara, varacakları yer de ne güzeldir!
Diyanet Vakfı:
İman edip iyi işler yapanlara ne mutlu! Varılacak güzel yurt da onlar içindir.
Pages
